Haberin yayım tarihi
2009-08-30
Haberin bulunduğu kategoriler

BÖLÜNME-ME

Geçtiğimiz yıl Ağustos ayının başında, üstelik tam da Türkiye'nin yanı başında bir iltihak denemesi, bir işgal ve bunların neticesinde iç savaş savaş karışımı bir felaket yaşandı. Bu yaşananların köklerindeki ana tartışmalara göz atarsak ve konuyu anlamaya çalışırsak, tam da bizim 'dünyanın geleceği kentlerdedir'  yaklaşımımızın doğruluğuna tartışmasız kanıtlar oluşturabiliriz.
 
Güney Osetya ve Kuzey Osetya'nın ayrılık hikayeleri nedir?  Osetya bir arada olsa bile toplamda bu ikisi gerçekten bağımsız bir ülke olabilecek hangi özel nitelik ve imkanlara sahiptirler?  Abhazya ve Kafkasya'nın diğer 'küçük' coğrafyası,'düşük' nüfuslu özerk veya bağımsız ülkelerinin, varlık nedenleri ve gelecekteki yerleri ne olabilecektir? Varlık İtalya'nın içinde yıllardır yaşanan 'zengin kuzey' ile 'fakir güney' ayrılması ve bu uğurda siyaset yapan partilerin varlığı bilinmektedir.
 
Korsika, neyine güvenerek Fransa'dan ayrılma çabası içindedir? Belçika'da Valon ve Flamanların artık bir arada tek devlet olarak yaşama iradelerinin bulunmadığını duymayan, bilmeyen kalmışmıdır? BirleşmişMilletlerce veya bir çok ülkece yanınmayan ama 'ülke' olarak var olan bir çok yer mevcut değil midir? Kosova, bu 'tanınmayan' ve neredeyse kent ölçeğindeki son devlet denemelerinden değil midir?
 
Dünyanın jandarması, coğrafya cerrahı A.B.D bile kanlı savaşlardan sonra ulaşabildiği 'federal' düzeninde bir arada tutabildiği 'devletlerinin' beraberlik vizyonunu yarınki dünyada nasıl sürdürebilecektir? Bu konu da tartışmalı bir belirsizlik içindedir. Son yıllarda, bir küçük Yugoslavya'nın; Makedonya, Bosna-Hersek, Sırbistan, Hırvatistan, Karadağ,Kosova gibi parçacıklara bölündüğünü gören gözler, bölünmenin kendilerine yansımayacağını nasıl düşünebilmektedirler?Belki de bölücülük fikriyatını destekleyen, bölücülere prim veren kucak açan ülkeler adları ister İtalya, Fransa,ABD, Belçika olsun konjonktürden asla sıyrılamayacaklar ,  sonucundan belki de kurtulamayacaklardır.
 
Irak'ın işgali sonrasında, bu coğrafyanın kederli insanları, kaç parça bölgeye dağıldılar? Ve bu paramparça edilmenin sonucunda bir daha bir araya gelemeyeceklerini ne kadar bilebilmekteler? Tekrar bütünleşme konjonktürünün dünyaya ne zaman hakim olacağını ve kendilerine de Uğrayabileceğini mi düşünmekteler? Dünyanın geleceği kentlerdedir diyoruz,zira ' tarih tekerrürden ibarettir'.
 
Ve dünyanın nasıl ki geçmişte kent devletlerinden,devletlere, oradan imparatorluklara geçmiş ve 1789 Fransız ihtilali sonrası 'ulus devletler' sistemi gelişmişse, bugün farklı çıkar ve beklentiler için belli merkezler dünyayı bölük pörçük ve sayıları binleri aşılacak devletlere bölmek istemektedirler.
 
Etnik gruplara pompalanan 'özgürlük' fikri ve çağdaş demokrasilerde ulaşan nokta da cesaret verici sosyal öğe olmaktadır. Artık üstelik, kalkınmış ülkelerde kentler arasında ekonomik-sosyal dengesizlik de yoktur. Kentlerin birbirleriyle sistematik işbirliği görünmez bağlılığı sektörel farklılıkları belli ilişki dengelerini kurmuş ve korumaktadır. Cesaret verici öğeler ve 'pompalayan' merkezin ekonomik-siyasi çıkarları, önümüzdeki yıllarda dünyanın bilinen bilinmeyen, beklenen beklenmeyen pek çok noktasında bölünmeleri artıracak, hız katacaktır.
 
Bu gidişatı doğuran etkenler ne kadar yavaşlatır bilemeyiz ama bunu hızlandıran ve yönlendiren ülkeler de bu sonuçtan paylarını alacaktır. Hiçbir konjonktür global bir çağda yerel veya bölgesel sonuçla yetinmeyecektir.
 
Günümüzün globalleşme konjonktüründe,çok uluslu, çok coğrafi ekonomik yayılmacı devlerin bile bu 'parçalanmakta'olan ülkeler gibi, yakın dönemde 'ataklıktan' vaz geçeceği, durma, arınma ve yeniden yapılanma yoluna gideceği artık mutlak beklenmelidir. Küçülerek büyümek ekonomide sonuç verecek ancak siyasette, ülkeleri kentlere indirgeme oyunu tehlikeli bir gidişin anlamı olacaktır. 
 
Bizim bahsettiğimiz gelecek ise kentsel gelişimini tamamlamış, standart ve normlarını oturtmuş kentlerle, insanların kendine daha adil, kaliteli ve huzurlu bir gelecek kurabileceğidir. 31 Ağustos'un anlam derinliğini yaşadığımız bu Ramazan gününde,Türkiye, asla bölücülerden önce bu sürecin parçası olmayacaktır diyorum. Zira, o koşulda 31 Ağustos'u yapan, bu koşulda da mutlaka bir şey yapar!

Yazar:Osman Ataman/Trabzon

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.