Haberin yayım tarihi
2008-06-06
Haberin bulunduğu kategoriler

Bakan Emir Kır: Siyaset aslında bir uzlaşma sanatıdır..

Belçika'da siyaset yapan temsilcilerimizden Brüksel Hükümeti Devlet bakanı Emir Kır ve Federal Meclis Üyesi Milletvekili Hilal Yalçın Samanyolu televizyonunda gazeteci Selçuk Gültaşlı'nın sorularını yanıtladılar.

Bakan Emir Kır'ın görüşlerini okurlarımızın bilgisine sunuyoruz.





Bakan Emir Kır'ın görüşleri

-Belçika'da Türk Toplumu olarak başarılı olmak istiyorsak her şeyden önce çocuklarımızın daha iyi eğitim almasını sağlamalıyız. Burada iyi bir dil bilgisi en önemli temel unsurdur. Özellikle Belçika'ya yeni gelenlere en önemli tavsiyem öncelikle dil öğrenmeleridir.
 
-Belçika'da aktif olan Türk Medyasının kendi toplumunun içinden çıkmış politikacılara katkıda bulunmaları gerekiyor. Sorunları tek başına sadece siyasetçilerin çözmesi mümkün değildir.
 
-Türk Toplumunun Belçika'da izole olmuş bir şekilde yaşaması mümkün değildir. Toplumumuzun diğer gruplarla uyumlu bir şekilde birlikte yaşamayı öğrenmesi lazım. Bu konuda basına önemli görevler düşüyor. Aksi takdirde Fransız Politikacı Sarkozy gibilerine gün doğar. Bizler göçmen kökenli insanlar olarak kültür, sanat, spor, iş hayatı gibi hayatın her alanına etkin bir şekilde katılmalıyız.
 
-Belçika'da özellikle Türk basınında kötü bir haber hemen manşet yapılıyor. Bu bir hastalık haline geldi. Halbuki topluma katkı yapan olumlu, güzel örneklere daha yoğun yer vermek gerekiyor. Daha çok reyting kaygısı ile yapılan haberlerin toplumun gelişmesine bir faydası olmuyor.
 
-Türkiye'den kırsal kesimlerden yeterli bir temel eğitim almadan Belçika'ya gelerek burada bir düzen kurup bugünlere gelmeleri küçümsenmemeli. Farklı din, kültür ve yaşam biçimi olan bir yabancı ülkede yaşamak öyle görüldüğü gibi kolay bir şey değil. Ancak bugünden sonra buraya gelmek isteyenlerin mutlaka özel bir ön eğitim sürecinden geçmesi gerekiyor. Aksi takdirde bugünün şartlarında burada uyumlu bir düzen kurmaları ve yaşamaları oldukça zor. Bu durum ise ailelerde bunalımlara sebep olabiliyor. Bu yönde Türkiye'de kurs, dil, meslek eğitimi gibi bir ön çalışma yapılabilir.
 
-Türkiye ve Belçika arasında yaşanan bazı sıkıntıların temelinde 'algılama sorunu' yatıyor. Bu tartışmalarda durumu net olarak tespit etmek ve Belçika devletini suçlamak için önce olayları doğru incelemek gerekiyor. Belçika Hükümetinin Türkiye Devletine karşı aldığı menfi bir karar söz konusu değil. Özellikle THKP-C olayında yoğun eleştirileri görüyoruz. Bu terör örgütüne yönelik tüm kararlar mahkemeler tarafından alınmıştır. Benim bir bakan olarak mahkemelerin kararlarını eleştirmem söz konusu değil. Bu kararlar sizin hoşunuza gitmesede mevcut yürlükte olan yasalar çerçevesinde alınmaktadır. Terörist Fehriye Erdal'ın yargılama sürecinde ortadan kaybolması ise belki bir ihmal sonucu olabilir. Tüm bu olumsuz gelişmelere rağmen Belçika Devletinin Türkiye'ye yönelik düşmanca bir politika yürüttüğünü kimse iddia edemez.
 
-Türkiye'den gelen siyasi temsilciler terör örgütü mensuplarının varlığı dahil Belçika-Türkiye arasında söz konusu her konuda görüşlerini Belçikalı muhataplarına aktardılar. Bu mesajları Belçika almıştır.
 
-Belçika Devleti bu ülkeye gelen göçmenlere yönelik yaptığı anlaşmalarda en büyük esnekliği Türkler'e göstermiştir. Türkiye ile ilk yapılan anlaşmaların bir benzeri daha yoktur.
 
 -Belçika Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğini sürekli desteklemiştir. Belçika için Türkiye çok önemli bir ülkedir. Türkiye gittikçe büyüyen ve güçlenen bir ülkedir. Belçika Devleti bu durumun farkındadır.
 
-İslam konusunda aslında bir İmaj sorunumuz var. Bilhassa Batı ülkelerinde basın İslam konusunda sürekli olumsuz haberler yapıyor. İşte bu noktada İslam dünyasının harekete geçerek kendini doğru anlatmanın yollarını bulmalıdır.
 
-Hollanda'da meydana gelen karalama kampanyalarına karşı STÖ temsilcileri çok güzel çalışmalar yaptılar. Bir Hollandalı Parlementerin başlattığı karalama kampanlayası yapılan bilinçli karşı çalışmalarla sonuçsuz bırakıldı. Hep birlikte gördük. Çok kalitesiz bir film yapmışlar. Hollanda'da Müslüman ve Hollandalı STÖ temsilcileri ortaklaşa hem vatandaşlara yönelik ve hemde parlemento düzeyinde iyi çalışmalar yaptılar ve güzel sonuçlar aldılar. Bu iyi bir örnek olarak alınmalı ve her yerde gereğinde aynı metodlarla çalışılmalıdır.
 
-Avrupa'da yaşayan Müslümanlara yönelik karalama kampanyaları için sürekli hataları, hakaretleri, karikatürleri beklememek lazım. Müslümanlar kendilerini en iyi bir şekilde tanıtmak için tüm dinamikleri zamanında harekete geçirmeliler.
 
-Bazı Avrupa ülkelerinde siyasi partilerin göçmenler üzerinden politika yaparak oy toplamaya çalışmaları da çok çirkin bir gelişme. Fransa ve Almanya'da yapılan son seçimlerde bunun örneklerini gördük. Almanya'da bir tren istasyonunda dövülen yaşlı bir Alman günlerce ekrana getirildi. Aslında bir Yunan ve bir de Türk gencinin karıştığı olayda sadece Türk genci üzerinde duruldu. Bu maksatlı bir şekilde böyle yansıtıldı. Bu yönde Belçika'da da bazı sıkıntılarımız var. Örneğin sosyal konutların kiralanmasınsa dil bilme şartı getirildi. Bu haksız ve ayrımcı bir uyugulamadır. Dil öğrenme konusu başka teşvik edici metodlarla geliştirilebilir. Dil şartı tamamen haksız ve ırkçı bir yaklaşımdır.
 
-Bir demokrat olarak AKP'nin kapatılmasına karşıyım. Belçika'da Vlaams Blok partisi kapatıldı. Fakat bu parti Faşist bir parti idi. AKP'yi bu parti ile kıyaslamak yanlış olur. AK Partinin kapatılması Avrupa'da Türk Demokrasisini tartışılır hale getirebilir. Türkiye'de AKP iktidarı süresince gözle görülür atılımlar yapıldı. AB ile yakınlaşma dış politika, ekonomi, sağlık konusunda yapılan yoğun reformları görmemezlikten gelemeyiz.
 
-CHP Aristokratik bir sol parti görünümünde. Aslında sosyal-demokrat bir parti halka daha yakın olmak, hakla bütünleşmek zorunda. CHP uzun bir dönemdir Cumhuriyet bizim, laiklik bizim, Atatürk bizim gibi yaklaşımla siyaset yapmaya çalışıyor. Burada önemli olan halkın kendisidir. Sosyal-Demokratları aslı iktidar yapan şey ise asıl tabandır. Halktan uzaklaşarak Sosyal-Demokrat olunmaz. Sol partilerin Belediye hizmetlerinde, güncel konularda, sorunlara çözüm bulma konusunda en önde olmaları gerekiyor. Fakat maalesef CHP'de bunları göremiyoruz. AKP'nin ise CHP'nin politika yanlışlığı içinde yarattığı bu boşluğu iyi doldurduğu bir gerçek.
 
-Türkiye'deki en büyük sorun, siyasi partilerin ve kurumların uzlaşmadan uzak olmasıdır. Bu durum Türkiye'nin AB'ye tam üye olma sürecini de etkiliyor. Örneğin AB üyeliğine karşı olan gruplar Türkiye'deki bölünmüşlük ve kutuplaşmaya seviniyorlar. Başörtüsü meselesi, iktidar partisi hakkında açılan kapatma davası Türkiye için oldukça kötü bir imaj yarattı. Türkiye'de her şeyin tartışılabildiği "Tabusuz" bir siyaset yapma doğrultusunda gelişirken ortaya çıkan bu olumsuz tablo her şeyi negatif yönde etkiledi. Siyaset aslında bir uzlaşma sanatıdır. Bunu herkesin öğrenmesi gerekiyor.

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.