Haberin yayım tarihi
2014-01-23
Haberin bulunduğu kategoriler

BAŞBAKAN ERDOĞAN'IN BRÜKSEL KONUŞMASI..

BAHADIR KALEAĞASI

Başbakan olsaydım bir gün Brüksel`de bu yönde bir konuşma yapardım; yapabilmeyi isterdim: Türkiye, AB ve de dünya için tarihsel önemde atılımların arefesindeyiz.

Türkiye artık AB ile ikili ilişkiler mantığını aşmalı. Avrupalı bir söylem ve uluslararası bir lider kimliği ile dünya kamuoyuna özgüvenli bir Türkiye yansıtmak önem kazanıyor.

Başbakan olsaydım bir gün Brüksel’de bu yönde bir konuşma yapardım; yapabilmeyi isterdim:
 

Yeni bir AB söylemi

“Değerli konuklar, AB Komisyonu üyeleri, Avrupa parlamenterleri, ekselanslar, bayanlar ve baylar,

Gezegenimizin insanlık uygarlığı zor bir dönemden geçiyor. Doğamızın dengelerini bozuyor, enerji kaynaklarımızı etkin kullanamıyor, ekonomik sistemimizi sürdürülebilir kılamıyor, yoksulluk ve savaşlardan kurtulamıyoruz. Sorunlar çok. Çözüm yolları dünyada daha çok demokrasi, eğitim, bilimsel yenilikçilik, girişimcilik, sosyal adalet ve uluslararası dayanışmaya işaret etmekte.

Yirminci yüzyılın aşırı tüketim toplumu ve çatışmacı dünya düzeni yerini doğa ve insan ile barışık yeni bir uygarlık anlayışına bırakmalı. Bu yönde, Avrupa Birliği projesinin başarısı en önemli belirleyici etkenlerinden birisidir. Dünyanın demokratik ve uygarlıklar çatışması mantığını aşan bir daha güçlü Avrupa Birliği’ne gereksinimi var. Daha iyi işleyen ve daha geniş bir Avrupa ekonomik alanı gerekiyor. Daha etkin bir sosyal model ve siyasal birlik gerekiyor. AB’nin Türkiye’ye genişlemesi de bu vizyon içinde anlamını buluyor.

Bugüne göre çok daha iyi bir demokrasi, ekonomi ve sosyal yapıya sahip bir Türkiye’dir söz konusu olan. AB’ye üyelik koşullarını yerine getirmiş bir Türkiye her alanda Avrupa’nın küresel gücü için önemli bir artı değerdir. Bu gerçeği AB halkları ve Türk kamuoyuna anlatmak AB’li ve Türk siyasetçilerin tarihsel sorumluluğudur.

Değerli konuklar,

Türkiye bireysel, etnik, dinsel, cinsel ve kültürel özgürlüklerin erdem olduğu bir yeni demokrasi kültürü geliştiriyor. Saydamlık ve toplumsal uzlaşma içinde yeni anayasa hazırlıyoruz. Yenilikçi bir 21. yüzyıl anayasası. AB’ye üyelik yolunda hızla ilerleyeceğiz. Tam üyelik dışında farklı statü önerileri ise bizim açımızdan anti-demokratik, kurumsal açıdan işlevsiz, etik dışı formüllerdir.

AB ile ilişkilerimiz yalnızca müzakerelerin kurumsal çerçevesi ile sınırlı değil. Birçok somut bütünleşme etkeni var:

 AB ile gümrük birliğimiz, tam üyeliğe giden bir geçiş dönemi olarak çok uzadı, 20. yılına yaklaşıyor.

Makro ekonomik göstergelerimiz Maastricht kıstaslarına uyum yolunda. Küresel ekonomik krizlerde Türkiye’nin performansını hepiniz izlediniz.

Ticaret, yatırımlar, teknolojik işbirliği ve turizmde Türkiye, Avrupalı bir ülkedir.

Binlerce Türk genci Erasmus, Leonardo ve Socrates gibi AB eğitim programlarına katılmakta, binlerce AB ülkesi genci de Türkiye’ye gelmekte.

Bilim, araştırma-geliştirme, kadın hakları, enerji, çevre gibi birçok alanda Türkiye AB programlarının üyesi.

Siyasi partilerimiz, sendikalarımız, TOBB, TÜSİAD, TİSK, İKV, MÜSİAD, TUSKON, KAGİDER gibi birçok sivil toplum kuruluşumuz Brüksel’de temsilcilik sahibi. Avrupa İş Dünyası Konfederasyonu (BUSINESSEUROPE), Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC), Eurochambers ve önde gelen Avrupalı sivil toplum kuruluşları Türkiye’nin AB üyeliği sürecine destek veriyor.

Dış politika , güvenlik, uluslararası örgütlü suç ve terörle mücadelede bir NATO üyesi olarak Türkiye Avrupa düzeyindeki işbirliği sistemlerine dahil.

Avrupa’nın enerji tedariki çeşitliliğinin güvencesi olan birçok petrol ve doğalgaz taşıma hattının kavşağında Türkiye var.

Geleceğimizi şekillendiren konular arasında güvenlik alanına biraz daha değinmek istiyorum. Kafkasya’daki çatışmalar, Arap Baharı ve Ortadoğu’nun tekrar kan ve gözyaşına boğulması bize kıtamızın geçmiş savaşları ve yıkımlarını hatırlatıyor. Avrupa’da sağladığımız barışı çevremize yaymak, istikrar ve refah çemberlerimizi genişletmek zorundayız. Suriyeliler, Filistinliler, İsrailliler, Iraklılar ve tüm diğer Ortadoğu halkları barışı, ekonomik kalkınmayı ve çocuklarının geleceğine güvenle bakabilmeyi hak ediyor. Sürmekte olan trajediyi durdurmak Türkiye için bir ulusal ve Avrupalı sorumluluktur.

Kıbrıs konusuna da Cumhuriyetimizin kurucusu Kemal Atatürk ’ün ‘yurtta sulh, cihanda sulh’ vizyonu ile yaklaşıyoruz. Biliyorsunuz AB Birleşmiş Milletler’in Annan Planı’nı destekledi. Kıbrıslı Türkler barışa ve AB’ye ‘evet’ dediler. Ne yazık ki, AB’nin tarihsel yanılgısı sonucunda bölünmüş bir Kıbrıs AB’ye üye oldu. Tekrar ediyorum, Kıbrıslı Türkler barışa ve AB’ye ‘evet’ demiştir. Kıbrıslı Türkleri cezalandırmak uygar bir davranış değildir. Avrupalı değerlerle çelişmektedir. Bugün Güney Kıbrıs’ın vetosu olmasa bu sorun çıkmayacaktı. AB içi bir tıkanma müzakere sürecimizi de etkiliyor. Gitsin veto, bitsin kriz.

Değerli konuklar,

Türkiye’nin 2015’te başkanlığını devralacağı G20 aynı zamanda AB’nin küresel rolü için de bir fırsattır. Etkin işleyen bir AB kurumsal yapısı içinde Türkiye sorunsuz yer alacaktır. Biz ‘çeşitlilik içinde birlik’ ülküsüne inanıyoruz. Bu yönde, kısa sürede AB üyeliğine hazır konuma gelen bir Türkiye, küresel gelişmeleri de dikkate alarak AB’yi sınayacaktır. AB’ye tam üye olmayı kabul etmemiz için en az dört koşulumuz var:

AB’nin küresel ekonomik rekabet gücü daha yüksek olmalı.AB kurumları ve Euro bölgesinde bankacılık birliği çok daha etkin işlemeli.

Dünya sahnesinde AB’nin siyasal bütünlüğü ve etkisi artmalı. Örneğin, Türkiye politikasında vetolar AB için vahim bir uluslararası itibarsızlık vakasıdır.

AB’nin demokratik değerleri ve uluslararası saygınlığı, bazı yabancı karşıtı, genişleme fobili, demagojik ve dar görüşlü siyasal söylem ve tutumlar yüzünden zedelenmemeli.

Bu çerçevede Avrupa gündemi açısından özel duyarlılık gösterdiğimiz birçok alan var. Örneğin:

AB iç pazarında mevcut teknik engellerin kalkması, mevzuatların yalınlaştırılması, yatırım ortamının dünya çapında cazip bir hale gelmesi.

Teknolojik yenilikçilik ve girişimciliğin AB2020 Stratejisi doğrultusunda dünyada en ileri düzeye çıkartılması.

Avrupa’nın yaşlanan nüfus yapısı da dikkate alınarak yepyeni bir istihdam ve sosyal güvenlik politikasının tasarlanması.

Dünya hızla değişir, başta Çin olmak üzere uluslararası rekabet çetinleşirken, Avrupa çapında bir ‘çalışma ve üretme kültürü’ kampanyasının tasarlanması.

Uygarlığımızın güvencesi olan güneş, rüzgâr ve dalgalara dayalı temiz enerji yatırımlarına desteğin artması.

Amerika-Avrupa arasındaki ilişkilerde bir ‘Transatlantik Ekonomik Alan’ ve Japonya ile ekonomik anlaşma tesisi hızlanırken teknolojik işbirliği boyutuna öncelik verilmesi.

Mevcut krizler karşısında dünya artık çok eksenli bir değişim düzeni içine girdi. Bu dönemin başarı anahtarlarından biri de AB’nin Türkiye’ye doğru genişlemeyi başarmasıdır. Ortada bariz bir üçlü kazan-kazan-kazan formülü var. Türkiye, AB ve de dünya için tarihsel önemde atılımların arefesindeyiz. Başaracağız. Hepinizi başarıya destek olmaya, başarının ortağı olmaya davet ediyor, beni dinleme nezaketiniz için teşekkürlerimi sunuyorum.”

bahadir@kaleagasi.net

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.