Haberin yayım tarihi
2010-06-25
Haberin bulunduğu kategoriler

Ergün:Türkiye'nin Yönü Bellidir.

Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Hollandalı Türk İşadamları Derneği (HOTİAD) tarafından düzenlenen 4. Maastricht Ekonomi Zirvesi'ne katıldı.Bakan Ergün, Maastricht Ekonomi zirvesinde yaptığı konuşmada, bu organizasyonun bile, Türklerin Avrupa'ya ne kadar iyi entegre olduklarını, Avrupa'ya derinlik ve genişlik kazandırdıklarını gösterdiğini kaydetti. 
 
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ergün:
" Türkiye'nin yönü adalet, demokrasi ve kalkınmadır"
"Türkiye, Hollanda ile çok daha fazla ticaret yapmayı istemektedir. Dış ticaret hacmimizi, bir kaç yıl içinde 10 milyar doların üzerine çıkarabileceğimize inanıyorum"
"Ticaretimizin yanı sıra iki ülke arasındaki karşılıklı yatırımları ve üçüncü ülkelerde yapılacak ortak yatırımları da artırmamız gerekiyor"
"BM Konseyinde Türkiye'nin tutumu İran meselesinde diplomatik kanalların açık kalmasını sağlamak içindir"
"Milletimizi bazı güçlerin terörle terbiye etmek istediklerini biliyoruz. Ama bizim milletimiz terörle terbiye edilecek bir millet değildir"
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, "Milletimizi bazı güçlerin terörle terbiye etmek istediklerini biliyoruz. Ama bizim milletimiz terörle terbiye edilecek bir millet değildir" dedi.
Hollandalı Türk İşadamları Derneği'nin (HOTİAD) düzenlediği 4. Maastricht Ekonomi zirvesinde yaptığı konuşmasında Ergün, Türkiye'nin terörle mücadele eden bir ülke olduğunu ve bu sabah 10 askerin şehit verildiğini hatırlattı.

TERÖR SALDIRISINI KINADI…
Ergün, şehit askerlere Allah'tan rahmet, yakınlarına baş sağlığı dilediğini belirterek, şöyle konuştu:
"Milletimizi bazı güçlerin terörle terbiye etmek istediklerini de biliyoruz. Ama bizim milletimiz terörle terbiye edilecek bir millet değildir. Milletimizi terörle terbiye edeceklerini, siyasi ve ekonomik hedeflerinden terörle saptıracaklarına inanıyorlarsa, bunu başaramayacakları söylüyorum. Avrupa Birliği ülkelerinden bu konuda da yakın destek bekliyoruz. Terörün kaynaklarının kurutulmasında lojistik, finansal desteklerinin kesilmesinde ve propaganda gücünün kırılmasında, Avrupa Birliği ülkelerinin Türkiye ile daha yakın bir iş birliği yapmasının zaruri olduğunu belirtmek istiyorum."
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Türkiye'nin Hollanda ile daha fazla ticaret yapmayı istediğini belirterek, "Dış ticaret hacmimizi bir kaç yıl içinde 10 milyar doların üzerine çıkarabileceğimize inanıyorum" dedi.

HOLLANDA'DA 6 MİLYAR DOLARI BULAN TÜRK YATIRIMLARI…
Hollandalı Türk İşadamları Derneği'nin (HOTİAD) düzenlediği 4. Maastricht Ekonomi zirvesinde yaptığı konuşmada Ergün, bu organizasyonun bile, Türklerin Avrupa'ya ne kadar iyi entegre olduklarını, Avrupa'ya derinlik ve genişlik kazandırdıklarını gösterdiğini kaydetti.
Ergün, Hollanda'da yaşayan Türklerin 6 milyar doları bulan yatırımları ile 60 binden fazla istihdam sağladığını ifade ederek, bugüne kadar kendi işlerini geliştiren Türk iş adamlarının, artık iki ülkenin ilişkilerinin gelişmesinde de inisiyatif kullandığını dile getirdi.
Küreselleşmenin, bölgesel entegrasyonlar ve teknolojideki muazzam ilerleme neticesinde, siyasi sınırların anlamının değiştiği bir dönemden geçtiğini vurgulayan Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu süreçte, ülkeler arasındaki ikili ve çok taraflı ilişkiler, geçmişte olduğundan daha girift bir yapı arz ediyor. Bu girift yapı içinde, sivil unsurların ve özellikle iş dünyasının daha çok ön plana çıktıklarını görüyoruz. Bu toplantının bu sivil boyutunu da çok önemli ve değerli bulduğumu ifade etmek isterim.
2008 yılında 1 trilyon doları aşan dış ticaret hacmi ve 40 bin dolarlık kişi başına milli geliri ile Hollanda, dünyanın en başarılı ekonomilerinden birisidir. Bu noktada, Türkiye'nin de bulunduğu coğrafya, tevarüs ettiği tarihi birikim ve sahip olduğu nüfus itibariyle, büyük bir potansiyele sahip olduğunu ifade etmeliyim."
Bu toplantının, dünyanın en büyük 17. ve 16. ekonomisine sahip iki ülkesini bir araya getirdiğine işarete eden Ergün, böyle büyük iki ekonomi arasındaki ekonomik ilişkilerin de büyük olması gerektiğini, ancak iki ülke arasındaki dış ticaret hacminin son yıllarda gösterdiği önemli artışa rağmen, iki ülkenin potansiyelinin çok daha büyük olduğunu kaydetti.

HEDEF 10 MİLYAR DOLAR DIŞ TİCARET HACMİ…
Ergün, 2002 yılında 2,3 milyar dolar olan iki ülke arasındaki dış ticaret hacminin, 2008 yılında 6,2 milyar dolara ulaştığını, 2009 yılında ise küresel kriz nedeniyle 4,6 milyar dolara indiğini anlatarak, şunları kaydetti: "Türkiye, dünyanın en büyük 6. ihracatçısı ve en büyük 7. ithalatçısı olan Hollanda ile çok daha fazla ticaret yapmayı istemektedir. Ben, dış ticaret hacmimizi, birkaç yıl içinde 10 milyar doların üzerine çıkarabileceğimize inanıyorum. Zira bu iki ülkenin ağırlıklı olarak ticaretini yaptığı ürünlerin birbirleriyle eşleştiğini de görüyoruz. Mesela Hollanda'nın ithalatının neredeyse yarısını oluşturan makineler ve ulaşım araçları ile kimyasal ürünler grubunda, Türk özel sektörünün çok başarılı olduğunu hatırlatmak isterim. Ticaretimizin yanı sıra iki ülke arasındaki karşılıklı yatırımları ve üçüncü ülkelerde yapılacak ortak yatırımları da artırmamız gerekiyor. 2003 yılında Doğrudan Yabancı Yatırımlar Yasası'nı çıkartarak, yerli ve yabancı yatırımcı ayrımına son verdik, yerli yatırımcılara sağladığımız her türlü teşvik ve kolaylıkları yabancı yatırımcılara da sağladık. Bu yasanın ardından, Türkiye uluslararası yatırımlar için önemli bir cazibe merkezi haline gelmiştir."
Son yıllarda bir çok Hollanda firmasının da Türkiye'de yatırım yaptıklarını ve bu yatırımlardan son derece memnun kaldıklarını dile getiren Ergün, Hollanda asıllı firmaların Türkiye'deki toplam sermayesinin, 32 milyar dolar olup, Avrupa ülkeleri içinde 1. sırada yer aldığını söyledi.
Ergün, Türk iş adamlarının da Hollanda'da 4,2 milyar doları bulan yatırımlarını artırmaları gerektiğini belirtti. Türkiye ekonomisinin, 2002 yılından itibaren birçok yapısal sorununu geride bıraktığını ve çok başarılı bir performans gösterdiğini anlatan Ergün, 2009 yılında, küresel kriz nedeniyle yaşanan daralmaya rağmen, Türkiye ekonomisinin, son 7 yılda, yıllık ortalama yüzde 4,3 oranında büyüdüğünü anımsattı. Ergün, Türkiye'nin, bütçe performanslarına bakıldığında, Avrupa'nın en başarılı ülkelerinden birisi olduğunu belirterek, Türkiye'nin 2006, 2007 ve 2008 yıllarında bütçe açığı bakımından Maastricht Kriterini karşıladığını söyledi.

"TÜRKİYE, KRİZ DÖNEMİNDE KAYBETTİKLERİNİ EN ERKEN TELAFİ EDEN ÜLKE...'
Türkiye'nin, geçen yıl, küresel kriz nedeniyle bilinçli bir şekilde bütçe açığı verdiğini, buna rağmen, 2009 yılında bütçe açığının milli gelire oranının yüzde 5,5 düzeyinde gerçekleştiğini anlatan Ergün, aynı dönemde, Türkiye'nin bütçe açığının milli gelire oranının, İngiltere'de yüzde 13,5, İspanya'da yüzde 11,2, Portekiz'de yüzde 9,4 ve Fransa'da ise yüzde 7,5 olduğunu ifade etti.
Avrupa Birliği ülkelerinde şu anda Maastricht kriterleri diye bir kriter kalmadığını savunan Ergün, Maastricht kriterlerinde bu oranın yüzde 3'ün altında olması gerektiğini bildirdi.
Bakan Ergün, bu yılın ilk beş aylık performansına bakıldığında, geçen yılın aynı dönemine göre bütçe açığının yüzde 51,7 oranında azaldığını vurgulayarak, bu rakamların Türkiye'de ekonomi yönetiminin istikrarlı ve başarılı performansının açık bir göstergesi olduğuna işaret etti.
"Türkiye, kriz döneminde kaybettiklerini telafi etmeye en erken ve en hızlı bir şekilde başlayan ülkelerden birisidir" diyen Ergün, Türkiye ekonomisinin, 2009 yılının son çeyreğinde yüzde 6 oranında büyüdüğünü, bu yılın ilk çeyreğinde de çift haneli bir büyüme beklediklerini belirtti.
Bakan Ergün, OECD ve IMF'nin son yayınladıkları raporlarda, Türkiye'nin bu yıl yüzde 6,2 ve 6,8 gibi yüksek oranlarda büyüyeceğini açıkladığını anımsatarak, Türkiye'nin ihracatında gözle görülür bir toparlanma yaşadığını ve yılın ilk beş ayında ihracatın yüzde 23 oranında arttığını söyledi.

"TÜRKİYE ZATEN AVRUPALI BİR ÜLKE..."
Türkiye'nin, 2009 yılının Mart ayından bu yılın Mart ayına kadar, 1 milyon 593 bin kişilik istihdam oluşturmayı başardığını dile getirerek, "Bu dönemde, bir çok ülkede işsizliğin artmaya devam ettiğini de hatırlatmak isterim. Türkiye'de yüzde 16'lara kadar yükselen işsizlik yüzde 13,5'lere gerilemiş. Yıl sonunda bu oranı yüzde 10'lara çekmek istiyoruz" diye konuştu.
Nihat Ergün, Türkiye'nin, insanlığın evrensel değerlerini tüm samimiyetiyle benimsediğini, bu değerlerin korunması ve gelişmesi için çaba gösterdiğini vurgulayarak, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üye olmasının, sadece Avrupa ve Türkiye için değil, dünya için de önem taşıdığını belirtti.
Ergün, "Tarihi biraz olsun okuyan herkes, Türkiye'nin zaten Avrupalı bir ülke olduğunu bilecektir. Burada özellikle Hollandalı dostlarımızdan, Türkiye'nin Avrupa Birliği sürecine destek olmalarını beklediğimizi ifade etmek istiyorum. Avrupa Birliği'ne üye olsun veya olmasın, Türkiye'nin yönü bellidir. Türkiye'nin yönü adalet, demokrasi ve kalkınmadır" dedi.

BM GÜVENLİK KONSEYİ'NDE İRAN'A YAPTIRIM UYGULANMASI
BM Güvenlik Konseyi'nde, İran'a yaptırım uygulanması kararına ilişkin Türkiye'nin tutumunun bazı ülkeler tarafından eleştirildiğini dile getiren Ergün, şunları kaydetti:
"Türkiye'nin bu kararı dünya barışına katkı sağlamak açısından önemli. Diplomatik temaslarınızı geliştirmediğiniz yerde ekonomik temaslarınız da zorlaşmaktadır. Türkiye'nin dış politikası ile ekonomisi arasında yakın bir ilişki vardır. Bu ilişki nedeniyle ihracatımız artmıştır. Dolayısıyla dış politikanın eleştirilmesinin anlamı yoktur. Dış politika ekonomik politika ile entegredir.
BM konseyinde Türkiye'nin tutumu İran meselesinde diplomatik kanalların açık kalmasını sağlamak içindir. Türkiye'nin bu tutumu diplomatik başarısının BM'de başka mecralara çekilmesini önlemek içindir. BM kararının bazı ülkelerden ne kadar adil olduğunun da sorgulanması gerekmektedir. Rusya, Fransa ve Çin gibi ülkeler kendi çıkarlarını korumayı garanti altına aldıktan sonra bu kararın alınmasını sağlamıştır. Bu da bu kararın ne kadar adil olduğunun göstergesidir.

BAKAN ERGÜN SORULARI YANITLADI
Ergün, Hollandalı Türk İşadamları Derneğinin (HOTİAD) düzenlediği 4. Maastricht Ekonomi Zirvesi'nde yaptığı konuşmanın ardından gazetecilerin sorularını cevapladı.
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Türkiye'nin ilerlemesinden rahatsız olan çevrelerin terör örgütü vasıtasıyla "milletin moralini bozmak, birlik ve beraberliği tahrif etmek ve hükümetin yanlış politikalar izleyebilecek bir sarsıntı geçirmesini sağlama" gibi amaçları olduğunu gördüklerini bildirdi.
"Avrupa Birliği (AB), siyasi kararını Türkiye'nin AB'ye üye olmaması istikametinde verirse bu, AB'nin büyük kaybı olur" dedi.
Türkiye'de terörün lokal bir eylem olma özelliğini çoktan kaybettiğini dile getiren Ergün, Türkiye'deki terör örgütleri ile terörden yararlanmak isteyen unsurların işbirliğine girdiğini kaydetti.
Nihat Ergün, şunları söyledi:
"Terörün, bir ülkenin içindeki sosyal ve ekonomik gelişmelerle ilgisi olmayan, uluslararası siyasi gelişmelerle ilgisi olan veya o siyasi amaçlara taşeronluk yapan bir hale dönüştüğünü uzun zamandır biliyoruz ve konuşuyoruz. Türkiye'deki terör örgütünün de uluslararası boyutu olduğunu zaman zaman Avrupa ülkelerinde zemin ve destek bulabildiğini ve AB ülkelerindeki zeminin ve desteğin zayıflatılması ve ortadan kaldırılması için çok ciddi temaslar yapıldığını hepiniz biliyorsunuz.
Ancak bu temaslar zaman zaman çok yavaş ilerlemektedir. Terör örgütlerinin eylem kabiliyetini ortadan kaldırmak için bu temaslar karşılıklı büyük bir önem kazanmaktadır. Bu işbirliğinde Avrupa Birliğinde (AB) de zaman zaman yavaşlama olduğunu görüyoruz ve eleştirilerimizi de yapıyoruz. Mesela Danimarka'da örgütün propaganda aracı haline gelen televizyon konusunda önemli bir ilerleme sağlayamadık. Belçika'da terör örgütü mensupları yakalandıkları halde hem yargılanmaları hem de Türkiye'ye iadeleri konusunda bir takım sorunlar ortaya çıktı."
Terörle mücadelenin uluslararası sıkı işbirliğini zorunlu kıldığını vurgulayan Ergün, Orta Doğu'da özellikle Irak'ın işgalinden sonra ortaya çıkan farklı tablonun terör örgütlerinin eylem kabiliyetini de artırdığını anlattı.

'TERÖRLE TERBİYE EDEMEZLER'
Bakan Ergün, Türkiye'nin ekonomik ve siyasi alanlardaki ilerlemesinden rahatsız olan bazı çevrelerin, bu terör örgütlerinin eylem kabiliyetini artıracak bir takım lojistik destekleri verebileceği ihtimaline dikkati çekerek, şunları söyledi: "Türkiye'nin ilerlemesinden rahatsız olan çevrelerin terör örgütü vasıtasıyla milletimizin moralini bozmak hem milletimizin birlik ve beraberliğini tahrip etmek hem de hükümetin yanlış politikalar izleyebilecek bir sarsıntı geçirmesini sağlama gibi amaçları olduğunu görüyoruz. Bunlar üzerinde elbette gerekli çalışmalar, değerlendirmeler yapılıyor. Eğer milletimizi terörle terbiye edebileceklerini, yanlış istikamete sokacaklarını, hedeflerinden siyasi ve ekonomik ilerleyişinden ve yükselişinden vazgeçireceklerini sanıyorlarsa bu terörle yapılacak bir mesele değildir. Terör örgütlerini bu amaçla desteklemeyi düşünenlerin, bu amaçlara ulaşılamayacağını görmeleri gerekiyor."

Türkiye'nin AB üyeliği için pozisyonunu çok açık bir şekilde ortaya koyduğunu ifade eden Ergün, Türkiye'nin AB ile tam üyelik müzakerelerini yürüttüğünü anlattı.
Bakan Ergün, Türkiye'nin demokrasi, hukuk, insan hakları ve özgürlükler konusunda Avrupa standartlarını yakaladığını belirterek, ekonomik gelişmişlik düzeyi ile de Avrupa standartlarında bir ülke olmak istediğini belirtti.
"Avrupa Birliği (AB), siyasi kararını Türkiye'nin AB'liğine üye olmaması istikametinde verirse bu AB'nin büyük kaybı olur bizim düşüncemiz budur. Pozisyonumuz da bu noktadadır" diyen Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye seçeneksiz bir ülke değildir. Ama Türkiye samimi bir ülkedir. Türkiye AB'ye girme ve AB standartlarını yakalamış bir ülke olma konusunda samimiyetini Avrupa'ya karşı ispat etmiştir. Türkiye'nin samimiyetini ispat etme meselesi yoktur.
Burada AB ülkelerinin Türkiye'ye karşı samimiyetlerini ortaya koyma sorunu vardır. Bu da AB ülkelerinin özellikle Fransa ve Almanya'nın başını çektiği bir sorundur. Onların AB'nin çıkarının nerede olduğu meselesini iyi düşünmeleri gerekmektedir."

GAZETECİLERLE SOHBET TOPLANTISI
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Türkiye'de otomotivde yeni bir vergi indirimine, yeni bir tedbire gerek olmadığını bildirdi.
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ve Hollanda Türk İşadamları Derneği'nin (HOTİAD) düzenlediği "Dünya Türk İş Konseyi Avrupa Türk Girişimciler Toplantısı"na katılmak için Hollanda'da bulunan Ergün, gazetecilerle sohbet toplantısı düzenledi.
Ergün, hükümet tedbirlerinin normal akışın olmadığı, normal akışı engelleyen sebeplerin ortaya çıktığı zaman devreye girdiğini belirterek, hükümetin ekonomik kriz zamanında aldığı tedbirlerin mali boyutundan ziyade psikolojik boyutunun önemli olduğunu anlattı.
Ekonomik konularda konuşurken herkesin, köşe yazarlarının da bu psikolojiyi dikkate alarak konuşması ve yazması gerektiğini ifade eden Ergün, karamsar yazıların ekonominin aktörlerini, tüketiciyi etkilediğini kaydetti.
Ergün, ulusal istihdam stratejisinin önemli bir bölümünün uzun vadede istihdamla ilgili sorunları ele alan ve çözüm önerilerini ortaya koyan bir çerçevesi olduğunu ifade ederek, part time (yarı zamanlı) çalışma, kıdem tazminatı gibi konuların kısa vadede çözümü olan konular olmadığını belirtti.
Türkiye'de iş verenlerin hem işsizlik sigortası fonuna para ödediklerini, hem de kıdem tazminatı için para ayırmak durumunda kaldıklarına işaret ederek, bunun iş dünyasında çok ağır bir yük olduğunun tartışıldığını kaydetti.
Nihat Ergün, şunları söyledi:
"Kıdem tazminatı çalışanın hakkını koruyayım derken çalışanın hakkını engelleyen bir unsura dönüyor. Bunun iş gücü piyasasındaki etkisinin ne olduğunun ölçülmesi lazım. Bunu ölçüp iş gücü piyasasının bütün aktörleriyle 'arkadaş kıdem tazminatı meselesini şuraya bağlamalıyız' demeliyiz. Bunu çözüme kavuşturmamız gerekiyor.
Kıdem tazminatı meselesi istihdamın önünde bir engel oluşturmaya başladı. Hele hele küçük orta boy işletmeler için bu mesele ölüm fermanı demek... İşçinin de hukukunu koruyacak bir formül oluşturup, işverenden bir konuyla ilgili bir miktar kesilebilir. Bu payın kesilip bir kenara konulması doğru olan. Şimdiki sistem öyle işlemiyor.
Mart ayı işsizlik verilerinin mart ayında yüzde 13,4'e indiğini anımsatan Ergün, temmuz ve ağustos aylarında işsizliğin yüzde 10'lara inebileceğini ve burada bunun kalıcı olabileceğini ifade etti.
Bakan Ergün, belki 11. ve 12. aylarda işsizliğin 1 puan yükseleceğini dile getirerek, işsizliğin yüzde 10'larda kalıcı olması durumunda bile bunun daha aşağılara çekilmesi gerektiğini vurguladı.
"Ekonomik büyümemizi işsizliği daha aşağılara çekebilecek seviyede gerçekleştirmemiz lazım" diyen Ergün, 2011-2017 yılları arasında Türkiye'nin ortalama yüzde 6'nın üzerinde büyüyeceğine dair tahminler olduğunu, bu çerçevede bir büyüme gerçekleştirilirse, işsizlikte makul bir seviyenin yakalanabileceğini ifade etti.

TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİ
Bir gazetecinin, "Türkiye'nin son dönemde izlediği dış siyasete ilişkin" soru üzerine de Ergün, şunları kaydetti:
"Avrupada'ki siyasetçilerin de Avrupa'daki tartışmalardan zaman zaman etkileniyor olması gayet doğal. Ama Avrupa Türkiye ilişkileri sağlıklı bir şekilde yürütüldüğünde, diyaloglar devam ettirildiğinde onlar Türkiye'nin bu konudaki niyetinin ne olduğunu yakın zamanda görmüş olacaklardır. Bunlardan birisi Türkiye İsrail konusuysa eğer, bugün Türkiye'nin tutumunun, İsrail Devleti'ne, İsrail halkına veya Musevilik inancına karşı bir tutum olmadığını zaten biliyor olmaları lazım.
Bizim tavrımız İsrail Hükümeti'nin Ortadoğu'daki yanlış politikalarına karşı tavırdır. Bu politikalar Ortadoğu'da barışı ve istikrarı tehdit eden politikalardır. İsrail hükümeti bu politikaları sürdürdüğü müddetçe ne kendi güvenliğini sağlayabiliyor, ne de Ortadoğu'da güvenliğin sağlanmasına katkı sağlayabiliyor. Bunun neresi doğru? Birisinin İsrail'e bu yaptığının yanlış olduğunu söylemesi gerekiyor. Dünyanın söylemesi gerekiyor aslında. Biz bir anlamda dünyada başkalarının da İsrail'e biri yaptığının yanlış olduğunu demesinin yolunu açıyoruz."
Nihat Ergün, İsrail'de bazı Türk ürünlerinin boykot edilmesine ilişkin de "İsrail'de bir grup fanatikler böyle bir boykota gidebilir. Ama bu İsrail fanatizminin İsrail ekonomisine yansıması olarak algılanır. Yoksa dünyadaki Yahudilerin hepsi İsrail'deki fanatikler gibi düşünmüyorlar. Bizim tutumumuz Avrupa'da ekonomik ve siyasi ilişkileri sıkıntıya sokacak bir netice vermesi düşünülemez. Mesele sadece ticaret meselesi değil, ticareti her yerle yapabilirsiniz. Mal satacağız diye her şeyi kenara koyacak bir ülke değiliz. Önemli olan bizim tutumumuzun adil doğru ve rasyonel olmasıdır" diye konuştu.
Bugün için ne ekonomik ne de siyasi açıdan panik yapmayı gerektirecek bir tablonun ortada olmadığını vurgulayan Ergün, Türkiye ekonomisinin ve uluslararası ilişkilerinin olumsuz etkileyecek bir durum olmadığını anlattı.
Bakan Ergün, "TOBB'un 4 şirketine olan incelemenin" sorulması üzerine ise, bakanlık olarak anonim şirketlerinin denetlenmesinin görevleri olduğunu, TOBB'daki denetimi de görevlerinin bir parçası olarak yaptıklarını, denetleme sürecinin hala sürdüğünü, denetleme raporlarının kendisine gelmediğini söyledi.

"TEŞVİKLER GEREKTİĞİNDE, GEREKLİ DOZLARDA VERİLMELİ"
Teşviklerin ilaç gibi olduğunu, gerektiği zamanda gerektiği dozda verilmesi gerektiğini, fazla verilmesi halinde uyuşturucu etkisi yapacağını anlatan Ergün, şunları kaydetti:
"Türkiye'de artık otomotivde yeni bir vergi indirimi yeni bir tedbire gerek yok. Çünkü finans sektörü de harekete geçti. Otomobil kredileri de artmaya başladı. Faiz oranlarını vadelerini ona göre ayarladılar. Sektör bir takım adımlar atıyor. Kampanyalar yapıyorlar. Geçen yıl 370 bin otomobil satıldı, ekonomik kriz içerisinde. Alınan tedbirlerin bunda çok büyük bir rolü oldu. Ama bu yıl ki hedefleri ne? Tedbir falan yok.
2010 yılı hedefleri en azı 500 bin, 600 bin olacak diyen var iç piyasadaki otomobil satışları. Otomobil satışlarını sıraya koyanlarda var. Geçen yıl aldığımız tedbirlerde ilginç tablolarda ortaya çıkmıştı. geçen yıl otomobil almak için kredi almadı insanlar, yastık altı parasını getirdi. Şimdi büyük çapta otomobil kredisi alınarak otomobil alımı gerçekleşiyor. Şimdi yapsak, beklenti oluşur. Alacak olan da frene basar belki bunun arkasından bir şey daha gelir."
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ve Hollanda Türk İşadamları Derneğinin (HOTİAD) düzenlediği "Dünya Türk İş Konseyi Avrupa Türk Girişimciler Toplantısı"na katılmak için Hollanda'da bulunan Ergün, gazetecilerle sohbet toplantısı düzenledi.
Ergün, AVM yasa tasarısının hazırlandığını ve sektörlerin görüşlerine açıldığını anımsatarak, Meclis'teki yoğun gündemden dolayı bu tasarının haziran ayı sonuna kadar yasalaşmasının zor olduğunu belirtti.
AVM yasa tasarısı konusunda belli bir noktaya gelindiğine işaret eden Ergün, şunları söyledi:
"Bu konuda belli bir yere geldik. Geldiğimiz yerde ana ilkeler üzerinde konuşursak, yeni kurulacak AVM'lerin bir düzeni olmalı. Bunun çevresel etki değerlendirmesi olmalı. Bunun için bir yapı olması lazım. Bunların tedarikçilerle ilişkileri sağlıklı bir zemine oturmalı, orada çok şikayet var. Tedarikçiler bazı konularda çok zor durumda kalıyorlar, aşırı yüklerin altına giriyorlar. Örneğin, raf bedelleri, açılış bedelleri gibi...
Mesela adam şu sorunla karşılaşıyor. 'Ben bardak verdim diyor, bir sözleşmeyle 50 lira bu bardak, fakat AVM bana diyor ki 'sizin bardaklarınızı 30 liradan ben sattım'. 20 lira iade faturası kesiyor bana. Benim bardağım 50 lira sen 30 liradan sen bunu sattın bana 20 lira iade parası kesiyorsun, ben buna bir şey yapamıyorum, itiraz edemiyorum. Bunlar şimdi haksız rekabet sayılabilecek uygulamalar. Burada AB raporları da önemli. Avrupa birliği raporları da bu konuyu tartıştı kendi içinde. Bir raporda çıktı, büyük AVM'lerin yüksek satın alma gücünü rekabeti bozucu bir şekilde kullandığına dair, bu gözlem burada da var."
Bakan Ergün, yüksek satın alma unsurunun bir baskı unsuru olarak kullanılmaması ve tedarikçi üzerinde bir baskı unsuru olarak ortaya çıkmaması gerektiğini vurgulayarak, hafta sonu tatille ilgili sektörde farklı taleplerin olduğunu, bir kesim sektör temsilcisinin buna sıcak bakarken bir kısımın da bunu istemediğini belirtti.

REKLAM YASAKLARI
Bakan Ergün, Türkiye'de reklam yasağı uygulamalarında bir sorun olduğunu ifade ederek şunları kaydetti:
"Geçenlerde Yılmaz Erdoğan geldi. Dedi ki; biz bir film yapacağız. Ama şöyle bir sorun var. Filmi bir sokakta çekeceğiz. O sokakta da bir sürü esnaf var. Biz film çekerken o tabelalar görünecek, kimisi 1 saniye kimisi 10 saniye, kameranın sahnenin durumuna göre. Bize diyorlar ki; bundan çok ceza yiyeceksiniz. Bunların hepsi örtülü reklama girecek. Ben şimdi filmi yaptım. Çekimlerimi bitirdim. Bu tabelaların hepsini mozaik yapsam, film, film olmaktan çıkacak. Bunu yapmazsam ben bir sürü ceza ile karşı karşıya kalacağım. Ben ne yapacağım dedi. Adam haklı yani...
Bu uygulamalar film yapmaya da engel olan uygulamalara dönüşürse işin içinden çıkamayız. Arkadaşlara dedik; bir çalışma yapın bunlara bir çözüm getirelim. Bu promosyonlarda da var. Promosyondan dolayı dergiler, gazeteler acayip cezalar yiyorlar. Kimi haklı nedenlerden, kimi de yorumlardan dolayı yiyorlar. Reklamla ilgili bu tür sorunlar var. Biraz üzerinde çalışılması gereken bir konu. Yılmaz Bey'in söylediği konuda bir çalışma başlattık. En azından sorunlu alanları ayıklayabiliriz bize da mantıklı gelen alanlar varsa örtülü reklamlarda. Bir kısmı belki uygulamada kaldırılması mümkün, mevzuata gerek kalmadan, ya da mevzuatta bir tadilat gerekiyorsa bunu yapabiliriz.

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.