Haberin yayım tarihi
2008-01-04
Haberin bulunduğu kategoriler

2007 yılının en muhteşem sözü

Atalarımız 'armut dibine düşer' derler ya…
 
Gerçi evde doğmuşuz ama hastanede doğmuş olsaydık bile karışmadığımız belli.
 
Babam 80 yaşında. 65 yıldır günlük tutuyor. Annem 70'ine girmek üzere... O da 50 yılı aşkındır olan biten hemen her önemli şeyi not ediyor.
 
Sadece aile tarihimiz açısından değil, yakın akraba, aile çevresi, ülke ve dünya tarihi açısından önemli birçok notlar var kayda geçirdikleri satırlarda. Hele babamın notlarında, tek parti döneminin milletin emdiğini burnundan getiren baskıcı zihniyetini bir film şeridi gibi takip etmek mümkün. Askerler görmesin diye Kur'an-ı Kerim'leri toprak altına nasıl sakladıkları, yakalanmamak için gizli kapaklı nasıl okumaya çalıştıkları…
 
Bazı şeyler hafızalardan silinse de, tarihe düşen notlardan silinmiyor.
 
Biz de elimizden geldiğince ülkede ve dünyada olan biten ne varsa yeri geldikçe not etmeye çalışıyoruz.
 
Dün akşam saatlerinde oturmuş 2007 yılı notlarına bakıyordum. Önemli sayarak kayıtlara geçirdiğim notlar arasından tam da birini seçip "işte yılın sözü bu…" diyerek bugün sizlerle paylaşmayı düşünüyordum ki, Diyarbakır'daki hain saldırının haberi düştü televizyon ekranlarına.
 
Konuyu mu değiştirmeliydim? Hayır.
 
Tam aksine, 2007 yılının en unutulmazı olarak belirlediğim söz, aslında tam da bu gerçeği anlatıyordu.
 
Geçtiğimiz yılın en vurucu ifadesi olarak belirlediğim sözler, 19 Ocak 2007 Cuma günü, Genel Yayın Müdürlüğü'nü yaptığı Agos Gazetesi önünde uğradığı silahlı saldırıda öldürülen Ermeni asıllı gazeteci Hrant Dink'in eşi Rakel Hanımefendi'ye ait…
 
İşte sorunlarımızın temeli…
Hatırlanacağı gibi, Hrant Dink'in cenazesi 23 Ocak Salı günü Meryem Ana Ermeni Kilisesi'nde yapılan dini tören öncesinde Agos gazetesi önüne getirilmiş, eşi Rakel Dink orada muhteşem bir konuşma yapmıştı.
 
Rakel Dink o konuşmasında öyle bir ifade kullandı ki, öğretmen yetiştiren eğitim fakültelerinin duvarlarına yazılsa değer…
 
Birkaç gün önce, yapılan kemik testinde 19 yaşında olduğu açıklanan katil zanlısı Ogün Samast'ı kast ederek o günkü konuşmasının bir yerinde şunları söylemişti; "Yaşı kaç olursa olsun 17 veya 27... Katil kim olursa olsun, bir zamanlar bebek olduklarını biliyorum. Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz kardeşlerim."
 
Kocasını daha toprağa bile vermemiş acısı yüreğinde yaralı bir eşin pedagoji kitaplarına kapak yazısı olacak nitelikteki şu tespitine bakınız; "Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz kardeşlerim…"
 
Bunlar hangi ilkimde türedi?
 
İşte gerek ülkece, gerekse de tüm insanlık olarak içinde yaşadığımız sorunların kilit cümlesi bu.
 
Bir zamanlar bebek olan bu insanlar nasıl oldu da eli kanlı birer katil haline dönüştüler?
 
Hangi aile, çevre, arkadaş, toplum, ideoloji, eğitim ya da eğitimsizlik, hangi çarpık din anlayışı ya da dinsizlik, varlık ya da yokluk gibi unsurlardan oluşan etkenler bir zamanlar bebek olan bu kişileri birer katil haline getirdi?
 
Düşünebiliyor musunuz, Hitler de bir zamanlar bebekti… Saddam'da…
 
21. Yüzyılın hemen eşiğinde hem de Avrupa'nın göbeğinde yüz binlerce Müslüman'ın katili olarak tarihe geçen 'Sırp Kasabı' lakaplı Slobodan Miloseviç de bir zamanlar bebekti, on binlerce vatandaşımızın ölümünden sorumlu bebek katili Apo da…
 
Bu insanlar nasıl oldu da birer vahşet makinesi haline geldiler?
 
Ya Diyarbakır'da çoluk çocuğun ortasında o bombayı haince patlatanlar?
 
Ekmeğini yedikleri ülkenin emniyet güçlerine silah çekenler…
 
Masum vatandaşların araçlarını şehrin göbeğinde ateşe verenler…
 
Hangi karanlık iklim her biri bir zamanlar bebek olan bu insanları birer vahşi haline getirdi?
 
Ya bunlar hangi iklimin ürünü?
 
Unutmayın, tek sorunumuz terör değil bizim…
 
Terör inlerini vurmak için yapılan son operasyonlar yaklaşık 25 milyon dolara mal olmuş.
 
Sakın size çok gelmesin.
 
Ya bu ülkenin 70–80 milyar dolarını çalıp çırpanlar, bankalarını soyanlar, hazineyi zarara uğratanlar, kamu kaynaklarını tırtıklamak için ihalelere fesat karıştıranlar, ya bunlar nerede yetiştiler?
 
Bu ülkenin sadece inlerinde değil, vatandaşın hakkından gasp edilerek edinilmiş servetlerle inşa edilen birçok zengin malikânelerinde bu plazalarında Rakel Dink'in sözünü ettiği acımasız insan modeli üreten ve sorgulanması gereken karanlıklar var.
 
Siyasete ülke kaynaklarını soymak için girenler…
 
Devlet erkini kişisel çıkarlarını korumak için kalkan edenler…
 
Aldığı emekli aylığıyla geçimini güç bela sağlayan yaşlı emekliyi maaş dönüşü yolda ölümüne sürükleyerek elinde neyi var ne yoksa alanlar…
 
Üç kuruş fazla gelire tamah ettikleri için malzemeden çalarak çürük bina inşa edenler…
Kendi insanını düşman belleyip hayatı onlara zindan edenler ve daha niceleri…
 
Evet, "Bir bebekten bu tür insan modellerini yaratan karanlığı topyekûn sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz..."
 
Bu ülkenin tepeden tırnağa arınmaya ve kendini sorgulamaya ihtiyacı var.
 
Soru şu; Bu bebekler nasıl oldu da birer vahşet makinesi haline geldiler.
 
Bu insanlar kimin, hangi anlayışın birer eseri…
 
Suçu başkasına atmak yok. Önce kendimizden başlayalım.
 
Kapınızın önü temiz mi?
 
Kaynak:Osman ÖzsoyHaber7/Türkiye
 

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.