Şimdi seçim zamanı.
Bütün partiler kampanyada, oy avında.
Seçmenler (fanatiklerden bahsetmiyorum) kara kara düşünüyor, hangi adaya oy versem diye !
Çünkü global kriz var, gidişat pek hayra alamet değil.
Ve siyasi partiler hindi gibi şişinmeye devam ediyorlar, sanki mevut manzarada hiç sorumluluk payları yokmuş gibi…
Şimdi günümüzü şekillendiren ve geleceğimizi şekillendirecek doğru soruları sormamız gerekiyor, kendi kendimize.
***
Yerkürenin küçücük bir bahçesi olan Belçika’da bir milyonu aşkın yabancı kökenli yaşıyor.
İkinci Dünya Savaşının sonlarından beri.
Genel olarak yaklaşık 65 yıldır, Türkler için yaklaşık 50 yıldır.
Dalga dalga göç geldi Batı Avrupa’ya.
AB genelindeki göçmen sayısı yanılmıyorsam 15.000.000 kişi civarında.
Nerdeyse bir buçuk Belçika kadar insan, görünmeyen 28. AB üyesi…
Halühazırda Belçika’da bir türlü gelmek bilmeyen affı bekleyen 100.000 in üzerinde “kaçak” olduğu söyleniyor.
***
Sadece 2007 yılında, Belçika’ya gelen ve yerleşen göçmenlerin sayısı 64.500 kişi.
Bunların % 20 si aile birleşiminden yararlananlar.
Tek başına rakamlar fazla birşey ifade etmeyebilir.
Bunun kamu maliyesine yansıması nedir ?
Toplumsal bütünlüğe ve gerekli uyum sürecine etkisi nedir ?
***
Ailece bir arada yaşamak temel insan haklarından biri, hiç şüphesiz.
Ve Avrupa dışından gelen yabancılar bu haktan yararlanarak tamamen yasal olarak geliyorlar.
Halbuki sosyal hak cenneti, bolluk ve bereket diyarı Avrupa biteli yıllar oluyor…
Ama insanlar gelmeye devam ediyorlar !
Peki niye ?
Brüksel Bölgesi’nde akademisyenlerin züppece “allokton” tabir ettikleri yabancı kökenlilerde (Türkler ve Faslılar) işsizlik oranı % 30, hatta bazı belediyelerde % 40 civarında.
Belçika’da hak sahibi bir Türk veya Türk kökenli Belçikalı ile Türkiye’den bir gelin veya damat adayının evlilikleri binbir soruşturmadan geçiyor.
Poliste ifadeye alınıp sorgulanıyorlar.
Ahiret sualleri soruluyor !
Ne zaman, nerede, nasıl tanıştınız ?
Aranızda duygusal ilişki ne zaman başladı, ne zaman cinsel ilişkiye dönüştü ?
Partöneriniz yatakta hangi tarafta yatar, sağda mı, solda mı ?
Bütün evlilik talepleri “beyaz evlilik” zannı altında…
Yani kutsal evlilik müessesesini kullanarak sosyal haklara kavuşma için başvurulan bir hukuk aldatmacası…
***
Peki yasayı istismar edenler yok mu ?
Muhakkak vardır, ama çözüm evlilikleri engellemekten değil, evlilik sonrası denetimleri artırmak ve gerekirse hukuk aldatmacası sayesinde elde edilmiş hakları iptalden geçer.
Mevcut durum hukuk devletine yakışmamaktadır.
Çünkü devlet niyet okuyuculuğu yapma gayretindedir.
Mevcut durum ciddiyetten uzaktır, insan haklarına aykırıdır !
***
Diğer bir sorun ise Belçika vatandaşlığına geçmiş yabancı kökenlilerin yaşlı anne ve babalarını Belçika’ya yanlarına almaları olarak sunuluyor.
İnsanlar vize sorunu için kapı kapı, makam makam dolaşmaktadır.
***
Şunu hemen belirteyim ki hiçbir aklı başında insan 50-60 yılını yaşadığı bir ülkeyi bırakıpta, dilini ve kültürünü hiç bilmediği başka bir ülkeye gidip oraya yerleşmez.
Gider, birkaç ay kalır (özellikle kışın) ve yaz gelince ülkesine dönmek, köyünde olmak ister !
Horozunun ötüşünü, kuzusunun melemesini, kırlangıçları, leylekleri özler…
Ezan sesini özler…
Ama neylersin ki göç olgusu ebeveynleri evlatlardan ayırmış ve koparmıştır…
Evlat ve torun özlemi büyüktür !
Yaşlanmayla birlikte artan sağlık sorunlarının tedavisi amacı sadece bahanedir.
***
Benim savım farklı !
Ben diyorum ki, toplumun çoğunluğunu rahatsız eden, bu ülke insanlarını ırkçı, yabancı düşmanı, faşist davranışlara iten “beyaz evlilik”, “kağıtsızlar” gibi olgular global ekonomik sistemin ayrılmaz bir parçasıdır ve ayarı kaçmış, azgın kapitalist düzenin işine gelmektedir ; ciddi önlem alınıyor gibi yapılıp, kasten göz yumulmaktadır.
“Tavşana kaç, tazıya tut” denilmektedir…
Çünkü kaçak ve sigortasız, hiçbir güvencesi olmadan çalıştırılanlar, sömürülen garibanlar zenginleşmemekte, sadece karınlarını doyururken daha mutlu yarınlar adına zenginlerin ekmeğine yağ sürmektedirler.
Bunun adı göç politikası değil, yeni sömürgeciliktir.
***
Bu satırların yazarı istisnalardan değil, genel manzaradan bahsetmektedir.
O nedenle kimse bana demediğimi dedirtmeye kalkmasın.
Ben gördüğümü söylüyorum.
Tek değerin para olduğu bir dünyada insani değerler için boşuna üzülüyoruz galiba !
Çözüm isteyenler parasayar partileri bırakıp insansever partilere oy versinler !
Kendi oyunuzla kendinize kötülük etmeyin.
Ne demiş atalar ?
“Kendi düşen ağlamaz”…
Yakup Yurt ©
Brüksel, 08 Mayıs 2009
Pro Bruxsel partisi asil liste 5.sıra adayı