Haberin yayım tarihi
2014-03-25
Haberin bulunduğu kategoriler

KİM BU HAİNLER?

Sevim Ünal

Üstünüzde siyah bir önlük, yakanızda annenizin ördüğü dantelli kar beyazı bir yaka vardır. Aslında ufacıksınız. Sırtınızda okul çantanız ufacık adımlarla koşarak alırsınız okulun yolunu. Geç kalmamanız gerekiyor. Okul bahçesinde sıra sıra dizilmiş, dalgalanan bayrağın altında bekleyen arkadaşlarınız gördüğünüzde sevinirsiniz. Geç kalmamışsınızdır. İstiklal Marşı okunacaktır. Her zamanki gibi çabucak yerinizi alırsınız. Öğretmeniniz başlar İstiklal Marşı’nı okumaya. Tüm öğrenciler ona katılır. Adayı çocuk sesleri İstiklal Marşı ile doldurur.

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;

O benimdir, o benim milletimindir ancak.

O okulun bahçesinde her sabah İstiklal Marşı okurken bir yandan da düşündüğümü hatırlıyorum. Bize verilen mesaj nedir?

Ben çocuk aklımla şöyle algılıyordum:  Büyüklerimiz bize; ‘korkma bu ülkede emniyettesiniz çocuklar, çünkü bu ülke bizim, biz sahip çıktığımız, onu sevdiğimiz sürece kimse bizden alamaz onu’. Bunları düşününce sevinirdim.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl

Kahraman ırkıma bir gül!... Ne bu şiddet bu celâl

Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl,

Hakkıdır, hakk’a tapan, milletimin istiklâl!

Marş bitince sıralarımıza koşardık. Ben çok çalışkan bir öğrenci miydim? Belki de değildim.

Belki de daha o zamanlardan itibaren sanat’a olan tutkumla resimleri incelemeyi severdim.

Ders kitaplarını açtığımda ilk kapaktaki ATATÜRK portresi bana sıcak bir güven duygusu verirdi.

Çocuk aklımla ATATÜRK’ün hep iyi bir insan olduğunu düşünürdüm. Bu düşüncem hiç değişmedi.

Çocuksunuz ve size verilmiş bir bayram var 23 Nisan. Aslında kutlanma biçimini sevmezdim. İsterdim ki, o gün çocukların olduğuna göre çocuklar eğlensinler, oyunlar oynasınlar. Her şey çocuklara yönelik yapılsın. Oysa bizi asker gibi dikip, bazılarımızı da şiir okumakla görevlendirirlerdi. Öğretmenlerimiz saatlerce 23 Nisan’ın değerinden bahsederlerdi. Bizde sırada ayakta onları dinlerdik.  İşte yine o sıkıcı sırada beklerken şöyle düşünürdüm ‘büyüklerimiz Ata’mızı yanlış anlamışlar. Bize bayram verilmişse eğlenmemiz gerekiyor oysa bizi cezalandırıyorlar’.  Sanırım 23 Nisan hala aynı şekilde kutlanıyor.

En çok da annem’e yakınırdım. Ona 23 Nisan ile ilgili fikrimi anlatırken hep azarlanırdım. Bana hiç hak vermiyordu.  Belki de dinlemiyordu. En çok dinlediği şey radyo veya televizyondan ülkemizle ilgili haberlerdi. Yunanistan ile aramız o sıralar çok sık bozulurdu. Ülkeler gerilirdi. Güneydoğu’da terör olayları ise şimdiki gibi çözülmez bir kör düğümdü.

Büyüdükçe her an ülke elimizden alınacak gibi hissederdim. Bazen gazetelerde o gün kaç kişinin trafik kazalarında kaç kişinin terör şavaşında ve kaç kişinin töre cinayetlerinde öldürüldüğünü hesaplardım. Umutsuzluk sarardı içimi. Her 10 Kasım’da 9’u 5 geçe adayı saran acı siren sesi ile olduğumuz yerde  saygı duruşu için hareketsiz dururken; işte o an düşünürdüm.

‘ Ata’mız vatan’ı biz beceriksiz evlatlarına mı bıraktı acaba?

Neden bitmiyor bu ülkenin sorunları, yönetilemiyor bu ülke?’

O yaşlarda işim gücüm geleceğim değildi. İşim gücüm ülkem ve ona dair kaygılarımdı. Biz ATATÜRK çocuklarıydık. Öyle büyüdük. Aklımıza değil Ata’mıza dil uzatmak dil uzatanların dilini kesecek bir bilinçle yetiştirildik. Yani bu gerçek değişmez. Biz çağdaş düşünen bir liderin evlatlarıyız. 

İşte tam da burda şimdi soruyorum kendime ‘PEKİ KİM BU HAİNLER?’.

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.