Haberin yayım tarihi
2007-12-03
Haberin bulunduğu kategoriler

Dr.Muzaffer Arslan:Biz bu davayı kime, kimlere emanet ettik?

IRAK TURKMEN MESELESININ ANATOMISI 
Yıllardır Türkmen meselesinin bir çıkmaz içinde olduğu dikkatlerden kaçmamaktadır. Can çekişir durumdan kurtulması, tekrar ayakta durabilmesi için çok çaba harcanmasına rağmen, yapılan bütün yeniden canlandırma ve rehabilitasyon girişmelerinin bugüne kadar sonuç vermediği de görülmektedir. Sebep on seneden beri yapılan yanlış teşhis nedeniyle, yanlış tedavi yöntemlerinin uygulanmasıdır. Saddam yönetimini devirmek amacıyla kurulan, muhalefet guruplarının büyük çoğunluğunu çatısı altında toplayan, Irak Ulusal Kongresi'nin kurulma aşamasında aktif rol alan Türkmenler, muhalefet gurupları arasında saygın yerlerini almışlardır. Zamanın Irak Milli Türkmen Partisi çatısı altında, toplanan Türkmenler en kritik dönemlerde Türkmen davasını uluslararası platforma taşımış; Birleşmiş Milletler, Avrupa Parlamentosu ve Beyaz Saray dahil olmak üzere bir çok mahfilde Türkmen davasının bayraktarlığını gururla yapmıştır. Muhalefet guruplarının vazgeçilmez hatırı sayılır bir üyesi olarak Türkmenlere; danışılmadan ne bir toplantı yapılır ne de bir karar alınabilirdi. Irak konusunda düzenlenen uluslararası toplantıların ve heyetlerin vazgeçilmez katılımcısı olduğu, söz konusu toplantıların tutanak ve belgelerinden de tespit etmek mümkündür. Ne yazık ki o tarihlerde Türkmenler adına elde edilen kazanımlara dahi sahip çıkılmamıştır. 
  
Türkmen meselesi her gün biraz daha kan kaybetmektedir. Türkmen davası ve meseleleri bazı ellerde yaz boz tahtasına çevrilmiştir. Irak siyasi sahası içinde pek ciddiye alınmayan günümüzün Türkmen Siyasi kuruluş ve Temsilcileri, ne ülke içinde ne de uluslararası platformda sesini duyurabilmekte, veya varlığını hisettirebilecek konumdadır. Ayrıca; Türkmenlerin ne Irak siyaset arenasında güvenilir müttefiki, ne de uluslararası arenada tanınan ve kabul gören bir örgütü var ortada. Kimileri ismen Türkmen, ama hal ve tavırlarıyla mensubu oldukları partilerin ve hareketlerin inancı doğrultusunda canhıraş bir şekilde çalışarak, milli olmaktan daha çok, dini ve mezhebi kimliklerinin icaplarını yerine getirmekle meşgul, diğer bir kesimde meselenin şov tarafıyla vakit harcamaktadır. Haliyle hiçbir grubun, ne halk içinde itibarı kalmıştır, nede meclis dinamikleri içinde ağırlığı ve rolü vardır. Dolayısıyla hiç bir çözüm denkleminde hesaba katılmamaktadırlar.  
  
Türkmen meselesi Irak'ın içinde ve dışında sahipsiz, savunmasız ve tali bir mesele haline gelmiştir. Bir yandan kendi içinde ittifakı sağlayamayan, birlik ve beraberlikten uzak, dağınık bir görünüm arz eden, siyasi teşekkülden daha çok şirket görünümünde, maaşa bağlı bazı çalışanların bulunduğu içi boş, parti ve benzeri adlarla tabelası bulunan binalar, öte yandan kapalı kapılar ardında siyaset yapmayı marifet sayan ve Türkmen siyasetinin sadece kendi tekellerinde olduğunu vehm eden çeşitli adlar altında, adı büyük kendi küçük bir sürü kuruluş. Çoğu kendi içinde dahi barışı sağlamaktan uzak ve aciz içinde. Kavgalı ve dövüşlü toplantıların tartışma ve olayları, çayhanelerin ve aile meclislerinin trajikomik konuları halini almıştır. Bu dramatik manzara ve kaos içinde bir yere varılamayacağı gayet açıktır.       

Irakın yeniden yapılanmasında ve yeni anayasasında her etnik ve mezhebi gurup kendi payına düşeni kapışmakla meşgulken, hala hedef olarak Türkmenlere Federasyon'dan bahsetmekten ürken, inisiyatif sahibi olmayan, tutarsız ve kararsız bir siyaset düşünülebilirmi? Peki,bugüne kadar Türkmenlere, kendilerini adayabilecekleri,doyurucu başka bir hedef gösterildimi? 
  
Türkmen meselesinin tartışıldığı komisyonlarda aktif katılımcı değilseniz, Türkmen varlığı için hayati önem arz eden KERKÜK ile ilgili 140.maddenin tartışıldığı meclisteki oturuma katılma zahmetinde ve lütfünde bulunmazsanız, tabii ki büyük vebal altında kalırsınız. Bu günler, Türkmenlerin ve KERKÜK'ün geleceği için hayati önem arz eden zaman dilimleridir. Bir an önce Türkmenler için önem arz eden meselelerde seferberlik ilan etmemiz gerekmektedir. Bu ve benzeri gündemlerden önce, Irak'ın siyasi yelpazesini oluşturan guruplarla inandırıcı ve ikna edici görüşmeler yapılması gerekir. Artık siyasetin olmazsa olmazlarından biri hiç şüphesiz, yoğun lobicilik ve kulis faaliyetleridir. Doğal olarak, yukarıda yazılan faaliyetlerin yanı sıra fırsatlar yaratılarak konuşmalar, konferanslar ve basın toplantıları ile dünya kamuoyuna ve Irak halkına haklılığımızın anlatılması gerekmektedir. Burada çok önemli bir meselede Irak parlamentosunda, Türkmen milletvekillerinin bugüne kadar neden hala grup oluşturamadığıdır. Kimlerin hangi amaçla engellediğini ve uzlaşmadığını deşifre etmekte yarar vardır.          .                   
 
Etkin siyaset ve politika vatan toprağında yapılır. Konferanslar, toplantılar, mitingler, gövde gösterisi ve mangalda kül bırakmayan konuşmalar Türkmen şehirlerinde yapılırsa bir mana ifade eder. Milli mücadele savaş sahasında kendi toprağında verilir. Ankara - Tandoğan'da harcanan ve savrulan paralarla, sağlanan imkânlarla, Musul'da, Kerkük'te, Telafer'de, Tuzhurmatu'da ve hatta Erbil'de bile mitingler düzenlenebilirdi. Türkmen halkı kendi vatanında yüreklendirilebilir ve cesaretlendirilebilirdi. Başka türlü, bu şehirlerin Türkmen olduğunu nasıl ispatlayabiliriz. Ancak bu şehirlerde filizlenen mücadele ruhu ile Türkmenlerin sesini ve davasını duyurmak ve yaşatmak mümkün olacaktır.

SİYASET; İNSANLARDAN OLUŞAN TOPLUM VE KİTLELERİ BİR ÜLKÜ ETRAFINDA TOPLAYARAK VE İNANDIRARAK ASGARİ ZARAR VE ZAYİATLA BELİRLENEN BİR HEDEFE DOĞRU SEVK VE İDARE ETME SANATI OLSA GEREK. SİYASETÇİ DAVA ADAMI OLMALIDIR, BU İŞE TALİP OLANLARIN DERİN BİLGİ VE KÜLTÜR BİRİKİMİNE SAHİP, AKILLI VE SABIRLI OLMALARININ YANI SIRA, DENEYİMLE DONANMIŞ OLMALARI GEREKİR. SİYASETÇİ MİLLİ MENFAAT UĞRUNA BAZI RİSKLERİ GÖZE ALABİLECEK KADAR DA CESUR VE İNSİYATİF SAHİBİ OLMALIDIR. İYİ BİR SİYASET ADAMI; İMKANLARI YARATMA VE FIRSATLARI DOĞRU BİR ŞEKİLDE DEĞERLENDİRME USTALIĞINA SAHİP OLANDIR. 
  
Modern siyasette Tek ADAM olgusu tarihe karışmıştır. Eski Sovyet yönetiminin çökmesiyle yönetimden alaşağı edilen bazı totaliter rejimlerin başında olanlar ve Diktatör Saddam belki son örneklerdi. Artık onlara özenerek siyaset yapmak mümkün değildir. Siyaset yapmak bir ekip işidir, ancak kendi alanında iyi yetişen bilgi ve deneyimle donanmış kadroların başarı gösterebileceği bir iştir. 
    
Türkmen siyasetinin iyi işlemediği, yerinde saydığı ortadadır. Türkmen siyaseti ile ilgili olanların, çağrımıza cevap verip acilen tedbir almak durumunda olduklarını bildirmekte yarar görüyorum. Türkmen halkı galeyan halinde, çözüm arayışı ve bir beklenti içindedir. Türkmenlerin geçirmekte olduğu, bu tarihi ve kritik dönemeçte, Türkmen siyasetinde yol haritası belirlemek ve sorumlulukları paylaşmak amacı ile; çok katılımlı bir kriz ekibi oluşturulmalıdır. Türkmen meseleleri bu platformda tartışılmalı çözüm ve çıkış yolları aranmalıdır. 

Günümüzün Türkmen siyasetçilerine, tanınan maddi ve manevi destek, Türkmen mücadele tarihinin hiç bir döneminde, hiç bir Türkmen kuruluşuna ve partisine tanınmadı ve nasip olmadı. Burada parasal imkanların; nereye, nasıl ve ne kadar, kime kimin emriyle ne verildiği daha çok vicdani terazide hesabı görüldüğü ve hükmünün Allah katında verildiği inancında olduğumuz için, harcama hususlarına fazla müdahale etme taraftarı değilim. Bu konuların böyle uluorta konuşulmasının faydadan çok zarar getireceği kanaatindeyim. 

Yeri gelmişken, biz paradan daha önemli hususlara değinelim. 
  
Bakın mesela; 17-11 2007 tarihinde Irak Millet Meclisinde hummalı bir tartışma oluyor, Arap, Kürt milletvekilleri birbirine girmiş durumda, adeta bir meydan savaşı veriliyor. Konu 140. madde ve KERKÜK'ün geleceği konusu tartışılıyor. KÜRT milletvekilleri KERKÜK'ün geleceği için haklılığı şüpheli, tartışmalı ve kabul görmeyen bazı anayasa maddelerine dayandırılarak, çelişkili bir tezle bizim olan Kerkük'ün aidiyeti hakkında ahkam keserken; Kerkük'ün savunması bazı Arap milletvekilleri ile ABBAS EL-BEYATİ'YE düştü. Türkmenler için Kerkük'ten başka hangi konu daha önemli olabilir ki ? düşünemiyorum! Ayni saatlerde bizim temsilcimiz heyeti ile birlikte, bir başka seyahat programı için, İstanbul Havaalanında Azerbaycan –Bakü'daki Türk Kurultayına katılmak üzere geçiş için Türk makamlarından izin bekliyordu. 
  
Çok sayıda Türkmen'inde katıldığı Azerbaycan'daki Türk Kurultayına katılan Türkmenler'den biri görevlendirilebilir, veya bir temsilci gönderilerek katılım sağlanabilirdi. Kaldı ki bu toplantılar Türkmenlerin kaderini değiştirecek ölçüde önemli toplantılar olmadığı herkes tarafından bilinmektedir. Neyse!. 
  
Türkmen siyasetçilerimiz, zamanlarının büyük bir kısmını nedense yurt dışı seyahatlerinde harcamaktadırlar. Siyaset mutfağı olan Bağdat'tan daha çok Ankara ve İstanbul'da vakit geçirmek, Türkmenlere bugüne kadar ne kazandırdı. Bağdat'ta bulunmak veya gelip gitmek tehlikeli olabilir, siyasetçi o kadar riski göze alabilmelidir. Nimetin yanında biraz külfette olacaktır elbette. Arkadaşların, yurt dışında misafirhaneler dururken, Hilton, Sheraton ve Swiss Hotel gibi yerlerde barınmaları ve lüks araba kiralama tutkuları sadece Türkmenlerin değil konu ile ilgili bazı yerlerin ve şahıslarında dikkatinden kaçmamaktadır. Ayrıca; yılda bir kaç defa Ankara ve İstanbul gibi bazı merkezlerin lüks otellerinde ve restoranlarında ziyafet ve kokteyller verilerek, millete sağlanan imkanların savurganlıkla harcanması, hiçte hoş karşılanacak bir intiba vermemektedir. Ölüm kalım savaşı vermekte olan Türkmen toplumunun büyük çoğunluğu, ekonomik sıkıntı çekmektedir. Bu soydaşlarımız; evinin ve çocuklarının günlük ihtiyaçlarını ve nafakasını karşılamayacak, aç muhtaç ve işsiz durumdadırlar.
 
Binbir sıkıntı ve fedakarlıkla kurulan Türkmeneli Televizyonu; Yüce Türk Milleti'nin Türkmenlere armağanıdır.Televizyonumuzu iyi bir şekilde kullanarak; henüz bizi yeterince tanımayan Irak halklarına, hakkımızda aydınlatıcı bilgilerle bir propaganda hamlesi başlatılmış olsaydı daha verimli olmazmıydı?. Modern ve son teknik imkanlarla donatılmış olan Türkmeneli Televizyonu, sahip olduğu imkanlara rağmen hala amatörce ve yerel yayıncılık zihniyetiyle yayınlarına devam etmektedir. Bu büyük tanıtım ve propaganda aracını, daha verimli hale getirmek için, bilinçli ve teknik olarak iyi yetişmiş, eğitimli personel tarafından, çağdaş yayıncılık düzeyine kavuşturulması gerekir. Ayrıca yayın politikası da baştan aşağı gözden geçirilerek, yeniden belirlenmesinde yarar vardır. Uydularla yapılan yayıncılıkla artık her kıtada, her millete sesimizi duyurma, tarihimizi, kültürümüzü, ve haklı davamızı tanıtma imkanlarına sahibiz. 
 
Bu araç, dış dünyaya açılan penceremiz haline getirilebilir. Ancak bu işler modern yayıncılık anlayışı ve üslubu ile olabilmektedir. Yayıncılık politikamızın önemli bir kısmı halka yönelik olmalıdır. Tarihimizi, kültürümüzü ve davamızı halka anlatacak, ve milli meselelerimizi kitleleri aydınlatacak şekilde düzenlemek gerekir. Görsel ve yazılı basın imkanlarını şahsi propaganda araçları halinden kurtarmak gerekir.Tanıtım, propaganda ve enformasyon araçlarımız, Milli kurum haline getirilip tarafsız bir heyetçe denetlenmelidir. Çağdaş yayıncılık ve özgür habercilik prensibine aykırı olarak, Cephe tarafından, Türkmen politikacılara ve bazı şahsiyetlere uygulanan televizyon yasağı kaldırılmalıdır. 
  
Biz burada Türkmen davasının bir kaç yıl içinde nereden nereye geldiğini ve sebeplerini dile getirmeye gayret ediyoruz. Amacımız; varsa yanlışları düzeltmek, doğruysa ayni şekilde yola devam etmektir. Tabi ki, bu tespitlerimizi yaparken biraz da zülfü yare dokunmuş olduk. Burada belirtmem gereken çok önemli bir husus hiç bir kimseyle şahsi bir garezimizin olmadığıdır. Ancak; ömrünü bu davaya adamış bir kişi olarak bu kadar eleştiri hakkını kendimizde görmemiz doğal karşılanmalıdır. Burada hiç bir şekilde polemiğe girme niyetinde değilim. Bu yazıya yazılan lehte ve aleyhte hiç bir yazı ve müdahaleye cevap vermeyeceğimi şimdiden açıklamayı uygun görüyorum. Ama yeri geldikçe, doğruları yazmakta ısrarlı olacağımı ve eleştirilere devam edeceğimide yazmakta yarar görüyorum.
 
  Yukarıda sırası geldikçe irdelenen konular, sağduyulu her Türkmen'in üzerinde hassasiyetle durması gereken önemli konulardır. Yapılan eleştiriler Millet namına yapılmıştır. Umarım eskiden olduğu gibi nemalandırılmış ve ödüllendirilmiş bihaber bazı amatör köşe yazarlarını üzerimize saldırtma gafletinde kimse bulunmaz. Uyarılarımızda göz ardı edilmez ve yerini bulur. Vesselam.
 
Dr.Muzaffer Arslan
Kasım-2007
Bağdat
 
Muzafferarslan2002@yahoo.com 
muzafferarslan3@gmail.com 
 

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.