Haberin yayım tarihi
2008-09-05
Haberin bulunduğu kategoriler

Bir Yaz Dönemi Böyle Geçti.

Mayıs ayından itibaren başlayan bir maraton artık son buldu diyebiliriz.

Öncelikle okul öğrencilerinin yoğun bir imtihan süreci. Tatil hazırlıkları. Belçika'da yağmurlu, Türkiye'de ise bol güneşli bir yaz dönemi ve sonra herkes yine kürkçü dükkanında..

Her yıl olduğu gibi bu yılda okurlarımızla 2008 yaz dönemi gözlemlerimizi paylaşmak istiyorum. Yaz dönemi boyunca bir türlü fırsat bularak okurlarımızla paylaşamadığımız notlarımızdan bir demet sunacak vakti ancak bulabildik.

Sıla yolunda son durum..
Neredeyse 50 yıla yakın bir macera  sıla yolu. Özellikle 70'li yıllarda arabaları ile gelen ilk gurbetçilerimiz ne kadar ilgi çekerdi. Ford, BMW, Opel marka arabalar revaçtaydı o zamanlar.

Ben şahsen ancak 80'li yılların başında ilk sıla yolu maceramızı yaşadım. Rahmetli babamın yol boyunca geçmişte yaptıkları ilk araba yolculuklarında yaşadıklarını dinlemiştim yol boyunca.


O zamanlar yollar perişan. Tek gidiş-geliş olan daracık yollar. Gümrüklerde çekilen eziyetler. Yugoslavya, Bulgaristan gibi 2 komünist ülkeden geçerken yaşanan korku. Rüşvet, soygun, çorba parası adı altında alınan haksız paralar. Ülkelerde yaşanan rejim değişiklikleri ve alternatif yolculuk güzergahları. Bu arada İtalya, İsviçre, Yunanistan, Romanya, Macaristan, Mekodonya gibi ülkeleri de görmüş olduk.

Zamanla bir çok şey değişti. Ülkeler renk değiştirdi. Yolların büyük çoğunluğu otoban haline geldi. Yollarda artık tek para birimi kullanılır oldu. Artık Viza sorunları da yaşanmıyor.

Bugün için tek sorun geçmişten gelen bazı alışkanlıklar. Özellikle eski Yugoslavya artıkları durumunda olan Slovenya, Hırvatistan, Sırbistan, Mekodonya gibi ülkelerde çorba parası şeklindeki dilencilik bir şekilde devam ediyor. Trafik polislerinin gerçek anlamda denetimi yerine sadece para koparma maksadı ile yolcuları durdurması azalmasına rağmen devam ediyor.  

Hırsızlık sıla yolunda vatandaşlarımız en çok korktuğu olay. Gazete sütunlarında saldırıya uğrayan gurbetçilerin feryatları bu yaz döneminde zaman zaman yer buluyor.

Sıla yolunda olumlu olarak söz edilmesi gereken bir konuda Hürriyet Gazetesinin Niş yakınlarında işbirliği yaptığı Hotel Nais'de yapılan konamlama imkanı. Bu konuda bize 'yiğidi öldür hakkını ver' demek düşüyor. Hürriyet Tesisleri şeklinde lanse edilen Hotel Nais İnsanın güvenilir bir mekan olarak sığındığı bir liman olmuş durumda..

Türkiye Gümrüklerindeki  Perişanlık.
Türkiye Gümrüklerinde yaşanan sıkıntılara rahmetli Özal zamanında yapılan yatırımlarla büyük ölçüde çözüm bulunmuştu. Yeni gümrük kapıları da buna ek olarak daha da rahatlama yaratmıştı.


Buna rağmen bu yıl yaşananların pek açıklaması yok. Bir solukta alınan onca yoldan sonra Kapıkule gümrüğünde frene basıyorsunuz. Herşey birden değişiveriyor. Bu yıl girişte 3 saat, çıkışta 12 saat olmak üzere toplam 15 saat Kapıkule Gümrüğünde çile çektik.
Tatil dönemi öncesi Kapıkule Gümrüğünde yapılan bazı çalışmalardan dolayı aksamaların olabileceği söylenmişti. Bu durumu Gümrük İdaresinin ahenkli bir çalışma ile yönetmesi gerekiyordu. Ancak sebebini bilemediğimiz bir kötü düzen, kargaşa ortamı her yere hakim olmuş.

Memlekette Ergenekon ve Ak partinin kapatılması davası tartışmaları devlet memurlarını oldukça etkilemiş gözüküyor. Polis, ve her düzeyde hizmet sunan memurlarda disiplinsizlik ve vurdumduymazlık hat safhada. Sorduğunuz bir soruya dahi doğru dürüst cevap alamıyorsunuz. Bu yıl sıla yolunda vatandaşlarımızın uzun kuyruklarda yaşadığı perişanlığın sebebi ancak devlet çarkında yaşanan belirsizliğin yansıması olarak açıklanabilir.

Hasret giderdik..

Memleket hasreti bir ölçüde geride bıraktıklarınız demek.. Doğduğunuz, büyüdüğünüz topraklara uyduğunuz özlem demek.

İnsan kendi toprağına ayak basar basmaz büyük bir rahatlama duyuyor. Bizlerde geride bir çok dost ve yakın akraba bıraktık. Büyükannem 100 yaşının üzerinde. Teyzelerim, halalarım, amcalarım ve daha niceleri..Bir çoğunu görmeye çalıştım. Aralarında göremediklerimde var. Hele her yıl doğduğum yayla olan Acelle(Aslında Açelya) da düzenli olarak yapılan kadırga şenlikleri görülmeye değer. Binlerce tanıdık simayı bir arada görmenin zevki bambaşka.

Memleketimiz muhteşem, insanlarımız yoz..

Avrupa'da yaşayan 4 milyonu aşkın insanımızdaki memleket özlemi kelimelerle anlatılmaz. Türkiye Cumhuriyeti Gümrük kapısında yaşanan duyguyu ancak yaşamak gerekir. Ancak bu güzel ülkenin içersinde yaşayanlar sahip oldukları nimetin pek farkında değiller.

Muhteşem dağları, ovaları, akar suları, deniz ve gölleri ile bir çennet parçası olan ülkemizde insan kalitesi son derece düşük. Memleketimizde zamanla daha da medeni olması gereken Türk insanı sanki daha da geriye gitmiş durumda. Yere tüküren insanlar, her köşede ortaya çıkan dilenciler, müşterisini aldatan esnaflar, devlet arazisini gasp etmek için orman yakanlar, otoyolda, kırmızı ışıklarda birbirine kızarak silah çekip adam öldürenler, adım başı kargaşa, kavga, hoşgörüsüzlük.

Bu olumsuz tablo büyük ölçüde insan kalitesi ile ilgili. Bu konuda bizzat şahit olduğum bir olayı nakletmek istiyorum. Ben Adapazarı'nda ikamet ediyorum. Adapazarı Türkiye'nin yol konusunda en zengin bir bölgesi. Hem E-5 olarak tabir ettiğimiz yol çift geliş-gidişli otoyol şeklinde ve hem de Tem otoyolu  ve çevre yolları ile trafiğin normalde en rahat olması gereken bir yerleşim bölgesi. Gel gör ki, temmuz ayının ilk haftasında Akyazı ilçesinde Adapazarı şehir merkezine gidene kadar onca geniş otoyolda toplam 4 tane kaza yapmış konvoy gördük. Daha sonra bazılarında ölüm vakalarının olduğunu öğrendik. Bu kazaların sebebi büyük ölçüde sürücü hatası, buda ancak insan kalitesi ile açıklanabilir. Siz hiç, bir yandan araba süren, diğer taraftan elinde silahı ile havaya ateş eden şoförler gördünüz mü? Görmediyseniz bizim oraya gelin.

Bir diğer olayı da okurlarımla ayrıca paylaşmak isterim.

Kuzuluk kaplıcalarını bilirsiniz. Türkiye'nin sayılı tatil beldelerinden biri. Evimize ise birkaç km mesafede. Bilhassa akşam üzeri biraz serinlemek ve bir çay sefası yapmak üzere severek gittiğimiz bir mekan. Biraz olsun memleket havasını doyası ile alalım istesenizde magandalar size rahat vermiyor. Akşam üzeri başlayan silah atışları sahaha kadar devam ediyor. Böyle önemli bir turistik bir bölgede asla olmaması gereken bir durum, fakat kimse bir önlem alamıyor.

Daha önceleri tatil dönemlerinde bahsettiğimiz bir diğer konuda denizlerimizin yağmalanması kirletilmesi olayı idi. Bir Didim'i, Altınkum'u düşünün. Mükemmel bir deniz ve mükemmel bir sahil. Denize giriyorsunuz ama bir anda ayağınız kanlar içinde. Bir de bakıyorsunuz ki, adamın biri geceleyin içtiği bira şişesini kırarak denize atmış. Aynı manzarayı bir çok farklı bölgede gördük.

Bodrum Türkiye'nin en gözde tatil beldelerinden biri, belkide en güzeli. Geçtiğimiz yıl Bodrum'a bağlı koylara bir gezi yapmıştık. Hele o Bitez-Yahşi Beach arası tepedeki manzaraya hayran kalmıştık. Fakat bu muhteşem görüntünün rastgele doğaya atılan plastik poşet, kırık bira, içki şişeleri ile bir çöp yığını haline gelen atıkları görünce insanın midesi bunalıyor.

Antınoluk ilçesi, Kaz dağlarının ütettiği oksijen deposu olarak bilinir. Fakat denizin dibine kadar sokulan villaların foseptik çukurlarından fışkıran pisliği görünce içinizden bu duruma göz yumanlara 'lanet olsun' diyorsunuz.

Derhal bir su bakanlığı kurulmalı..
Ülkemizde yaşanan en büyük sıkıntıların başında ise su sıkıntısı geliyor. Aslında Türkiye dünyada mevcut bir çok ülkeden su konusunda daha şanslı bir ülkde. 8.500 km deniz şeridi olan, Fırat, Dicle, Sakarya, Yeşilırmak, Kızılırmak,Menderes gibi ünlü akarsuları olan bir ülkede su sıkıntısı yaşanıyor.

Geçmişte zaman gelecek suyu da şişelerde parayla satacaklar derlerdi de inanmazdık. Durum aynen öyle. Artık evlerinizdeki musluktan akan suyu içmeniz, bu suyla yemek yapmanız ve bazı bölgelerde elinizi yüzünüzü yıkamanız bile sakıncalı.

Bu konuda yaptığımız gözlemlerde sorunun daha çok kıtlıktan değil kötü yönetim, yanlış, ve kontrölsüz su kullanımından kaynaklandığını görüyoruz. Türkiye'de belediye yönetimleri, görevleri, statüleri hakkında tam bir kargaşa ortamı yaratılmış. Kimin hangi yatırımı nasıl yapacağı belli değil. Bir çok belediye bugün var, yarın yok. Bugün yetkili, yarın değil.
Türkiye'de gerçek anlamda uzun vadeli bir su politikasından söz etmek mümkün değil. Su konusunda gelecekte şayet kısa zamanda geniş yetkilerle donatılmış bir bakanlık kurulmadığı takdirde daha da büyük sıkıntılarla karşılaşmak mümkün.

Turizm altın yumurtluyor..
Turizm sektörü bu yılda adeta altın yumurtlayan bir gelir kaynağı durumunda. Türkiye'nin turizm geliri ikinci çeyrekte geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 25.9 artışla 4.7 milyar dolara yükseldiği belirtiliyor.


Bu konuda yapılan açıklamalara göre Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Turizm Harcamaları ve Profili 2008 yılı 2. Dönem  turizm geliri, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 25,9 oranında artarak 4 milyar 693 milyon 206 bin 987 dolar oldu.

Bunun 3 milyar 953 milyon 508 bin 819 doları yabancı ziyaretçilerden, 739 milyon 698 bin 168 doları ise yurt dışında ikamet eden vatandaş ziyaretçilerden elde edildi. Ziyaretçiler seyahatlerini kişisel olarak veya paket tur ile gerçekleştirdi. Turizm gelirinin 3 milyar 620 milyon 389 bin 981 doları kişisel, 1 milyar 72 milyon 817 bin 6 doları ise paket tur harcamalarından oluştu.

2008 yılının ikinci çeyreğinde en yüksek turizm geliri 1 milyar 948 milyon 181,8 bin dolar ile Haziran ayında gerçekleşti. Nisan-Haziran döneminde kişi başı ortalama harcama yabancılarda 579 dolar, vatandaşlarda ise 927 dolar oldu.


Aynı dönemde toplam çıkış yapan ziyaretçi sayısı 7 milyon 622 bin 173 kişi olarak belirlendi. Bunun 6 milyon 824 bin 440 kişisini yabancı ziyaretçi, 797 milyon 733 kişisini ise yurt dışında ikamet eden vatandaşlar oluşturdu.

Bu rakamlar ışıgında 2008 yılı turizm gelirlerinin sene sonunda yüzde 25 oranında artması bekleniyor..

En büyük yatırım eğitime yapılmalı.
Yazımızın girişinde memleketteki insan kalitesine yönelik eleştirilerimiz olmuştu. Bu son bölümde özellikle eğitime özel bir vurgu yaparak eğitime yapılacak yatırımın önemine değinmek istiyorum.

Bu yaz tatilinde oldukça can sıkıcı bir olayla karşılaştım.  Bir karış sakalı ile Sakarya Üniversitesine bağlı bir Yüksek Okulun hararetli bir şekilde kapanmasını isteyen bir hemşehrimin tavrını anlamakda epey zorlandım.. O na göre bu yüksek okul sayesinde ilçenin ahlakı bozulmuş. İlçeye kolları açık, etek giyen, pantolon giyen kızlar gelmeye başlamış. Kızlar erkeklerle arkadaşlık yapar olmuş. Bu durum kendi kızları için kötü örnek teşkil ediyormuş vs.. vs.

Bu şahsı dehşetle dinledim ve bir an yıllar önce daha modern bir ilçe durumunda olan Akyazı'yı düşündüm. Meğerse biz o zamanlar daha modern bir ilçede yaşıyormuşuz.

Bu durumu nasıl açıklayacağımı bilemiyorum. Ya siyasi akımların bilinçleri zihinleri esir etmesi, ya da gerçek anlamda uygulanamayan eğitim politikası. Belkide bir şekilde yozlaşan eğitim sistemi.. Artık gerisini siz arayın..

Ülkemizde 7.5 milyon kişi okuma yazma bilmiyor. Bu nüfusumuzun yüzde 12'sine tekabül ediyor. Türkiye'nin tahsil durumu ortalamasının genelde  ilköğretim 4. sınıf düzeyinde olduğunu, bunun yanında bir o kadar da engelli vatandaşımız bulunduğunu biliyormuydunuz?

Eğitim, eğitilen kişinin duygu, düşünce, gereksinme ve sorunlarını türlü araçlarla anlatabilmesi için ona iletişim yeterliliği kazandırmaktadır. Eğitim eğitilenin, demokratik yaşayışın gerektirdiği biçimde toplumsallaşabilmesi, diğer insanlarla olumlu ilişkiler kurabilmesi, ortak amaçlar için birlikte çalışabilmesi için ona, işbirliği yeterliliği kazandırmaktadır. Bir ülkede eğitilmiş insan sayısı ne kadar yüksekte ise, o ülke sorunlarını ortaya konulacak iletişim ağı ile hızla aşma imkanına sahiptir.

Ülkemizde yaşanan bir çok sıkıntının belkide kaynağı eğitimdeki başarısızlıktır diyebiliriz.

Değerli okurlarımız,

Sizlere bu yaz dönemi süresince memleketimide yaptığımız gözlemlerden bir demet sunmaya çalıştım.

Şayet sizlerinde paylaşmak istediği noktalar bulunursa bize yazabilirsiniz..

Saygılarımla..

Aşağıdaki linklere bir göz atınız…

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.