Haberin yayım tarihi
2009-08-25
Haberin bulunduğu kategoriler

Ses Ver Türk Milleti..

Bilindiği gibi Belçika'nın Başşehri Brüksel, aynı zamanda AB ve NATO'nun da merkezi. Avrupa Parlamentosu burada. İlgili bütün ülkelerin sivil-askeri heyetleri hep burada. Sürekli toplantılar yapılıyor. Oteller, sokaklar bunlarla dolu.

Nisan ayının başında, Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp ve Prof. Dr. Nadim Macit'le birlikte, davetli olarak  Brüksel'e gitmiştik. Kaldığımız üç gün içinde bir panele, bir de televizyon programına katıldık. Brüksel'i bir hayli gezip, oradaki vatandaşlarımızla bol bol sohbet ettik.

Sadece Brüksel ve Belçika değil, Almanya, Hollanda gibi AB ülkeleriyle ilgili önemli bilgiler aldık.

Brüksel merkezini gezerken gördük ki, özellikle Türklerin bulunduğu semtler pislik içinde. İnanılır gibi değil. Sadece Krallığın bulunduğu bölge temiz. Dikkatimizi çeken bu konuyu konuşurken, 20-30 yıldır orada oturan, iş-güç sahibi olmuş arkadaşlar, "Burası böyle. Belçika bölünmüş vaziyette. İki dili var; Valonca ve Flamanca. Belçikalılık yok oldu. Flaman bölgesinde, 3 belediye başkanlığı kazanan Valonlar, belediyeye sokulmuyor. Burada despot bir idare, katı bir polis devleti var. Şu caddeden 4-5 kişi üç defa geçse, hemen polis çevirir, kimliklerini ister. Tepki gösterirseniz, merkeze götürür ifadenizi alırlar. Hatta 'ne oluyor' diye sorar, üzerimi arayamazsınız, özgürlük ve demokrasi gibi laflar ederseniz, başınıza gelmedik kalmaz. Nezarete veya cezaevine kadar gidebilirsiniz. Orada vay halinize." 

Doğrusu duyduklarımız karşısında, ağzımız açık kaldı. Peki dedik, "Bunlar sadece Brüksel'de mi var. Belçika'nın öteki şehirlerinde veya Almanya gibi diğer Avrupa ülkelerinde durum nasıl" dedik. Cevap aynen şöyleydi. "Hepsi aynı. Buralarda polis devleti var. Hele yabancı iseniz vaziyet daha da kötü.. Hele hele Türk dendi mi bir gerginlik, bir elektriklenme başlar. Yazılı, sözlü fark etmez, Türk kavramına karşı müthiş bir ön yargı var."

Yine sorduk; "Bu 'Türk' önyargısı nereden kaynaklanıyor? Tarihi kökleri var mı"? Cevap; "Tarih bahsi olabilir. Ama bizim gördüğümüz, Avrupa'daki Türkler, konumları ne olursa olsun, eziklik duygusu taşımayan, boyun eğmeyen, korkusuz; kendine, kültürüne, dinine, tarihine ve devletine bağlı inançtadırlar. İş hayatında başarılıdırlar. Bütün bunlar hazmedilmiyor.

Türkler her vesileyle aşağılanıyor. En küçük bir kabahat veya suç işleseler, en şiddetli muamele görüyorlar. Hatta tertip, tuzak kurulur, bahane yaratılabilir. En basit bir trafik suçundan, rahatlıkla cezaevine konabilir, en ağır hakaret ve işkence görebilirsiniz. Cezaevine düşen Türklerden, işkenceyle, zehirli iğne ile öldürülenler az değil. Arayanı soranı, davasını güdeni olmaz, sahipsizdirler. Kaderiyle başbaşadırlar. Bu zulüm karşısında bile yine de ezilmeden, duruşlarını koruyorlar. Böyle olunca da, 'Türk'e karşı önyargı daha da kemikleşiyor." 
* * * 
Cezaevlerinde unutulan Türkler

7 Ağustos günü tutuklanıp Belçika'nın Jamioulx hapishanesine konan Mikail Tekin'in, yapılan işkence sonucu  8 Ağustos'ta  hayatını kaybettiği haberiyle sarsıldık. Hapishane yöneticileri önce, Türk vatandaşı 32 yaşındaki  Mikail Tekin'in kalp krizinden, daha sonra da yemek yerken boğularak öldüğünü açıklamıştı.

Cesedi almak üzere cezaevine giden kardeş Cebrail, ağabeyinin üzerinde çeşitli darp izleri ve kan görünce şüpheleniyor ve  savcılığa şikayette bulunuyor. Yapılan otopsi sonunda, ölüm nedeninin "fiziksel şiddet" olduğu belirleniyor. Savcılık 3 gardiyanı sorguya çekince de, diğer gardiyanlar ve cezaevi görevlileri greve gidiyor.  

Cebrail Tekin olayı şöyle anlatıyor. "Ağabeyim Cuma namazı çıkışında, polisin bir araca ceza yazmakta olduğunu görünce, sahibinin camide olduğunu, biraz sonra geleceğini söylüyor.

Buna öfkelenen polis ağabeyime kimliğini soruyor, çocuğunun velayeti yüzünden mahkemece arandığını öğrenince nezarete götürüyor. Ertesi gün ölüm haber geliyor." 

Mikail Tekin'in ölümüne dair 11.08 2009 tarihli "Belçika Yeni Haber gazetesi"nin haber başlığı şöyle: "Belçika Cezaevleri Ölüm Evlerine Döndü."

Bu haberin yorumu da aynen şöyle: "Belçika'da insanlar öyle ya da böyle ceza evi ile tanışıyor. Son yıllarda Belçika ceza ve tutuk evlerinde ölenlerin sayısı gittikçe endişe verici bir boyutta gelişiyor.. Bunlar sıradan haber gibi geliyor insana.. Irkçılık, ayrımcılık, horlanma ve işkenceler bu hapishanelerde kol geziyor!.. Durum böyle olunca da  mahkumlar için, ölüm tek çıkar yol oluyor..

Öyle ya ölüp kurtulmak.. Ölen kurtuluyor da.. Ya geride kalanlar ve hapishane ile tanışacaklar! Belçika'da bu işkencelerin, bu ölümlerin arkasını  kim arayacak? Allah kimseyi düşürmesin.."

1368Cezaevi ölümlerinin örneği çok. İşte Talip Gündüz. Cezaevine çok sağlıklı giriyor, 2 ayda hayatını kaybediyor. Kız kardeşine yazdığı mektupta, "Beni zehirlediler. Nefes alamıyorum. Kurtarın" diyor. Kız kardeşi Gündüz'ü hastaneye sevk ettiriyor, ama akciğerleri tükendiği için bir gün sonra ölüyor. Otopsi raporunu isteyince de, tehdit ediliyor. Bir başka Türk de, Liege'deki Lantin cezaevinde kendini asıyor ve kurtuluyor.

1368Gazetede ayrıca şu bilgilere de yer veriliyor. "Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komisyonu, 23 Aralık 2008'de yaptığı bir açıklamada, Belçika'daki hapishanelerin 'içler acısı'durumda olduğunu ve buna daha fazla 'müsamaha gösterilemeyeceğini'bildirmişti. Belçika hapishanelerinde 8 bin 200 yatak kapasitesine karşın 9 bin 500 mahkum bulunuyor.

Hapishane ve mültecilerin tutulduğu kamplarda 4 günlük denetimde bulunan Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg, bu durumun tutuklular ve hapishane personeli açısından kabul edilemez olduğunu belirtmişti.

Belçika İnsan Hakları Derneği de, bu yıl başında yayımladığı raporda, temel hak ve hürriyetlerin saygı görmediğini, insan hakları ihlallerinin giderek arttığını tespit ediyor. 

1368Avrupa Konseyi gibi BM kurumları da Belçika'yı uzun yıllardır uyarıyor."

Uyarıyor da, bir şey oluyor mu? Hayır. Eski hamam, eski tas.

Brüksel ve Belçika böyle, ya diğerleri? Birkaç örnek verelim.

İstatistiklerde cezaevlerinde en çok ölümün olduğu ülke Fransa AB'nin dikkatini çekiyor. Bu durumu yerinde incelemek üzere bir heyet gönderilmek isteniyor, Fransa bir türlü izin vermiyor. Neyse yıllarca uğraşılıp, sonunda izin alınıyor.  Paris cezaevine giden AB heyeti dehşet verici bir manzarayla karşılaşıyor. Düzenlenen raporda; yatak yetersizliğinden insanların üst üste yattığı, pis kokudan içeri girilemediği, burada bir canlının yaşamasının mucize olduğu belirtiliyor. Beğendiniz mi?
Yine bir AB heyeti, gözaltı sırasında en çok ölümün olduğu Portekiz'de incelemeler yapıyor. Ağır şartların ve kötü muamelenin ölümlere sebep oluğu tespit ediliyor. 

İngiltere polisinde yapılan incelemede,  "Irkçılık"  kurumsallaştığı için, yapılan mücadelede, herhangi bir sonucun alınamayacağı belirtiliyor.

Evet raporlar güzel de, aldıran var mı? Hani bir söz var ya,  "Men ne direm, tamburam ne çalar" diye. Onun gibi.

Şimdi bizim AB'cilere soralım. Hukukun, demokrasinin, özgürlüğün, insan haklarının merkezi bu Brüksel'i, Belçika'yı ve diğer AB ülkelerini beğendiniz mi? Bu olup-bitenlere ne diyorsunuz? Bir ayağınız hep oralarda olduğuna göre, bunların çok daha fazlasını biliyorsunuz değil mi? Peki her fırsatta  "insanlık değerlerinden"  dem vurduğunuza göre, acaba oradaki Türkler için ne yaptınız? 

AB'nin bu kahredici  "çifte standardı" karşısında, insanca düşünüp, utandığınız oldu mu?

Sonra da bizim yetkililere soralım. AB ülkelerinde Türklere karşı vicdanları sızlatan haksızlıkların yapıldığı biliniyor. İnsanlarımızın hapishanelerde can verdiği herkesin malumu. Peki bizim Büyükelçilerimiz, Konsoloslarımız yok mu? Dahası bizim bir hükümetimiz yok mu? Niçin insanlarımıza sahip çıkılmıyor?

Bakınız yabancı ülkelerin temsilcilerine. Ülkemize Allah'ın günü teftiş heyetleri gönderiyor, her yerde cirit atıyorlar... Her şeyimize karışıyorlar. En büyük dostları bölücü teröristler. Bu katillerle sarmaş dolaşlar. Sonra da ülkemiz kan kaybetmeye devam ediyor.

Emperyalistlerin dayatmaları ve alkışları arasında,  "demokrasi"  ve  "akan kanı durdurmak"  için  "Kürt açılımı"  yapıyoruz.

Ses ver Türk Milleti!.. 
 
Sadi SOMUNCUOĞLU

yenicag@yenicaggazetesi.com.tr
 




  [OpicC:12375]

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.