Trump'a destek gösterisi düzenleyen bir grup protestocunun Kongre binasına girmesiyle başlayan şiddet olayları üzerine "sokağa çıkma" yasağı ilan edildi. Washington Belediye Başkanı Muriel Bowser, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, yerel saatle 18.00’den yarın sabah 06.00’ya kadar şehirde "sokağa çıkma" yasağı ilan ettiğini duyurdu.
Gününüz aydın,
Ocağınız şen olsun.
Eylül ayı çoğumuz için büyük anlam taşır.
Eylül, sonbahar başlangıcı, yaprakların rüzgar eşliğinde dallarından, gurbetçilerin vatanlarındaki sevdiklerinden ayrıldığı gibi, edayla uzaklaştığı vakittir.
Eylül tatilin sonunu simgeler.
Eylül ile beraber okul başlangıcı gelir, kimine yeni sınıf heyecanı, kimine daha fazlası, yeni okul, yeni ortam, yeni arkadaşlar heyecanı gelir. Herkes başka coşkuyla hazırlanır, girer Eylül’e.
Yeni okul senesi için yeni hediyeler alır aynı heyecan ile veliler çocuklarına.
Peki hepimiz yaşadığımız devletin çocukları değil miyiz ? Belçika devletinin vatandaşlarına yaptığı nasıl bir hediyedir ki bu sene ? Kötü bir şaka mı bu yoksa ?
Evet ! Bahsettiğim Michelle Martin’in şartlı tahliyesi.
Çocuklara « Sakın sokakta yalnız gezmeyin, tehlike sokaklarda ! », anne-babalara « Sakın çocuklarınızı gözünüzün önünden ayırmayın, tehlike kol geziyor !» mesajı veren bir tatil sonu hediyesi….
Olabilir mi böyle bir şey ???
O kadar protestolara rağmen, Belçika adaleti bir vahşet serisine göz yummuş, hatta yardımda bulunmuş birine özgürlük verirken, diğer yandan bütün milletinin içine korku ektiğinin, kendine karşı nefret tohumları yeşerttiğinin, milletinin adalete güveninin kaybolduğunun farkında olmama imkanı var mı?...
Bu olayın Marc Dutroux’nun içinde umutlar yeşerttiğini bilmek bile insanın sinirlerini bozmaya yetiyor.
Maalesef ki ne kadar öfkelenirsek öfkelenelim, bizi duyan, milletinin duygularına, düşüncelerine kulak veren bir devlet olmadıktan sonra kendi öfkemizle kendi içimizi kemirmekten başka birşey gelmiyor şu an elimizden.
Böyle haksızlıklar oldukça, artık « Adalete boynumuz kıldan incedir. » diyemiyoruz, zira, böyle bir adalet gözümüzde mülkün temeli olamayacağı gibi, boynumuzun kendisine eğilmesini de hak etmez.
Biz bütün bu olumsuzlukların ve adaletsizliklerin içimizdeki adaleti ve güzellikleri soldurmasina izin vermeyelim, ve azimle barış ve mutlu bir dünya için savaşmaktan vaz geçmeyelim.
İçimizdeki çiçek bahçelerini suladığımız sürece dünyamızı, bu tür çirkinliklere rağmen, en güzel kokulu çiçek bahçesine çevirebiliriz. Yeter ki buna inanalım.
Adaletin bir gün, hepimiz için, gerçek yerini bulması dileğiyle…
Ümmü YILMAZ
2020'yi çoğu astrolog güzel haberler ve yeni büyük değişimlerle müjdeliyorlardı. “Eee noldu, peki!?" diye öfkelenmeyin, hayıflanmayın! Meğer bu değişim çok derinmiş!
hiç menfaat gözetmeksizin, hepimize bir şeyler öğretme çabasıyla yaşayan o kıymetli insanların öğretmenler gününü gönülden kutlarım..
Kimileri Onları bütün kötülüklerden sorumlu tutuyor, bütün olumsuzlukları Onlara mal ediyor. Başkaları ise duyarsız kalıyor.
Engelli olduğu veya bir rahatsızlığı olduğu kanısına varıyor insan tabii. Ne rahatsızlığı vardı diye sormayın sakın bana. Merak ettim ama incitme korkusuyla soramadım.
Ben bir ceviz ağacı olmak istiyorum. Zaten sayılırım da, ne sen farkımdasın benim, ne polis, ne de farkımda olmasını istediğim hiç kimse farkımda!
Bu yaz ilk kez çok ani şekilde bir haftalığına Türkiye’ye gittim; nedeni ise aşırı özlem; anneme babama özlem, vatanıma özlem, kardeş ortamına ve Türkiye’ye özlem.
Şaşırmayın! “Türkçe Ağlayan Köpek” bir mizah yazarından bu tür duygu dolu yazılar çıkabileceğinin açık bir kanıtıdır''.
Size bir soru… Kim doğru kim yanlış diye insan arkadaşını dostunu değerlendirirse, ne kadar dostu kalır?
Bu tertemiz gönüllü insanların ardında kalanların kömür karası dünyalarına biraz olsun ortak olabilirsek, ışık getirebilirsek ne mutlu bize.
Biz insanlar ne garibiz değil mi?... Bazen yalnız kalmak, sessizliği dinlemek isteriz, bazen de yalnızlıktan sıkılır, boğuluruz...
Kiminle konuşsak, bulunduğumuz kıştan daha kara bir kışta buluyoruz kendimizi; hep şikâyet, hep matem…
Bu konuyla kimileri dalga geçmiş gülmüştür "Daha önemli konular varken şunların uğraştığına bakın.." diye..