Haberin yayım tarihi
2007-09-18
Haberin bulunduğu kategoriler

Turistik siyaset ve Avrupa Birliği

Daha estetik kentler, daha doğru değerlendirilen doğal hazine, daha akıllı bir turizm stratejisi ve daha etkin bir tanıtım sonucunda daha güçlü bir Türkiye markası oluşur. Havaalanından kente, İstanbul'a giderken takside sohbet. Aracının emniyet kemerleri eksiksiz, müşterisini 'Hoş geldiniz' diye karşılayan bir sürücü. Konu olağan siyaset veya geçim sorunları değil bu sefer. Estetik konuşuyoruz.

Turkuvaz Taksiler
- Sizin bu taksileri sarı yerine başka bir renge boyamak zor olur mu?

-Hiç olmaz bir gecede hepsi boyanır; 600 ile 1000 lira arasında bir şey tutar. Neden sordunuz?

- Meraktan. Radikal gazetesinde geçen yıl 'İstanbul Markası' diye bir yorum yazısı yazmıştım. Haliç'ten Boğaz'a müzeleri birbirine bağlayacak bir su güzergahı, kent içinde Topkapı, Pera, Bosphorus, Maçka ve Moda diye farklı turistik markalar yaratma gibi konular arasında vapurlardan ve taksilerden de bahsetmiştim. 'Taksilerin de kendine has bir rengi olsa çok iyi olur' demiştim.

- Valla bazen biz de şoför arkadaşlarla bu konuda laflıyoruz. Fakat galiba bu renk tüm dünyada bir standart.

- Hayır. Bizdeki yalnızca bir özenti. Yaratıcılık yoksunluğu. Bu sarı esas olarak New York'un bir simgesi. Turistler fotoğraflarını çeker, hatıra eşyalarını satın alır. Londra'da taksilere özgü bir model ve kırmızı otobüsler var. HongKong'da taksiler kırmızı gri, Almanya'da bej.

- Peki İstanbul'da ne olur? Eskiden siyah-beyaz bir şerit varmış. Çok şıkmış.

- Evet benim önerim de yeniden tasarlanmış bir damalı şerit ve trafikteki diğer araçlarda olmayan bir renk. Örneğin turkuvaz. Tanıtım açısından da bir anlamı olur. Türkiye'yi iyi anlatan bir renk. Beğenir mi sizin arkadaşlar?

- Valla bence çoğu şahane bulur. Benim de aklımda bir çiçek var. Leylak sanırım, onun rengi nasıl olur?

- Şaşırdım. Çünkü önerdiğim ikinci olası renk de erguvandı. Hem Boğaz'a has bir bahar sevinci rengi. Hem de mor Bizans'ta yalnızca imparatorların kullanabildiği, Osmanlı sultanlarının da çok sevdiği bir renk. Bu da çok anlamlı olurdu. Taksilerde veya otobüslerde, veya kente renk veren başka yerlerde tabelalarda falan olabilir.

- Biliyor musunuz taksilerin yabancılara Türkiye ile ilgili böyle şeyler anlatıyor olması çok iyi olur. Nasıl diyeyim? Yani biz taksicilerin de memleketin reklamına katkısı daha bir şevkli olur. Turistler hep bizden çekiniyor. Gelmeden önce uyarılıyorlarmış. Halbuki İstanbul'un bir sembolü olsak inanın her şoför daha bilinçli olur.

- Yani bu iş turizmi aşar.

- Abi bence siz bu meseleyi bir daha yazın.

Renkli ve güçlü Türkiye
Gerçekten de tanıtım, turizm ve siyaset arasında bariz bir karşılıklı etkileşim var. Taksi sürücüleri dahil her meslekten yurttaşın bu konuda daha duyarlı ve yeniliklere açık olması çok iyi olur. Turkuvaz veya erguvan taksiler önerisi kent estetiği, ülke imajı ve bu etkenlerin ulusal ekonomiye katkıları açısından olumlu bir etki yarabilir. Bu konularda daha duyarlı bir toplum için bir bahane olabilir. Tabii ki bu yalnızca bir örnek. Geniş bir konunun içinde somut bir ayrıntı. Önemli olan Türkiye'nin ekonomik büyüme, AB üyeliği ve toplumsal kalkınma süreçlerindeki atılımlarının dünyaya daha iyi yansıması.

Bu, bir küresel rekabet meselesi. Her ülke daha çok takdir edilen, beğenilen, sevilen olmaya çalışıyor. Bu sayede yalnızca ulusal gururlar okşanmıyor. Aynı zamanda ekonomik artı değerler pekişiyor. Ülke markası değerlendikçe ihracat serpiliyor. Ülkenin büyüme için gereksinimi olan uluslararası sermaye hareketlerinden aldığı pay artıyor. Turist sayısı ve daha da önemlisi turizm geliri artıyor. Teknoloji, eğitim, sağlık, çevre, enerji, ulaştırma ağları gibi farklı alanlarda ülkenin Avrupa ve uluslararası işbirliği ortamlarındaki rolü güçleniyor.

Daha renkli, yaratıcı ve özgün bir Türkiye, aynı zamanda daha güçlü bir Türkiye için en etkili çağrışım kaynağı olur. Yalnızca turizm açısından bir değerlendirmede bile ortaya önemli bir siyasal tablo çıkmakta. Turizm Türkiye'nin en önemli ekonomik sektörlerinin başında gelmekte. Hızla büyüyen bir ekonominin denetleyemediği dış ticaret açığını cari giderler dengesinde telafi edebilecek önemli bir etken.

Türk turizm sektörünün bir çok sorunu, dolayısıyla yeni atılımlarla değerlendirilecek fırsat pencereleri var: kârlılık, yabancı sermaye, pazarlama ağları, bölgesel planlar, insan sermayesi, standartlar, doğal kaynakların kullanımı, sektör ile devlet ilişkileri, ülke markası, Likya, Kapadokya, Black Sea, Konya, Troya, Karya, Mardin gibi yeni alt markalar...

Bunların da ötesinde, turizm etrafında gelişen etki alanı Türkiye'nin uluslararası çıkarlarına uzanıyor. Bu açıdan birçok etkene dikkat çekmekte fayda var:

1. Küresel rekabet gücü: Diğer bir deyişle, ekonomik büyüme, insan sermayesi, istihdam, girişimcilik, teknolojik yenilikçilik ve ekoloji. Genelde tanıtım ve ülke markası için geçerli olan her artı değerde turizmin katkısı var: ihracat, uluslararası sermaye yatırımları, teknoloji, eğitim, enerji ve diğer alanlarda işbirliği...

2. Siyasal güç: Turizm dış siyaset ortamında iletişim gücü daha yüksek bir Türkiye için etkili bir araç. Dünyaya tarihsel birikimi, kültürel zenginliği, doğal hazineleri, lojistik ve teknolojik altyapısı ve yaratıcı kent yaşamı ile rekabet gücü yüksek bir turizm hizmeti satabilen bir Türkiye, siyasal olarak da güçlenir.

3. Ekonomik kalkınma: Turizm sektörünün olumlu ekonomik etkileri birçok farklı alana yayılıyor: bilgi teknolojileri, bölgesel kalkınma, çevre, eğitim, el sanatları, elektronik sanayi, enerji, hazır giyim, inşaat, kamu sağlığı, kuyumculuk, mali hizmetler, müzeler, sanat etkinlikleri, ulaştırma, tarım, telekomünikasyon, yayıncılık...

4. AB süreci: AB ile müzakere sürecinde turizm ve olumlu etkilediği tüm diğer alanlar uyum, dönüşüm ve değişim yolunun taşlarını döşemekte. Ayrıca bu dönemde Türkiye'nin artan siyasal istikrarı, ekonomik güveni ve düzelen görüntüsü, turizm sektörünü son derece olumlu etkiliyor. Daha da önemlisi, bunların çoğu bizzat AB'nin küresel düzende rekabet gücünü yükseltmek için reforma tabi tuttuğu anahtar alanlar. Gelecek yıllarda artan üretkenlik ve yaşlanan nüfuslarıyla AB ülkelerinde turizme daha çok talep olacak. Bunu iyi değerlendiren ülkelerde turizm ülkenin kaderine yön verecek; büyüme ve istihdamın itici gücü olacak.

Turizmden siyasete yansımalar
Daha estetik kentler, daha doğru değerlendirilen doğal hazine, daha akıllı bir turizm stratejisi ve daha etkin bir tanıtım sonucunda daha güçlü bir Türkiye markası oluşur. Türkiye'yi ziyaret edenlerin doğası, tarihi, sanatı, estetiği, yenilikçiliği, simgeleri ve en önemlisi insanları ile tanıdıkları ülke hakkında takdir ve sempati geliştirmesi birçok açıdan çok önemli. Bu ziyaretçiler aynı zamanda birer 'Made in Turkey' müşterisi. Çoğu tam üyelik yolunda ilerlediğimiz AB'nin yurttaş ve seçmenleri. Belki Türk şirketlerle müstakbel iş ortaklığı adayları. Ya da akademik, sivil toplumsal, kültürel veya teknolojik işbirliği ile ilgili konumlardaki insanlar. Bazen de bu ziyaretçiler birer siyasetçi. Türkiye konusunda önemli kararlarda etkili kişiler.

Tabii ki bu kararlarını kendi ulusal çıkarları süzgecinde bir siyasal analizle belirliyorlar. Fakat kişisel deneyimlerin de siyasetçiler üzerindeki etkisi yadsınamaz. Türkiye'de siyaset dışı turistik, sosyal ve insani deneyimleri olmayan siyasetçiler var örneğin. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy ve Almanya Başbakanı Merkel gibi. Aksine, bu yönde olumlu anı sahipleri de var. İtalya Başbakanı Romano Prodi, daha önce AB Komisyonu başkanıyken bir görüşmemizde önce gençliğindeki Ege kıyısı anılarından bahsetmişti. Sarkozy ise, daha önce bakanken Brüksel'de bir konuşmamızda hiç tanımadığı Türkiye'yi Arap âlemi ile karıştırmıştı.

Bir desteğin çağrışımları
Türkiye'de seçimler sonrası AB siyasetinin gündeme dönüşünde en önemli girişimlerden biri İtalya ve İsveç'in tam üyelik için güçlü desteklerini ilan etmeleri oldu. İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt ve İtalya Dışişleri Bakanı Massimo D'Alema ortak bir makale yayımladı(International Herald Tribune, 1 Eylül 2007). Bu metin birçok açıdan önem taşıyor:

-Her iki dışişleri bakanı, aynı zamanda eski birer başbakan olarak Avrupa siyasetinde etkili kişiler.

-Türkiye konusunda her genişleme dosyasında rastlanmayan bir 'kuzey-güney destek ekseni" ortaya çıkıyor. Avrupa çıkarları açısından konunun siyasal, jeopolitik, sosyal ve enerji güvenliği boyutları vurgulanıyor.

-Ayrıca, Türkiye'nin AB üyeliği konusunda her iki taraftaki kamuoyu tepkilerine ve dolayısıyla iletişim boyutuna dikkat çekiliyor.

-Türkiye'de yenilenen siyasal iradeye çok açık ve çok çok acil olarak iki konuda icraat öneriliyor: TCK'nın 310. maddesi değişmeli ve vakıflar yasası taslağı düzeltilerek onaylanmalı. Böylece AB içindeki Türkiye taraftarları güçlenmeli, Türkiye karşıtları kaybetmeli.

-G. Kıbrıs'a Kuzey üzerindeki kısıtlamaların kalkması için mevcut AB girişimlerini veto etmeme uyarısı yapılıyor. Türkiye'ye de yapıcı bir yaklaşım içinde olmaya devam çağrısı var.

-Genel olarak AB siyaset çevrelerine şu mesaj da verilmekte: anayasa reformu sürmekte olan AB büyük olasılıkla 21. yüzyılda tüm kıtayı kapsayan ve esnek bir kurumsal yapıda olacak. Türkiye'nin tam üyeliği mevcut AB ortamına göre değil, bu gelecek perspektifinde orta vadede değerlendirilmeli (Dolayısıyla Fransa tarafından dayatılmaya çalışılan
'sınırlar' ve 'özel statü' tartışmaları zamansız ve gereksizdir).

Carl Bildt Türkiye'yi ve Türkleri iyi tanır. Yakın bir zamanda bir Boğaz gezisi sırasında Türkiye'nin AB üyeliğini destekleyen görüşlerini konuşmuştuk. Verdiği örnekleri çevrede gördüklerinden seçiyordu. Boğaz'ın her iki yakasındaki ihtişam, karşıda Doğu Roma ve Osmanlı imparatorluklarının başkenti, arka tepelerden yükselen gökdelenler, kıyıdaki gezintiler, lokantalar, çay bahçeleri, balıkçılar, gemiler, tankerler, muazzam bir hareketlilik ve bu mavi suların Avrupa için önemi. Massimo D'Alema ile de, ağustos ayında bir mavi tur sırasında yelkenlisiyle yanaştığı Kekova'nın Üçağız Köyü'nde karşılaşınca konuştuğumuz siyaset aynı zamanda doğa, tarih ve turizmin tılsımıyla yoğrulmaktaydı. Daha önce, başbakanlığı döneminde Türk kamuoyunun 'Apo' krizi ile tanıdığından çok farklı bir yaklaşım içinde artık.

Her iki etkili siyasetçi de akılcı bir analiz sonucunda ülkelerinin Türkiye'nin AB üyeliğine desteğini açıklıyor. Her ikisinde de 'turkuvaz çağrışımlar' güçlü.
 
Dr Bahadır Kaleağası

TUSIAD
Turkish Industrialists' & Business Association
Representative to the EU and BUSINESSEUROPE
(The Confederation of European Business)
 
Avenue des Gaulois, 13 - 1040 BRUSSELS
T: +32 2 7364047    F: +32 2 7363993
kaleagasi@tusiad.org    
www.tusiad.org 

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.