Haberin yayım tarihi
2008-06-03
Haberin bulunduğu kategoriler

CHP ve AB

Avrupa Birliği yolunun taşlarını döşeme görevi, geçmişte CHP, DP, AP, ANAP, DYP, DSP ve MHP'li hükümetlerden sonra bugün de AK Parti hükümetinde. Hükümetin bu yoldaki başarısı tüm ülkenin yararına. Cumhuriyet, demokrasi, laiklik ve çağdaş uygarlıklar seviyesini yakalama ülkümüz, AB üyeliği yolunda emin adımlarla ilerledikçe güçlenecek.
 
Anamuhalafet CHP ise, bu cumhuriyet projesi için doğal olarak her zaman desteğini açıkladı. Bu destek çok önemli. AB yolundan geçecek olan ülkenin tamamı. CHP gerek anamuhalefet olarak, gerekse cumhuriyetin kökündeki parti olarak, AB projesinin başarısının ait olduğu ulusal uzlaşma boyutuna taşınmasında kilit rolde.
 
Atatürk ve arkadaşları Kurtuluş Savaşı'nın en zor günlerinde bile Türkiye'yi Avrupa'nın saygın bir ülkesi konumuna getirmeyi planlamıştır. Avrupalı bir strateji ile gerektiğinde Yunanlılara karşı İtalyanlarla, İngilizlere karşı Fransızlarla işbirliği yaparak Avrupa içi güçler dengesini iyi anlamış ve kullanmıştır. Cumhuriyet bir ulus-devlet düzeni olarak ve toplumsal dönüşüm devrimleriyle bugünkü AB sürecinin ilk adımıdır. Türkiye'yi güçlü bir Batı ülkesi yapmanın temelinde "olmak istediğin gibi ol" yaklaşımı vardır.
 
Atatürk Osmanlı İmparatorluğu'nu batıran yanlışlardan ders almıştır.
 
Avrupalıdır. Çağdaştır. Pragmatiktir. Gerçekçidir.
 
İttihatçı değildir.
 
Zaten bu yolun en önemli taşlarından birinde, bizzat CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın büyük emeği var. Gümrük Birliği kararının 1995 yılında Avrupa Parlamentosu'nca (AP) onaylanması sürecinde, dışişleri bakanı olarak, Türkiye'nin seçim dönemine girdiği bir ortamda, belirleyici bir rol oynamıştı. Üstelik üstlendiği ulusal görevin sorumluluğu içinde seçim çalışmalarını aksatmayı göze alarak.
 
Ayrıca daha bakan olmadan, o dönem AP'nin en büyük grubu olan Sosyalistler'in desteğini sağlamıştı. Yakın tarihimizden bu önemli sayfayı, AB ile ilişkilerde içinde bulunduğumuz dönemeçte hatırlamakta fayda var. Tabii o zamandan kalma notlar ve hafızanın yanılgıları olabileceğini kaydederek.
 
19 Ekim 199, Brüksel
Genel Başkan Deniz Baykal ve milletvekilleri İsmail Cem, Ali Dinçer, Algan Hacaloğlu ve Ercan Karakaş'tan oluşan CHP Heyeti Avrupa Parlamentosu'nda gümrük birliği için çalışıyor. Aynı anda da Ankara ile bir telefon trafiği sürmekte. SHP'nin katılımıyla yeniden şekillenen CHP ile DYP yeni hükümeti kurmak üzereler.
 
Heyet Sosyalist grup yöneticileri ile akşam yemeğinde bir araya geliyor ve ayrıca Deniz Baykal AP'de Sosyalistler'in grup toplantısında kürsüye davet edilerek bir konuşma yapıyor. Sonuçta parlamentoda ibre Türkiye'nin lehine dönecek, gümrük birliği kararı büyük bir çoğunlukla onaylanacak. Böylece, Türkiye'nin AB ile kurumsal bağları güçlenecek, tam üyelik perspektifi açılacak, dış ekonomik ilişkilerde Türkiye daha güçlü bir yapıya kavuşacak. AB


yolundaki bu tarihsel dönemeçte, CHP önemli rol üstleniyor. Bu arada, o zamanlar henüz anamuhalefet lideri olan Tony Blair'in de devreye girmesi sağlanmış.
 
AB'ye açık mesajlar
Bu noktada, Baykal'ın Sosyalist gruba yaptığı konuşmada ve sorulara yanıtlarında verdiği mesajlar etkili oluyor:
 
- 'Türkiye Avrupalıdır ve gelecekte federal bir Avrupa Birliği'nin üyesi olmayı arzulamaktadır. Bu tarihsel süreçte gümrük birliği önemli bir aşamadır'.
 
- 'CHP Türkiye'de uzun yıllardan beri Avrupalı kardeş partileriyle aynı sosyalist değerleri ve ülküleri savunmaktadır: sosyal dayanışma, fırsat eşitliği, gelir dağılımında dengeyi gözeten ekonomik büyüme, ulusal ve uluslararası düzeyde insan hakları ve demokrasi gibi temel konularda mücadele etmektedir'.
 
- 'CHP Kürt sorununun, 1990 yılında hazırladığı raporda da belirttiği üzere, mutlaka demokratik bir çerçevede çözülmesini savunmaktadır.'
 
- 'Üzerine basarak söylemek gerekir ki biz, işkence olsun veya olmasın, her türlü insane hakları ihlaline karşıyız.'
 
- 'Kıbrıs konusunda tavrımız çok açıktır. Birleşmiş Milletler nezdinde ki müzakerelerin adada eşitlik ve barış içinde bir federal düzen kurması yönünde cesaretlendirilmesini savunuyoruz.'
 
- 'Refah Partisi gittikçe güç kazanmaktadır. Avrupa Birliği'ne karşı gözükmektedir. Türkiye'nin AB ile bütünleşmesi hakkında en açık tavır CHP'nin son derece kararlı AB taraftarı siyasetidir. Merkez sağ CHP'ye yakındır. Fakat, partiler bazen populist kaygılar nedeniyle açık bir tavır sergileyememektedir.'
 
- 'Türkiye'deki ilerici güçlerin demokrasi mücadelesinde AB belirleyici bir etkendir. Gümrük Birliği ile Türkiye-AB ilişkileri ilerlemelidir. Demokratik reformlar arkadan gelecektir. Bu mücadelemizdeki başarımızın size rağmen değil, sizin desteğinizle olmasını arzuluyor ve umuyoruz.'
 
- 'Gümrük Birliğinin ekonomik olarak kısa vadede bazı zararları olabilir; bu riski göze alıyoruz. Zira, Türkiye uzun vadede bu yolun kendisini AB'ye tam üyeliğe götürebileceğinin bilincindedir. Demokrasinin de önü açılacaktır. Daha önceden olduğu gibi Türkiye artık Avrupa trenini kaçırma hatasını bir daha işleyemez.'
 
CHP 1995 seçimlerinden sonra 2002'ye kadar siyasette etkili bir konuma ulaşamadı. Kaçırılan trenlerde bir suçu yok. Bugün ise anamuhalefet olarak, AB konusunda toplumsal uzlaşmanın demokratik meşruiyet içinde başarılmasında belirleyici bir rol üstleniyor. 
 
Tarihsel sorumluluk
Bu nedenle Katılım Ortaklığı belgesinin eksiksiz hayata geçmesi için öncü olmalı. Geçmişte bazı partilerin içine düştüğü hamaset dolu söylemlerden, küresel ekonomiyi kavrayamayan politikalardan ve zaman aşımına uğramış bir uluslararası ilişkiler anlayışından sakınmalı.
Demokrasi, insan hakları, laiklik, sosyal refah ve ekonomik kalkınma gibi AB üyeliği sürecinin temel taşları, aynı zamanda sosyal demokrasinin taşıyıcı direkleridir. CHP'nin AB ile uyum sürecine ve demokratik reformlara mutlak destek vermesi ve etkili milletvekillerinin AB çevreleriyle sürekli temasta olmaları ulusal çıkarlarımız açısından son derece olumlu sonuçlar doğuruyor. CHP'nin Brüksel ve başka AB kentlerinde büro açacak olması ise, ulusal çıkarlarımızın gereği olan etkili uluslararası iletişim açısından son derece doğru bir karar.
AB üyeliği sayesinde ne İngiltere, Fransa, İspanya gibi büyük ülkeler, ne de Yunanistan, Macaristan, Estonya gibi küçük ülkeler egemenlik kaybetti. Tam tersine, sınırları aşan sorunlar karşısında ve küresel rekabette tüm üyeler güç kazanıyor.

Türkiye'nin içinde bulunduğu uluslararası dengelerde AB en etkili ekonomik ve siyasal güç odağı. Türkiye dışında kalacağı bir AB'nin uydusu konumuna gelir. Asıl o zaman ulusal egemenlik erir.Çünkü coğrafyamızdaki ülkeler AB'nin politikaları ve standartlarına uymadan ekonomik olarak var olamıyor. Uluslararası ticaret, üretim koşulları, standartlar, enerji, güvenlik, ulaştırma, küresel ısınma, teknolojik gelişme gibi bir çok alanda AB politikalarının etki alanı içindeyiz. Üye olarak bu politikaların karar sürecine katılmalıyız.

Cumhuriyetle beraber doğan en köklü parti olarak, ister iktidarda, ister anamuhalefette olsun, CHP tarihsel sorumluluk içinde ülkenin aydınlık geleceğine giden yolda her zaman olduğu gibi yoğun emek sahibi olmalı.

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.