Haberin yayım tarihi
2019-01-08
Haberin bulunduğu kategoriler

BEKLEMEK.

Zeynep Zuhal Kılınç

İnsanoğlunun en çok zorlandığı hususlardan biridir beklemek. Çünkü insan durağan olan birçok şeyi sevmiyor. Sakin bir nehirden çok, deli deli çağlayan şelalelere koşuyor...

Bedeninde taşıdığı kalbin her an hareket halinde olmasından da anlaşıldığı üzere, bir saatin hareket etmesi gibi insan dört dönüyor şu hayatta. Arzularının, hayallerinin ve ümitlerinin etrafında pervane olup dönüyor.

Bedeni durmayan ve ruhu mana alemlerinde yol alan bu canlı elbette beklemeyi sevmiyor. İnsanın kalbi, daha doğar doğmaz yirmili yaşlarında bulunan bir gencin kalbine gerekli olan enerjiyi pompalayabildi mi? Bir bebeğin kalbi, yirmili yaşlardaki bir delikanlının ya da bir genç kızın hayattaki mücadelesine yeterli gelir miydi? İnsanın kalbi bile  gelişmeye muhtaçken, bu telaşlar ve sonu gelmez endişeler neden?

Damarlarımızdaki kan durmuyor, duracak olsa öldük demektir. Ancak durmayan kanımızın rağmına bedenimiz durmaya muhtaç. Çünkü insan evvela uykuya ihtiyaç duyuyor.  Organlarımız gün içerisinde birçok görevi biz farkında olmadan ifa ederken, aynı zamanda bir dinlenmeye de programlamıştır. Zihnimizin ve kalbimizin birtakım meseleleri uyku aracığılığı ile bilinç altında düzene koyup depoladığı bilimsel bir araştırmanın konusu olmuştur. İnsanın uykuda tıpkı bir kitaplığa kitap yerleştirir gibi bilgi ve anı yerleştirdiği bilimsel olarak kaydedilmiştir.  Dolayısıyla bedenin de ruhun da durmaya ihtiyacı vardır.

Beklemek insanı biraz olsun durgunluğa sevk eder. Durup kalbini ve zihnin dinlemesini sağlar. Kendiyle baş başa kalıp kendini anlamaya götürürür. Böylece iç dünyasına doğru bir yolculuk başlar.

Mesela bir hasta ziyareti sırasında bekleyip gözlem yapma fırsatını bularak, karşısındaki hastaya bakıp insanoğlunun acziyetini tefekkür edebilir. Bu tamamen oturup beklemekle ilgili bir şeydir. Çünkü hayatın karmaşasında çok da akla gelen bir şey değildir hastalık. Durup idrak etme fırsatları doğunca insan bunu ibret nazarıyla görmeli ve dersler çıkarmalı kendine. Ama bunun için evvel emir durması gerekiyor. Hayatın olağan akışında kendini bırakıp boşvermesini kast etmiyorum. Telaşların ve endişelerin belki bir uyku adeti gereği durdurup dinlendirmesi ve asıl olana bakması gerektiğini söylüyorum. Çünkü günlük telaşlar bizi asıl gayeden, yani varlık sebebimizi kavrama ve bu doğrultuda yaşamaktan alıkoyuyor. Dolayısıyla hastalık, işsizlik, doğum, ölüm, kaza, yangın, evlilik vs. gibi meseleler bizim dışımızda cereyan eden şeylerse hadiselere dışarıdan bakıp farklı bir anlam ve ders çıkarabiliriz. Ama bizim başımıza gelen bir husus ise, olaylara iç dünyamızdan bakıp gözlemlememiz gerekir. Yani bir hasta ziyaretinde hastayı gördük acziyetini anladık insanın diyelim. Başımıza geldiğinde ise acziyeti hakke’l-yakîn anlamış olacağız. Yani nazari boyut ameli boyuta tahvil edecek.

Hülasa, beklemek zor da olsa insanı adam etme yolunda ilerleten en iyi idmanlardan biridir. Çünkü beklemek, insanı insan olma yolundan alıkoyan her türlü engellerden azad eder. Beklemekle azad oluruz hırslarımızdan, sonu gelmez açlığımızdan… Beklemekle azad oluruz kendi kavgalarımızdan.

İnsan, vicdan ve merhamet kanalını bir tür oyalayıcı işlerle meşgul ederek tutsak olur kendi zindanına. Gerçek benle karşılaşmaktan korkar. Vicdanının sesinden korkar. Ağır tartan hakikatlerle yüz yüze gelmekten çekindiği için durmak istemez. aslında beklemekle eksilmez, bilakis çoğalır. Hatırlasa  ki hayat, çok şey yapmakla değil, anlamlı şeyler yapmakla değer kazanır. Buna beklemek de dahil. Bilseydi, durmaktan ve beklemekten yorulmazdı. Beklemeyi kötü saymazdı.

Güzel bekleyişlerimizin olması duasıyla…

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.