Trump'a destek gösterisi düzenleyen bir grup protestocunun Kongre binasına girmesiyle başlayan şiddet olayları üzerine "sokağa çıkma" yasağı ilan edildi. Washington Belediye Başkanı Muriel Bowser, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, yerel saatle 18.00’den yarın sabah 06.00’ya kadar şehirde "sokağa çıkma" yasağı ilan ettiğini duyurdu.
SAKIN SEVDİKLERİMİZE «MERAK ETME BENİ ! » DEMEYELİM…
Gününüz aydın ,
Ocağınız şen olsun.
Merak…
Merak etmek, merak edilmek…
Siz hiç «Merak etme beni!» dediniz mi bir sevdiğinize?
Öyle bir yanlış yaptınız mı?
« Merak etme ! » cümlesi hepimizin ağzından çok çıkmıştır, ama başka başka anlamlarda, mesela bir iş bitirme anlamında veya bir emanet alındığında...
Ama, « BENİ merak etme ! » cümlesinin anlamı çok derindir, « Seni sevmiyorum », « Sen de beni sevme » cümleleri saklanır kimi zaman içinde, hem o cümleyi duyanı acıtır, hem de söyleyen düşünmeden söylediyse onu pişman eder. İki taraf da bir kırgınlık yaşar, biri diğerine, biri kendine.
Siz siz olun, hiç bir zaman merak edilmeyi geri çevirmeyin. Ben birgün bu cümleyi çok sevdiğim birine dedim ve ardından çok pişman oldum.
Arayıp, « Kızım, sen hep arardın, hasta mısın? Merak ettim! » diye kaygılanan bir Badegül ablanızın olması ne kadar değerlidir bilir misiniz?
Merak edilmeyi özler bile insan, ve merak edildiğini öğrenince özlediğine kavuşmuş gibi sevinir, kucaklanmış sarmalanmış hisseder kendini, içindeki kelebekler kanat çırpar mutluluktan.
Zira merak sevgiden doğar, merak edilen merak eden kişinin gözünde değerlidir, ve o paha biçilmez değerin kıymetini kaybetmeden bilmek gerekir, ilgisiz davranarak geç kalıp, yalnızlığa mahkum olmadan önce o güzelliğin farkına varıp ona kucağını açmak gerekir, hem de sımsıkı…
Tabii, herşeyin sınırı olduğu gibi merakın da sınırı vardır. Her dakika merak edip soruşturursa insan, bunu yapabilmesini sağlayan cep telefonunu icat edene dua ederek, bu sevgiden öte hesap sormaya, baskıya, kişisel özgürlüğü kısıtlamaya dönüşür, ve başta sevgiden gelen birşey olmasına rağmen sıkar bunaltır insanı. Herşeyin fazlası zarar, öyle değil mi?
Kazanova bile « Aşkın dörtte üçü meraktır. » diye boşuna dememis.
Ölçüyü bozmadan,
Ve özleminde kaybolmadan,
Yakında veya uzakta,
Ama gönülleriyle etrafımızda, yanıbaşımızda,
Daima,
Gönülden merak edebileceğimiz
Ve içten merak edenlerimiz olması dileğiyle…
Ümmü Yilmaz
2020'yi çoğu astrolog güzel haberler ve yeni büyük değişimlerle müjdeliyorlardı. “Eee noldu, peki!?" diye öfkelenmeyin, hayıflanmayın! Meğer bu değişim çok derinmiş!
hiç menfaat gözetmeksizin, hepimize bir şeyler öğretme çabasıyla yaşayan o kıymetli insanların öğretmenler gününü gönülden kutlarım..
Kimileri Onları bütün kötülüklerden sorumlu tutuyor, bütün olumsuzlukları Onlara mal ediyor. Başkaları ise duyarsız kalıyor.
Engelli olduğu veya bir rahatsızlığı olduğu kanısına varıyor insan tabii. Ne rahatsızlığı vardı diye sormayın sakın bana. Merak ettim ama incitme korkusuyla soramadım.
Ben bir ceviz ağacı olmak istiyorum. Zaten sayılırım da, ne sen farkımdasın benim, ne polis, ne de farkımda olmasını istediğim hiç kimse farkımda!
Bu yaz ilk kez çok ani şekilde bir haftalığına Türkiye’ye gittim; nedeni ise aşırı özlem; anneme babama özlem, vatanıma özlem, kardeş ortamına ve Türkiye’ye özlem.
Şaşırmayın! “Türkçe Ağlayan Köpek” bir mizah yazarından bu tür duygu dolu yazılar çıkabileceğinin açık bir kanıtıdır''.
Size bir soru… Kim doğru kim yanlış diye insan arkadaşını dostunu değerlendirirse, ne kadar dostu kalır?
Bu tertemiz gönüllü insanların ardında kalanların kömür karası dünyalarına biraz olsun ortak olabilirsek, ışık getirebilirsek ne mutlu bize.
Biz insanlar ne garibiz değil mi?... Bazen yalnız kalmak, sessizliği dinlemek isteriz, bazen de yalnızlıktan sıkılır, boğuluruz...
Kiminle konuşsak, bulunduğumuz kıştan daha kara bir kışta buluyoruz kendimizi; hep şikâyet, hep matem…
Bu konuyla kimileri dalga geçmiş gülmüştür "Daha önemli konular varken şunların uğraştığına bakın.." diye..