Haberin yayım tarihi
2014-12-13
Haberin bulunduğu kategoriler

BİRBİRİMİZİN ŞARKISINI SÖYLEMELİ.

Ak Parti Brüksel ofisi Avrupa Parlamentosunda ‘Birbirimizin Şarkılarını Söyleyelim’ başlıklı bir sempozyum organize etti.

Ana teması ‘Katılımcı ve toleranslı bir toplumu nasıl inşa ederiz?’ olan sempozyumda, Türkiye’den gelen üç semavi din temsilcileri bu soruya cevap aramış ve kendi perspektiflerini ortaya koydular.

Açılış konuşmasını Ak Parti Brüksel temsilcisi Zafer Sirakaya’nın, moderatörlüğünü ise AP Milletvekili Karım Sajjad’ın üstlendiği sempozyumda ana konuşmacılar olarak Yusuf Çetin, İstanbul Ankara Süryani Ortodoks Cemaati Ruhani Lideri ve Patrik Vekili; İshak Haleva, Türkiye Musevileri Hahambası ve Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz, Diyanet İşleri Dinler ve Kültürlerarası İlişkiler Daire Başkanı davet edildi.

Özellikle yeni milenyuma girilmesi ile artan terör saldırıları, fundamental eğilimler, din için mücadele ettiğini iddia eden aşırı gruplar ve terör örgütleri, özellikle Batı Dünyasında toplumların harmoni ve hoşgörü ayarları ile oynadı.

Ak Parti, bütün bu kargaşaya farklı bir bakış açısı getirebilmenin mümkün olduğuna ve bunun en güzel örneklerinin yüzyıllardan beri Türkiye coğrafyası içerisinde hakim olan anlayış ve saygı kültürü havuzu içerisinde mevcut olduğuna inanıyor. Bu nahoş gelişmelerin sadece Dünya güvenlik politkalarını değiştirmekle kalmayıp, kitlelerin tercihlerini ve siyasi eğilimlerini dahi etkilemesi, yeni ve marjinal söylem sahibi liderlerin ve partilerin giderek çoğalması ve Avrupa siyasi arenasında giderek daha güçlü yer edinmesi, Avrupa Parlamentosu çatısı altında gerçekleşen bu sempozyumu dahada cazip hale getirdi.

İkiyüz’ü aşan katılımcılar toplantı salonunu tamamen doldurmuş ve üretken bir sempozyum ve soru cevap faslına olanak sağladı. Konuşmaya ilk olarak Yusuf Çetin başlamış ve özellikle son 10 yıl içerisinde gerçekleşen iyileştirmeler ve bu iyileştirmelerin arkasında yatan hükümet düzenlemelerine ve önde olan siyasilerin samimi gayretlerine atıfta bulundu.

Yusuf Çetin konuşmasında spesifik örnekler vermiş ve özellikle 2008, 2010, 2011 ve 2013 yıllarındaki hükümet düzenlemelerinden ve bunların azınlıklar üzerindeki pozitif etkilerinden bahsetti. Konu ile ilgili olarak Vakıflar kanunu, Devlet Protokol konumlandırma düzenlemeleri, gayrimenkullerin iadesi ve yüksek düzeyli ziyaretlerden duyulan memnuniyet dile getirildi.

Daha sonra söz alan İshak Haleva, siyaset dünyasından bürokrasiye, akademi dünyasından dini temsilcilere kadar konu ile ilgili bütün önemli aktörlerin kedilerini bir samimiyet testine tabi tutmalarının, genel iyileştirme ve arzulanan toleranslı ve katılımcı toplum için çok mühim bir başlangıç olduğunu vurguladı. Haleva günümüzde iyice daralmış ve içeriği değişmiş olan zaman ve mekan kavramlarının farklı toplumları ve farklı inanışları tarihde hiç olmadığı kadar birbirine yakınlaştırdığını, birlikte yaşamanın, birbirini doğru anlamış kitleler tarafından gerçekleştirildiğinde, günümüzde yaşadığımız birçok soruna derman olacağını belirtti.

Prof. Hüseyin Yılmaz ise konuşmasına sempozyumun başlığına atıfda bulunarak başlamıştır. ‘Birbirimizin şarkılarını söylemek yerine, herkez kendi şarkısını söylesin ama herkez birbirini dinleyebilsin’ diyerek felsefi bir bakış açısı getiren Yılmaz, günümüzdeki yanlış anlamaların ve ön kabullerin temeline inilip düzeltilmeden yapılacak her türlü işbirliği ve ortak çalışmanın yüzeysel kalacağına ve beklenen barış ve harmoni atmosferini getirmeyeceğini işaret etti. Buradan hareketle ana akım medyada terör ve islam kelimelerinin yoğun olarak birlikte zikredilmesinin yanlışlar silsilesine yeni eklemeler yaptığını söylemiş ve Kur’an ve diğer semavi Kitapların asla herhangi bir aşırılığa ilham kaynağı olamayacağını vurguladı.

Konuya ek olarak, sekülerleşme teorilerinin en zirvede ve muteber olduğu zamanlarda din kavramının toplum nezdinde daralıp, orta ve uzun vadede yok olacağını öngördüğünü, ancak ‘Tanrı öldü’ diyen Nietsche’nin bizzat kendisinin öldüğünü; Tanrı ve din kavramının son on yıllarda giderek değer kazandığını belirtti.

Son olarak kuşatıcı ve toleransı yüksek toplumların inşa edilmesi için evvela Dinler arası işbirliğinin yanlı ve yanlış algıları azaltma stratejilerinin benimsenmesin önemli olduğunu ve bu aşamadan sonra dindarlarında kendi aralarında birbirlerine daha toleranslı ve kuşatıcı davranacağını belirtti.

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.