Haberin yayım tarihi
2019-07-13
Haberin bulunduğu kategoriler

UKRAYNA SORUNUNDAN UKRAYNA DENEYİMİNE

AHMET ÖZAY

İstanbul Edebiyat Fakültesi Tarih bölümünde rahmetli Şahabettin Tekindağ Hoca’mızdan ilk öğrendiğimiz ‘Türk tarihinde Deşt-i Kıpçak Sorunu’ kavramı olmuştu. Asırlar değişti, 20. yüzyılda bu kavram ‘Ukrayna Sorunu’na evrildi.

Kırım’ın işgalinden bugüne kadar geçen beş yıllık sürece dönüp baktığımızda artık bir ‘Ukrayna deneyiminden’ bahsetmek yerindedir.

Nedir Ukrayna deneyimi? Avrupa’nın kafası karışıklığının bir bilançosu mu? Yoksa Rusya’nın dayattığı bir topyekün savaş hazırlığının masum insanlarında yarattığı hasarın faturası mı?

Tüm insani nedenlere rağmen Avrupa’da Ukrayna’ya tepeden bakan yerleşik yapılar var. Rusya’nın saldırgan politikası Avrupa’yı tehdit olmaktan öte ‘Şark despotlarının’ iç sorunu olarak anlatılmak isteniyor. Oysaki, Avrupa’nın Türkiye ve Ukrayna’ya yaklaşımını dikkate aldığımızda, kendi değerleri ile çelişmenin en tipik bir ifadesine tanık oluyoruz.

21 Temmuz Ukrayna genel seçimleri arifesinde Alman Friedrich Ebert Vakfı tarafından Kiev’de bir toplantı yapıldı. Yerinde izlediğim toplantı bu alanda aktif bir politika oluşturma çabası olarak dikkat çekici. ‘Bükreş 9 - NATO’nun Doğu Kanadında İşbirliği Arayışları’ konulu başlığıyla NATO’da bir ‘Doğu Kanadı’ oluşturma arayışının parçası olduğu gibi Türkiye’de bir türlü cevap bulunamayan sorulara yanıt niteliğinde.

‘Bükreş 9’ NATO üyesi Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Polonya, Litvanya, Letonya ve Estonya’nın girişimi ile oluşturulan bir ‘Çalışma grubu’. Karadeniz’in Kuzey’inde etkili bir savunma konsepti geliştirmek amacıyla oluşturulan devletlerarası bir stratejik işbirliği platformu.

Kırım Türkleri lideri Mustafa Kırımoğlu başkanlığında bir heyetle 2014 yılında Brüksel’de NATO Karargâhı’nı ziyaret ettiğimizde, ‘NATO’nun beyan edilmemiş bir alarm seviyesinde bulunduğu’ anlatıldı. Bunun bir adım ilerisi savaş demekti. NATO kuvvetlerinin savaş konumuna getirilmesi için 24 aya gereksinim vardı.

Böylece, NATO’nun ‘Ukrayna riskini’ tanımlayıp, aktif bir strateji geliştirmesini bekleyerek, bugünlere ulaşıldı. Geçen hafta Ukrayna cephe hattını ziyaret eden İngiltere Genelkurmay Başkanı Mark Carleton-Smith’in içinde bulunduğumuz durumu tanımlayan dikkat çekici bir açıklama yaptı. İngiliz bordo berelilere hitaben sarf ettiği “Rusya Batı`ya karşı hazırladığı savaşın tatbikatını Doğu Ukrayna’da uyguluyor” sözleri büyük bir yankı uyandırdı. Böylece sembolik de olsa NATO ile Rusya’nın cephe hattında karşı karşıya durduğu resmi bir ağızdan ifade edilmiş oldu.

NATO’nun Ukrayna eksenli bir blok oluşturma stratejisinin diğer cephesi Güney Karadeniz hattı. Başka bir ifadeyle İstanbul Boğazından Artvin’e uzanan sahilleriyle Karadeniz’in en büyük sahil ülkesi Türkiye... Anlaşılan Doğu’daki 9 ülkeden oluşan bu NATO bloklaşmasının karar mekanizmasında Türkiye henüz yok. Kiev’den bakılınca Romanya merkezli bir Karadeniz stratejisinde Estonya aktif olarak var. Ya Türkiye?

Romanya Milli Güvenlik Akademisi Dekanı Dr. Iulian Fota toplantıda Romanya’nın pozisyonu “Yıl sonunda yapılacak NATO zirvesine gelişmeler ışığında yeni bir format oluşturulması hazırlığı yapıyoruz” sözleriyle tanımlıyor. Bu formata Karadeniz’in güneyinde oluşan ‘yeni riskleri’ de dahil ediyor. Konuşan tüm uzmanlar Türkiye’nin ‘kilit ülke’ olma özelliğini vurguladıktan sonra konumunu da merak ediyorlar. Doğu Ukrayna’da süren savaş ve Suriye, Doğu Akdeniz ekseninde meseleye baktığımız zaman NATO kuvvetleri bir savaşın arifesine göre konumlandırılıyor. Bu savaşı başlatacak kıvılcım ise ‘Rusya savaşı ne kadar ileri götürmek istiyor?’ sorusunun cevabında saklı.

Ukrayna’da Zelenski döneminin başlamasıyla taşlar yerinden oynamışa benziyor. Her gün doğu cephesinden ölüm haberleri geliyor.

Türkiye iç tefrikalara boğulmuşken sadece Doğu Akdeniz’de değil Karadeniz’in Kuzey’inde Polonya, Romanya eksenli yeni karar mekanizmaları oluşmuş. Ancak, Ukrayna’nın huzurlu bir geleceği elde etmesinde Türkiye’nin Karadeniz’in güneyindeki istikrarlı varlığı buradan açıkça hissediliyor.

‘Rusya’nın Balkanlarda, Gürcistan’da ve Ukrayna’da demokratik süreci çeşitli savaş taktikleriyle blokladığı’ dikkate alındığında Türkiye sadece Akdeniz’de değil Karadeniz ve Doğu Avrupa’da da bir istikrar bloğu olarak dikkate alınıyor. Bu kararlılığı da ‘Mavi Vatan’ tatbikatıyla Karadeniz ve Akdeniz’de eş zamanlı olarak gösteriyor.

‘Strategy XXI Çalışma Grubu’ Koordinatörü Ukraynalı Vitaliy Martynyuk “Demokratik süreçleri hedef alan Rusya’nın askeri operasyonları, birer darbe olduğu gibi uluslararası işbirliğini yeniden tanımlamaya tabi kılan bir etkiye sahip. Rusya savaşı sürekli kılmak için Kırım’ı, Doğu Ukrayna’yı ve Orta Doğu’yu kullanıyor. Bu stratejiyi Rus Komuta Kademesi yönlendiriyor. Ukrayna Rusya’nın eski ve yeni savaş taktiklerine vakıf tek ülke” diyor.

Böylece dünya ‘Ukrayna sorunundan’ bir ‘Ukrayna deneyimine’ ulaşmış oluyor. Bu deneyime yakından tanıyan ülkelerin başında Türkiye geliyor.

Türkiye’nin tecrübesi mühim olduğu gibi, NATO müttefiklerine de istikrar yolunda büyük fırsatlar sunuyor. Lakin, sadece Avrupa’nın değil Amerika’nın da kafası karışık. Türkiye’nin savunma alanındaki yerleşik rolünü Romanya, Güney Kıbrıs ve Fırat’ın Doğu’suna yükleme gayretinde. Yani, Karadeniz’in Kuzey’inde oluşturmaya çalıştığı NATO Blok’unu Karadeniz’in güneyinde yıkıyor. Ukrayna deneyimi bunu gösteriyor. Ancak, Türkiye’nin yerini Estonya, Romanya, Güney Kıbrıs ile doldurabilmek için dünyanın yıkılıp yeniden kurulması gerekiyor.

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.