GÖKHAN TAŞDEVİREN
Bugüne kadar yerli otomotiv üretiminde yeterli mesafe kaydedilememesinin sebebini, kaydedilecek mesafenin ne tarafa doğru olduğunun bilinmemesine bağlıyorum. Bir kaç eksiğine rağmen yerli otomotiv üretebilecek entegre yapıya sahip kapatılan Otoyol Sanayi A.Ş.’ye ve darmadağın olan çalışanlarına, kaybedilen kültüre, kırk yıllık yetkinliğe ve benzerlerine, Anadol’a, BMC’ye içim acıyarak bakıyorum.
On yılımı Koç Holding’e bağlı Otoyol Sanayi A.Ş.’nde geçirdim. Kırkı yılı aşkın bir markaya ait firmanın kapatılması kararını ilk duyduğumda istifa ettim, bu karardan iki yıl sonra da fabrika kapandı. Birileri bana “Otoyol” dediği zaman içim hala sızlar. Bugün her “Yerli Otomotiv” tartışması yaşandığında da içimdeki aynı yara bana kendini hatırlatır.
Bir otomotiv fabrikası düşünün ki kendi şanzumanını kendisi üretiyor, azdırma tezgahlarında dişlileri kendisi yapıyor ve ısıl işlemlerini de en mükemmel şekilde tamamlayabiliyor. Kataforez boyahanesi ile komple midibüsü, kamyoneti tek seferde büyük bir havuza daldırıyor ve robot-otomasyon marifetiyle tüm boya operasyonunu gerçekleştirebiliyor. Sac-pres atölyesinde kamyonet lonjeronlarını (şase profillerini), midibüs panellerini punch-pres ve laser kesme tezgahları ile kesip, daha sonra devasa preslerde şekillendiriyor. Motor montajını yapıyor ve bremze dediğimiz test ekipmanlarıyla performansı kontrol edip, onaylıyor.
Montaj hatlarında olağanüstü bir akış sistemiyle sanki yılda 200.000 araç üreten Toyota, Ford fabrikaları gibi fark yaratıyor.
İşçileri mesleki eğitimlerinin üzerine“liderlik” eğitimleri almış, yöneticileri ise uzun programlardan geçtikten sonra “yönetici yetkinlikleri geliştirme” sertifikaları almış bir halde en önemli unsur olan insan faktörünü en üst seviyede bulunduruyor.
Aşırı entegrasyonla eleştirdiğimiz bu canım fabrikamız bir döküm atölyesi kurup motor bloğunu yapsa hani sanki neredeyse içerideki imkanlarla yerli otomotiv fabrikası için gerekli her faktörü barındıyordu. Yukarıdaki ekipmanların çoğu çürüdü gitti… Fabrika 2007 yılında kapatıldı. Sebep? Holding kriterlerine uymadı. Belki Suna Hanım’ın (Allah şifa versin) rahatsızlığı da etkili olmuştur diyelim.
Suna Hanım’ın bir kitabı var “Ömrümden uzun ideallerim var”… Otoyol fabrikası da yerli otomotiv vizyonu ötesinde idealleri olan çalışanlarLA doluydu.
En önemli değerimiz insan… Kapatılma sürecinden sonra bu insanların hangi sektörlere dağıldığını ve çoğunun hangi başarılara imza attığını saysam sayfalarımız yetmez.
Bugün yerli otomotiv üretmek için Otoyol gibi kaybettiklerimize rağmen değerlerimiz mevcut. Peki ama hangi segment, hangi fiyat aralığı, nasıl bir marka, satın alma mı, yoksa yeni bir Anadol mu? Ucuz mu, lüks mü? Binek mi, ticari mi? Hangi uluslararası pazarlara sunulacak? Hangi regülasyonları karşılayabilecek? O pazarlardaki fiyatı ne olacak, hedef müşterileri ne olacak? Hangi dağıtım kanalını kullanacak? Yeni bir dağıtım kanalı mı yaratılacak, mevcutlardan bir konsorsiyumLA sinerji mi yakalanacak?
Bazı illerde, bazı ticaret odaları vasıtasıyla “Arama” toplantıları gerçekleştiriliyor. Bakıyorum bunlara kamudan katılımlarda var, seviniyorum.
Lakin bu soruları yanıtlamak gerekiyor. Bugüne kadar yeterli mesafe kaydedilememesinin sebebini, kaydedilecek mesafenin ne tarafa doğru olduğunun bilinmemesine bağlıyorum. Bir de kapatılan Otoyol Sanayi Anonim şirketine ve darmadağın olan çalışanlarına, kaybedilen kültüre, kırk yıllık yetkinliğe ve benzerlerine, Anadol’a, BMC’ye…