Yeni bir seçim daha sona erdi.

Yazık ki pek çok Türk kökenli politikacının seçilme şansı çok az olduğu için seçilemediler.

Seçilen üç Türk kökenli bayanı  tebrik etmeden geçemiyorum. 

Keşkeleri sıralamanın hiçbir şeye çare olmadığını en iyi bilenlerdenim...

Ama bazı keşkeleri sıralamaktan alamayacağım kendimi!

Keşke daha çok milletvekili çıkarabilseydik…

Keşke oyların bölünmesini engelleyebilseydik...

Keşke Türk adaylararası dayanışma sergileyebilseydik...

Keşke etnik siyasetten olabildiğince uzaklaşsak ve çok kültürlülüğe cesaret edebilseydik... 

Keşke adaylarımızı önce bir ön elemeden geçirip bu iş için en ehil olanları seçebilseydik.

Keşke birlik ve beraberlik ruhuyla birlikte insanlara en fazla hizmet edebilecek  olanlara şans verebilseydik.

Keşke meselenin seçilmekte olmadığını, asıl görevin seçildikten sonra başladığını anlayıp etrafımızdakilere de anlatabilseydik.

Milletvekili adaylarına oy vermeden önce bir milletvekilinin ne gibi görevleri olduğunu sormak kaçımızın aklına geliyor?

İyi bir milletvekili görevini icra ederken şahsi, ailevi,  ya da yakın çevre çıkarlarını ne kadar göz önünde bulundurabilir  sorusunu sorduk mu? 

Tabii ki hayır.  

İyi bir vekil, gerek aldığı kararlarda, gerekse gerçekleştirdiği işlerde gayet objektif ve soruşturmalara açık olmalıdır.

Kamusal ve toplumsal çıkarlar herşeyden önce gelmelidir.

Bir adaya oy verirken hemşericilik ruhuyla oy veriyorsak zaten asıl yanlışı biz yapıyoruz demektir.

Zira gerçek vekil asla ayrımcılık yapmaz.  

Herkesi eşit tutar.

İyi bir milletvekili özelliklerine sadece hemşerilerimiz sahip bulunuyorsa durum başka...

Kısacası gelecek seçimlerde daha dikkatli oy verirsek bizler için daha hayırlı olur gibime geliyor.

Bu günlerde herkesin gözü kulağı basında.

Hükümet ne zaman kurulacak diye bir beklenti var.

Önemli olan hükümetin kurulması da değil, kalıcı ve yapıcı bir hükümetin kurulması. Hepimiz için hayırlı olanın gerçekleşmesini diliyorum…

Birgül Kapaklıkaya (c)

Brüksel, 22 Haziran 2010