Haberin yayım tarihi
2017-04-12
Haberin bulunduğu kategoriler

SES VER EY MİLLETİM, 16 NİSAN'DA DİZ ÇÖKECEKMİYİZ ?

İzzet Dönmez Yazdı..

Yaşı yetenler bir hatırlasın.

Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiğinde.

Fotoğraf, net olarak ortaya çıkmaya başlamıştı.

Bu gelen adam, klasik bir Belediye Başkan`ına hiç benzemiyordu.

İstanbul`u yönetirken, aslında sadece İstanbul`u yönetmiyordu.

Kurduğu ekiple, İstanbul`a mührünü vururken, Anadolu`yu da karış karış geziyordu.

Anadolu toprağının bahtsız insanları, gözlerinin içindeki ışığı almış, onun sınırlarının sadece İstanbul olmayacağını çoktan anlamıştı.

Aslında İstanbul, bütün Anadolu`nun prototipiydi.

Anadolu`nun her yerinden insanlar yaşıyordu İstanbul`da.

İstanbul`un varoşlarında yaşayan o yanık insanlar, ışığı Anadolu`ya taşıyordu.

Yaz aylarında, Anadolu`daki köyüne, kasabasına giden herkes, İstanbul`dan haberler deyince.

Sadece Kasımpaşa`lı Tayyib`i anlatıyordu.

"Bu, O" diyorlardı.

Su uyurdu da, düşmanda uyur muydu?

Uyur muydu hiç düşman?

Çok iyi biliyoruz ki; tarih kitaplarının hiçbir sayfasında "Düşmanın uyuduğu" yazmıyor.

Kahpenin, alçağın, hainin yerlisi, yabancısı, tam bir işbirliği içinde.

Bu gelen dip dalgasına, bu gelen tsunami`ye çare bulmaya çalışıyorlardı.

İstanbul`un Büyükşehir Belediye Başkan`ına ve ekibine akla ziyan çamur ve iftiralar atıyorlardı.

Hiçbir tutmayınca, kendilerine köpeklik yapan hakim ve savcıları soktular devreye.

Ziya Gökalp`in bir şiiri, çocukluğumuzdan beri, bağıra bağıra okuduğumuz, bütün ders kitaplarında yazılı bulunan bir şiiri, Siirt`te Recep Tayyip Erdoğan okudu diye, onu mahpus ettiler.

Ömür boyu siyasi yasakta getirdiler.

Necmettin Erbakan`ın işini bitirmişlerdi.

Tayyib`in işi de bitmişti böylece.

Çünkü, 28 Şubat, bin yıl sürecekti.

Baş deyyus, tarih bile vermişti.

O dört yıldız apoletli general, şimdi büzük yemediği için, sokağa bile çıkamıyordu.

Recep Tayyip Erdoğan`a attıkları kahpe kement tutmayınca, sözde "Cumhuriyet" mitingleri ile gözdağı vermeye çalıştılar.

Ellerindeki pankartlarla, orduyu göreve bile çağırdılar.

Geldik 2007 yılına.

Yeni Cumhurbaşkanı seçilecek.

İktidar partisinin daha ilk turda Cumhurbaşkanı seçecek gücü var.

Çünkü, merkez sağdan da 20`nin üzerinde milletvekili var Parlamento`da.

Sadece dörtte biri Ak Parti adayına oy verse, daha ilk turda Ak Partili bir isim Cumhurbaşkanı seçilecek.

Sağda ki diğer partilerin vekilleri tehdit edilerek, meclise sokulmadı.

Dünya hukuk tarihine geçecek o utanç kararını CHP Anayasa mahkemesinden çıkardı.

Tayyib`in boynuna 367 tane kement atılmıştı.

O kementle de diz çöktüremediler.

Tayyip Erdoğan " Millete gidelim o zaman, Millet seçsin Cumhur`un başını" dedi.

Millete gidildi, Halk, sandıklara koştu, % 70 oranında "Evet" oyu verdi.

Millet "Ben seçeceğim Cumhur`un başını" dedi.

Kahpe taifesi durur mu hiç?

Bu sefer Ak Parti`ye kapatma davası açıldı.

Millet`ten % 50`ye yakın oy almış bir partiyi bir memur-hakim kapatacaktı.

Bu kararın, kendileri için çok daha büyük yıkım olacağını anlayan ihanet taifesi, son anda bu kararından vazgeçti.

Tsunaminin dalgası 2-3 metre iken, bu kararla 15-20 metreyi bulabilirdi.

Bu tsunami, kendileri dahil, herşeyi yutup, götürebilirdi.

Büzük yemedi.

Bu sefer halkı sokağa sürdüler.

Hainin yerlisi, yabancısı, tam iştirak ve işbirliği içinde, Tayyip Erdoğan`a ve millete diz çöktürmeyi denediler.

Yine olmadı, yine başaramadılar.

Bu sefer yeniden başa döndüler.

Yargı`yı payanda olarak kullanmayı denediler.

MİT Müsteşarını içeri alarak, oradan Kasımpaşa`lı Tayyib`e kement vurmaya çalıştılar.

İman`ının gücüyle, Millet`inin gücüyle, Tayyip, bu ihaneti de püskürttü.

Bu sefer topyekün geldiler.

Hakimi ile, Savcısı ile, Polisi ile, yerli ve yabancı medyası ile, topyekün saldırdılar.

Bu sefer emindiler.

İşin içinde, Fetö`nün tasmalı köpeği, siyasi parti liderleri de vardı.

Yine olmadı, yine diz çöktüremediler.

Ne oluyordu?

Niçin olmuyordu?

Daha önce, bu ülkenin Başbakan`ını Kütahya`da bir manga askerle teslim almışlardı.

O Başbakan`ı Yassıada`ya götürdüklerinde, teğmenler, başçavuşlar bile sıra dayağına çekmişlerdi.

Dahası var, başbakan Menderes’i asmadan 5-10 dakika önce, mabadına parmak dahi sokmuşlardı.

Olmuyordu.

Niçin olmuyordu?

Niçin diz çökmüyordu bu adam?

Artık başka çare kalmamıştı.

Asker devreye girmeliydi.

Günün 24 saatinin 20 saatini milletine hizmette geçiren bu adam.

Senede bulduğu sadece birkaç günlük istirahatte, Marmaris`te torununa Kur`an öğretiyordu.

Edep, haya ve iman abidesi Hz. Osman, rahle başında Kur`an okurken şehid edilmişti.

Recep Tayyip Erdoğan`da, rahle başında torununa Kur`an öğretmeye çalışırken, alçakların emrine girmiş asker, kahpelerin emrine girmiş asker, vatan hainlerinin emrine girmiş bir kısım asker, Marmaris`te, rahle başında Kur`an okurken, bütün ailesi ile birlikte katletmeye gitmişti..

Allah-ı azimüşşan yine fırsat vermedi Ebu Cehil`in torunlarına.

Ey sırat-ı müstakim üzere gidenler!

Ey hak yolunun yolcuları!

Bugüne kadar diz çökmedin.

Dik durdun.

16 Nisan`da diz çökecek misin?

Ehli küfrü sevindirecek misin?

Ses ver ey Milletim!

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.