Haberin yayım tarihi
2007-11-13
Haberin bulunduğu kategoriler

Emin Gürses:'Kuvvetim olsa, ihtilal yaparım'

 
"KAZMAMIN UCU SERT BİR CİSİME ÇARPTI SANKİ. ÇOCUKKEN BAHÇEYE GÖMDÜĞÜM  KÜÇÜK SANDIĞIMI ARIYORDUM. TAMAM DEDİM, BU ODUR. KAZMAYI BİR KENARA BIRAKTIM. EŞELEMEYE BAŞLADIM, TOPRAĞI. NAMIMA İSTİMAL ETTİRDİĞİM BİR KÜÇÜK HEDİYE KUTUSUYDU SADECE. FAKAT, BİR ALAYBOZAN TÜFEĞİYDİ KARŞIMA ÇIKAN. O OYUNUN ORADA KALDIĞINI,  SAÇIMDAKİ KİRAZ LASTİĞİ ISKALAYARAK, ETRAFA SAÇTIĞI KANLA ANLATAN BİR MAVZERDİ.    DAĞIN ETEĞİNDE KALAN EVİMİN  BAHÇESİNDEN BİR ASKERİN GEÇTİĞİNİ VE SİLAHINI, TAM DA AYAĞINDAN VURULDUĞU YERE GÖMÜP, İYİLEŞTİĞİNDE AYNI YERDEN HAREKATA DEVAM ETMEK İÇİN BUNU YAPTIĞINI ÖĞRENİYORUM, SİLAHA UZUN UZUN BAKARKEN, DEDEMDEN…VE SONRA BİZE KARŞI SİLAH TUTAN ELLERİN FALINI, FAHHINI, NİYETİNİ FAGR EYLEMESİNİ İSTEDİM, SAYIN EMİN GÜRSES'TEN. O KARADENİZDE ATININ VE SİLAHLARININ YERİNE AKLINI KOYABİLMİŞ,   FİSEBİLİLLAH YOKSUL İNSANLARA VAKFETMİŞ DEĞERLİ BİR AKADEMİSYENİMİZ"
 
HÜLYA OKUR- Rize'de doğdunuz. Rize Lisesinden mezun olduktan sonra, çeşitli üniversitelerden aldığınız eğitimlerle, 1996-1998 akademik dönemlerinde İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslar arası ilişkiler bölümünde yüksek lisans dersleri vermeye başladınız. Hayalleriniz de beynelmilel düzeyde miydi? Nasıl bir çocukluk geçirdiniz? 

"BEN YETİM BÜYÜDÜM"
 
EMİN GÜRSES-  Ben yetim büyüdüm. 1974 senesinde, kuzenlerimde yurtdışına çıkıp okumaya başlayınca dedim ki:"Ya bizim kuzenler nasıl gidiyor, bu Avrupa nasıl bir yerdir? Bende gidip, göreceğim" Rize'deyim ben. Trabzon'u görmüş değilim. Ve o dediklerimin hepsini yaptım. Çalıştım. Yetim olmak biraz daha zor oluyor. Garsonluk, barmenlik yaptım. Avukatlık bürolarında tercümanlık yaptım. Gece çalıştım, gündüz okulumu finanse ettim. Ama şikayetçi değilim. Yoruldum ama şikayetçi değilim. Hayat zaten yorulmaktan geçiyor…    
             
HÜLYA OKUR- 1998-1999 akademik yılından bu yana Sakarya üniversitesi İktisadi ve idari Bilimler Fakültesi Uluslar arası ilişkiler, Milliyetçi hareketler ve uluslar arası terör, ayrılıkçı terörün anatomisi (IRA, ETA, PKK), İnsan hakları diplomasisi, Kafkasya da uluslar arası rekabet,  yeni Ortadoğu haritası gibi mevzuların uzmanlığını yapıyorsunuz. Bu zorlu uğraşı seçmenizin nedeni, merakeverliğiniz mi, milliyetçiliğiniz mi?
 
"İNGİLTERE'DEN GÜLE GÜLE DEDİLER BANA"
 
EMİN GÜRSES-  O şeyden çıktı. Ben İngiltere'de avukatlık bürosunda çalışırken, 1980'nin sonlarına doğru dünyada önemli bir değişim oluyor ve soğuk savaş bitiyor. Çok önemli bir mülteci akımı oldu, İngiltere'ye. Benim çalıştığım avukatlık bürosu da dünyanın her yerinden gelen mültecilerle ilgilenen bir büroydu. Ben her türlü mülteci ile görüştüm. Onlarla görüşme sırasında, örgütlenmelerle ilgili, bunlar ne yapıyor, ne ediyor? Diye sorgulamaya başlamıştım. Tabi biz 70'li yılların sonlarında görmüştük ama orada bir de uluslar arası düzeyde görünce, bir de bunun arkasında İngiliz devletinin yakınlığı gelince…İngiliz devleti bunların çok güçlü olanlarına özel ilgi gösteriyor, ileride bunları kullanırım diye. Bir de Amnesty International  var, Uluslar arası af örgütü. Bu örgütte bizim arkadaşlarımız  çalışıyor, Türkler  de var. Bir gün Margaret Thatcher, uluslar arası af örgütünden dosya istetmiş, dış işleri bakanlığı aracılığı ile. Bu dosya, Çin dosyası. Meğer, Çin ile ticari ilişkilerini geliştirecek. Onu bir koz olarak kullanmaya çalışıyor. Tabi Çin de o zaman Zemin, devlet başkanı, Margaret Thatcher'ı eliyle itelemiş, aldırış bile etmemiş. İşe yaramamış. Sordum ben arkadaşlara: "Siz Çin ile ilgili dosya hazırlıyorsunuz, Kuzey Irak'ta kıyamet kopuyor, Kuzey Irakla ilgili bir şey söyleyemiyorsunuz." Bana dediler ki: "Ona biz bir şey yapamayız. Londra merkezli bir örgüt, ancak emperyalizme hizmet ediyor. Bu konuda sonra, bir İngiliz akademisi, bir makale yazdı. Amnesty International 'ın Londra bölümü diye. Nasıl uluslar arası ilişkiler tarafından devletler tarafından kullanıldığını(İngiltere tarafından) ondan sonra Amerika'daki bu örgüte baktık, onlarda kendi ülkelerine bir şey diyemiyorlar, başkalarına söylüyorlar. Tabi bu şeyi gösteriyor: Merkezi ülkeler, kendi ülkelerini, bu raporları çıkartmak için elden geldiği kadar kullanıyorlar. Öyle başladı, bu tür şeyleri yazayım, çizeyim diye. Başıma da sıkıntılar geldi. Örgütlerle görüşürken, İngiliz istihbaratı, İngiltere'den güle güle dediler bana.
 
HÜLYA OKUR- İngiltere de 11 yıl kaldınız. Fakat İRA, ETA ve PKK üzerine çalışmalara yaparken sınır dışı edildiniz. Bu tecritin, Türkiye'den bakınca kulağınıza su kaçırma gibi değerlendirilmesi mümkün mü?
 
"IRAK'LI ÖĞRENCİLERİ, İNGİLTERE'YE AYAK BASAR BASMAZ İSTİHBARAT TAKİBE ALIR"
 
EMİN GÜRSES-  Sınır dışı demeyelim ona. Çünkü İngilizler, sınır dışı etmez. Kibardır onlar. Kovarken çok kibar şekilde kovarlar. Yani seninle kavga etmezler, acaba seni ileride kullanır mıyım diye! Yahut ta benim aleyhime çalışır mı diye! İngilizlerin bir baş edemediği sadece Rus istihbaratıdır. Onun dışındaki herkesi mesela; Irak'lı öğrenciler, İngiltere'ye ayak basar basmaz, hemen onları İngiliz istihbaratı takibe alır, Niye? Bunlar niye acaba biyoloji ve kimya okuyorlar? Bomba mı yapacaklar? Çünkü İngiliz bu. İngiliz, dünyada her şey bana serbesttir. Başkaları ikinci sınıf vatandaştır. Onlar yapmayacak. Şimdi Amerikalılar da onu söylüyorlar mesela, İran nükleer yapmayacak, İsrail yapabilir.
 
HÜLYA OKUR- PKK ile IRA ve ETA arasındaki  farkı;  İrlanda ve Bask örgütlerinin, siyasi ve mali faaliyetlerini kendilerine seçtikleri anavatanda yürütmesi, PKK'nın ise aynı faaliyetleri Suriye, İran ve Yunanistan gibi ülkelerde, o ülke hükümetlerinin izni ve yardımıyla sürdürmesi şeklinde özetlersek, hangi teller bobinin dışında kalır? Unuttuğumuz farklar neler olur?
 
"AMERİKA: PKK ÜZERİNDEN TÜRKİYE'YE BASKI YAPABİLİR MİYİM?"
 
EMİN GÜRSES-  PKK önemli ölçüde, Avrupa'da 80'li ve 90'lı  yıllarda destek gördü. Avrupa'da destek görürken, Avrupa'daki uyuşturucu dağıtımını da, biliyorsunuz; Avrupa'ya uyuşturucu girişini CIA kontrol eder. CIA, istemese Avrupa'ya uyuşturucu sokamazsınız. Bu konuda bir kitapta yazıldı. Verso yayınları var Amerika'da. Vayp Out'  diye bir kitap yazdılar. Bu kitapta, CIA'nin nasıl kontrol ettiğini yazıyor. Kendi kontrolü dışında olduğu için, Akdeniz de gemiyi batırırlar. Gidersiniz, Berlin haline. Sebze, meyve hali var. Meyve-sebze halinde, çocukların sırt çantalarına koyarlar, bir kilo portakal, iki kilo uyuşturucu. Onlar okula giderler, portakalı eve getirirler, uyuşturucuyu çantasından alırlar. PKK'ya bu ayak işlerini yaptırırlar. PKK'da bu ayak işleri birikmeye başlayınca ne oldu? Mesela Kani Yılmaz, Avrupa temsilcisiydi. En önemli adamlarından biriydi. Mesela Londra'da, insan hakları komisyonu başkanı var, Lord Eric Avebury. Kani Yılmaz'a: Mr. For'un sekreteri diyordu, dış işleri bakanı diye hitap ediyordu. Böyle bir hava ve ondan sonra bakıyorsunuz ki, Kani Yılmaz'ı Kuzey Irak'ta öldürüyor, PKK. Niye öldürüyor? Çünkü fazla para ortada kalmış, fazla para ortada ve Kani Yılmaz 10 milyon dolar cebine atıyor. Öldürüyorlar onu. Avrupa'da PKK büyük bir destek gördü ama unutmayalım, Avrupa'nın kontrolü, Amerika'nın elindedir. Yani zannetmeyin ki, Avrupa kendi başına iş görüyor. Öyle olsa, Bulgaristan, Romanya Avrupa Birliğine nasıl girdi? Bulgaristan'la, Romanya'da, insan hakları mı var, kural mı var, düzen mi var? Yok. Ama Amerika dedi ki: Bunları Avrupa Birliğine alacaksınız. Ekonomik ve siyasi olarak sorumluluk sizde ama asker olarak bana vereceksiniz dedi ve Bulgaristan'da üs kurdu. Avrupa şunu düşündü: PKK üzerinden, Türkiye'ye baskı yapabilir miyim? Ama sonunda baktı ki, kendi kontrolünden çıktı, şu an da PKK, İsrail ve Amerikalıların kontrolündedir. Ama para Avrupa'da toplanır. Şu an da PKK'nın yaptığı iş, Kürtleri soyuyor Avrupa'da. 30 yıl çalışmış Kürt vatandaşı, Üç beş kuruş biriktirmiş, bir dükkan almış, geliyorlar ona:"Senin çocuğun şu okulda okuyor ha!"diyor. Yani gözdağı veriyorlar. İstediğimizi yapmazsan, kız çocuğunun başına gelecek var şeklinde. Bunlar İngiliz raporlarında var. Ama kimse bir şey demiyor. Ondan sonra diyorlar: Dükkanın kaç para? "150 bin sterlin.""10 bin sterlin veriyoruz, sen burayı terk et!"Kürtleri soyuyorlar. O da fakir, fukara Kürtleri. Zengini soyamaz. Zengin izin vermez.
 
HÜLYA OKUR- 1993- 95 yılları arasında Hakkari Dağ Komando Tugayı ve Güvenlik Komutanlığı yapan emekli Tümgeneral Osman Pamukoğlu'nun, 'Ayandon' adlı son kitabında sizinde büyük amcanız olan  Rizeli milli mücadele kahramanı Milis Yüzbaşı İpsiz Recep'e hakaret içeren ifadeler kullanmasını kınamıştınız. Dürüst ve mertliği sayesinde halk tarafından "emice"  ünvanını alan İpsiz Recep, Topal Osman gibi milli mücadelede Atatürk'ün yanında yer alan isimlere taarruz nedendi sizce?
 
"CIA  İÇİN; KOMİNİZM DÜŞMANI OLACAK, RUS DÜŞMANI OLACAK, ATATÜRK DÜŞMANI OLACAK"
 
EMİN GÜRSES-  Ben her zaman söylüyorum, şu memlekette CIA örgütlenmeyi yaparken, kimler aradı biliyor musun? 1952'den sonra. 1952'de CIA ile istihbarat anlaşmaları yapıldı. Komünizm düşmanı olacak, Rus düşmanı olacak, Atatürk düşmanı olacak…Bunları seçtiler. Bunların üçünün elemanı olduğun zaman CIA'nin iyi elemanısın. Öyle bir propaganda yapıldı ki! Atatürk'e direk saldıramıyorlar. Çünkü koruma yasası var. Yanında kim sadık kalmış onlara saldırıyorlar. Kimse demiyor ki, Yunan, Ege'yi işgal etti. Çok namussuzdur bunlar"demiyor. Atatürk  ne yaptı, bir hata yapsa da onu bulsak diye arıyorlar.
 
HÜLYA OKUR- Atatürk'te aradıklarına göre arkadaşlarında dünden aranır diyorsunuz.
"MUSTAFA KEMAL TALİMAT VERMEZSE, İPSİZ DE BİR ŞEY YAPMAZDI"
 
EMİN GÜRSES-  Şimdi Topal Osman, İpsiz Recep, kendi ceplerine bir şey koymuş değiller. Bunlar kendi hizmetlerini yapmışlar, Sakarya Meydan Muharebesine katılmışlar. Bunlara madalya vermişler. Ondan sonra da ellerine kazmayı almış, bakmışlar ki, emice bahçeyi kazıyor. 70 yaşında bahçe kazıyor, düşünebiliyor musunuz? Bize de Rize de ondan kalan yer 620 metrekare bir daire kadar Rize'de. Osman Pamuk Paşa bunu yazdı. Ben diyorum ki: Bu bir operasyondur. Bilinçsiz yazılmış bir şey değildir. Birileri bir şey söylemiştir. Kimler olduğunu biliyoruz ve neden yaptığını da biliyoruz. Burada temelde Atatürk düşmanlığının yattığını da biliyoruz. Sonra piyasadan kitabı çekti. Çünkü kitapta ahlaki olmayan şeyler yazıyor. Bir adama küfür etmek için kitap yazmaya gerek yok. Mustafa Kemal talimat vermezse, İpsiz de bir şey yapmazdı. Bütün yaptıklarını Kuvay-i Milliye ve komuta merkezinin verdiği talimatlara göre yapmıştır.
 
HÜLYA OKUR- Mustafa Kemal'in istihbaratçısı Milis Yüzbaşı İpsiz Recep Reis, geçmişi hatırlatanlara "Biz işimizi tamamladık efendiler. Savaşta dik duran başımızı siyasette eğmeyiz. Tilkinin bu pazarda işi yoktur" demiştir. Ve yaşamı boyunca başından geçenleri Sakarya'daki evinde ölümüne kadar kendine saklamıştır. Sizde sonunuzu bu şekilde mi görüyorsunuz? Siyasete bakışınız nasıl?
 
"NECİP, KISA YAŞADI AMA NAMUSLU YAŞADI, DOLU YAŞADI."
 
EMİN GÜRSES-  Valahi insanlar yaşarlar. Bazen geç ölürler, bazen uzun yaşarlar. Fakat bu tanım, bize göre erken veya geçtir. İnsanlar, 90 sene yaşar, askerlik anısı anlatır. Başka bir şey yoktur. Necip, kısa yaşadı ama namuslu yaşadı, dolu yaşadı. Ölçü yıl değildir. Zeytin ağacı bin yıl yaşar. Çınar, altı yüz yıl yaşar. Mustafa Kemal elli yedi sene yaşadı. O da ömrünün kırk senesini cephelerde geçirdi. Ölçü kaç sene yaşadığınız değil, nasıl yaşadığınızdır.
 
HÜLYA OKUR- Ankara SBF Dekanlığı'nda karşılaştığınız Prof. Doğu Ergil'le fiziksel bir tartışmanız olmuş ve siz durumu Ankara Cumhuriyet savcılığına iletmişsiniz. Ve barodan birkaç avukatın sizi gönüllü olarak savunacağını öğrenmişsiniz. Bu durum doçentliğinize ket vurulmasına kadar götürmüş müydü sizi? 
 
"BU NASIL MEMLEKET Kİ, ADAMLAR GİDİYORLAR BÜYÜKELÇİLİĞE, TÜRKİYE'Yİ ŞİKAYET EDİYORLAR."
 
EMİN GÜRSES-  Orada bu şahıs, ahlâki sorunları var. Ben hiç kimseye küfür etmem. Bu konu şuradan ortaya çıkmıştı. Ben Londra'dan, İngiltere'den kovulduktan sonra arşivleri tarıyorum. Aydınlık dergisinde bir gün şunu gördüm: Amerikan büyük elçiliğine gidiyor, bir heyet. Bu şahısta bunun içinde. Ve kapıdan çıkarken, basın mensupları bunları görüyor. Diyor ki bir basın mensubu: Ziyaretinizin amacı neydi? Akın Birdal da bu heyetin içinde. Diyor ki, Akın Birdal: "Biz, Amerikan büyük elçiliğinden, Türk ordusuna silah ambargosunda bulunması için talepte bulunmaya gittik."Bunu da basın yazmış. Orada bir yanıt düşmüş: Türkiye'ye hep sopa vurmayın, hem sopa hem havucu beraber gösterin. Yani hem okşayın, hem dövün demek istiyor. Ben de televizyona dedim ki: Ya nasıl memleket burası? Bu nasıl memleket ki, adamlar gidiyorlar büyükelçiliğe, Türkiye'yi şikayet ediyorlar. "Bu casusluğa girer" dedi. Bu memleketin savcısı yok mu? Aradan üç-dört sene geçiyor. Ankara'da doçentlik sınavına giriyorum. Bu doçentlik sınavında olan hocalar, hepsi buna şahit ama yalancı oldukları için ben böyle bir şey görmedim, böyle bir şey olmadı diyorlar. Hasan Köni. Zaten haber veren o.
 
HÜLYA OKUR- Siz mahkemeliktiniz galiba o zaman, Köni ile.
 
"YÖK, PKK'LIYA BURS VERİR, AHLAKSIZI KORUR.","BENİM KUVVETİM OLSA, İHTİLAL YAPARIM."
 
EMİN GÜRSES-  Ben bunları mahkemeye verdim. Mahkemelere niye güvenmiyorum ben? Savcı bu davayı, YÖK'e gönderiyor, bu idari bir kavgadır diye. Ya nasıl olur? Hakaret davası, idari dava olur mu? Ama o savcı da ihtilal yaptığımın ilk günü, ipe gidecek adamlardandır. Bunu gizlemiyorum, benim kuvvetim olsa, ihtilal yaparım. Ben ihtilalciyim, devrimci mevrimci değil, ihtilalciyim. Bu şahıs; Mitten bilgi alır, PKK'ya satar, PKK'dan bilgi alır, Mit'e satar. Geçenlerde dedi ki: "Federasyona gidelim." Yoksul Kürtleri ateşe atacaklar. Acımasız bunlar çünkü. Kendisi Kürt değil, Türk de değil. Şimdi nasıl oluyor, ifadeleri alınmıştır, ifadede de böyle bir olmadığı söylenmiştir. Dekan yanımızda. Dekanın odasının kapısında oluyor iş. Sonra diyorlar ki: Emin hoca, televizyonda sövüyor. Bunları görüyorum da kızıyorum. Sonra da dedim ki: "YÖK, PKK'lıya burs verir, ahlaksızı korur." PKK'lıya da burs verdiğini söylediğimde hakkımda soruşturma açtılar. Dedim ki: Altından kalkamazsınız, bir tane soruşturma yaparsak, bir tane değil, bir sürü PKK'lı bulursunuz. Ben bir tane biliyorum. PKK'lıya burs vermiş. Ve bu bursu aldıktan sonra doktorasını bitirmiş, Türkiye'ye dönmemiş, "ben PKK'lıyım, bana baskı yapıyorlar" diye Türkiye'ye. Parayı veren bu fakir millet. Millet ekmek almaya para bulamıyor, ona veriyorsun, yılda en az 15 bin sterlin okuluna, 5-6 bin sterlin de masrafı vardır. Bunu devlet yapıyor. Ahlâksızı koruyorsa, ahlâksızlıktır. PKK'lıya burs veriyorsa, o da vatan hainliğidir. Şimdi YÖK başkanı sevdiğimiz bir hocadır. İstemiyordu, YÖK başkanı olmak. Bana kızıyor, böyle şeyler söylüyorum diye. Ama bende diyorum ki: "Nasıl bu adamı koruyorsunuz? PKK'lıya neden burs veriyorsunuz?" Bu memlekette çok efendi çocuklar var. Bir gün bir kız çocuğu, akşam 6:30 olmuş, kapılar kapanacak, bende bilgisayarda çalışıyorum. Merdivende oturuyor. Kızım ne bekliyorsun? Dedim. Dedi ki: arkadaşlarımı bekliyorum. Kızım bu saatten sonra arkadaş olmaz ki! Dedi: Ben burada oturayım hocam. Binanın kapıları kapanacak, kızım senin kalacak yerin yok mu?"dedim. Yok dedi, ben burada yatıyorum"dedi, Malatyalı bir kız çocuğu. Şimdi bunları görünce insanın içi sızlamaz mı?
 
HÜLYA OKUR- Düzen allak bullak!... 'Ayrılıkçı terörün anatomisi' kitabınızda;" Ayrılıkçı terör, amaca varmak için başvurulan sistemli ve örgütlü şiddettir." Tanımıyla birlikte, siyasi örgütlenme, resmi hedeflere saldırı, eylem bölgesinin genişletilmesi, mali destek aranması için nüfusun yoğun olduğu bölgelerdeki şiddet eğilimleri aşamalarından söz etmiştiniz. PKK'yı bu açıdan ele aldığınızda "Bir avuç çapulcu" tanımını nereye koyarsınız?
 
"BİR AVUÇ ÇAPULCU, YANLIŞ. BU ADAMAKILLI   ULUSLAR ARASI BİR ÖRGÜT"
 
EMİN GÜRSES-  Bir avuç çapulcu, yanlış. Bu adamakıllı   uluslar arası bir örgüt haline gelmiştir. Öcalan'ın kendisi söylüyor: "Örgüt, uluslar arası faaliyetlere başladığı sürece, uluslar arası güçlerin kontrolü de, bir süre sonra parmak sokmaya başlıyor. Bir süre bakıyorsunuz ki, örgüt kendisinin değil, başkalarının örgütü haline gelmeye başlıyor. Şu anda Kuzey Irak'ta PKK. Talimat gitti PKK'ya. PEJAK adı altında, İran'a saldırmak için örgütlüyorlar bunları. Bunlara hava savunma sistemlerini öğretenler, İsrailli ajanlar. Bir dönem örgütün siyasi kanadı Amerika kontrol ediyordu. Onu da Amerika ve İsrailler kontrol altına aldı şimdi.  Avrupalılar şunu yapıyorlar: Avrupa'da para toplanıyor, onlara göz yumuyorlar, Belçika'da bir silah tüccarına gidiyor, silah tüccarı o silahları, doğu Akdeniz üzerinden, Kuzey Irak'a aktarıyor. 
HÜLYA OKUR- Koordinasyon bu şekilde işliyor yani…Kitabınız, 'Ayrılıkçı terör' sosyalist söylemlere göre süslü milliyetçi ifadeler  de kullanan PKK'nın, Kürtler arasında yaydığı birlik duygusu bize karşı kullandığı en büyük silah olabilir mi?
 
"ÖCALAN KENDİSİ ANLATIYOR: "BİR KÖYE GİDERİZ, BU KÖY BİZE TABİ OLMAZSA, ORADA İKİ TANE GENCİ, EN YİĞİTLERİNİ ÖLDÜRÜRÜZ"
 
EMİN GÜRSES-  PKK, bir köylü örgütüdür. Bir metropol örgütü değildir. Köylü örgütü olduğu için; bunlar dini, milliyetçi, etnik argümanlar kullanacak. Hem yoksulu, hem zengini yanında tutacak. Yanına gelmeyenleri Öcalan ne yapıyor? Öcalan kendisi anlatıyor: "Bir köye gideriz, bu köy bize tabi olmazsa, orada iki tane genci, en yiğitlerini öldürürüz, ondan sonra köy bize tabii olur."Köylü örgütleri böyle yaparlar. Metropol örgütleri, mesela İRA'ya gidiyorsunuz. İRA'nın faaliyetleri farklıdır. İRA, bir yere bombayı koyduğu zaman haber eder, insanlar ölmesin diye. Onun amacı Londra'yı dize getirmektir. Ekonomik bir sıkıntıya sokarak, Londra'nın taviz vermesini sağlamak. Ama köylü örneklerinde, mesela Sri lanka'daki tamillerin de aynıdır. İnsan öldürürler ki, insanlar kendilerine tabi olsun. Çünkü onlar, insan gücüyle ayakta duruyorlar. Kuzey İrlanda'daki İRA örgütü, 1916'dan beri İran'lılarla savaşıyor. Ama temelinde 600-700 kişidir bunlar. Ama PKK'ya 600-700 kişi yetmez. O 30 bin kişi olacak, 20 bin kişi olacak. Çünkü o cephe savaşında ne kadar adam öldürürsem, bana katılan olur diye düşünüyor. Savaşırsa, Güneydoğu'daki köylü kendisinden korkar, kendisine tabi olur diye düşünüyor. Ölçüsü bu. Korku salarak, insanları kendine bağlayacak. Kuzey İrlanda'nın öyle bir sorunu yok. Adamın derdi  insanlarla değil. Diyor ki: Ben devlete saldırırım. Mesela 92'de bir bomba koyuyorlar. 800 milyon sterlin zarar veriyor. Bomba koyduktan 10 dakika sonra telefon açıyorlar. Diyorlar ki; 20 dakika için patlayacak, burayı boşaltın. Bir finans merkezi var. Bütün City'i boşaltıyorlar. Bomba, gerçekten patlıyor. İnsan ölmüyor. Şehir, altüst oluyor. İngiltere ekonomik olarak adam akıllı sıkıntı çekiyor. Adamın derdi o zaten. Yani Metropollerdeki, sanayi bölgelerindeki şiddete başvuran örgütlerle, kırsal kesimdeki terör örgütlerinin farklı yöntemleri var.
 
HÜLYA OKUR- Ayrılıkçı terör örgütleri, silahlı propaganda eylemleri sırasında meydana gelen hatalardan, örneğin sivillerin ölümünden kendilerini bu yola iten merkezi hükümeti sorumlu tutuyor. Görüşündesiniz. Bu durumda Fâsık-ı Mütecâhir yani işlediği günah ile övünen günahkar kimseler kimler?
 
"UFUK URAS DİYOR Kİ: " KÜRT HALKI!" HANGİ KÜRT HALKI? AĞALAR MI, ZENGİNLER Mİ?"
 
EMİN GÜRSES-  Merkez Komitesi üyesi Mustafa Karasu ile konuşurken; sivilleri öldürüyorsunuz" dedim. Dedi ki: Ben sorumlu değilim. Türk devleti bize taviz versin. Kimse ölmesin. Ondan Türk devleti sorumludur diyerek, sorumluluğu kendi üzerinden atıyor. Bakıyorsunuz Güney Doğu'da Kürtler öldürülüyorlar. Hani Kürtlerin hakkını savunuyordun sen? Hem de yoksul Kürt'ü öldürüyor. Zengin Kürt orada değil ki. Zengin Kürt, bebekte oturuyor. Ufuk Uras diyor ki: " Kürt halkı!" Hangi Kürt halkı? Ağalar mı, zenginler mi? Yoksulları desen anlarım. Sen kimi savunuyorsun? Komünistim diyorsun, Kürt halkını savunuyorsun. Kürt halkı demeyeceksin, 'yoksul Kürtler'  diyeceksin. Diyarbakır'da zengini var. Çocuğunu Amerika'da okutuyor. Adamın 10 bin Dolar geliri var diyelim ayda. Bebekte, etiler de oturuyor. Ufuk Uras' a onları savunmak mı düşüyor? Ufuk Uras eğer solcuysa, yoksulları savunacak. Adaletsizliğe uğrayanları savunacak. Ahmet Türk'ün ne sorunu var. Kürtleri mahveden onlar zaten.
HÜLYA OKUR- Sizde PKK'nın DTP'yi meclisten yaka paça çıkartma izlenimi uyandı mı? Hatta bu planı için Leyla Zana ile uygulamaya koyulduğu. DTP'nin içinde  radikal açıklamalarıyla dikkat çeken  gruba da baktığımızda DTP'nin de, PKK'nın da içinde bir şahin grubu olduğu tezine katılır mısınız? DTP'nin yeni başkanını bu açıdan değerlendirir misiniz?
 
"IRAK KÜRDİSTAN'I, SURİYE KÜRDİSTAN'I, TÜRKİYE KÜRDİSTAN'I"
 
EMİN GÜRSES-  Şimdi PKK'nın siyasi kolu, Avrupa merkezli kontroldeydi. Amerikalılar bundan rahatsız oldular. PKK'nın askeri kanadını Amerikalılar kontrol eder. Siyasi kanadını da Brüksel kontrol ediyordu. Bunu oradaki avukat, milletvekili tanıdıklarımdan biliyorum. Fakat Amerikalılar artık, siyasi kanadını da kendileri istiyorlar. Ve mecliste siyasi sürecin durmasını istemiyorlar. Siyasi süreç durursa, sorunlar konuşulur, tansiyon düşer..Tansiyonun düşmesinden rahatsız oluyorlar. Çünkü Tansiyonun düşmesi, emperyalizmin işine gelmez. Tansiyon yükselsin diye bunları böyle gerginlik politikası içinde sürüklüyorlar. Nil Demirkazık diye bir kızcağız. Yakasında bir rozet. Soruyorlar ona, diyor ki:"Irak Kürdistan'ı, Suriye Kürdistan'ı, Türkiye Kürdistan'ı…Şimdi bu kız, istihbarat talimatıyla mı gitmiş buraya? İnsan merak ediyor. CIA mi gönderdi diye. Onun Kürtlere bir katkısı olmaz, zararı olur. Hrant Dink, Diyarbakır'da bir konuşma yapıyor. Diyor ki: "Arkadaşlar! Taşnak hareketi Ermenileri tuzağa düşürmüştür. Siz PKK'nın tuzağına düşmeyin." Adamı yuhalıyorlar. Çıkıyorlar salondan. Hrant Dink'in söylediği doğruydu. Yoksul Kürtleri tuzağa düşürüyorlar. Yoksulluğu daha da artıyor, yoksul Kürtlerin. Gitti Paris'e Hrant Dink. Oradaki Ermeni lobisi zannetti ki, Türkiye'ye sövecek. Milletvekillerine dedi ki: Ben Türkiye'de daha özgür konuşuyorum. Ve Hrant Dink'in üzerini diasporas çizdi. Diaspora'nın arkasında da Batılı istihbarat birimleri var. Başka türlü orada var olamaz.
 
HÜLYA OKUR- 1919'da yayınlanan bir makalede F. Macler adlı yazar, 17. yüzyılda yaşamış bir Ermeni yazardan şu alıntıyı aktarıyor: "Ermeniler, Yunanlılardan nefret eder. Yunanlılar da Ermenilerden nefret eder. Bu nedenle Tanrı, Türkleri yarattı, ikisini cezalandırmak için." Hrant Dink için, 'Ermeni lobisinin faaliyetlerini devletle yürütmesi  bakımından mili kuvvetlerdendi" dediniz. Ermeniler olmasaydı, Türkler ne yapamazdı?
 
"ALPARSLAN TÜRKEŞ, 1,5 SAAT HRANT DİNK İLE GÖRÜŞTÜ."
 
EMİN GÜRSES-  Bu makaleyi ben Amerikan makaleden okudum. Bizans ile ilgili bir makaleydi. İlginçtir, Güneydoğu tarihi okuyorsun, hiç Kürt lafı geçmez. Kürtler sadece Orta Asya'da bir bölgede var. Bizans'ta. 1400'lere kadar Bizans tarihinde Kürt lafı geçmiyor, kabileler var. Orada Ermeniler var. Ermeniler, sürekli ayaklanıyor.  Bizans artık batıya sefer yapacak, balkanlara çıkacak yukarıya doğru, Ermeniler ayaklanıyor. Sonra Ermenileri taa Sicirya'ya kadar sürümüş.  17 yüzyıldaki Ermeni tarihçi bunu anlatıyor. Bizans güvenliğini sağlamak için Avarları getiriyor. Güneydoğu'da kendi uğraşıyor Ermenilerle. Ama Ermeniler burada, din değiştirmiştir. Hrant Mili kuvvetlerdendi. Bazı ülkücüler çok kızıyorlar. Ben dedim ki: Ne kızıyorsunuz? Alparslan Türkeş, 1,5 saat Hrant Dink ile görüştü. Bu meselesinin kavgasız, gürültüsüz çözümlenmesi için Ermenistan'a gitti, Türkeş'in Petrosyan'la  görüşmesinde ara bulucu oldu. Bunların üzerini Daşnak hareketi çizdi. Çünkü Daşnak hareketi, Ermenileri bu iş için kullanıyorlar. Kürtler savaşsın sonra biz onların elinden alırız gibi  güneydoğu hesapları var. Hrant, bir sorun varsa, bunu biz çözelim, emperyalizmin elinde kalmasın diye kendi uğraşıyordu. Herkes kendi işini yapar. Haç Avrupa'ya Rumlar tarafından götürülmüştür. Kılıcın resimleri var. Bayraklara onu takıyorlar. O zamana kadar yok haç işareti. Onlar yerleşik düzen kuramadılar. Sadece Macaristan'da kurdular. İslam'la Türklüğü birbirine karıştırınca kalıyor. Bulgarlar, Türk ama Türkçe konuşamıyorlar. Macarlar, bizden daha Türk ama Türkçe konuşamıyorlar. Bu demek ki, islam'ın biz kendimize özgü yorumunu yapmışız, Türklüğü korumuş o. İran yada Suudi yorumu korumaya bilirdi. Mesela Mısırda, Arap yorumu vardı, Nemrutlar Türk. Ama Mısırda şimdi Türk var mı? Bir çoğu benim dedem Türk'tü diyor o kadar.
 
HÜLYA OKUR- Sivil halkı hedef alan  eylemlerin, toplumu paniğe sevk etmek, merkezi hükümeti halk nezdinde aciz kılmak ve mümkünse daha büyük ve geniş katılımlı toplumsal hareketlere taban hazırlamak dışında kalan amaçlarından söz edebilir misiniz?
 
"TOPLUMU YILDIRIRSAK; "VERELİM KURTULALIM."DERLER DİYE DÜŞÜNÜRLER."
 
EMİN GÜRSES-  Şimdi tabi bu örgütler önce devleti sıkıştıralım da devlet zayıf düşsün, bana katılımlar artsın. Yada bana katılmak istemeyenler yılsın, zorunlu olarak bana katılsınlar yada karşı safta olmasınlar. Toplumu yıldırmaya çalışırlar. Toplumu yıldırırsak; "verelim kurtulalım."derler diye düşünürler. Şimdi mesela TÜSİAD'ın içinde böyle şeyler konuşuluyormuş. Fakirleri kovalım! Avrupa Birliğine alacak diye düşünüyorlar. Avrupa'nın derdi başka. Yani Güney Doğu'yu Kürtlere falan vermek istemiyor. Güney Doğu'da Ermenistan hesabı var. Urfa'da İsrail'in hesabı var. Londra da, PKK'nın merkez komitesinin toplantısında, istihbaratçılar var. Ben de öğrenci sendikasındayım. Salonu kiralamışız onlara. Orada Harvard Üniversitesinden bir profesöre dedim ki;" Sen Harvard'dan buraya niye geldin. Burada PKK'lılar, Kürtlerle toplanmış. " Dedi ki:"Biz onlarla ortak çalışıyoruz."Ne yapıyorsunuz? Destek veriyoruz. Dedim: Niye destek veriyorsunuz? Dedi: Onlar Kürdistan'ı kuracak, biz onlara destek vereceğiz. Sonra biz onlardan bize lazım olan yerleri alacağız. Hepsi onların değil."Neresi sizin? Dedim. Van, Diyarbakır hattı bizim" dedi. Van, Diyarbakır'ı aldın mı geriye ne kaldı? Adamın hesabı, Kürtler ölsün, Kürtlerden sonra biz burayı yalnız kalınca alırız. Öcalan İtalya'ya gittiği zaman, İtalya'da, Ermeni bir grup gelmiş kendisine böyle bir talepte bulunmuş. Öcalan da: "Ben şaşırdım" diyor. İfadesinde. Şimdi Kuzey Irakta PKK'lılar var. Oradan kaçan çocuklar var. Geliyorlar. Verdikleri ifadeler var. Diyorlar ki: Bizim içimizde Ermenilerin sayısı arttı. İlginç değil mi?
 
HÜLYA OKUR- Çok ilginç. PKK'nın üst kadrolarında Suriye kökenli Kürt sayısının Türkiye kökenli Kürtler'den daha fazla diye biliniyor.
 
EMİN GÜRSES-  Mesela şu anda PKK'ya katılım, Türkiye'den ziyade, Suriye, İran ve Iraktan katılım çok. Evet liderlerin çoğu Müslüman değiller.
 
HÜLYA OKUR- Halkın direnişine değinelim birazda…28 Şubat'ın sisteme tehdit gördüğü bir partiyi tasfiye etme çabasını doğru bulmuş, İşin halka bırakılmasının, Hz. Muhammed'in ölmesi demek olduğundan Mekke'den Medine'ye hicretin gerçekleştiğinden söz etmiştiniz. Halkın, devlete söz geçirmesiyle askerin geçirmesi arasındaki temel fark nedir?
 
"TESEV GİBİ VAKIFLARA NİYE PARALAR VERİLİYOR BU KADAR?"
 
EMİN GÜRSES-  Halka söz geçirmek diye bir şey kalmadı artık, o eskiden di. Şimdi bakıyorsunuz, Müşerref'i Amerikalılar istiyorlardı. Bir general, istediğimizi yapar diye. Şimdi Müşerref kendi halkı için çalışınca, Müşerref'i devirmek için İngiliz istihbaratı Butto'yu araya soktu. Demek ki, Amerika artık generalle iş yapmıyor. Sivil toplum örgütleriyle iş yapıyor. O sivil toplum örgütlerinin de kendi raporları var. Diyorlar ki: "Bizim kontrolümüzde olmayan, sivil toplum örgütlerine dikkat edin" diyorlar. Şimdi bakıyorsunuz, adam liberal düşünceyi yayma derneği kurmuş. 600 bin Dolar alıyor. Ya liberal düşünceyi yaymak için 600 bin Dolara neden ihtiyacın var? Yazarsın makaleye: Bu liberalizm, Allah tarafından gelmiştir"oldu, bitti. Bu yazmakla yayılır, düşünce bu çünkü. Niye yapılıyor? TESEV gibi vakıflara niye paralar veriliyor bu kadar? TESEV, bazı polis okullarındaki hocalara, özellikle yazı yazdırılıyor, Genel Kurmay Başkanlığının söylediğine göre bir kısmı da askeri eleştiren yazılar. Böyle bir ikilik yaratmaya çalışıyorlar. Bilmiyorlar ki bu toplumda askeri eleştirerek, bir şey yapamazsınız. Devleti kuran, asker. Yıkmak lazım olursa, asker yıkar, yenisini kurar. Bu hep böyle olmuştur. Bu topraklardan gücü olmayan devlet kuramaz. Hititlerden iki tane kaya parçası kalmıştır. Ordu olmazsa, burada devlette olmaz. Çünkü emperyalizm, buradan geçecek. Haçlı seferleri buradan geçmiş. Haçlı seferleri gelirken, din diye bakmamış ama. Mesela, İstanbul'u yağmalarken, İstanbul da Hıristiyan. Çünkü yağma kültürü başka bir şeydir. Para yağmalıyor adam. Din ile ilgilenmiyor. Bush, Haçlı seferi diyor. Bush'un derdi yağma. Adına, İslam koyacak. Neyi yağmayalayacak? Emperyalizm bu. Emperyalizm yağma yaparken, ya İslamcı diyecek, ya komünist diyecek…Bugün İslam var İslam diyor, yarın komünist gelsin, yine komünist der. Dün komünistlikte tehlikeli diyorlardı, herkesi anti komünist yapmaya uğraşıyorlardı. Ama o zaman da ilginçtir. Çin ile en çok kayrılan ülke anlaşması imzalamış Amerika.  Çin, komünist değil mi? Komünist. Niye anlaşma imzalıyorsun onunla? Derdi, Sovyetler Birliği. Sovyetler Birliği, Amerika'nın doğu Avrupa pazarını kapatmış. Doğu Avrupa pazarını açmak için Sovyetler Birliği'ni yıkması gerekiyor. Çin tehlikeye değil onun için o zaman. Çin, komünist olabilir. Yeter ki Amerikan pazarına dokunmasın. Şimdi Suudi Arabistan, şeriat. Amerika için sorun değil. Amerika diyor ki: Pazarı bana açık olsun, isterse peygamber ilan kendini. Emperyalizmin derdi odur; Yağma.
 
HÜLYA OKUR- Genelkurmay Özel Harp Dairesi Başkanlığı'nın emri altında faaliyet gösteren Psikolojik Harekat Dairesi'nin Türkiye'deki bütün sivil kurum ve kuruluşları düzenli olarak izlediği ve fişlediği ileri sürülmüştü. Psikolojik harekat birliklerinin sizin ya da harici erketelerle olan teması ve uzantısı nedir?
 
"AMERİKA'YI, PENTAGON YANİ SAVUNMA BAKANLIĞI, GENERALLER YÖNETİR. "
 
EMİN GÜRSES-  Erkete, diye bize diyorlar. Erkete demek suçtur, hakaret anlamındadır. Bunlar, dışardan yayın yapan bir yerin söylemi. Bunlar, bizim içimizdeki sivil bir istihbarat birimiyle bağlantılı bir ekiptir. Olabilir. İsrail'e çalışıyorlar onlar. Güle güle çalışsınlar. Biz onlara, Allah bir deseler bile inanmayız. Benim için diyorlar ki: "Genel Kurmay psikolojik harekat dairesini yönlendiriyor." Ya ben sıradan bir hocayım. Ben evimin kirasını zor veriyorum. Ben neyi yöneteceğim? Bu tür örgütlenmeler yok mudur? İngiliz'in daha serti vardır. Amerika'yı, Pentagon yani Savunma Bakanlığı yönetir. Generaller yönetir, Amerika'yı. Öyle görünürde, siviller konuşur gibi yaparlar. Fransa'yı kim yönetiyor? Sarkozy mi yönetiyor? Fransız derin devleti talimat verdi, Sarkozy iktidara geldi. Biz Sarkozy ile de görüştük. Royal'le de görüştük. Royal, tertemiz bir kızcağız. Niye onu seçmediler? Gerçek Fransa'nın çıkarlarını konuşuyordu. Seçemezsiniz. Amerika dedi ki: Fransa bana aykırı davranıyor. Sarkozy'i getirdiler. Sarkozy Yahudi olduğu  için sevilen biridir, Amerika finans kapital çevresinde. Sarkozy gelir gelmez ne yaptı? Amerika'ya gezmeye gitti. Fransız Alplerine gitsene! Yada Fransa'nın güneyinde deniz seni bekliyor, şahane. Orada Bush'la görüşmeye gitti. Şimdi Fransa'nın Nato'nun askeri kanadına dönmesini konuşuyorlar. Fransa askeri kanattan çıkmıştı ya! Ne oldu şimdi? Fransayı kendi yanlarına çekmeyi başardılar. Zaten en korktukları şey: Fransa, Almanya ile işbirliği yapar, Rusya ile yakınlaşırsa, Avrupa'dan, Amerika kovulur diye korkuyorlardı. Şimdi hem Almanya'yı yanlarına alıyor, Merkel sayesinde. Merkel, doğu alman olduğu için komünist düşmanıdır. Amerikalılar, çok severler böyle kadınları. Doğu Almanlar ilginçtir. Komünist ülke, komünist düşmanı yetiştirmiştir. Her şey değil tabi. Ama Amerikalılar omu bulmuşlar. Merkel, Amerika'ya çalışıyor, Sarkozy, Amerika'ya çalışıyor, Avrupa'da sorunları kalmadı. Keneddy:"Eğer Almanya, Rusya, Fransa bir danışmaya girerse, Bismarkçı döneme gireriz, büyük bir felaket olur, Avrupa'nın içinde, onun için bunu engellemeliyiz"diyordu. Avrupa ordu kuramadı. Nato'yu oraya soktular.
 
HÜLYA OKUR- Sarkozy'in ilk yaptığı iş, Bush'u ziyaret etmek dediniz de…Birinci Dünya Savaşı öncesi, Irak toprakları Osmanlı idaresinde iken ve Barzanilerde Osmanlı vatandaşıyken, dönemin aşiret şeyhi Şeyh Abdül Selam, Rusya'ya ziyarete gidiyor. Ruslardan  silah ve para yardımı alan bu şeyhin  Ruslara el açtığı günden birkaç sene sonra Osmanlı, Ruslarla savaşa girmiş. Bu açık delil de Kürt ayaklanmasında Barzani'yi konuşlandırmaya yetmiyor mu?
 
"DÜNYADA İKİ BÜYÜK ŞERİAT DEVLETİ VAR: İRAN FALAN DEĞİL! İSRAİLLE, YUNANİSTAN"
 
EMİN GÜRSES-  Ben her zaman söylüyorum: Banbury'un 1948'de yazdığı anılarını okusun herkes. Bu bölgede olanlar kendi kendine oluyor zannediyor, millet. Bu bir İsrail projesi. İsrail projesi derken, İsrail devletinin demiyorum. Amerika da;"İsrail Lobisi diye bir kitap yayınlandı şimdi. Mearsheimer ve Stephen M.Walt'ın yazdığı. O profösörler aforoz edildi biliyorsun.  O kitapta; Amerikan Orta Doğu Politikasını, İsrail lobisi yönetir diyorlar. Şimdi İsrail lobisi demek, Amerikan finans kapitali demek.  Bunlara 'Neokonservatif' diyorlar.  Bunların içinde lider adamlar; biz Yahudiliğe Hıristiyan olarak hizmet edersek, Yahudiler bizi öbür dünyada kurtaracak. Hesapları böyle. Şeriatçılığa karşı çıkıyorlar, kendileri şeriatla uğraşıyorlar. Dünyada iki büyük şeriat devleti var: İran falan değil! İsraille, Yunanistan. İsrail'i hahamlar, Yunanistan'ı papazlar idare ederler. Örnek veriyim size: Kıbrıs'ta oylama yapılıyor. Akel, komünist parti değil mi? Akel dedi ki: Evet diyeceğiz, Türklerle beraber yaşamaya. Papazın biri çıktı, dedi ki: "Evet derseniz, sizi aforoz ederim." Akel hemen geri adım attı ve dedi ki: Oy verecekleri serbest bırakıyorum. Bir komünist partisi bile papazdan korktu. Hani derler ya iktisatçılar: Parayı takip edin!diye, onun için dünyaya bakarken finans kapitalinin ne yaptığına bakmak lazım. Onlar bölgesel planlar için neler düşünüyorlar? Amerika'nın Orta Doğu'daki hayati çıkarları iki tanedir. Biri, petrol akışının kontrolü, diğeri İsrail'İn güvenliğidir. Saddam'ı hemen aceleden neden astılar? Amerika, dış işleri bakanına bir rapor hazırlattı ve diyor ki: Acilen İran ve Suriye ile iş birliği yapmamız lazım, Iraktaki gerginliği azaltmak için. Baktılar ki, bunlar, Saddam'ı da getirirler iktidara, hemen İsraillilerin diretmesiyle astılar. Geri dönüşü yokturu göstermek için. Şimdi İran'ı vurma meselesi de Amerika'daki finans kapitalinin yani Yahudi sermayesinin bir hesabıdır. Banbury'un anılarında; İsrail'in üzerindeki yükün nasıl hafifletileceğinden bahseder. Lübnan da Hıristiyanların yaşadığı bir bölge vardır, dağlık, Lübnan sancağı denir Osmanlıda. Maroni Hıristiyanların yaşadığı bölge. Burada bir Hıristiyan İsrail kurulacak. Bir tane Müslüman İsrail Kuzey Irakta. Adı Kürdistan zannediyorlar. Kürt arkadaşlar da zannediyorlar ki, bir Kürt devleti kuracaklar. Öyle bir ülke kurulacak ki burada, bunun debbahı su da olabilir, federasyon da olabilir ama Amerikasız ve  İsrailsiz burada yaşayamayacak. Yani ne olacak? Yeni bir İsrail türeyecek orada. Komşularıyla sürekli kavga edecek. Diyecekler ki: Müslüman, Müslüman'la kavga ediyor, biz ne yapalım? Adı, Müslüman çünkü. Ama emperyalizmin desteği olmadan orada yaşayamayacak. Amerikalılar, Kürtlere acısaydı, 1988'de, Halakya'da katledildiği zaman Kürtler, biz orda yürüyüş yaptık.  150 kişi vardık orada. Hep fakir, fukara. İngiliz devleti nerdeydi o zaman?Şimdi aman Kürtlere yazık oldu diyorlar… 1 milyon insanı öldürdüler Irak'ta. Bunun 500 bini kadın ve çocuk. Bunu Amerikanın sanato televizyonu söyledi. Hani Uluslararası örgütler, Tunceli'deki sivil toplum örgütleri? İki de bir Amerika'dan haber geliyor: "Ordu çok konuşuyor." Ordu susuyor. Niye susuyor? Güvenlik meselesi olduğu zaman Silahlı Kuvvetler konuşacak. Siyasi mesele olduğunda Başbakan konuşacak. Bu işler böyle.
 
HÜLYA OKUR- Mesud Barzani babasının da bir halk kahramanı değil basit bir KGB ajanı olduğu gerçeğinden utanç duyup, bunu saklamaya çalışmak gibi bir yolda mıdır PKK ile gerçeğini saklarken?
 
"MUSTAFA BARZANİ'Yİ NE ALLAH GÖRÜYOR, NE DEGOL!"
EMİN GÜRSES-  Mustafa Barzani ne yapıyor 68'de Pariste? Degol'le görüşüyor. Degol'e diyor ki: Dünyada iki tane güvendiğimiz yer vardır: Biri Allah, biri de siz. Ne oluyor sonra? Sürgünde ölüyor. Ne Allah görüyor onu. Ne Degol görüyor. Emperyalizme güvenen, ilk kazığı emperyalizmden yer. Şimdi Amerika'ya, Avrupa'ya güvenen ilk kazığı onlardan yiyecek. Şah, bu ülkenin bütün servetini, Amerikalılara aktardı. Devrim olduğu zaman 79'da, 10 milyar Dolar nakit gönderilmiş Amerika'ya, daha silah alınmamıştı. Şah devrilince Amerika'ya gitmek istedi. Ben Şah'ın büyük kuzeniyle konuştum. Bana dedi ki: "Büyük amcam, Amerika'ya gidip ölmek istedi, hastaydı." Dedim ki: Git Mısırda öl. Ölümüne bile Amerika'da izin vermediler. Emperyalizme hizmet edip, halkını ortaya atarsan, sonunda olacağı budur.
 
HÜLYA OKUR- Türkiye'nin olası  operasyonu  İsrail'in temmuz 2006'da Lübnan'a yaptığı operasyon gibi algılandı dünya kamuoyunda. Irakta, ABD güçlerinin olması bizim stratejimizi ne kadar tırpanlıyor?
 
"TÜRK ORDUSU, AMERİKALILARLA KARŞI KARŞIYA GELDİMİ, GERİ ÇEKİLİYORUM DERSE, TÜRK ORDUSU ÇÖKER."
 
EMİN GÜRSES-  Amerikalılar, Türk ordusuyla karşı karşıya gelirlerse NATO çöker. Eğer Türk ordusu, Amerikalılarla karşı karşıya geldim, geri çekiliyorum derse, Türk ordusu çöker. Burada Türk ordusu operasyon yapacağım diyor, tamam. Ama operasyon yapacağınız yeri bilmeniz lazım. Deniz Baykal, hayta bir doğru şey söylemiş: "Biraz sınırları düzenleme yapmamız lazım." Bizim karşımızda bir ordu yok ki ona operasyon yapalım. PKK'lılar şu anda dağıldı. Bir kısmı Barzani'nin içine girdi. Bir kısmı da PEJAK'a  katıldı. PEJAK'ı Amerika, Kuzey Batı İran'da kullanacak. PKK'lılar ortalarda gözükmüyor. Görünenlerde zaten kendi istihbaratında bulunur. Amerikalılar, istihbarat vereceklermiş. Şimdiye kadar niye vermiyorlardı? Bizim anlaşmamız var. Nato ülkeleri arasında istihbarat akışı anlaşması var. Niye şimdiye kadar vermiyorlardı? Çünkü kendilerinin hesapları başka. Türkiye'yi devlet olarak görmüyor adamlar. Senin Lozan'ını tanımamış adamlar. Cenabı Allah onların karşılarına Chavez'i çıkarttı. Chavez'e bir darbe yapacaklar, Chavez bir karşı darbe yapıyor. Demek ki dinsizin hakkından imansız gelir. Bunlara Chavez gibi adam lazım.
 
HÜLYA OKUR- Deniz Baykal kırk yılda bir doğru söz söylemiş dediniz de, şu önerisi içinde aynı şeyi düşünüyor musunuz? Kuzey Irak'la ilişkilerin, bölgeye yönelik Kürtçe de dahil radyo, TV yayını yaparak, Kürt ve Arap gençlerini üniversitelerimizde eğiterek, bölgeye su verip ticareti etkin kılarak geliştirilmesi…Bu terörü bitirip, bölgede sulh sağlamaya yeter mi? Yoksa çatışmaların temelinde daha derin, daha grift ilişkiler mi var?
 
BAYAN MİTERAN KÜRTLERİN AĞIZLARINA, DİŞLERİNE BAKTI. SAĞLIKLI OLANI GÖTÜRDÜ.
 
EMİN GÜRSES-  Bunu zaten devlet uzun zamandır yapmak istiyordu. Demirel bunu kendisine söylemiş, oda söylüyor. Sulh sağlamak için her şeyi yaptık. Kuzey Irak'tan 500 bin kişi kaçtığı zaman bunları kim doyurdu? Dedik ki Avrupalılara: Ey Avrupalılar, siz medeni ülkelersiniz. Şunların bir kısmına yardım edin. Dediler ki: Yok, zenginlerini bize gönderin. Bayan Miteran ağızlarına, dişlerine baktı. Sağlıklı olan kimse onu aldı götürdü. Niye yoksul çocukları götürmedi?
 
HÜLYA OKUR- Polis kayıtlarına göre, PKK militanlarının beşte biri hiç okumamış. Yarısı ilkokulu bitirmiş. Teröristlerin yüzde 42'si işsiz. Kürtleri su-i ihtiyariyle, ilegal faaliyetlere iten sebepleri Türkiye Cumhuriyeti, ortadan kaldırmak için ne yapmalı?Terörle mi, teröristle mi uğraşmalıyız?
 
"ÖCALAN KENDİSİ SÖYLÜYOR. GÜÇ KULLANIRSAN, BUNLAR SANA TAPAR DİYOR."
 
EMİN GÜRSES-  Türkiye 80'li yıllarda, 12 Eylül darbesinden sonra, Güneydoğu'da PKK, sağ-sol bütün mülteci Kürt örgütlerini tasfiye etti. Devlet seyretti. Sonra baktı ki PKK kaldı orta yerde. PKK'yı tasfiye edecek kimseyi bulamadı. Kim yönlendirmişse bu politikayı, yanlış yönlendirmiştir ve altında kalmıştır. Mutlaka bizim istihbaratların da parmağı vardır. Bizim istihbarat da birileri söylemiştir. İngiliz, İsrail istihbaratı söylemiştir. Güneydoğu'daki son örgütleri tasfiye ettiler. Sonra PKK'dan bir kimseyi bulamadılar. PKK milleti sopayla kontrol altına aldı. Öcalan kendisi söylüyor. Güç kullanırsan, bunlar sana tapar diyor.
 
HÜLYA OKUR- Terörle Mücadele Yüksek Kurulu'nda alınan kararlar, Başbakanlığa bağlı Genelkurmay ve MİT, İçişlerine bağlı jandarma ve Emniyet tarafından koordine içinde yürütüldüğüne inanıyor musunuz? TBMM'de alınan teskere kararına bu açıdan baktığınızda sorumluluk şu anda kimde?
 
"BİZİM İSTİHBARATTA BİLGİ AKIŞINDA, ELİ YUMRUKLU SAĞLAM BİR BAYAN YOK!"
 
EMİN GÜRSES-  Koordinasyonda sorun var. Biz isteriz ki, İngiltere'de de aynı sorun olmuştu. MI6 ile MI5 arasında bilgi akışında bir sorun yaşandı. Demir Yumruk denilen bir bayan getirdi, Margaret Thatcher  teşkilatın başına. İki örgütü tokatladı düzeltti. Bizde öyle bir bayan bulamadık. Maalesef bir çok istihbarat birimi var, emniyet istihbarat, mit var, genel kurmay istihbaratı, kara kuvvetlerinin, jandarmanın var ama bunların arasında bilgi akışında, eli yumruklu sağlam bir bayan olsa, belki bunlar bir araya gelirler. Çünkü bilgi akışında, bir saatlik, iki saatlik aksama çok önemli sorunlar yaratıyor.
 
HÜLYA OKUR- PKK'nın eylemlerini arttırmasını, 22 Temmuz seçimlerindeki AKP başarısıyla gelen endişeleri, Ankara ve Türkiye Kürtleri arasına mesafe koymak olarak açıklarsak, bu bölgede PKK'nin siyasetini zayıflatan şey,  Erdoğan'ın Kürt kökenli 75 milletvekilinden yapmasını beklediği şey mi?
 
"AK PARTİ  GÜNEYDOĞUDA BELEDİYELERİ ALIR"
 
EMİN GÜRSES-  Şimdi güneydoğuyu tamamıyla böyle giderse AK Parti belediyeleri  alacak. Diyarbakır Belediye Başkanı bağırıp, çağırıyor. Belediye Başkanı lağım işleri yapar. Bunlarla uğraşmıyor. Biz federasyon kuralım diyor. Belediye Başkanı olmadan önce, ben yol, su yapacağım dedin. Yapsana! Para da geliyor, Avrupa Birliğinden. Asıl görevini yapmıyor. Orada yoksul Kürtler var. Onlara bir fayda sağla. Onlarla ilgilenmiyor. O da zenginlerle ilgileniyor. Yoksulları kullan, zenginlerle beraber takıl. Onların da politikası o. Tabi PKK'nın tabanında yoksullar var. Onlardan korkuyorlar. AK Parti  Güneydoğuda belediyeleri alır diye korktukları için sert politikalılarla çıkmaya başladılar ama Güneydoğuda Kürt arkadaşlarımız var bizim. Diyorlar ki: Vatandaş DTP'den uzaklaşıyor.Çünkü DTP'nin yaptığı, artık Güney Doğu'daki yoksul Kürtleri de rahatsız etmeye başladı. Bir faydası olmuyor ki.
 
HÜLYA OKUR- Uğur Mumcu cinayetinde 'İran parmağı' olduğunu, bu cinayete ortak olanların Türk düşmanlığı üzerine kurulduğunu söyleyerek, Yunanistan'daki 17 Kasım örgütü benzeri, İran gladyosunu sorumlu göstermiştiniz. İran'lı radikallerin Türkiye için daha kaç mum devireceği inancındasınız?
 
"ÖLDÜRENLER BULUNAMADI ÇÜNKÜ BU ÖLDÜRMELER, İÇERİYE YAPILAN BAĞLANTILARLA SIZMALARDIR."
 
EMİN GÜRSES-  Ben öyle yapmadım. Ben dedim ki: İran yapmış olsaydı, Uğur Mumcu öldürüldükten bir hafta sonra İran ziyareti vardı Ankara'ya. Uğur Mumcu'nun yaptığı bütün açıklamalar, PKK'nın içinde yabancı istihbarat birimlerinin olduğu doğrultusundaydı. Bu yabancı istihbarat birimlerinin de, bizim müttefik ülkelerinden olduğunu söylüyordu. Zaten öyle bir yazı yazdı. 10 gün sonra, 24 Nisan'da öldürüldü. İran'da Müslümanlık falan yok. Çünkü baskı, o gençleri dinlerinden soğuttu. Artık başörtüleri değişti. Butto gibi örtüyorlar. AHMADINEJAD bir gerginlik politikası yaparak, Amerikanın saldırmasını engelliyor. Hem de toplumsal dayanışmayı sağlamaya çalışıyor. Düşman dışardan geliyor diye. Ama nereye kadar yaparsın? O kadar zengin ülke, petrol zengini, şehir merkezleri güzel, köylerde sürünüyorlar. Onu sanıyorum Hasan Fehmi söyledi. Çetin Emeç'i gladyo öldürdü gibi bir ifade gördüm ben gazetede.Ben onlara katılmıyorum. Bu öldürme olaylarının arkasında birileri  olsa bulunurdu. Öldürenler bulunamadı çünkü bu öldürmeler, içeriye yapılan bağlantılarla sızmalardır.
 
HÜLYA OKUR- Katıldığınız Cevizkabuğu programında "ABD, Irak"a, İran"a saldırdıktan sonra Türkiye"ye saldıracak." Gibi bir öngörüde bulunmuştunuz. Bugün merdivenin dayandığı katta bizim odamız var gibi duruyor mu? Yada merdiveni aşağıdan çeken güçler mevcut mu?
 
"IRAK DİRENİŞİ KIRILIRSA, İRAN'A VE TÜRKİYE'YE SIRA GELECEK"
 
EMİN GÜRSES-  Irak direnişi kırılırsa, İran'a ve Türkiye'ye sıra gelecek. Onun için Irak yönetimini desteklemek lazım.
 
HÜLYA OKUR- ABD'nin İran'dan ne istediğine baktığımızda,  hazırlanan Muş Havaalanının, İran'a saldırı için kurulan bir üs değerlendirmesi yapıyorsunuz. Türkiye, İran'a saldırı kararını NATO çerçevesinde onaylar mı sizce?
 
"AMERİKA, MUŞ HAVAALANINI KULLANIR."
 
EMİN GÜRSES-  Türkiye'deki Nato'yla bağlantılı havaalanlarımız var. Nato'ya açık. Nato'nun İran konusunda Birleşmiş Milletler güvenlik konseyinden, Afganistan gibi bir karar çıkarırsa Amerika, Muş havaalanını kullanır. Muş'u da başkalarını da kullanır. O zaman Nato Birleşmiş Milletler tarafından, Afganistan'a karar çıkarıldı. Nato'dan yardım istedi. Amerika dedi ki: "Tamam ben geliyorum." Şimdi Türk askeri bile Afganistan'da. Bir şey diyemiyorsunuz. Çünkü Birleşmiş Milletler'in kararı var. Eğer Birleşmiş Milletler, İran'a karşı bir saldırı kararı alırsa, Türkiye buna ses çıkaramaz. Rusya engellerse başka ama zannediyorum ki Rusya veya Çin veto eder.
 
HÜLYA OKUR- İran'a tehditler savuran ABD ve İngiltere şu anda Irak'ta çokta iyi bir süreçten geçmiyorlar. İki ülke halkı da mevcut durumdan hoşnutsuz. Peki, bunca tepkiye rağmen ABD ve İngiltere'nin halen orada durmasının sebebi ne? Sadece Petrol sebep olabilir mi? Başka ne gibi etkenler var?
 
"İRAN KONUSUNDA DA AMERİKA ÇOK RAHATSIZ."
 
EMİN GÜRSES-  Irak'ta 112 milyar varil, kanıtlanmış petrol var. 220 milyar varil de tahmini petrol var. Yani Suudi Arabistan'da 263 varil petrol var. Hazar bölgesinde 160 ile 200 olabilir. Rice Üniversitesinden, baker enstitüsünün rakamları bunu söylüyor. Bu raporlara bakarsanız, Irak çok zengin bir ülke. Ve kaliteli petrolü var. Ve çıkarımı da ucuz. Burada Rus ve Fransız şirketleri vardı, Amerika müdahale etmeden önce. Bunları kovdu. Bunları kovmasa Amerikalılar, bu bölgede kontrolü kaybederdi. İran konusunda da Amerika çok rahatsız. Çünkü İngiltere ve Amerika, İran'la ticaret yapamıyor. İngiltere ve Amerika bakıyor ki, İran'ın malı gidiyor. Bize bir şey kalmıyor, yağmadan. İran'ı engellemek lazım diyorlar şimdi. Onun için iki de bir yasa çıkartıyorlar. Türkiye'ye boru hattı yapma…vs
 
HÜLYA OKUR- Gelecekte Türkiye'yi de içine çekebilecek bir su savaşı öngörüleri sıklıkla gündeme getiriliyor. Kuraklığı bu sene çok yakından hisseden Türkiye bir oyunun ortasına çekilebilir mi? Bölge ülkeleri ile bu konuda sorunlar olduğu biliniyor. Küresel güçler bu zaaftan yararlanmak için ne tür çalışmalar içinde olabilir?
 
"BÜYÜK DOMUZ DİYOR Kİ: BEN EŞİTLER ARASINDA BİRİNCİYİM."
 
EMİN GÜRSES-  Su meselesi şu anda hayati bir mesele değil, emperyalizm için. Emperyalizm, dünya hegomanyası meselesi var. Enerji kaynakları daha önemlidir. Enerji kaynaklarını kim kontrol ederse, ilerde su kaynaklarının kontrolü de onda demektir. Burada kavga enerji kaynakları üzerindedir. Büyük güçleri ortaya çıktı. Eskiden Sovyetler Birliği ve Amerika etrafında toplanmışlardı. Şimdi Amerika tek başına ortada kaldı ve Amerika'ya tepkiler var. Biz de hisse istiyoruz, diyorlar. Rusya, Çin, Japonya, Avrupa Birliği istiyor…Amerika da diyor ki,  bunlara bir şey verirsem, bana bir şey kalmayacak. O zaman; George Orwell'in hayvanlar çiftliği var ya ne diyor oradaki büyük domuz? Domuzlar diyorlar ki: Şef maaşları biraz arttır, vergileri topluyoruz. Büyük domuz diyor ki: Ben eşitler arasında birinciyim. Yani büyük lokmayı ben alacağım. Amerika diyor ki, diğer küçük domuzlara: "Tamam domuzluk konusunda sorun yok. Büyük istemeyin."Kavga buradan doğuyor. Hisse paylaşımı konusunda emperyalizm henüz anlaşmış değil.
 
HÜLYA OKUR- Rusya'yı nükleer silahlarının, Japonya'yı muazzam sermayesinin kullanımı için bünyesine alan uluslar arası sistem, Türkiye'ye hangi gözle bakıyor sizce? Bileziklerinin alınabilmesi için kolu kesilmesi gereken bir ülke mi Türkiye?
 
"DERVİŞ'İN GÖREVİ, TÜRKİYE'Yİ EMPERYALİZME BAĞIMLI HALE GETİRMEKTİ."
 
EMİN GÜRSES-  Korkuyorlar ki, Türkiye bölgesel bir çekim merkezi olur. Ondan korkuyorlar. Bunu engellemek için ekonomisini bağımlı hale getirdiler. Derviş geldi. Yalancı bir kriz. Derviş dedi ki: Entegrasyon, bu ülkede güveni kırar dedi. İlginçtir aynı hafta IMF'nin başdanışmanı Stiglitz  dedi ki: Ne kadar çevre ülkeler entegre olurlarsa, zaafları artar, kırılgan hale gelirler. İki ekonomist farklı şeyler söylüyor. Ama Derviş'in görevi, Türkiye'yi emperyalizme bağımlı hale getirmekti. Getirdiler. Borsa'nın %75'i bizim değil. Şu anda Türkiye borsadan çekilse bir şey olmaz.
 
HÜLYA OKUR- Gelecek 10 yılın perspektifini çizin deseler nasıl bir dünya öngörürsünüz? ABD ve Rusya'yı bu resmin içinde hangi güç konumlandırmasında değerlendirirsiniz? Farklı bir deyişle ABD, 10 yıl sonra da tüm dünyayı etkileyen ana merkez olarak kalır mı? Rusya'nın özellikle enerjideki hızlı büyümesi ABD'yi frenleyebilir mi? Çin bu konjonktürde nasıl rol alır?
 
"DÜNYA EKONOMİSİNİN ÇEKİM MERKEZİ; ASYA"
 
EMİN GÜRSES-  Dünya ekonomisinin çekim merkezi Asya'ya doğru kayıyor. Amerikalılarda bunu kabul etmeye başladılar. Çine elden geldiğince sınırlama getiriyorlar. Kumaş geliyor. Bu sağlığa aykırıdır! Sağlığa aykırı değil. Dünya Ticaret örgütünün 2005'te başlayan anlaşma sürecine göre artık Çin mallarını Amerika satabilir. Amerika; restini gördüm, elimde 1 küsür trilyon Euro var, sen bunun altından kalkamazsın diyor. Amerika'yla karşılıklı restleşiyorlar. Rusya'da etnik konular var. Sıra ondan değil, sıra kendine yakın ülkelerle  Ortadoğu konusunda anlaşmış değil. Ortadoğu petrol kaynaklarını ele geçirmesi lazım. Suudi Arabistan Kralının Türkiye'ye gelmesi de, madalya falan değil, bölge ile ilgidir. Şiilerin etkinliği ile ilgilidir. Bu sıradan bir gezi zannetmeyin.
 
Kaynak:Haberx

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.