Haberin yayım tarihi
2016-10-21
Haberin bulunduğu kategoriler

GİTMEK BİR SORUN, KALMAK BAŞKA BİR SORUN.

Bir şarkı sözü «Gitmek mi zor, kalmak mı zor?» diye soruyor…

Sorunun cevabı daha da zor!

*** 

Dünyaya sevmek ve sevilmek için, mutlu olmak için gelinir.

Olunur veya olunmaz.

Kısmen olunur, kısmen olunmaz, kâh olunur, kâh olunmaz.

Kriterler, kıstaslar kültürden kültüre, bölgeden bölgeye, ülkeden ülkeye değişir.

Kâh gülünür, kâh ağlanır…

Kâh gülümsenir, kâh surat asılır.

***

Bendeniz bunca yıllık yaşantıma dayanarak, bir kez daha, bu mutluluk kavramının kişiye özel olduğunu, sempati olsa bile empati ile başkasının yerine geçilemeyeceğini, ateşin düstüğü yeri yaktığını haykırıyorum…

Yabancıların entegrasyon, bizim uyum dediğimiz olay herşeyden önce kültürel bir olgu.

Anlaşabilmek veya anlaşamadığınızı anlamak için herşeyden önce kavramlar üzerinde anlaşmaya varmanız gerekir.

Yoksa ya sürekli suçlar, ya da sürekli suçlanırsınız.

Kısacası mutlu olmaya vakit bulamazsınız.

Kendinizce yaşayamazsınız, yaşatmazlar…

Karşılıklı suçlamalar, kin, nefret, hakaret, küfür, dışlanma, dışlama, ırkçılık başlar…

***

Hemen baştan söyleyeyim : Doğarken seçmediğim hiçbir özelliğimi üstünlük olarak saymam, savunmam.

Ne demokratça, ne fanatikçe…

Hepimiz aynı tanrının kullarıyız sonuçta!

Sadece dillerimiz, tenlerimiz, cinsiyetlerimiz, ülkelerimiz, bölgelerimiz, kısacası kültürlerimiz farklı…

Farklılıklarımızı azaltmak için ele avuca geçecek birşey yapmıyoruz.

Mikrocerrahi ile makrocerrahiyi çarpıştırıyor, ikisinin tamamlayıcı özelliklerini araştırmıyoruz…

Varsa yoksa üstünlük.

Irksal, mezhepsel, kültürel, dilsel, şiirsel, sanatsal, sportif, parasal…

***

Bir anımı kısaca anlatmama izin verin…

1950 doğumlu olan bendeniz 1967’de Belçika’ya gittim…

Birkaç yıl önce de 1968 doğumlu sp.A (Flaman sosyalist) partili bir Brüksel Bölge Bakanı seçim kampanyasında derneğimize geldi ve kürsüden Fransızca bir konuşma yaptı ve kibarca yabancıların çoğunlukla «uyumsuz» olduklarını anlattı.

Google’dan öğrendiklerime göre ilgili bir hukukçuydu ve benim Fransızcam onunkinden daha düzgündü.

Soru-cevap bölümünde, ben ülkenizde sizden daha yaşlıyım ve uyumluyum, bakan olmanıza rağmen sizden daha düzgün konuşuyorum, sabıka sicil kaydım tertemiz, Belçika vatandaşıyım, daha ne istiyorsunuz?

Sizden neyim noksan Allah aşkına diyecek oldum!

Cevabında geveledi geveledi, tatminkâr bir cevap alamadım.

Demek istediğim şu ki birçok Batı Avrupalı nedenini bilmeksizin kültürel üstünlük tasliyor, medya yardımıyla ırkçılık yapıyor…

Sosyoloji uzmanlarına ait bilimsellik adı altında hakaret içeren kavramların arkasına gizleniyorlar.

Uzatmaya ne gerek var?

Bunun Türkçesi yerli ve yabancı veya yerli ve göçmendir.

Bu iç göç te olabilir, dış göç te olabilir.

Tarihin değişik dönemlerinde değişik toplumların başına gelenler gibi…

***

Bana sorarsanız 20 yüzyıl kanlı ve karanlık bir savaş yüzyılı idi.

21.ci yüzyıl ise daha da kirli olacağa benziyor.

Zira paraya bağımlı globalleşme ve silahlar gölgesinde tüketim toplumu (köleliği) enerji savaşları.

Bilişim teknolojileri, bilgisayarlar, sosyal medya ve akıllı telefonlar ile TV dizileri narkoz görevi yapmaktalar…

***

Böyle bir ortamda tamamı tamamına 50 yıl, yani yarım asır, yaşadım.

Çok çalıştık, çabaladık, mal mülk sahibi olduk, borç ödedik, çocuklarımız oldu, büyüttük, eğittik, kendimizi geliştirdik, vergilerimizi ödedik, yokluktan geldiğimiz için şükretmesini bildik, azla yetindik, paylaştık, imeceden dayanışmaya geçtik…

Başarılı azınlığı havada kaptılar…

Bizim altyapmızdan, eğitim,vs…sistemimizin nimetlerinden akıllıca yararandınız dediler…

İtalyan kökenlinin Başbakan, Türk kökenlinin de Belediye Başkanı olmasına bile izin verdiler…

Çoğulculuk, demokrasi adına, ama sadece iç politikada ve Avrupa Biliği’nin liberal siyaset uygulamalari kapsamında…

Yokluktan gelipte parayı görünce şaşıranlar da yok değil!

***

Her halükârda bir göçmenin birinci ve birincil görevi kendisini ve ailesini barındırmak ve geçindirmektir.

Belli yerler, mahalleler, semtlerde kendi aralarında kimseyi rahatsız etmeden uyum sağlayarak ikinci sınıf yaşamayı kabullenmektir, içselleştirmektir.

Eskicilerden, ikinci el, kullanılmış, elden düşme, ucuz yaşamanın yolunu bulmaktır.

Parayı tutmak, tasarruf etmek, biriktirmek, lüks yaşamdan uzak, süper kaliteden mahrum kalmayı kabullenmek, anavatandaki yakınlarına çam sakızıçoban armağanı para göndermektir.

Askere, öğrenciye harçlık gönderir gibi.

Anavatanın kalkınmasına destek olmaktır.

İnsanlığı bir kenara bırakıp, kendisi gibi yaşamayanları dışlayarak, alkol alıyorlar, domuz tüketiyorlar, gâvur bunlar diyerek milliyetçilik ve ümmetçilik taslamaktır.

Gâvur tabir edilenlerden uzak durarak, yabancı dil öğrenmeyi gereksiz kılarak…

Nasıl olsa pazarlığa açık tercümanlar var diyerek…

Kısacası para harcatan herşeyden uzak durarak yaşamak veya ömür tüketmek!

Yani oralarda yabancı, Türkiye’de Almancı olmayı kabullenmek.

Yani çift taraflı uyumsuzluğu…

Şu sıralarda Belçika’da T.C. Devleti ve Belçika Kraliyetinin himayelerinde Belçika’ya Türk göçünün ellinci yılı kutlamaları muhtelif etkinliklerle devam ediyor…

Kutlanan nedir anlayabilmiş değilim!

***

Bana sorarsanız, savaş, terör, turizm gibi belli haller dışında bir insanın doğduğu topraklar dışına gidip orada kalması, çalışması, yerleşmesi, uyum sağlaması, asimile olması vatandaşını doğduğu topraklarda doyuramayan ülkenin ayıbıdır…

Ve ben hiçbir Allah’ın kulunun durup dururken, kendi isteğiyle ülkesini terk edeceğini, köklerini koparıp atacağını sanmıyorum.

Etkileşim, değişim, gelişmeye evet; aptalca papağanlık ve taklite hayır.

Merhum ebeveynlerimden Allah yine de razı olsun, yüzme bilmeden Batı denizine ve dil bilmeden Batı kültürüne girip kendilerine bir yer edinmeyi başarmışlar…

Neşet Ertaş üstadın dediği gibi «Ya beni de götür, ya sen gitme!»

Yakup Yurt, Umurbey-Gemlik, Octobre 2016

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.