Belçika'da din hizmetleri sektöründe önemli isimlerden biri olan eski Executif başkanı Coşkun Beyazgül kısa adı EMB olan Belçika Müslümanlar Temsil Kurumu-Executif konusunda geçtiğimiz hafta içersinde basına yansıyan haberlerin oldukça kaygı verici olduğunu belirterek din hizmetleri konusunda bugüne kadar elde edilen kazanımların bir şekilde sekteye uğramasının toplum adına hiç hoş bir durum olmayacağını belirtti.
Coşkun Beyazgül son günlerde basına yansıyan konularda görüşlerini Gudem Haber ile paylaştı..
Okurlarımızın bilgilerine sunuyoruz..
Eski Başkan Coşkun Beyazgül Executif Dosyasında Son Gelişmeleri Yorumluyor..
Öncelikle son günlerde Belçika İslam Temsil Kurumu hakkında değişik şeyler çıkıyor olmasını hiç şaşırtıcı bulmuyorum.
Bugün mahkeme prosedürleri ile dolu bir yapının bu şartlarda nasıl hayatını idame ettirebileceğini müslamanlar tartışıyor. Tam yeni bir oluşum şekli üzereinde gerçek bir düşünce akışı ortaya çıkmaya başlıyor dediğimiz şu anda yeni bir sorunla karşı karşıya kalıyoruz.
Aslında sorunun yeni olmadığı gibi kurumun meşruiyetinin temellerini bilenler için beklenmeyen bir şey değldir.
Raportörün görüşleri ile tekrar gündeme oturan Belçika İslam temsil Kurumu, aynı zamnada müslümanların bügüne kadar zor ve uzun bir süreçte elde ettiği kısmi kazanımlarının yok olması, dahası 20 Mart 2005 yılından bu tarafa gerçekleştirilen bütün hizmetlerin, atanan öğretmenler, müfettişler, tanınan camiler ve bu camilerde görev yapacak din görevlisi kadroları ve cezaevi din görevlileri gibi birçok insanın madurolabileceği çok tehlikeli bir ihtimal ile karşı karşıya gelmiş durumdayız. Eğer mahkeme bu yönde karar vercek olursa bu bir kamu faciası demek olur. Böyle bir kararın çıkmamasını ümid etmekten başka bir çare görünmüyor.
Ancak meselenin bu duygusal boyutunun yanında bir sonuç daha çıkarmak gerekir ki işte orada durmak ve geriye dönüp düşünmek şart.
Belçika İslam temsil Kurumu çok önemli bir kazanımdır ve müslümanlar için çok gerekli bir kurumdur. Ancak 1996 yılından bu tarafa yanlış temeller üzerine kurulmuştur. Bugün karşı karşıya geldiğimiz sorunların temelinde müslümanların geleneklerine uygun olmayan bir yapının zorla kabul ettirilmeye çalışılması yatmaktadır. Herkes hatırlıyacaktır ki 1996 yılında geçici Executif'in görevi müslümanların katılımını sağlayacak bir seçim organize etmekti. Bu karara varılırken izlenilen metod son derce yanlış olmuştur. Müslümanların hiyerarşik bir ruhban sınıfı olmadığı gerekçesi ile başka hiç bir din temsil kurumu için geçerli olmayan ve bizim de din hizmeti geleneğimizde yer almayan bir yol gösterilmişti. Bu uygulama da müslümanların bir çoğunun kabul etmediği bir anlaşmaya dayandırılarak gerçekleştirilmiş ve bir anlamda müslümanlara empoze edilmişti.
Önemli bir kesimin uyarılarına rağmen bu uygulamada ısrar edildi ve sonucunda sistemin zaafiyetleri ve kurumun meşruiyetinin pamuk ipliğine bağlı kalması gibi sürekli sorunlarla dolu bir süreç yaşadık. Bugün gerçek anlamda bunları konuşmak ve kendi temsil metodumuzu yeniden kendi ihtiyaçlarımıza uygun olarak şekillendirebilmek için önemli bir fırsatı yakalamış durumdayız.
Belçika'nın da bu tecrübeden hareketle kurumun yapısından rahatsız olduğu çok açıktır. Nitekim Adalet Bakanı da şu an ki yönetimi 31 Aralık 2009 tarihine kadar tanıyan kararnamesinde müslümanlarla yeni bir temsil şekli üzerinde görüşmeler yapmasını ve bu doğrultuda bir yol haritası çizilmesini istemiştir.
Son olarak geldiğimiz nokta şunu göstermektedir ki bugün mahkeme korktuğumuz bir karar vermese bile bu yapıda devam eden bir kurum başka büyük skıntılara gebe olmaktan kurtulamayacaktır.
Bize düşen tarihten ders çıkartıp geleceğimizi bu doğrultuda şekillendirmektir. Bunu yaparken geçmişte yaşanılan ayrıştırıcı söylemler yerine birleştirici unsurları öne çıkartıp azami müştereklerde birleşmek ve bu konuda yeni bir sayfa açmaktır. Aksi takdirde bu tatsız olayları ve acı tecrübeleri tekrar yaşarız.