Haberin yayım tarihi
2015-06-28
Haberin bulunduğu kategoriler

BİTKİSEL ÜRÜNLERLE HALK NASIL SOYULUYOR?

İzzet Dönmez Yazdı..


Bir zamanlar bir Zakkumcu Ziya vardı.

Yaşı yetenler iyi bilir.

Kendisi tıp doktoru idi.

Hatırladığım kadarı ile Genel Cerrahtı.

Zakkum bitkisinden kanser ilacı yapıyordu.

Binlerce kanser hastasına zakkum ekstresini ilaç diye sattı.

Yolunu buldu.

Köşeyi döndü..

İlaç sattığı bir tek kanser hastası bu gün hayatta değil.

Dr. Ziya Özel, güya kıymeti bu ülkede bilinmedi diye, ilacına "Patent" almak için Amerika`ya gitti.

Aradan 25 yıl geçti, ortada bir şey yok.

İlker Durak adlı bir adam.

Güya Farmakoloji profesörü.

Diyason adında bir şeker ilacı geliştirmiş.

Televizyonlarda, gazetelerde aylarca reklamı yapıldı.

Hapı yutuyorsun, şeker-diyabet diye bir şey kalmıyor.

Adam hem doktor, hem profesör, hem de Farmakoloji(ilaç) profesörü.

Şeker hastalığına ilaç bulmuş, satıyor.

Anne tarafından yakın akrabam.

Necati Selvitop.

Genellikle Karadeniz Televizyonlarında sunuculuk yapar.

Bir gün işyerime ziyarete geldi.

Bu Diyason denilen haplardan iki kutu verdi.

Ben böyle şeylere inanmadığım için, ALMAK İSTEMEDİM.

Bana zorla verdi.

20 yıldır şeker hastasıyım.

Bu tip hiç ilaç kullanmadım.

Vitamin haplarını bile doktoruma danışarak kullanırım.

Dr. Abdullah Süheyl Baran.

İç hastalıkları uzmanı.

Sakarya Devlet Hastanesinde uzun yıllar Dahiliye uzmanı olarak çalıştı.

Şu anda emekli olunca özel sağlık kurumlarında çalışıyor.

Bu Diyason adlı sözde şeker ilacı hakkında ne düşünüyor diye kendisine sordum.

Çok muzip bir hekim olan Abdullah hoca güldü ve dedi ki "Bu şeker ilacını icad eden doktorun muhtemelen bir metresi vardır.

Muhtemelen de o metrese ya bir cip ya da bir daire almıştır.

Borç bitene kadar bu ilaç tedavülde olur.

Borç bitince unutulur gider".

Bizim Necati Selvitop, bu Diyasonculara muhtemelen benim telefon numaramı vermiş ki; beni sürekli arıyorlar.

İlacı kullanıp-kullanmadığımı soruyorlar.

Yeniden talebimin olup-olmadığını soruyorlar.

Bir gün gene aradılar.

Bende kendilerine, Dr. Abdullah Süheyl Baran ile yaptığım konuşmayı anlattım.

Dedim ki "Doktorunuz İlker Durak`ın metresinin cip parası borcu hala bitmedi mi?"

Telefon yüzüme trak diye kapandı.

Diyason adlı mucize şeker ilacı unutuldu, gitti.

Olan milletin paracıklarına oldu.

Kanser gibi, şeker hastalığı gibi, çeşitli beyin hastalıkları gibi.

Kesin tedavisi olmayan bir çok kronik hastalıklara böyle ottan-çöpten mucize ilaçlar çıkıyor.

Maalesef zavallı yurttaşlarımız korkunç şekilde sömürülüyor.

Devlet bunları yıllarca seyretti.

Müdahale etmedi.

Özellikle Sağlık Bakanlığı seyretmekle suç işledi.

Hiç yetkisi olmadığı halde Tarım Bakanlığı bunları gıda takviyesi olarak bol bol ruhsatlandırdı.

Hani Türk`ün aklı ya sıçarken, ya kaçarken gelirya.

İşte o hesap.

Şimdi işi kısmen sıkı tutuyorlar.

Bu sıkı denetimi aşmak için bu uyanıklar sanal alemde başka yöntemler geliştirmişler.

İnternette, boynunda steteskopu olan çok masum doktor fotoğrafları.

Altına da bu kronik hastalığın adını yazıyorlar.

Tıkladığın an, seni yönlendiriyorlar.

Senden telefonunu istiyorlar.

Sen telefonu verince anında seni arıyorlar.

Doktorlukla hiç alakası olmayan bir takım herifler.

Uzman sıfatı ile başlıyorlar beyin yıkamaya.

Senin hastalığını sana müneccim gibi anlatıyorlar.

Sonra da o sahte malum ilaçları sana bir güzel pazarlıyorlar.

Yutturdukları an, işlem tamam.

Kredi kartından ödemeyi anında alıyorlar.

Sahte ilacı kargo ile sana kakalıyorlar.

Devletin haberi bile olmamış oluyor.

Mucizelere inanmaya hazır yurdum insanı da bir güzel söğüşlenmiş oluyor.

Bu sütunlarda aylar önce yazmıştım.

Şimdi yineleyeyim.

Ramazan ayındayız ya.

Bazı yatırlar, bazı türbeler yine dolup-taşıyor.

O türbelerin çoğunun altında insan yatmıyor.

O türbelerin çoğu at mezarı.

Türklerde at kutsal bir hayvan.

Anadolu`ya gaza için gelen gazi Alperenlerin atı ölünce.

Onları gömüyorlar ve üzerine anıt mezar yapıyorlar.

Zamanla bu mezarlar yatır haline geliyor.

Suriye`de ki Süleyman Şah türbesi de böyle yalandan bir türbe.

Ertuğrul Gazi`nin babasının adı Süleyman Şah değil, Gündüz Alp`tir.

Mezar yeri de kesinlikle belli değildir.

O mezarda kimin yattığı da belli değildir.

Ayrıca o mezarın yeri defalarca da değiştirilmiştir.

Üçüncüye değişince bazı saftirik siyasetçilerimiz için kutsal bir yer oluverdi.

Vatan toprağı oluverdi.

Bu günkü Eyüp semtinde, Eba Eyyüp El-Ensari`nin o mekanda yattığı bile şüpheli.

Ancak at mezarlarını bile türbeye dönüştüren yurdum insanı her şeye inanmaya hazırdır zaten.

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.