TCK 301 tüm dünyada artık bilinen bir madde oldu. Türkiye'nin ulusal çıkarları açısından vahim bir durum var. Türkiye siyasal, ekonomik ve toplumsal zarar görüyor. Bu durumdan, yani 301. maddenin hâlâ varlığını sürdürmesinden hiçbir şey kazanmıyor. Ulusal çıkar bilançosu açık. Duygusallığa yer yok
Zaman zaman geleceğe geri dönmek yararlı olur. Şimdiki zamanı geçmiş ve gelecekle birlikte değerlendirmek akılcı bir yaklaşım. Özellikle siyasal alanda. Özellikle ulusal çıkarların odağındaki konularda.
Tarih siyasetçilere karşı acımasızdır. Yakın bir gelecekte, 2007 yılının değerlendirmesinde Türkiye için şu saptamalar yapılmamalı:
"Türkiye bu dönemde uluslararası sahnede son derece önemli güç kaynaklarına sahipti. AB ile müzakere süreci ilerliyor, istikrarlı bir demokrasi olarak Batı dünyası için önemi pekişiyor, dünya enerji haritasında yeri belirginleşiyor, ekonomisi büyüyor, genç ve dinamik toplumu ile yıldızı yükseliyordu. Fakat nasıl olduysa, küresel eğilimleri iyi okuyamayan Türk siyaseti bir anda içine kapandı. Kaderine hâkim olamadı. Koskoca ülke bariz bir şekilde kendisini bu yönde tuzağa düşürmek isteyen karşıtlarının oyununa geldi. Ayrıca Türkiye onlara hiç ummadıkları bir hediye sundu. Türkiye'yi tüm dünyanın gözünde zayıf bir konuma düşüren bir yasa yüzünden, kendisini savunduğu tüm siyasal alanlarda kendi ayağına kurşun sıktı. Türkiye'yi yönetenler, iktidarı ve muhalefetiyle bu durumun önemini kavrayamadılar. Dünya tarihinde ender rastlanan bir şekilde, böylesine köklü bir ülke ulusal çıkarlarıyla bu kadar çelişkili bir durumdan uzun süre kurtulamadı. Her geçen gün Türk Ceza Kanunu'nun 301. maddesi nedeniyle Türkiye karşıtları güç kazandı. Türkiye kaybetti. Şimdi artık esas soru şu: bu kaybın hesabını Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına kim, nasıl verecek?"
Geçmişte de Türkiye birçok yasasından çok çekti. Anti-demokratik uygulamalardan dolayı dış siyasette yıprandı. Kendisine ulusal çıkarları açısından hiçbir katkı sağlamayan demokrasi sorunlarından kurtulabilmiş bir Türkiye 20. yüzyılı çok daha güçlü bir şekilde geride bırakabilirdi. İnsan hakları ihlalleri Türkiye'ye pek çok haklı davasında büyük zarar verdi. Kıbrıs, Ermeni savları, terörle mücadele ve AB süreci bunların başında geliyor. Ayrıca insan hakları ve demokrasi açıkları dış ticaret, uluslararası yatırımlar, turizm ve ülke markası gibi alanlarda Türkiye'nin ekonomik gücünü layıkıyla değerlendirmesini de zorlaştırdı. Her şey bir yana Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ulusal onuru ve uluslararası saygınlığı zedelendi.
Üç harf, üç rakam: TCK 301.
Bu sefer de durum ciddi. TCK 301 tüm dünyada artık bilinen bir madde oldu. Kendi ceza yasalarındaki herhangi bir maddeye aşina olmayan AB bürokratları, Batılı diplomatlar, uluslararası basın ve hatta sıradan insanlar, Türkiye bahis konusu olunca bu 301'i gayet iyi biliyorlar. Durum abartılı, saplantılı, art niyetli, suiistimalli ve hatta haksız olabilir. Fakat aynı zamanda vahim.
Türkiye'nin ulusal çıkarları açısından vahim bir durum var. Türkiye siyasal, ekonomik ve toplumsal zarar görüyor. Bu durumdan, yani 301. maddenin hâlâ varlığını sürdürmesinden hiçbir şey kazanmıyor. Ulusal çıkar bilançosu açık. Duygusallığa yer yok. Devlet yönetmenin lügatinde 'tepkisel olmak', 'kışkırtılmak' ve 'aman canım' laubaliliğine yer yok. Siyasal demagojiyi bir kenara bırakıp gerçekçi olmak gerekiyor. TCK 301 derhal değişmeli. Değişmesi yönündeki girişimlere destek olunmalı. Çünkü Türk insanının onuru ve Türkiye'nin çıkarları bunu gerektiriyor. Bu saptamanın temel gerekçelerini sıralamakta fayda var.
TCK 301:
1. Çağdaş Türkiye'ye yakışmıyor.
2. Amacına ihanet ediyor.
3. Türkiye karşıtlarını güçlendiriyor
4. Terör odaklarının işine yarıyor.
Ayrıca bilinmeli ki:
1. Başka ülkelerde bu şekilde yok.
2. Bu olmazsa başka bir madde aynı etkiyi yaratmaz.
3. İnsan hakları reformları taviz değil, ulusal onur ve çıkar meseledir.
Benzer yasaların bulunduğu ülkelerde hakaret ile eleştiri arasındaki fark uygulamada sorun yaratmıyor. Tabii ki 301 dışında yasalarımızda başka değişiklikler de gerekli. Fakat söz konusu yasanın hedef tahtasında uluslararası yankısı muazzam davalar yer aldı: Nobel ödüllü bir yazar, yabancı dillere çevrilen ünlü bir kadın yazar, fanatik Ermeni lobilerine karşı ülkesi Türkiye'yi savunurken katledilmiş bir Ermeni aydın...
Ortada bir fırsat penceresi de var: Türkiye karşıtları bu konuya o kadar odaklandılar ki, TCK 301 demokratik olarak değiştiği anda taktikleri boşta kalacak. Türkiye'nin terörle mücadele, AB süreci, soykırım savları ve Kıbrıs gibi temel dış politka alanlarında daha etkin politikalar için önü açılacak.
Bu saptamaları son iki yılın nesnel ve bilimsel bir analiziyle, medya taramasıyla ve uluslararası kaynaklarını inceleyerek ayrıntılandırmak mümkün.
1. TCK 301 Türkiye'ye yakışmıyor.
Türkiye esaret politikalarına karşı toplumsal bir başkaldırı ile, bir millet meclisi önderliğinde kurtuluş savaşı kazanarak kurulmuş bir cumhuriyettir. Atatürk Türkiyesi her zaman çağdaş dünyada saygın ve güçlü bir ülke olmak ülküsüyle özdeşleşmiştir. Bugün 21. yüzyılda çağdaşlığın ve güçlü bir ülke olmanın odağında insan etkeni var. İnsanına, çocuklarına, yurttaşlarına en iyi yaşam koşulları sunmaya çabalayan, haklarını en iyi şekilde güvence altına alan bir devlete gereksinim var. Düşünceden korkan bir ülke olmak Türkiye'ye yakışmaz. Aykırı da olsa, toplumun geneline ters de gelse, öfke de yaratsa her türlü düşünce, eleştiri ve siyasal talep bu ülke topraklarında özgür olmalı. Aksi takdirde, zayıf, özgüvensiz, saplantılı, her an dağılmaya meyilli bir ülke görüntüsü vermek kaçınılmaz olur. Düşünce suçu eşittir özgüven eksikliğidir. Kendine güveni olmayan ülkelere dünyada kimse güven duymaz, yeterince saygı göstermez. Böyle bir konum Türkiye'ye yakışmaz. Türk insanı bunu hak etmiyor.
2. TCK 301 amacıyla ters düşüyor.
Farz edelim ki bu madde sonucunda mahkûm olan düşünceler ülkemize zarar veriyor olsunlar. Mahkûmiyete gerek yok: bu maddeye dayanarak açılmış soruşturma ve davalar bile dünyanın dikkatini çekiyor. Türkiye dünyaya kapalı, halkını ezen bir Ortadoğu diktatörlüğü değil. Türkiye bir sosyal hukuk devleti. Türkiye müstakbel AB üyesi. Siyasal ve ekonomik çıkarlarını Avrupa'da diğer ülkelerle eşit bir konumda savunma iddiası olan bir bölgesel güç. Dolayısıyla bu konumuyla çelişen her gelişme dünyanın dikkatini çekiyor doğal olarak. Sonuçta 'Türklüğe hakaret' olarak yargı süreci konusu olan söz veya yazılar bu vesileyle tüm dünyada daha çok dağılıyor. Gerçekçi olmalı. Dünya bilgi çağında. İnternet, hareketlilik ve medya çağında. TCK 301'in sakıncalı bulabileceği düşünceler, TCK 301 sayesinde her yerde duyuluyor. Eğer bir hakaret varsa etkisi tüm gezegene yayılıyor, süreklilik kazanıyor.
3. TCK 301 Türkiye karşıtlarını sevindiriyor.
Başta Avrupa Birliği olmak üzere dünyada Türkiye aleyhine etkinlik içinde olan bir çok çevre var. Bunlar sayıca bir çoğunluk oluşturmuyor. Örneğin AB içinde birkaç ülkenin farklı çekinceleri dışında çoğunluk hep Türkiye'den yana tavır alıyor. Fakat Türkiye'nin AB üyeliğine veya dünya sahnesinde siyasal ve ekonomik olarak güçlenmesine engel olmak isteyen lobiler var. Bunlar Ermeni veya Rum lobilerinin fanatik kesimleri, PKK bağlantılı gruplar, köktendinci Hıristiyanlar veya aşırı milliyetçi çevreler. Türkiye ile müzakereler başlamasın diye çok uğraştılar. "Müzakereleri başlatmayın; bir kere başlarsa artık Türkiye hata yapmaz, tam üyeliği kaçınılmaz olur" dediler. Yalnızca kendilerine has konuları sürekli gündemde tutmaları zorlaşmıştı. İşte tam bu dönemde TCK 301 imdatlarına yetişti. Artık Türkiye'yi tüm dünyanın gözünde zafiyete düşüren bir fırsat yakalamışlardı ve iyi kullandılar. Çünkü her zaman geçerli olan kural işledi: genelde düşünce suçunu teşvik eden ülkeler her uluslararası davalarında haksız duruma düşerler. Bu sayede Güney Kıbrıs referandumlar sonrası düştüğü siyasal girdaptan çıktı. Bu sayede Ermeni lobisinin fanatik kesimleri Türkiye ile tarihçilerin ön planda olacağı bir uzlaşma sürecinin geçersiz olduğunu savunabildiler. Türkiye "konuyu diyalogla çözelim, bilimsel tartışmaya öncelik verelim" diyor. Aynı gün dünya medyasında Türkiye'de bu konuda farklı düşünce dile getirenlerin mahkûmiyet haberleri yer alıyor. Bu sırada bazı kesimlerde "Türkiye çağdaş bir devlet değildir; Türkler demokrasiden anlamaz" diyerek seslerini rahatça yükseltebiliyor. Arkasındaki yobaz veya ırkçı eğilimlerini bu sayede saklayabiliyorlar. TCK 301'in bu şekliyle yürürlükte kaldığı her gün, saat ve saniye Türkiye düşmanları kazanıyor. Hem siyasal, hem de ekonomik bir kazanç bu. Bedavaya çok etkili siyasal propaganda yapabiliyorlar. Kimse neden bir ülkenin düşmanların bu kadar iyilik yaptığını anlayamıyor.
4. TCK 301 terör odaklarını güçlendiriyor.
Terörün her zaman en önemli amaçlarından biri siyasallaşmaktır. Uluslararası destek sağlar. Siyasallaşmanın da en uygun yolu, şiddet ve terör dışında kalan bir alanda, insan hakları açısından mağdur duruma düşmektir. Terörle mücadele ederken çok dikkat etmeli. Terör suçunun etrafında gri bir alan oluşmamalı. Terörle bağlantısı olduğu düşünülse de düşüncelere yönelik baskı terör odaklarının işine yarıyor her zaman. Terörün bir suç olarak alanı düşünce özgürlüğü ve insan haklarından kesin olarak ayrılmalı Arada sis perdesi bırakarak teröre siyasal hareket alanı yaratmamalı. Bugün ileri dünyada bir çok ülke bu şekilde terörle daha etkin mücadele etmekte. Her türlü düşünce ve siyasal talep özgür. Fakat teröre destek yasak. Güvenlik güçlerinin teknolojik olanakları, insan sermayesi, yasal yetkileri ve maddi araçları teröre karşı en yüksek seviyede seferber. Ayrıca diğer ülkelerdeki güvenlik birimleri de bilgilendiriliyor. Dünya medyası için etkili, iyi belgelendirilmiş, görsel yönü güçlü iletişim dosyaları hazırlanıyor. Sonra da İngiltere veya İspanya'da olduğu gibi gerekli müdahaleler yapılıyor. Terörist veya ona destek veren siyasetçi fark etmiyor. Teröre karşı devlet acımasız. Fakat bu çizginin ötesinde de düşünce özgürlüğünün alanı da son derece açık. TCK 301 ve diğer sorunlar yüzünden bozuk olan insan hakları sicilini güçlendiren bir Türkiye terörle çok daha etkin mücadele eder.
Bunca şehidin derin acısını yaşayan bir ülkede artık siyaset dünyası bu küresel gerçeği anlamalı ve gereğini yapmalı.
Türkiye'yi yüceltmek
-Cumhuriyetçi misiniz?
-Milliyetçi, liberal, muhafazakâr, halkçı, dindar, sosyalist veya ulusalcı mısınız?
-Demokrat mısınız? Yurtsever misiniz?
Bu yaklaşım veya eğilimlerden herhangi birine sahip tüm Türkiye Cumhuriyeti siyasetçileri ve seçmenleri açısından artık Türkiye'yi zayıflatan, karşıtlarını güçlendiren bir soruna son vermenin zamanı çoktan geldi. Türkiye'nin uluslararası ilişkilerdeki siyasal ve ekonomik çıkarları adına elzem olan bir atılım. TCK 301 ve genelde kapsamlı bir insan hakları reformu Türkiye'yi daha güçlü ve saygın bir ülke olarak dünyada yükseltecek.
Türkiye'yi, Türklüğü, Türk toplumunu yüceltmek ancak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını yüceltmekle mümkündür. Eğitim, kadın hakları, sağlık, bilim, kültür, sanat, spor, sanayi, ticaret, teknoloji ve doğasıyla yükselmeli Türkiye. Kendisini korumak için düşünceden korkan, insan hakları ihlallerine ihtiyaç duyan bir ülke olarak değil. Bir demokrasi olarak yücelmeli ve yükselmeli Türkiye.
Dr Bahadır Kaleağası
TUSIAD
Turkish Industrialists' & Business Association
Representative to the EU and BUSINESSEUROPE
(The Confederation of European Business)
Avenue des Gaulois, 13 - 1040 BRUSSELS
T: +32 2 7364047 F: +32 2 7363993
kaleagasi@tusiad.org
www.tusiad.org