Ermenistan ile ilgili yapılan yorumlarda, makalelerde iki kelime çok sık tekrar edilmeye başladı; Karabağ Klanı. Ermenistan'ın eski Başkanı, yeni muhalefet lideri Levon Ter Petrosyan'ın kazandırdığı bu terim, mevcut Ermenistan iktidarını ve bürokrasinin kilit noktalarında görev yapan Karabağ kökenli kişileri kapsıyor. Robert Koçaryan ve selefi Serj Sarkisyan'ın başını çektiği bu klan, Ermenistan dış politikasını ve ülkenin geleceğini tamamen Karabağ'ın çıkarları doğrultusunda yürütmekle, ülkenin idaresine kendi yandaşlarını yerleştirmekle, zaten kötü durumda olan ekonomiyi kendi ihtiyaçlarını karşılamak için yönlendirmekle suçlanıyor. Görünen o ki, Robert Koçaryan ve Serj Sarkisyan'ı ülke idaresine getiren Petrosyan, ülkeyi bu isimlerden kurtararak yapmış olduğu hatayı telafi etmek istiyor.
Ardan Zentürk'ün Star gazetesinde yayınlanan "Ermeniler Karabağ'dan Bıktı" yazısında da belirttiği gibi, ülkede bir bıkkınlık söz konusu. Bu bıkkınlık kendisini, sonu ölümle biten protesto gösterileri ve ilan edilen sıkıyönetim olarak gösterdi. Radio Free Europe'un internet sayfasında Brian Whitmore imzalı "Ermenistan: Kriz Gündemi 'Karabağ Klanı" (Armenia: Crisis Spotlight ' Karabakh Clan') başlıklı yazısı Karabağ Klanı'na yönelik suçlamaları güzel bir şekilde özetliyor.
Sarkisyan, "Evet Karabağlıyım, ama önce Ermeniyim" dese de, Sarkisyan ve Koçaryan ülke hazinesini boşaltarak ekonomiyi Karabağ kökenlilere sunmakla suçlanıyor. Petrosyan yaptığı konuşmalarda, "bu ikisi yüzünden (Koçaryan – Sarkisyan), Karabağ'dan Ermenistan'a, başta Erivan olmak üzere, son on yılda, 15bin kişi yerleşti. Hepsine bir makam verildi. Bu da yetmezmiş gibi, şimdi bir de iş sektörünü de onlara veriyorlar" diyerek iktidarın planlı bir şekilde Ermenistanlı – Karabağlı ayrımını körüklediğine dikkat çekiyor. Muhalefete yakın olarak tanınan siyasi analist Stepan Grigoryan'da, Karabağ kökenli bir başkanın ülkeyi yönetmesi ve bunu da oldukça kötü yapmasının Karabağ'da yaşayanlara karşı olmasa da Koçaryan tarafından Ermenistan'a getirilip belli mevkiler verilen insanlara karşı halkta olumsuz duyguların oluşmasına neden olduğunu ekleyerek bu ayrımı doğruluyor.
Seçimlerin ardından, 1 Mart günü yaşanan şiddet olaylarında ortaya atılan bir iddia, Karabağ Klanı'nın yaratmış olduğu, bölünmenin ciddi boyutlara ulaştığını gösterir nitelikte. Muhalefetin iddialarına göre, Ermeni güvenlik güçlerinin muhalif göstericilere yönelik şiddet kullanmayı reddetmesi üzerine Karabağ'dan getirilen kuvvetler halkın üzerine salınmış ve esas zayiatlar bundan sonra gerçekleşmiş.
Karabağ Klanı'nın şu anda elinde bulundurduğu ekonomik ve siyasi gücün kaynağında, yine Ermenistan'ın en ciddi sorunlarından biri olan Karabağ Sorunu yer alıyor. Azerbaycan ve Ermenistan arasında yaşanan savaşın ardından, hem Türkiye hem de Azerbaycan, Ermenistan ile olan sınırlarını kapamıştı. Erivan'da yayınlanan Aravot gazetesinin baş editörü Aram Abramyan, Ermenistan ekonomisi üzerinde ciddi etkileri olan bu sınır kapama olayının ardından Ermenistan'da bir takım ailelerin güçlendiğine ve daha da zenginleştiğine dikkat çekiyor. Abramyan, Yaklaşık 20-30 ailenin, Karabağ Klanı tarafından kendilerine sağlanan kolaylıklarla – vergi, gümrük muafiyetleri - yakıt, şeker ve diğer temel ihtiyaçların malzemeleri üzerinde tekel kurduklarını iddia ediyor. Bu ailelerden Karabağ kökenli olmayanların da olduğu ancak, sonuç olarak hepsinin Karabağ Klanı'nın otoritesine boyun eğdiğini, onlar adına çalıştığını belirtiyor.
Karabağ Klanı'nın kurmuş olduğu bu menfaat zincirinde, Whitman'ın makalesinde yer alan bilgilere göre, Robert Koçaryan'ın oğlu Sedrak, ülkenin mobil-telefon ithalatını, Barsegh Beglarian, benzin istasyonlarını, Mika Bagdasarov, yakıt ithalatını kontrol ediyor, Karen Karapetian ise Rus Gazprom ile ortaklık kuran Armrosgazard'ın başında. Abramyan ve diğer bazı analistlere göre bu oligarklar Karabağ sorunun nihai bir çözüme kavuşmaması ve Türkiye ile Azerbaycan sınırlarının kapalı olmasından en büyük faydayı sağlayan çevreler. Abramyan'a göre bu sorunların bir çözüme kavuşması, ülkeye giren-çıkan malların artması ve oligarkların kurmuş olduğu tekellerin yıkılması anlamına gelecek. Mevcut durumda sadece İran ve Gürcistan'dan gelen az sayıda mallar bu oligarkların denetiminde. Gerçekten de, Ermenistan hükümetinin, Karabağ müzakereleri sırasında çözümsüzlüğün muhafazasına yönelik izlemiş olduğu politikanın temelinde milliyetçilik değil, Karabağ Klanı'nın rant kaygısı yatıyor. Hatırlanacağı üzere, Petrosyan, yönetiminin son yıllarında Karabağ sorununu barışçıl bir şekilde çözüme kavuşturmaya kalktığında Karabağ Klanı onu koltuğundan etmişti.
Ermenistan Karabağ Klanı'ndan kurtulmadığı sürece, ülkenin komşularıyla normal ilişkiler kurması zor. Çözümsüzlükle ve husumetle beslenen klan, toplumda yaratmış olduğu bölünmeye aldırmadan bildiğini okumaya daha en az bir 10 yıl devam eder. Batı'nın "Demokrasi Şövalyeleri", Ermenistan hükümetini desteklemeyi bırakıp, doğru adım atmalarını sağlamaya yönelik yaptırımlar uygulamaya başlamazlarsa, bölgede istikrarı daha çok beklerler.
A C T U E L
Selim Güray
selimguray@lactuel.be