Haberin yayım tarihi
2016-09-15
Haberin bulunduğu kategoriler

TÜRKİYE'DE DİNİ CEMAATLER VE SİYASİ İKTİDARLAR.

İzzet Dönmez Yazdı.

Türkiye çok partili siyasi hayata geçtiği 1946`dan beri dini cemaatler ve tarikatlar merkez sağ partilere oy verirler.

Bu yapılar, merkez sağ partiler için oy havuzudur.

Bu da doğal ve anlaşılabilir bir durumdur.

Türkiye, Kemalist Oligarşi`nin tek başına hüküm sürdüğü yıllarda ezan sesine bile muhtaç yaşadı.

Her türlü dini tedrisat bile gizli, kaçak ve yeraltında yapıldı.

Merkez sağ hükümetler döneminde kısmi rahatlamalar oldu.

"Dini hayat, mütekamil manada özgürdü" dersek, çok komik oluruz.

Çünkü merkez sağ iktidarlara da, irticaya prim veriliyor diye, inanılmaz baskılar ve tehditler vardı.

Menderes`i ipe götürenlerin en büyük suçlama nedeni, onun irtica`ya verdiği destek ya da göz yummasıydı, bunu bizzat ben, 60 darbesini yapanların ağzından dinledim, 1960 darbesinin baş pezevenklerinden Suphi Gürsoytrak, bizzat bana "60 darbesinin hazırlıklarına ilk ezan tekrar Arapça`ya çevrilince başladık" demişti.

Süleymancılar da, Fethullahçılar da, Nurcular da, her daim sağ`daki en güçlü partiye oynarlar.

Siyasi havayı son güne kadar koklarlar.

Kokuyu alırlar, en güçlü sağ parti`ye yamulurlar.

İlişki, bir al gülüm, ver gülüm ilişkisidir.

Kendilerine dokunulmayacağının garantisini alırlar.

Onlar işlerine bakarlar, siyasi iktidarlarda işlerine bakar.

FETÖ hareketi de hep merkez sağ partilere oynamıştır.

Menderes ve Demokrat Parti döneminde FETÖ yok, dolayısı ile ilişkide yok.

FETÖ, Adalet Partisi iktidarları döneminde sahneye çıktı.

Adalet Partisi döneminde, FETÖ onları bütün gücü ile desteklemiştir.

Özal ve Anavatan Partisi döneminde de onları desteklemiştir.........

Demirel ile olduğu gibi, Özal`la da ilişkiler mükemmeldir.

Daha sonra tekrar Demirel ve Tansu Çiller ile de ilişkiler çok iyidir.

FETÖ hareketi, tarihinde ilk defa sol sayılan bir parti`ye siyasi destek vermiştir.

O da 1999 Genel Seçimleridir.

1999`daki o ittifak çok ilginçtir.

Çok soruşturulması, çok araştırılması gereken çok ilginç bir dönemdir o günler.

O dönemi ben hala kafamda çözemedim.

Parlamento da 550 milletvekili var, 40-50 tane milletvekili olan Bülent Ecevit`e hükümet kurduruluyor.

FETÖ Amerika`ya kaçırılıyor.

Abdullah Öcalan, Bülent Ecevit`in başkanlığında kurulan azınlık hükümeti döneminde Ecevit`in kucağına paketleniyor.

Bütün kamuoyu araştırmalarında baraj altı kalacağı kesin gözüken Bülent Ecevit`in aile partisi, birden bire % 20`leri aşan oranda oy alıyor.

Apo rüzgarı ile MHP % 18`leri bulan oranda oy alıyor.

Siyaset kitabında böyle yapay bir sonucun izahı yok.

Apo, Türkiye`ye asılmama garantisi ile veriliyor.

Verilen garanti aynen uygulanıyor da.

Apo, ne yazık ki Türk Devleti`nin kucağına pimi çekilmiş bomba gibi bırakıldı.

Ecevit`in başkanlığında ki o hükümete MHP`nin katılmış olması da çok izaha muhtaçtır.

Sayın Devlet Bahçeli, Meral Akşener`e "Fetöcü" diye ithamlar yapıyor ya.

O işler öyle değil efendim.

Devlet Bahçeli`nin de karnesinde çok ilginç kırıklar var.

Fetö ile Bülent Ecevit`in kurduğu o ittifaka niçin balıklama atladığı -şimdilik- izahtan varestedir.

Ekmel bey`i Cumhurbaşkanı adayı ilan etmesi de -şimdilik- izahtan varestedir.

Ben, oldum olası dini cemaatlerden hiç hazzetmem.

Ben, böyle yazınca, bazı dostların yüzü ekşiyecek.

Ne yapayım?

Onlardan zerre kadar hazzetmem.

Bu konuda toptancılıkta yaparım.

Geçmişte yaşadığım bazı travmatik olaylar, dini cemaatlere karşı keskin çizgilerle mesafe koymama neden olmuştur.

Bu tavrımda asla değişmez.

Mesela, bir Süleyman Hilmi Tunahan`ın çok iyi niyetlerle, çok zor zamanlarda ve gizli olarak insanlara din eğitimi vermeye çalıştığını bilirim.

Çok muhterem bir zattır.

Benim tavrım ona karşı değildir.

Daha sonra şartlar değişiyor.

İşin içine çok kirli akçeli ilişkiler girişiyor, işler yozlaşıyor.

Daha fazlasını yazmayayım.

20 yılı aşkın süre Sakarya`da kitap toptancılığı işi yaptım.

FETÖ`ye ait Kaynak Holding bünyesinde devasa yayınlar var.

Geçmişte o yayınevlerinin yöneticileri bana açıkça f"aturasız kitap vermeyi" teklif ettiler.

Açıkça hırsızlığa ortak olmayı teklif etmiş oldular.

Çünkü faturasız verilen mal, çalınmış maldır.

Parası cebe atılacak maldır.

Cemaatin içinde böyle hırsızlamalar, inanılmaz boyutlardaydı.

Şimdi çok daha net olarak ortaya çıkıyor.

Hırsızlama işler, bütün cemaatlerde maalesef var.

Ben, bizzat gördüm, bizzat yaşadım ve midem bulandı.

Şartlar gereği ve zorunlu olarak ticaret hayatına atıldım.

Yılbaşı itibarı ile aktif ticari hayatımı noktalayacağım Allah`ın izni ile.

Çoğu zaman kendi kendime dedim ki "Şu görüp, yaşadıklarıma şahit olacağıma, Hanyatak köyünde, Acelle yaylasında keşke koyun çobanı olsaydım da, bunları görüp, yaşamasaydım".

İnsan denilen varlıktan tiksinir oldum.

Kutsal dediğim davalardan, insan yüzünden kuşkulanır oldum.

Sözde dini cemaatlere mesafeli olmamın en önemli sebeplerinden birisi de budur.

Başka sebepleri de var elbette.

İşin içine akçe girende, din, iman, namus, şeref, haysiyet uçup gidiyor.

Bu konularda şimdilik diyeceğim bu kadar.

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.