Haberin yayım tarihi
2006-04-15
Haberin bulunduğu kategoriler

O bir siyasetçi ve bir avukat olarak Belçika Türkler'inin sesi oldu...

HÜSEYİN DÖNMEZ SORDU, AV. ERGUN TOP CEVAPLADI

H.Dönmez: Sayın Ergun Top.
Bizlere öncelikle kendinizi anlatırmısınız? Aileniz, eğitiminiz, işiniz hakkında bilgi sahibi olabilirmiyiz.?

Av. Ergun Top: Ailemizin Belçika'ya geliş hikayesi hemen hemen diğer ailelerinki gibi. Babam 60'lı yılların sonlarına doğru bir fabrika işçisi olarak önce Hollanda'ya geldi. Diğer aile bireylerimiz Belçika'da olduğu için Hollanda'dan Belçika'ya geldi. Kendisi her nedense maden işçiliği yapmak istemedi. Fabrikada çalışmayı tercih etti. Bu şekilde Lier şehrine yerleştik.
Ben Türkiye'de doğdum. Ardahan'lıyız. Oldukça küçük yaşta buraya geldim. Altı kardeşiz. Ben ailenin tek erkek çocuğuyum.
Beş kız kardeşim var. Babam sağolsun eğitimimize çok önem verdi. 1997 yılında Leuven Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldum. Kız kardeşlerimden biride aynı fakülteyi bitirdi. Şimdi beraber avukatlık yapıyoruz. En büyük kız kardeşim ise dil ve tarih öğretmeni. Diğer kardeşlerimden ikisi ise ekonomist. Biri Brüksel'de, diğeri ise Anvers'de üst düzey banka yöneticiliği yapıyorlar. En küçüğümüz ise halen lisede. O da hukuk okumayı düşünüyor.
Avukatlık mesleğine önceleri Lier'de bir gurup arkadaşla başladık. Oradan aynı gurupla Anvers'e geldik. Kardeşim avukat Leyla Top Lier'de ki büromuzda çalışıyor. Ben aynı zamanda siyasi çalışmalarda bulunduğum için sürekli Anvers'de bulunmak zorundayım.

H.Dönmez: Siyasete nasıl başladınız? Geldiğiniz noktayı yeterli görüyormusunuz? Geleceğinizi nasıl görüyorsunuz? Hedefleriniz nelerdir.?

Av. Ergun Top: Bazen almış olduğunuz eğitim ve yaptığınız iş sizi ister istemez siyasetin içine sürüklüyor. Çünkü sizin işiniz bir şekilde vatandaşların hakkını savunmak oluyor.
Siyasete 1999 yılında yapılan genel seçimlere senatoya aday olarak başladım. O zamanlar siyasi partiler bir şekilde göçmen kökenli bir adayı mutlaka listelerine taşımak istiyorlardı. Çünkü artık göçmenlerin önemli bir kısmı da Belçika vatandaşı olmuştu. O zamanlar adayların kalitesine pek bakılmıyordu. Adayın ismi Ayşe, Fatma, Mehmet olsunda ne olursa olsun zhniyeti vardı.O zamanlar bu durumu pek içime sindiremedim. Çünkü siyasi partilerin yöneticileri göçmen kökenli temsilcilerin siyasi platformlarda temsil edilmelerinden ziyade, onlar, sadece göçmenlerin oyları ile ilgili idiler. Bu durumu görünce bir dönem siyasi çalışmalarıma ara verdim. Birazda şöyle düşündüm. Eğer ben sivil hayatında ve mesleğinde çok başarılı biri olamazsam, siyasi hayatımda çok kısa olabilir.
Şu anda avukatlık mesleğinde önemli bir yere geldik. Allaha şükürler olsun avukatlık şirketimiz Anvers'in en popüler şirketleri arasında bulunuyor. Toplumun her kesimine hizmet vermek gurur verici bir durum. Tabii ki mesleğimizde edindiğimiz bilgi ve birikimi siyasi yaşantımızda halka hizmet şeklinde yansıtıyoruz. Buda işin bir başka artı yönü.
Geçtiğimiz yıl başlarında Anvers Belediyesinde Meclis Üyesi olarak göreve başladım. Aldığım ilk sorumluluk ise Anvers şehri için son derece önemli olan "Emniyet ve Güvenlik Komisyonu Başkanlığı"oldu. Üstlendiğimiz görev icabı gerek yerel, gerekse ulusal ve Türk medyasından, ister yazılı, ister görsel medya olsun, oldukça ilgi gördük.
Şu anda siyasette geldiğim yeri kesinlikle yeterli görmüyorum. Hedefim 2006 yılında yapılacak yerel seçimlerde Anvers Bölgesinde partimin listesinde ilk 5'e girmeye çalışacağım. 2007'de ise genel seçimler yapılacak. Bir aksilik olmazsa o zaman parlementoya girmiş olacağım. Bu sürecin alt yapısı şu andaki Flaman Hükümeti Başkanımız Yves Leterme ve Parti Genel Başkanımız Jo Vandeurzen tarafından hazırlandı. Çalışmalarımız bu yönde olacak. Ayrıca Parti Genel Başkanı Jo Vandeurzen'ün isteği ile şu anda partinin genel merkezinde komisyon üyesi olarak sorumluluk üstlenmiş durumdayım.
CD&V'nin göçmenlere yönelik yaklaşımındaki güçlü ve samimi tavrı herkes görecek.

H.Dönmez: Irkçılığın merkezi durumundaki Anvers Bölgesinde siyaset yapmak nasıl bir şey? Bu konuda zorluklarınız nelerdir.?

Av. Ergun Top: Lier'den Anvers'e gelip büro açmasaydık, şimdi belkide Türk kökenli bir meclis üyesi olmayacaktı. Ben göçmen gençlerin siyasi, sosyal, ticari, her alanda ortak yaşamın önemli bir parçası olmaları gerektiğine inenıyorum. Keşke mecliste bana rakip durumda olan bir arkadaşım olsa. Bu katılım çoğaldıkça farklı toplumlardan oluşan insanlar birbirini daha iyi tanıyacaklar. Ön yargıları aşmanın bir yoluda bu olsa gerek. Göçmen gençler siyasette mutlaka daha aktif olmak zorundalar.


Anvers'de Vlaams Belang olgusu korkunç boyutlara ulaştı.Bu durum genelde topluma öyle yansıyor ki, durumun vahametini görünce şok oluyorsunuz. Büyük şirketlerin çoğu onları destekliyor. Aydınlar, sanatkarlar, tüccarlar, kısaca Flaman kökenli olan her şeyde, her konuda, ilk sıraları hep ırkçı düşünce yapısında olan insanlar alıyor. Bunun içinde doktoru var, avukatı var, sağlıkçısı var, yöneticisi var, hakimi var, savcısı var, kısaca her alanda etkililer.
Irkçı düşüncenin böylesine yaygın olduğu bir ortamda yanlız kalmamamız gerekiyor. Irkçılarla ve ırkçılıkla mücadelede tüm göçmen kökenli vatandaşların desteğine ihtiyacımız var. Aynı zamanda sağ duyulu Flaman'larıda bizleri desteklemeye davet ediyoruz. Irkçılık öyle bir şey ki, size her konuda, her alanda engel. Örneğin geçtiğimiz yıl kapatılmaya çalışılan Pakistan'lılara ait bir cami olayı var. Son derece estetik görünümü var. İyi bir proje ile yapılmış. Buna rağmen Vlaams Belang partisi tarafından kapatılması için çok çalışıldı. Bizler ise açılması için çalıştık. Ve başardık.
Haksızlığa teslim olmamamız gerekiyor. Yoksa Vlaams Belang denilen bu ırkçı parti insanlarımıza hayatı yaşanmaz hale getirebilir. Bu duruma karşı topyekun işbirliği yapmamız gerekiyor.

H.Dönmez: Sayın Top. Sosyal konularla son derece ilgilisiniz. Örneğin en son kadın sığınma evlerinde Müslüman kadınların yoğunluğu hakkında önemli açıklamalar yaptınız. Sizce göçmenlerin bu ülkede gerçek durumu nedir? Sorunların kaynağı olarak neleri gösteriyorsunuz? Bunlar nasıl düzeltilebilir.?

Av. Ergun Top: Babalarımız bu ülkeye geçici işçi statüsünde gelen insanlardır. O nedenle ne biz kendimizi burada kalıcı gördük, nede Belçika devleti bizi kalıcı olarak gördü. Maalesef sağlıklı , uzun vadeli uyum politikaları üretilemedi. Çok zaman kaybedildi. Ancak 90'lı yılların başında durumun farkına varıldı. Yani göçmenlerin, geçici statülerle bu ülkeye gelenlerin artık kalıcı olduğu görüldü.
Göçmenlerin ise ilk zamanlar tek hedefleri para kazanmak olduğu için çocuklarına gerekli ve yeterli yatırımı yapmadılar. Yeterli eğitim ve geçerli bir mesleği olamayan binlerce genç bir anda sokakları işgal etti. Burada doğup büyüyen gençler artık pis ve zor işlerde çalışmak istemiyor. Bugün gençlerin çoğu babalarının cebinden geçiniyor. Kayıp bir nesil var ortada. Gençlerin yaşadığı kültür ve kimlik bunalımıda önemli bir konu. Belçika'lı mıyız?, Türk'müyüz?, Fas'lı mıyız?. Bu sorunun cevabını bulamıyorlar. Türk Toplumu bu sorunlar içersinde diğer toplumlara göre daha az etkilenmiş görünüyor. Bunda da cami, kültür ve spor derneklerimizin önemli bir katkısı var. Bizler insanlarımızı diğerlerine göre daha iyi kontrol ediyoruz. Bu kadar ağır bir sosyal ortamda yaşayan gençlerimiz daha saldırgan olabilirdi. Fakat bilhassa Türk toplumundaki bu örgütlenme yapısı ile bu durum en aza indirilmiştir. O nedenle bu kurumlar Belçika Devleti tarafından daha yoğun bir şekilde desteklenmelidir.
Gençlerin kontrolü ve yönlendirilmesi hususunda toplumsal sosyal kontrolün önemini hiç kimse hafife almasın.
Belçika'da şu sıralar yaşanan sorunlar arasında en öne çıkanı, ülkeye yasal olmayan yollardan gelen kaçaklardır. Bu sorun daha çok Anvers ve Brüksel'de görülüyor. Ülkeye ilegal yollardan gelenler daha çok büyükşehirleri tercih ediyorlar.Bunun sebebi ise büyük şehirlerde saklanmak daha kolay oluyor. Küçük yerlerde ise çabuk deşifre olma riski var.
Aile içinde yaşanan şiddet sorunlarının kaynağı ise daha çok ekonomik yetersizliktir. Yerel toplum tarafından yapılan dışlamada bir etken. İnsanlarda stres yaratıyor. Ayrıca bir tarafı Türkiye olan evliliklerde yaşanan kültür çatışmasınıda buna eklediğiniz zaman ortaya böyle bir tablo çıkıyor.
Genk Belediye Başkanı Jef Gabriels'in gençlerin evliliklerinde kendileri gibi Belçika'da doğup büyüyen eşleri tercih etmeleri yönünde Türk ve Fas'lı gençlere yaptığı çağrıyı doğru buluyorum. Bununla birlikte bir insanın evlilik tercihine sınırlama getirilmesini de doğru bulmuyorum. İnsanlar tercihlerini istedikleri gibi yapabilmeli. Bizim yapmaya çalıştığımız ise sadece tavsiye niteliğindedir.


H.Dönmez: Belçika'da ırkçılığın boyutları ne aşamadadır?. Bu işin sonu nereye varabilir.?

Av. Ergun Top: Son verilere göre Vlaams Belang partisnin oy oranı %35'lerde gösteriliyor. Böyle giderse Vlaams Belang Anvers Belediyesinde tek başına iktidara gelme durumu var. Zaten bu seçim onların son şansı. Peki neden bu duruma geldik? şeklinde bir soru sorabiliriz. Acaba Anvers şehrinde yaşayan Flamanlar gerçekten ırkçılar mı?. Ben buna inanmıyorum. Flamanların küçük bir gurubu ırkçı olabilir. Fakat Vlaams Belang'a oy atanların önemli bir kısmının gerekçesi "korku"dur
Özeleştiri yapmak gerekirse böyle bir durumun ortaya çıkmasında bizlerinde payı var. Bizler kendimizi bu ülkenin insanlarına tam olarak anlatamadık. Bu durumdan Vlaams Belang gibi partiler çok iyi yararlandılar. Bu partiler küçük olayları abartılı bir şekilde sunarak kamu-oyunu ve halkı sürekli manüpüle ettiler. "Sanki Müslümanlar ellerinde kılıçları ile Flamanları kesmeye geliyorlar". Bizi Vlaams Belang Flamanlara böyle gösterdi.
Bizler aslında kendimizi bu ülkede sorun olarak görmüyoruz. Ayrıca Flamanlar göçmenler arasındaki farkı da bilmiyorlar. Onlara göre "Kara kafalı, kara kafalıdır". Müslüman kökenli topluluklar arasında bir ayırım yapmak istemiyorum. Fakat daha çok malum gurupların yaptığı hataların bedelinide bizler ödüyoruz. Bu durumda gözden kaçmamalı.
Birde özeleştiri yapabilmeliyiz.Bu ülkenin hayat standartları var. Buna ayak uydurmalıyız. Örneğin 10 yaşında bir çocuğun saat 10 dan itibaren sokaklarda olmaması gerektiğini bilmeliyiz.

H.Dönmez: Anvers Belediyesinde Meclis Üyesi olarak görev yapıyorsunuz? Aynı zamanda da Büyükşehir Güvenlik Komisyonu Başkanısınız. Bir çok popüler politikacının görev yaptığı Anvers Büyükşehir Belediye Meclisinde sizin konumunuz tam olarak nedir?

Av.Ergun Top: Anvers Belediyesinin satüsü ile diğer şehirlerin statüsü aynı değil. Örneğin Brüksel küçük belediyelerle yönetiliyor. Anvers'de ise tek büyük bir belediye var. Brüksel'in herhangi bir semtinde 150, 200 oyla meclis üyesi olabilirsiniz. Fakat Anvers Büyükşehir Belediyesi meclis üyesi olabilmeniz için 4, 5 bin civarında oy almanız gerekiyor. Anvers'de bir belediye meclis üyesi aldığı oylarla parlementoya bile girebilir. Zaten Anvers Belediyesi meclis üyelerinin çoğu parlementer. Anvers Belediyesi 500 binin üzerinde bir topluma hitap ediyor.. Brüksel Belediyelerinde ise bu durum 50, 100 bin arasında. Bizim bütçemizde oldukça büyük.Örneğin Brüksel Hükümetinin bütçesinden daha fazla büyük bütçemiz var. 8 bin civarında ise memurumuz var.
Başkanı olduğum Emniyet ve Güvenlik Komisyonuna bağlı 800 itfaiyeci ve 2300 polis memurumuz var. Başkanı olduğum komisyonda Emniyet Müdürü, İtfaiye Müdürü, 10 tane Başkomiser bulunmaktadır. Bu komisyonda güvenlikle ilgili tüm sorunlar tartışılır ve sonuçları Belediye Meclisine taşınır.

H.Dönmez: Anvers Bölgesinde 2006 yerel seçimleri için şu sıralar neler konuşuluyor? Yapılan pronostikler neleri gösteriyor? Sizin şahsen tahminleriniz nelerdir?

Av.Ergun Top: Şu sıralar Anvers'de 2006 yerel seçimlerinde Filip Dewinter'ın tek başına iktidara gelip gelemiyeceği tartışılıyor. Ben şahsen bu işi tek başlarına başaracaklarını zannetmiyorum. Fakat bir takım katılmalarla bu iş olabilir. Örneğin başka partilerle ittifak kurabilirler. Veya popüler diğer bazı siyasetçileri kendi partilerine çekerek daha fazla güç kazanabilirler. Ayrıca Vlaams Belang partisi yeterli çoğunluğu sağlamasa bile onlarla işbirliğine gidecek partiler olabilir. Yani partilerarası yapılan "Kordon Sanitair"sözleşmesi delinebilir. Şu sıralar Vlaams Belang partisinin oy oranı %35-40 civarında. Seçim sistemine göre %43-44 civarında bir oy oranı ile bir parti tek başına iktidara gelebiliyor. Burada küçük bir oy eksikliği var. Öyle görülüyor ki, bunuda bir şekilde bulacaklar.
Ayrıca eski VLD'li politikacı Coveliers'ın desteğide belirleyici olabilir. Kendisi partisi ile sorunlar yaşadı. Ayrı bağımsız bir ultra-liberal parti kurdu. Seçime birlikte de gidebilirler. Saatler şu sıralar Vlaams Belang için işliyor.
Bu kritik dönemde göçmenlerin tavrıda çok önemli. Artık hem kendimizi anlatma zamanı ve hemde siyasete daha fazla önem verme zamanı geldi.


H.Dönmez: Bazı Türk kökenli politikacılar son zamanlarda kıyaslamalar yaparak seçmenleri yönlendirmeye çalışıyorlar. Bilhassa SP'liler en iyi parti bizim parti diyorlar. CD&V'li bir politikacı olarak siz bunlara ne diyorsunuz?

Av. Ergun Top: Bu arkadaşlar herşeyden önce bence seçildiklerinden bugüne kadar ne yaptılar onları anlatmalılar.Ben bir siyasetçinin başkalarını karalayarak bir yere geleceğine inanmıyorum. Bu durumuda doğru bulmuyorum. İyi siyasetçiyseniz daha çok yaptığınız işleri ve gelecek için düşüncelerinizi ortaya koyacaksınız.
Ayrıca bizim parti ve biz en iyisiyiz diyenlere gazeteci Linda De Win'in 17 Kasım 2005 günkü "De Standard" gazetesindeki makalesini okumalarını tavsiye ediyorum. Kendilerinden medya memnun değil. Hatta partilerinin ağır toplarından Steve Stevaert memnun değil. Ben daha ne söyliyeyim. İşte Paris olayları. Hangisini nerede gördünüz?. Siyaset sadece resepsiyonlarda görünmekle olmaz. İsterseniz seçildikleri günden itibaren parlementodaki oturumlarda ne yapmışlar bir takip edin. Kaç panele katılmışlar?. Kaç tane basın toplantısı yapmışlar? Kaç sefer televizyonlara çıkmışlar.? Tüm bu veriler bir siyasetçinin karnesidir. Siyasetçi bunlarla ölçülmelidir. Öyle kuru sıkı atmakla bu işler olmaz.

H.Dönmez: Mensubu bulunduğunuz siyasi partinin (CD&V) göçmenlerle ve özellikle Türk Toplumu ile olan ilşkilerini nasıl görüyorsunuz?

Av. Ergun Top: CD&V'nin geçmişte yabancılar konusunda bazı konularda eksik kaldığı söylenebilir. Fakat bazı konularda bizlerde de hata var. CD&V Belçika siyasetinde çok uzun bir dönem hep iktidar partisi olmuştur. Fakat bizler şu andaki ilişkilerimizi çok önceleri başlatabilirdik. Bazı haklarımızı çok önceleri gündeme getirebilirdik. Türkçe'de bir deyim vardır. "Ağlamayan çocuğa meme vermezler"diye.
Bu gün CD&V Flaman Bölgesinde en büyük parti durumunda. Flaman Hükümeti Başkanı Yves Leterme bir CD&V'li. CD&V işçi ve işverenler sendikası, sağlık sigortası gibi bir çok önemli kurumda etkili. Böyle büyük bir partiyi gözardı edemezsiniz. Önemli olan bu partilerdeki kilit isimlere yakın olup toplumsal meseleleri ilgilendiren konularda etkin olabilmektir.
Ayrıca şunu da kimse unutmasın. Belçika'da en büyük Türk dostu (Ödül 40 ıncı yıl münasebeti ile verilmiştir.) ödülü CD&V'li bir Belediye Başkanı olan Genk Büyükşehir Belediye Başkanı Jef Gabriels'e verilmiştir.
Avrupa parlementosu nezdinde ilk defa CD&V'li Avrupa Parlementosu Milletvekili İvo Belet'in evsahipliği yaptığı eğitim ile ilgili bir konferans düzenlenmiştir. Bu konferansda Belçika'da aktif birçok eğitimci, uzman, siyasetçi ve dernek temsilcisi biraraya gelmiştir. Yani Avrupa Parlementosunda ilk defa böyle bir etkinlik CD&V'li bir parlementerin öncülüğünde yapılmıştır.
Belçika Türk İşadamları Derneği ATİK'in yöneticileri, Parti Genel Başkanımız ve Genk Belediye Başkanımız ile hep birlikte Türkiye'ye gittiler. İsparta'da yapılan toplantılarda, karşılıklı yatırım olanakları tartışıldı. İsparta şehri Genk Şehri ile kardeş şehir ilan edildi. Bunlara daha bir çok güzel örneği ekleyebiliriz.
Bizler boş vaatlerde bulunarak halkı kandırmaya çalışmıyoruz. Eğer birşeyler söylemişsek hep arkasında olduk.

H.Dönmez: Yazılı ve görsel olmak üzere Belçika basını ile son derece iyi ilişkileriniz var. Sizi bir çok konuda bilirkişi olarak görüyorlar.Parlementoda temsilcilerimiz olmasına rağmen bilhassa Flaman Bölgesinde bir çok konuda hemen hemen hiç görüşlerine başvurulmuyor.. Örneğin Flaman Bölgesinde bir çok açık oturum organizasyonlarında sizleri görüyoruz.
Sizce bunun sebebi nedir?

Av. Ergun Top: Son bir yıl içersinde 8 defa ulusal televizyonlarda ki değişik tartışma programlarına katıldım. Magazin programlarına katılmayı ise hiç bir zaman kabul etmedim. Siyasetçi zamanını daha çok ciddi sosyal konular için kullanmalı. Magazin programları ile popüler olamanın siyasette bir anlamı yok. Televizyonlar insanları rastgele ekrana taşımazlar. Bu güne kadar bir çok önemli konuda görüşlerimize başvuruldu. Buna Paris olayları da dahil. Her önemli toplumsal olayda hem yerel, hem ulusal medya tarafından bilirkişi sıfatıyla aranıyoruz. Bu durum tabii ki bize siyasi alanda daha fazla cesaret veriyor.
Elbette ne kadar başarılı olduğumuzu kamu-oyu takdir edecektir.

H.Dönmez: Belçika'da birçok alanda kurulmuş derneklerimiz var. Bunların çalışmalarını yeterli görüyormusunuz? Veya nerelerde eksiklerimiz var? Daha neler yapılabilir.?

Av. Ergun Top: Başta Diyanet Vakfına bağlı olan cami derneklerimiz olmak üzere , diğer kültür,sanat, spor ve din motifli derneklerimizden bazıları gerçekten başarılı işler yapıyorlar. Fakat bunun yanında sadece tabela derneği durumunda olup, devletin kaynaklarını haksız yere kullananlarda var. Bunun önüne mutlaka geçilmesi gerekiyor. Devletin kaynaklarının daha çok gerçek anlamda faal olan derneklere yönlendirilmesi gerekiyor. Bu konuda çok ciddi çalışmalarımız var.
Ayrıca derneklerimiz yeniden yapılandırılmalı. Derneklerde gençlere yer açılmalı. Yöneticilerin bu ülkenin dilinide çok iyi kullanmaları kendimizi daha iyi ifade etmemiz için çok önemli.

H.Dönmez: Son olarak eklemek istediğiniz bir konu var mı?

Av.Ergun Top: Gençler kendilerine inansınlar. Geldikleri yeri ve ait oldukları toplumu unutmasınlar. Tarihlerinde atalarının kurduğu büyük ülkeyi ve kültürü unutmasınlar. Onlar çok büyük ve değerli bir ulusun çocuklarıdır. Kimlikleri ile gurur duysunlar.
Eğitimlerine çok önem versinler. Çevreleri ile uyum sağlamak için yeterli çaba göstersinler. Her yönden güçlü olan insanları ve toplulukları kimse dışlayamaz. Bunu asla unutmasınlar.


Not: Sayın Anvers Belediye Meclis Üyesi Av. Ergun Top'un düşüncelerini olduğu gibi kayıt altına almaya çalıştık. Türk gençlerine çok güzel bir örnek sunduğumuzu düşünüyoruz. Bir an için Ergun Top'u politikacı olarak değil, Belçika'ya işçi statüsünde gelen bir Türk genci olarak görün. Başarmak için yeterli çabayı gösterenlerin neler yapabileceğini görmek için bu yazıyı defalarca okuyabilirsiniz. Elbette Ergun Top başarılı tek örnek değil. Zamanla diğer örnekleride sunmaya çalışacağız.


Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.