Haberin yayım tarihi
2010-05-22
Haberin bulunduğu kategoriler

Balkanlardaki Osmanlı, Bosna - Hersek

'Türkiye'nin seksen ikinci iline hoşgeldiniz'! Bu sözü duyunca kulaklarımın yandığını zannettim. Belki de bu söz, son zamanlarda duyduğum en manalı en duygusal bir sözdü... Balkanların tam ortası, Avrupa'nın Kudüs'ü, bize o kadar yakın ki; sanki seksen ikinci il gibi...

Siyasi olarak ayrı, uzakta olabilir ama İstanbul ile hiç bir faarkı yok... Bu duygu dolu satırları yazdıktan sonra, bize bu geziyi organize eden kurumu ve yetkilileri unutmamak gerek...


İşte Huzur..

Her türlü sosyal, kültürel ve sportif faaliyette öncü olan vzw Huzur Teşkilatı, Bosna- Hersek'e gezi düzenledi. 

Bu gezide yaşadıklarımızı, duyduklarımızı paylaşmak istedik.  Şunu belirtmek isterim ki; bizler her ne kadar kardeşlerimize sahip çıkmasakta, diğerleri kardeşlerini hiç yanlız bırakmamışlar! Her zaman beraber olmuşlar!


Bize rehberlik yapan arkadaşın söylediğine göre; her yıl Bosna-Hersek'e  üç milyona yakın turist gelirmiş. Bu turistlerden sadece beşyüzbin'i müslüman ülkelerden gelenler miş !!!


Bosnada öğrendiğimiz bir başka big ise; Bosnada yaşayan fakir Sırp ve Hırvatların özel hibe yardımlarla ve kredilerle orada bırakılmalarıydı...

Bizden başkası oraya sahip çıkmış!... Savaştan sonra Türkiye Bosna'ya el uzatmış ama ne yazık ki her zaman olduğu gibi yine önemli işlerde ve olaylarda geç kalmışız...

Boşnaklar Türkleri çok severlermiş, bu durum Sırp ve Hırvatların kızgınlığına neden olurmuş... Bazen bu sevgiyi istismar edenler, adımızı şanımızı lekeleyenler olurmuş !!! Bu olumsuzluklara rağmen sevgimiz devam ediyor...


Nihayet beklediğimiz zaman geldi ve Bosna-Hersek yolculuğumuz başladı. Uzun bir yolculuk bizi beklediği için herkes hazırlığını ona göre yapmıştı... Kolay değil önümüzde tam 1700  km'lik bir otobüs yolculuğu vardı. Bosna-Hersek'e ilk defa gittiğimiz için hepimizde ayrı bir heyecan vardı.  Bir kaç devlet geçerek ancak Bosna-Hersek'e varacaktık...


İçimizde hem tereddüt hem heyecan vardı.  Yolculuğumuz uzun olmasına rağmen çok güzel geçti.  Geziye katılan herkes uyum içinde hareket edince doğal olarak her şey güzel oldu.


Yolculuk boyunca bir kaç yerde mola vererek ihtiyaçlarımızı giderdik ve istirahat ettik. Almanya ve Avusturya'yı geçince  yolculuğumuz yarıyı geçmiş oldu...


Ah o sınırlar ve gümrükler...


Gecenin tam ortası  bir kaç kişi hariç herkes uykuda, otobüs yavaşlıyor ve bir anons; herkes pasaporunu alsın ve insin sınırdan geçiyoruz... Slovenya-Hırvatistan sınırındayız. Tek tek pasaportlarımızı gümrük memuruna veriyor ve tekrar otobüse biniyoruz...  Yine herkes uykuya dalıyor, aradan biraz zaman geçtikten sonra  yeni bir anons, sınıra geldik pasaportlarınızı hazırlayın. Allah'tan pasaportları ve kimlikleri pek incelemiyorlar, prosedür pek sürmüyor. Sadece formaliteler yerine getiriliyor. 

Hırvatistan AB adayı olmasına rağmen uygullamaları pek hoş değil... Bu uygulamalardan hiç kimse memnun değil, insanlar rahatsız oluyor.



Bosna-Hersek sınırı...

Bosna-Hersek sınırına gelince hepimizde  ayrı ve heyecanlı bir duygu oluşuyor, bu heyecan karşısında gümrük polisinin soğuk yüzü bizi ilk anda endişelendiriyor.

Aradan fazla zaman geçmiyor bu soğukluğun gerçek nedenini anlıyoruz; Bosna-Sırp Cumhuriyetindeyiz... Herkes sağı solu incelerken güzel yapımlı evler ve yeni yapılmiş kiliseler gözümüze çarpıyor. Bu bölgede azda olsa yol kenarlarında camiler görünüyor... Camiler iç kesimlere doğru gidince daha da çoğalıyor... 

İlk anda gördüğümüz yerlerde 13 yıl önce gerçekleşmiş olan savaşın en ufak bir izi görülmüyor... Her şey gayet doğal ve güzel... Biraz daha iç kesimlere doğru gidince savaş'ın soğuk ve iğrenç yüzü bizi yavaş yavaş karşılıyor. Etraftaki evlerde azda olsa kurşun izleri gözümüze ilişiyor.


Yolculuğumuz uzun sürdüğü için arabamız biraz hararet yapıyor, mecburi olarak dinlenmek zorunda kalıyoruz.  Dinlendiğimiz yerin sahibi bir Boşnak, dağ başında bir yer. Bir anda onlarca müşteri...  Adam seviniyor, bildiğimiz ortak kelimelerle müslüman ve kardeş olduğumuzu anlatmaya çalışıyoruz..


Travnik...


Uzun bir yolculuktan sonra savaşın ilk izleri bizi karşiladı... Travnik'ten geçerken etraftaki evlerde savaşın çirkin yüzü bizi karşılıyor.   Travnik şehrinin etrafını çevreleyen dağlara mevzilenmiş Sırp ve Hırvatların açtığı ateş sonucu evler harap olmuş, her taraf şehit mezarlarıyla dolu... Yol boyunca bir çok şehit mezarına hüzünlenerek bakıyor, fatihalar gönderiyourz...


Saraybosna'ya ilerlerken, etrafımızı izlemeye daha farklı bir şeyler görmeye gayret ediyoruz. Etrafta bizden, bizim mimarimizden eserleri görüyoruz....  Her taraf Osmanlı'nın yaptığı camilerle dolu...


Saraybosna...


Avrupa'nın en güzel en ruhlu en maneviyat dolu şehri Saraybosna. Burada kendimizi evimizde hissediyoruz. Hiç bir şey bize yabancı değil.


'Avrupa'nın Kudüsü, Yaşayan Osmanlı, Türkiye'nin seksen ikinci vilayeti' buna benzer bir çok sıfat... Rehberimiz olan arkadaş Saraybosna'nın bu şekilde isimlendirildiğini anlattı...


Yol yorgunu olmamıza rağmen Saraybosna'yı gezmek için sabırsızlandık. Yemeklerimizi yedikten sonra hemen şehir turuna çıktık...

Saraybosna, Medine-i Münevvere'den sonra silahsız fethedilen ikinci mübarek şehir...  Annesi Bosnalı olan Fatih Sultan Mehmet Han'ın Saraybosna'yı ziyareti şerefine otuzbin kişi müslüman olmuş... Bu güzellik karşısında Bosnalılar Fatih tarafından büyük jest ve iltifat görmüşler... Fatih Han şehre gelmeden önce O'nun adına şehrin ortasına bir camii inşa edilmiş... Bu güzellikleri duyunca Bosna-Hersek'i daha bir başka sevdik...


Birinci dünya savaşının başlamasına sebep olan olayın geçtiği köprüyü ziyaret ettik... Bir Sırp genci bu köprü üzerinde Avusturya - Macaristan İmparatorluğu veliahdi Prens Ferdinandı öldürüyor... Bu cinayet sonunda, on milyondan fazla insanın öldüğü birinci dünya savaşı çıkıyor...


Sırpların ne karakterde olduğunu Saraybosna'nın savunma hikayesini dinlerken daha iyi anlıyoruz... Koskoca dört yıl, etrafı katillerle çevrilmiş bir Osmanlı şehri...İnsanlar ağaç yapraklarına bile muhtaç... Zülmün ve acının her türlüsünü tatmiş bir şehir...


67 kişinin hunharca öldürüldüğü Pazar yerine gidiyoruz, içimiz cız ediyor, yüreğimiz burkuluyor... Bu ne bitmez bir düşmanlıkmış... Pazar yerindeki masum insanlar bile adice öldürülüyor...


Saraybosna'da gezerken, her bir yerin ayrı bir hikayesini dinliyoruz... Şuraya bomba düştü, şu kadar insan öldü, burada bu kadar öldü... Hikaye uzayıp gidiyor...


Rehberi dinleyen herkes bir kez daha katil canilerden nefret ediyor. Hacı Hüsrev Bey Camii ve Medresesi ... Osmanlı sevgisi burada kendini tam anlamıyla hissettiriyor... Osmanlı bu camide mikrofonsuz ezan okudu diye hala mikrofonsuz ezan okunuyor...Dünyanın ilk ve tek güneş saati bu caminin avlusunda bulunmakta...  Bu camii öyle sıradan bir camii değil... Bu caminin imam-hatibi hafız olmak zorunda. Caminin karşısında Hüsrev Bey medresesi var. Bosna-Hersek'in en kaliteli eğitim kurumu, öğrenciler sınavla bu medreseye alınıyor.


Tito...


Caddelerde gezerken karşımıza sokak ortasında gaz ile yanan bir ateş görüyoruz, Yugoslavya diktatörü Tito, bu yerde büyük bir topluluğa konuşma yapmış. Bu ateş anıtı onun adına yapılmış.  Rusya gazı kesince bu ateş  sönermiş...


Tito,  yaptığı zulumlerin yanında bayağı işlerde yapmış.  Hala her tarafta Tito'nun eserleri, tünelleri, fabrikaları , yolları göze çarpmakta...


 Rehberimiz bize Tito'nun gerçek adının Tito olmadığını, bu ismi ona halkın taktığını anlattı. Tito herkese emir verirken sen şu, sen bu dediği için halkta ona , Sırpça sen şu, sen bu anlamına gelen Tito adını uygun görmüş...


Zeki bir adam olan Tito, ikinci dünya savaşinda Bosna-Hersekte Hitler'i yenerek Mareşal ünvanını  almış.  Hitlerin geçtiği köprüyü patlatarak yıkan Tito, Hitleri yaptığı savaşla geri dönmek zorunda bırakıyor. İkinci dünya şavaşında yıkılan bu demir köprü hala orjinal haliyle yerli yerinde, bir ucu suyun içinde bekliyor. Savaşın olduğu yere birde müze yapılmış.


Mostar, sınırın en sonundaki Türk köyü, Sarı Saltık'ın makamı, Alperenler tekkesi ile ilgili izlenimlerimi  ikinci bölümde paylaşacağım... Bu bölüm burada bitti...


Şeref KILIÇ


serefkilic@gmail.com


 

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.