Haberin yayım tarihi
2016-10-31
Haberin bulunduğu kategoriler

ÇOK ACİL MİLLİ KURTULUŞ HAREKETİ RUHUNA DÖNMELİYİZ.

İzzet Dönmez Yazdı.

Dün televizyon kanallarında sizlerde görmüşsünüzdür.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı törenleri münasebeti ile Anıtkabir`e giden generallere üst-baş araması yapılıyordu.

Titredim, ürktüm ve korktum.

Türk Ordusu, böyle bir muameleye tam 100 yıl sonra muhatap oluyor.

İngiliz işgal orduları en son İstanbul`da Türk Ordusu subaylarına bunu yapmıştı.

Aradan geçen yüz yıl sonra, Ordu Komutanları üst aramasından geçirilerek içeriye alınıyor.

Devlet, ordusunun komutanlarına güvenmiyor.

Peki, devlet bunda haksız mı?

Asla haksız değil.

Devleti bu tasarrufa, bu komutanlar itti

Bakın bu günlere nasıl geldik?

Bu Devletin polis müdürleri, DHKPC adlı azılı terör örgütü mensubuna Başbakan`ın evinin krokilerini veriyor.

Hatırlayın; geçen yıl Güney Doğumuzda terör örgütü PKK bir çok ilçemizde şehir merkezlerine hendekler kazdı.

Göz göre göre barikatlar kurdu.

Türk Ordusu ve Türk Polisi aylar süren çatışmalardan sonra o hendek ve barikatları temizledi.

Binlerce insan öldü.

Şehirler yerle bir oldu.

Hepimiz ne dedik?

"Bu hendekler kazılırken, bu barikatlar ve tüneller oluşturulurken devlet neredeydi?"

Devlet derken, İçişleri Bakanı tüfengi eline alarak, burada asayişi sağlayacak değil ya,

Bu bölgenin güvenlik ve asayişinden kim sorumlu?

2. Ordu Komutanlığı.

2. Ordu`nun başında kim vardı?

Org. Adem Huduti.

O şimdi nerede?

Darbecilikten kodeste.

Akıllar duracak Yarabbim!

Örgüt sokak sokak hendek kazarken, bu devletin en büyük 2. Ordusu`nun komutanı darbe hazırlığında imiş.

O Ordu`nun Komutan`ının emrinde ki bütün Tugay Komutanları darbecilikten içeri alındı.

O Tugayların içinde ki en önemli Tugay hangisiydi?

Özel Harekat Birlikleri Tugayı.

Başındaki Komutan kimdi?

Tuğgeneral Semih Terzi.

15 Temmuz ihaneti`nin en önemli isimlerinden birisi.

Ömer Halisdemir`in alnının ortasından mıhladığı Semih Terzi.

Güney Doğu`da Hendekler kazılırken, her sokak başına barikatlar kurulurken, en özel Tugay`ın komutanı kimmiş?

Semih Terzi, Türk Ordusu`nun bir Kurmay Generali.

İlkokulu dahi bitirmeyen, kıçını dahi yıkamaktan aciz, Amerika`nın emrine girmiş bir alçak molla`nın peşinde gidiyor bu general.

Bu işi bir akıl terazisine koyunda, bana izah edin.

Koskoca Orgeneraller, koskoca Korgeneraller, Tümen Komutanları, Tugay Komutanları, Geleceğin Ordu Komutanı olacak Kurmay Albaylar, manyak ve zırdeli bir molla`ya biat etmişler.

40 seneyi aşkın süredir camilerde vaaz dinlemem, vaaz bitmeden camiye girmem.

Hiçbir cemaat ve tarikat liderine mürit olmadım, biat etmedim.

Çünkü çok sağlam bir dini altyapım var.

İnandığım dini çok iyi biliyorum.

Rehberim ve Anayasam Kur`an’dır.

Kur`an`ın ruhunu ve benden ne istediğini çok iyi biliyorum.

Bana vaaz verecek hiçbir hoca, hiçbir şeyi benden daha fazla ve daha iyi bilmiyor.

Bir çok konuyu benden daha fazla ve daha iyi bilen ilahiyatçılarımız yok mu?

Elbette ki var; hemde son yıllarda hayli fazla var.

Onların bir çoğunu televizyon kanallarında izliyorum.

Yazdıkları kitapları son satırına kadar okuyorum.

Onların yazdıkları ve anlattıkları herşeyi de kabul etmiyorum.

Onları, önce Kur`an, sonra akıl süzgecinden geçiriyorum.

Bütün bunları niçin anlattım?

Sadece şunun için.

Fırsat oldu, ben, dinimi doğru ve sahih kaynaklardan öğrendim.

Başka öğreticiye ve mürşide ihtiyacım kalmadı.

Ben, Said-i Nursi`nin bütün risalelerini okudum.

Ancak kendimi "Risale-i Nur Şakirdi" olma ihtiyacında hiç hissetmedim.

Diğer din ulemasının yazdıklarını da okudum.

Hepsinden sadece istifade ettim.

Gencecik subaylar, pırıl pırıl kurmaylar, hepsi bu vatan`ın evladı, hepsi Türk çocukları.

Anadolu toprağında yaşayan Ali`lerin, Hasan`ların, Yakup`ların, Osman`ların çocukları bunlar.

Bunları Ayşe`ler, Fatma`lar, Zehra`lar, Zeynep`ler doğurdu.

Bunlar, Müslüman Türk çocukları, Peki bu vatan evlatları nasıl mankurtlaştı?

Bunu dibine kadar irdelemek gerek.

Bakın, ben kendi fikrimi söyleyeyim,

Bu ülke`nin nüfusu`nun % 99`u müslüman değil mi?

Sizde "Evet" diyeceksiniz.

Cumhuriyet kurulalı 90 yılı aşkın zaman geçti.

90 yılı aşkın süredir bu Devlet`in askeri okullarında din eğitimi yasaktır.

Her şekli ile yasaktır.

Hiç kimse lafı oraya buraya çekmesin.

Resmen ve fiilen yasaktır.

Annesi-Babası Müslüman ailenin çocuklarına askeri okullarda din eğitimi yasaktır.

Hatta, dahası var.

Bazı yayınlar var, dine, kutsal din duygularına alenen hakaret eden yayınlar var.

Bunlar askeri okullarda hararetle tavsiye edilerek, serbest.

Necdet Öztorun, Kenan Evren`in Cumhurbaşkanı olduğu, Turgut Özal`ın Başbakan olduğu dönemde Kara Kuvvetleri Komutanı, Necdet Üruğ`da Genelkurmay Başkanı.

Bu Necdet Öztorun Paşa, daha hükümet atamasını yapmadan, kendi kendisini Genelkurmay Başkanı ilan eden paşa.

Bu paşa zındık bir paşa, İslam ve Hz. Peygamber aleyhine yazdığı zırvalar, diğer komutanlar tarafından askeriye`ye hararetle tavsiye ediliyor.

Bu Generali, merhum Başbakan Turgut Özal, veto etti ve Genelkurmay Başkanı yapmadı.

Öztorun`un din aleyhine yazdığı zırvalar ordu içinde serbest, her türlü dini yayın, askeriye içinde şiddetle yasak.

İşte, bugünlere böyle geldik.

Sen, Müslüman Türk evladına doğru kaynaktan dinini öğretmez isen, cahil bir molla gelir, zırvaları ile senin subay`ının beynini yıkar ve sana düşman eder.

Hadise budur.

Dün akşam, Cumhurbaşkanlığı Külliyesindeki Cumhuriyet Resepsiyonunda Kur`an okundu.

Allah razı olsun.

Okuyan hafız`ında muhteşem bir sesi vardı.

Dün gece sigortacılık yapan bir dostum beni aradı.

Ağlamaklı bir ses tonu ile "Hocam, şu hale bak, sen bunu onaylıyor musun?

Ne günlere kaldık!

Cumhuriyet Resepsiyonunda Arapça Kur`an okunuyor.

Bu kabul edilebilir mi?" diye feryat ediyordu.

Bende, sigortacı dostuma dedim ki "Bunda şaşılacak ne var?

Bu Gazi Meclis, 1920 yılında Ankara`da Kur`an’la, dualarla açıldı.

Bu Meclis`in ordusuna katılan vatan evlatları, savaşa giderken -ölürsem şehit, kalırsam, gazi olurum - diye silaha sarıldılar.

Düşman`a süngü sallarken "Allah Allah "nidaları ile ve iman şevki ile hücum ettiler.

O askere, Hz. Muhammed adına izafeten "Mehmetçik" dendi.

Yani o ordu, Muhammed`in ordusu idi.

Bir tek Mehmetçik, süngü hücumu yaparken "Tanrı Tanrı" nidaları ile düşmana saldırmıyordu.

Aşk ile, Şevk ile, Allah Allah nidaları ile Palikarya`nın ordusuna saldırdı.

Bu Ordu, Dumlupınar Meydan Muharebesini böyle kazandı.

Orada ölenler, şehid, sağ kalanlar, gazi oldu.

Gazi Ordu`nun Meclisi de Gazi Meclis idi.

Gazi Meclis`te, ya da Gazi Meclis`in Cumhurbaşkan`ının ikametgahında Kur`an okunursa, bunda ne beis olur?"

Dostumun verecek cevabı kalmadı.

Usulca telefonu kapattı.

Çok eminim ki; ben ne anlatırsam anlatayım, o yine kendi ezberlerine dönecektir.

Herşey tamamda, bu gidiş hiçte hayırlı bir gidiş değildir.

Eğer biz, 23 Nisan 1920`deki ilk Meclis`in açıldığı ruha dönmez isek, vallahi de, billahi de, kurtuluşumuz mümkün değildir.

Eğer böyle giderse, birlik ve beraberlik içinde olmaz isek, Sevr haritalarından daha onursuz haritalar önümüze çıkacaktır.

Sevr haritaları önümüze dayatılırken, içimizde yine hainler vardı.

İçinde hain bulunmayan bir milleti zelilce yenmek mümkün değildir.

Ama asla ve kat`a günümüzdeki kadar hain içimizde barınmamıştı.

Amerika`ya karargah kuran bir hain, bir alçak, ordu`nun komuta kademesinin yarısına ihanet ettirdi.

Bir dönem İl Emniyet Müdürlerinin 81 tenesinin 74 tanesi ihanet işbirlikçisi, 10 bin hakim ve savcı`nın 5 bin tanesi ihanet ortakçısı.

Anadolu`daki bin yıllık serüvenimizde böyle bir zelaleti hiç yaşamadık.

Sağcı-Solcu, Kürt-Türk, Alevi-Sünni, Kemalist -Anti Kemalist, .İlerici-Gerici, Liberal-Muhafazakar, demeden birlik olmalıyız.

Kurtuluş mücadelesine başlarken, yukarıda saydığım bütün düşünce akımları canlı ve dipdiri mevcut idi.

Herkes birlik oldu.

Zafer böyle kazanıldı.

Şimdi kaybedecek çok daha fazla şeyimiz var.

Herşeyden önce, tapusu bizde vatanımız var.

90 yıldır dört bir köşesini imar ve inşa ettiğimiz vatanımız.

Anadolu, artık çorak bir yayla değil.

Edirne`den Hakkari`ye kadar en ücra dağ köyünde bile elektrik var.

Pırıl pırıl, onbinlerce kilometre uzunluğunda otoyolları var.

İmar ve inşası tamamlanmak üzere olan bir Anadolu.

Hemde...........Toprağında doğal gazı ve petrolü olmadığı halde................

Hemde başkalarının kaynaklarını sömürmeden, sadece alınteri ile, sadece çalışarak, üreterek yapıldı bunlar.

Dün Gazi Süleyman Paşa ile ve teknelerle geçtiğimiz Çanakkale`yi bugün dünya`nın en büyük asma köprüsü ile geçmeye hazırlanırken.

Gelin bölünmeyelim, düşmeyelim birbirimize.

Bu vatan, Kürt Memo`ya da, Kürt Haso`ya da, Alevi Pir ve Dedesine de, Karadeniz`in Laz yamaklarına da, Ege`nin Efelerine de, Ankara`nın Seğmen`ine de, Balkanlar`ın kızanlarına da yeter.

Bu vatan çok güzel be!

Bu topraklar yaşanmaya değer be!

Gelin birlik olalım, Dumlupınar Meydan Muharebesinde, Yunan Ordusunu Dumlupınar ovasına seren Gazi Mustafa Kemal, bir tepeye çıkar ve Yunan Orduları Baş Komutanına haykırır " Hacıanesti, şimdi gel kurtar ordularını".

Hayatım boyunca beni en çok etkileyen sözlerden birisi budur.

Bir çok kusurlarını eleştirdiğimiz, hayatının çoğu cephelerde savaşarak geçmiş Gazi Mustafa Kemal`in muhteşem zafer narasıdır o söz.

O sözün ötesi yoktur.

İzmir`i teslim alan asker`in yarısının ayağında çarık bile yoktur.

O gün nüfusumuz 10 milyondur, şimdi 80 milyonuz.

Çok daha güçlüyüz.

Gelin, düşman`ın bütün oyunlarını bozalım.

Hep birlikte çıkalım CUDİ dağına da.

Hep birlikte haykıralım "Ey emperyalizmin maskaraları!

Şimdi kurtarın ordularınızı!".

Yeminle, şart ile diyorum ki; bunu haykıracak güç, kudret ve takat bizde vardır.

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.