Haberin yayım tarihi
2006-05-30
Haberin bulunduğu kategoriler

"Binfikir Gazetesi" yazarı Erdinç Utku'dan Medya'daki gelişmelere göndermeler..

ERDİNÇ UTKU / MEDYA HATTI



Türkiye'de de durum Belçika örneğinden pek farklı değil. Aslında bu yazı biraz da Belçika örnek olayı üzerinden "Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla" yazısı oldu. Yeni site ve gazeteler Belçika'daki Türklere daha kaliteli yayın organları sunulmasında özendirici olabilir. Postmodern köy yayıncılığından kent yayıncılığına hep birlikte geçişimizi biraz da bu yeni seçeneklere borçlu değil miyiz?
Binfikir, Belçika'da yayın anlayışını zorlayarak Türk toplumuna çok önemli katkılar yaptı. Bu işi yapmanın bazı ilkeleri olduğunu anımsattı, yayıncılığı ciddiye aldı. Bunun ödülünü de Türk toplumu, Binfikir'i benimseyerek, ona sahip çıkarak fazlasıyla verdi. Sadece içerik olarak değil, biçimsel olarak da birbirinin aynı sitelere gerek var mı? Mantar gibi siteler kuracağımıza ve gazeteler çıkaracağımıza yeteneklerimizi, yaratıcılığımızı ve gücümüzü ortak bir platformda toplamak daha iyi olmaz mıydı?
***
İlk yılların zorluğundan bahsediyordu. "Schaerbeek'ten Zaventem'a 16 Frank'a otobüs kalkıyordu. Belçika'ya geldiğim ilk yıl her Cumartesi Havaa lanına gidiyordum. Biliyor musun niye?"diye sordu. Aslında tahmin etmiştim ama bana fırsat vermeden gözleri yaşarmış hüzünlü bir şekilde şekilde dudaklarından döküldü. "Gider Türkiye'den gelen ve yolcu alıp geri dönen THY ucaklarını seyrederdim. Neredeyse bir günümü orada, havaalanında geçirirdim." Köprünün altından çok sular geçti. Türkçe TV ve gazetelerin olmadığı zamanlarda vatan özlemini gidermek için herhaftasonu havaalanına giden Türk şimdilerde yerel seçimlerde aday olmaya hazırlanıyor. Dönme hayalleri yerini burada Belçika'da kalıcı olma planlarına bırakmış. Hem de siyasette aktif bir birey olarak.
***
İsterseniz bu konuda ilginç nostaljik saptamalar yapan deneyimli gazeteci Nusret Özgül'e de bir kulak verelim, Binfikir Gazetesi'nin ilk sayısına hoşgeldin yazısından; "Benim gibi sanırım kimse geldiği yabancı ülkede yerleşik bir varlığa dönüşeceğini ve soylarının köklerini buralarda salmaya başlayacağını, göç tarihinin ilk yıllarında kesinlikle düşünmemiştir.
Yine bir keresinde, Brüksel'e indiğimde tek bir Türk bakkalının olduğunu, Türk gazetelerinin paketler halinde haftalık postayla rahmetli annem tarafından gönderildiğini, gecikmeli bile olsa o Türkiye baskısı mürekkep kokan gazetelerin yudum yudum okunduğunu, beyaz peyniri, yufkayı binbir rica dostlarla elden Türkiye'den getirttiğimizi yazmıştım. Brüksel o yıllarda bir köy gibi idi.
Brüksel şimdi zenginleşmiş kozmopolit bir Kraliyet Başkent'i, Nato ile AB'nin de idarî merkezi oldu. Köy, devleşti. Tanınması güç bir siması oldu. Türk'ün de Belçika'daki yaşamı farklılaştı.
Bir değil belki yüzlerce bakkalımız var. Bırakın bakkalı, hipermarket'larımız var.
Senatörlerimiz, milletvekillerimiz Federal Parlamento'da bayrak dalgalandırıyorlar. Elbette burada "...miz"i Türk asıllı olarak okumakta yarar var. Zira onlar sadece Türk'ü değil Belçika'lı seçmenin ve bu topraklar üzerinde yaşayan yerli, yabancı herkesin temsilcileridir.
Bakanımız bile var !.
Belediyelerdeki encümen, başkan, başkan yardımcıları saymakla bitmez...
Doktor, avukat, mimar, sanatçı ve diğer serbest meslek sahiplerinin sayıları her geçen yıl daha da artıyor.
Dr.Yücel Karaman gibi sadece Türklere değil, yabancıları da çocuk sahibi yapan (yapay döllenme) tanınmış uzmanlarımız yetiştiler.
Anlayacağınız, Türk artık sadece kömür madeni (zaten kalmadı ya !.) temizlik, inşaat işçisi değil.
Otobüs ve taksi şöförlüğü ile vatmanlık yapmıyor.
Yepyeni bir nesil yetişti ki, biz ilk kuşaklara 'nereden nerelere geldik?' sorusunu sıkça sorduruyor.
Gazeteler artık paketle gelmiyorlar.
Merkez Frankfurt, basım ve dağıtım yeri Belçika oldu.
Fakat onlar da artık Avrupa Türk'ünü doyuramıyorlar !.
Ki,
yerel gazeteler yeşermeye başladı.
Sadece sanal dünyada değil, basılı olarak da halka bilgi, haber ulaştırıyorlar.
Daha önce yapılan bir kaç denemenin ömrü uzun olmamıştı.
Şimdilerde sayıları arttı ve istikrar kazandılar.
Hatta ücretsiz dağıtılıyorlar.
Sizlere neden nostaljik takıldım?
Zira, Belçika Kraliyet'indeki yerel Türk basınında yeni bir doğum oldu.
Binfikir !.. "
Yazı uzun ve devam ediyor. İsteyenler tamamını http://www.binfikir.be bağlantısından okuyabilirler.
***
Gündem adında yeni bir Türkçe site daha yayın yaşamına başladı. Hüseyin Dönmez ve arkadaşları umarım farklı bir renk katar Belçika'daki yerel yayıncılığa. 170 bin Türk'ün yaşadığı Belçika'da haber sitelerinin sayısı neredeyse bu sayıyı gececek. Yakında, örneğin, sadece bir kişiyle ilgili haberlerin verildiği sitelere de rastlayacağız. Zaten bloglar bunun benzeri. Bloglar kişinin kendisi tarafından tutulan günlükler. Benim bahsettiğim biraz farklı; örneğin Ahmet Enmedyatik adlı kişi'nin gün boyunca neler yaptığını haber veren sitelere de rastlayacağız. www.mediamorgen.be adresine girip geleceğin medyası hakkında bilgi edinebilir ve "Kitlesel gazetelerin sonu mu geliyor; Yakında herkes kendi TV yayınına mı başlayacak; Medyada tekelleşme habercilik kalitesini ve tarafsızlığını tehdit mi ediyor" gibi sorulara yanıt arayabilirsiniz.
Biz asıl konumuza dönelim;sahi Belçika'da niye bu kadar çok site ve gazete var? İnsanlar niçin site kurar ya da gazete çıkarır? Yanıtlamaya çalışalım;
-Asıl işi gazetecilik olmadığı halde yayıncılık yoluyla kendisine yeni iş olanakları sağlamak, toplumda saygınlığını arttırmak amacıyla paralı işadamları gazete çıkarttırabilir ya da site kurdurur.
-Seçimler yaklaşırken siyasi arenada etkili olmak, ya da kendi görüşüne yakın partileri desteklemek için yayıncılığa başlayabilirler.
-Bazı kişiler bu işi hobi olarak yapmak isteyebilir, yazdıklarını, çizdiklerini diğer insanlarla paylaşmaktan daha güzel ne olabilir ki!
-Bu işi ticari bir yatırım gibi görüp, para kazanmak amacıyla yayıncılığa girebilirler
-Ya da yıllardır iletişim, gazetecilik ve yazarlığa bulaşmış bir grup bir araya gelip "özgür ve çokrenkli, çoksesli" bir site ve gazete çıkarabilir.
İsteyen istediğini yapsın. İlk seçenek dışındaki kişilere bir diyeceğim yok. Hatta yeni site ve gazeteler Belçika'daki Türklere daha kaliteli yayın organları sunulmasında özendirici de olabilir. "Düğün, nişan, sünnet düğünü, askere gitme" haberleri odaklı postmodern köy yayıncılığından kent yayıncılığına hep birlikte geçişimizi biraz da bu yeni seçeneklere borçlu değil miyiz? Binfikir, Belçika'da yayın anlayışını zorlayarak Türk toplumuna çok önemli katkılar yaptı. Bu işi yapmanın bazı ilkeleri olduğunu anımsattı, yayıncılığı ciddiye aldı. Bunun ödülünü de Türk toplumu, Binfikir'i benimseyerek, ona sahip çıkarak fazlasıyla verdi.
Gazete haline gelerek kitlesel yayın organı olmak, Binfikir'i yeni hedef kitlesinin duyarlılıklarını dikkate almaya zorladı. İyi de oldu; Binfikir gazetesi son iki sayısında Belçika gündemi – Türk toplumu haberi dengesini planladığı oranlara ulaştırarak bir ölçüde amacına ulaşmış oldu.
Binfikir ekibi sadece örnek bir yapıt ortaya koyarak değil, bu yapıtın piyasadaki diğer yayınlara etkisiyle de Belçika'daki yerel yayıncılığa önemli katkılar yaptı. Hatta bir arkadaşımız "Diğer yayın organlarının kendilerine çekidüzen vermesiyle aramızdaki fark azalmaya başladı" tespitinde bile bulundu. Doğru bir tespit; demek ki yayıncılık yapmak isteyenler artık kendilerine Binfikir gibi referanslar alıyorlar. İyi de ediyorlar.
Gelelim asıl söylemek istediğime; "Site ya da gazete sayısı değil, kalitesi önemlidir." Yani şu meşhur klasik "nicelik – nitelik" sorunsalıyla karşı karşıyayız. Sadece içerik olarak değil, biçimsel olarak da birbirinin aynı sitelere gerek var mı? "İki kişi aynı düşünüyorsa, bunlardan biri gereksizdir" diyen kişiye öteden beri katılırım. Mantar gibi siteler kuracağımıza ve gazeteler çıkaracağımıza yeteneklerimizi, yaratıcılığımızı ve gücümüzü ortak bir platformda toplamak daha iyi olmaz mıydı? Geniş yelpazesi, özgürlükçü ve çoksesli yaklaşımı, kar amacı gütmeyen tavrı ve şimdiye kadar sergilediği ciddi yayıncılıkla Binfikir üzerinde durulması gereken bir seçenek değil mi? Binfikir, gazete olarak piyasaya çıkmadan önce bu yönde dayanışma yapmak amacıyla yaptığımız girişimler maalesef pek anlaşılamadı. "Küçük olsun, benim olsun" zihniyetindeki kişilerin "stratejik ortaklık, ortak dağıtım, ortak mizanpaj ve ortak reklam toplama v.b." önerileri anlaması biraz zaman aldı.
İsteyen site kursun, isteyen gazete bassın. Ama lütfen söyleyecek farklı bir sözünüz varsa yapın bu işi. Ya siyasi anlamda farklı bir tavırla çıkın ortaya ya da yayıncılık anlayışıyla "yeni bir renk katın". Durup dururken hem zamanınızı boşuna harcamanın, hem de sanal alemde birbirinin kopyası sitelerle kafakarışıklığına yol acamın alemi yok.
***
Biçimini değiştirip, içeriğiyle farklılık yaratması dileğiyle, Gündem'e hoşgeldin diyorum. Umarım farklı bir renk, yeni bir ses olabilirler.
***
Türkiye'de de durum Belçika örneğinden pek farklı değil. Aslında bu yazı biraz da Belçika örnek olayı üzerinden "Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla" yazısı oldu.

ERDİNÇ UTKU


Kaynak:IV. Kuvvet Medya


Not:Mesaj alınmıştır. Kafalardaki soru işaretleri cevap bulacaktır. Yakında.......

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.