Haberin yayım tarihi
2007-03-23
Haberin bulunduğu kategoriler

Hasan Kayıhan:Beatrix'in şapkaları..

Yenigün geldi; ötede yurdumun insanlarına, beride yurt hasretiyle dolu yüreklere müjdeler olsun!

Geçmiş yıllardan bilirim ki, büyük kentlerimizin şurasında burasında kimileri çoktan ateş yakmaya,  kimileri de ateş açmaya başlamışlardır bile; zaten toprağın yeşile, mora, ala, beyaza bürüneceği günlerin gelişi onların umurunda değildir.

İlk gençlik yıllarımdan  kalma bir alışkanlıkla her yıl bu dönemde çiçeklerle oturur kalkarım; zira bizim Kayı kızları öyle kadınlar günü, sevgililer günü falan bilmedikleri için sevenlerinden, yavuklularından, nişanlılarından Yenigün'de  çiçek beklerlerdi. Biz yeni yetmeler bile dağlara ağar, menekşenin en ışıklı morunu, çiğdemin en koyu sarısını bulup derlemek, gönlümüzden geçirdiğimiz kızların yazmalarına takabilmek için çalı diplerinde, yarlarda, bayırlarda dört dönerdik. Bizler kendimizi sevdiklerimize çiçek "hediye etmekle" değil, onlar için "çiçek derlemekle" ödevli sayardık; çünkü bizim kızlar kendilerine sunulan menekşenin, çiğdemin, sümbülün  hangi dağın hangi yamacından, hangi vâdinin hangi deresinden derlendiğini bir bakışta anlar, saksılardan ya da birinin bahçesinden aşırarak getirilenlerin yüzüne bile bakmazlardı; öyle yavuzdur Kayı kızları!..


Bu yıla kadar Yenigün yaklaşırken ruhum, hayâl atımın sırtına atlayıp dağlara, tepelere yukarı ağar giderdi; ama ne hikmetse, bu yıl gözüm çiçeklerde değil, şapkalarda!
 Mağazalarda, vitrinlerde bir şapka görmeyeyim, hemen dalıyor, rengini, biçimini, kumaşını, dikişini, nakışını saatlerce inceliyor, sonra "gözlem defterimi" çıkarıp şeklini, şemâlini çiziyor, özelliklerini not ediyorum. Yok eğer ilgimi çeken bir şapkayı bir mağazada, vitrinde değil de bir hanımın başında görürsem, o dillere destan çekingenliğimden eser kalmıyor, hemen seyirtip muhatabımın yolunu kesiyor ve özür dileyerek sormağa başlıyorum: "-Modeli nedir, dizaynını kim yapmış, kumaşı, dikişi, nakışı, ne zaman, kaç paraya, nereden aldınız, ilh, ...?" Kimi hanımların sorularıma cevap vermekle beraber, içlerinden "zavallı yabancı, aklını kaçırmış olmalı," diye geçirdiklerini hissediyorum ama, umurumda değil!

Bir ay öncesine kadar aklımın köşesinden bile geçmeyen ve adından başka hiçbir özelliğini tanımadığım "şapka" konusunda  şu an uzmanlaştığımı söylersem yanlış olmaz; mesela siz, "şapka" kelimesinin Lehçe (Polonyaca) "czepska" sözünden geldiğini biliyor muydunuz?  Peki, ya en önemli "şapka kuralı" olan, "bir şapkaya asla şapka denemeyeceğini, aksine onun orijinal adıyla söylenmesi gerektiğini" biliyor muydunuz? Hollanda Kraliçesi Beatrix'in Türkiye'ye yaptığı gezi sırasında Türkler'in bu kuralı bilmediklerini gördük; gerçi bendeki bu "şapka" merağını uyandıran da Beatrix'in Türkiye gezisini "Şapka Gezisi" olarak anlayan ve anlatan Türk gazetecileri olmuştur ya, o başka!

Kraliçe Beatrix, kapalı ya da açık yer farketmeksizin saray efradına şapka giyme mecburiyeti koymuş; şapkasız bir bayan, asla onun yakını olamıyormuş. Kraliçe'nin bekâr oğlu var mıdır bilmem, ama varsa ve bir genç kız ona gelin olmak isterse, soylu olması değil ama meselâ bir "Zootsuit, Fedora, Straw Safari, Lady's 6, Diadem, Pilltboyd, Türban" takması şartmış.

"Türban" kelimesini okuyunca siz de şaşırdınız mı? Niye yalan söyleyeyim, ben bunu öğrendiğimde şaşırmıştım; hele Kraliçe Beatrix'in bütün şapkalı fotoğraflarını (şapkasız yok zaten de..)  topladığımda içimden,  "hey Allah'ım, bizde bi türban için ne kıyametler kopuyor, bunlar ne böyle?" sorusu geçmişti. O günden beri beynimde gökkuşağı renkli tüyler, püsküller, ilmikler, saçaklar, düğmeler, iğneler, bağcıklar, boncuklar, pullar, fırfırlar, kemerler, kurdelalar, danteller sarmaş dolaş...  


Kraliçe'nin gezisi boyunca dikkat ettim; ne Anıtkabir'de, ne Köşk'te, ne orda, ne burda "tamam, evrensel görgü kuralları gereği hanımlardan başlarındaki şapkaları kapalı yerlerde dahi  çıkarmaları beklenmez," ama kendi hanımlarımızın saç tokasından, ayakkabı tokasına kadar didik didik edenler, hele başörtülü iseler desenlerindeki renklerin harmanlanışından uyumuna, örtünüş biçiminden ütü kırışığına kadar didik didik eden "haberleşme özgürlükçülerinden bir teki" neden ağzını açıp da "tamam, misafirimizdir, ama bu leylek yuvasını andıran şey görevinin ciddiyetiyle başdaşıyor mu," sorusunu bırakın sormayı, acaba neden aklından bile geçirmedi ki?

Merak ettim ve günlerce gelmiş geçmiş devlet adamlarının eşlerinin başlarına taktıkları ya da örttükleri şapkalarını, başörtülerini araştırdım, resimlerini taradım. İki resme kanım kaynadı, ayırıp yazı masamın üzerine koydum. Eşi devlet adamı olmamasına rağmen bir üçüncü başörtülü hanımın önümdeki duvarda asılı duran fotoğrafını da alıp diğerlerinin yanına koydum: Atatürk'ün eşi Lâtife Hanım, R. Tayyib Erdoğan'ın eşi Emine Hanım ve benim rahmetli anam... Üçünün de başları örtülü, üçünün de gözlerinde sevgi parıltıları...  Üçü de benim insanım! Peki Atatürk, Lâtife Hanım'ın başörtüsünden rahatsız olmuş muydu? Zübeyde annenin, Makbule bacının başındaki örtüden rahatsız olmamış da Lâtife Hanım'ınkinden niye olsun?

Resimdeki başı örtülü Lâtife Hanım, Gazi'mizin koluna girmiş, onun gözlerinin ta içine bakıyor... Sevgiyle... Keşke ayrılmasaydılar; mavi gözlü Koca Kurt'la birbirlerine ne kadar da yakışıyorlarmış!

Bu resme bakarken, "eşi başörtülü olan biri Cumhurbaşkanı olamaz, Atatürk'ün koltuğuna oturamaz" diyenlerimizi  var ya, şu an onlardaki mantığı hiç mi hiç anlayamıyorum.  Son günlerde R. Tayyib Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığına aday olmayacağı sıkça söylenir oldu; bu, kendi bileceği iştir, ama eğer bu kararında birilerinin Emine Hanım'ın başörtüsüyle ilgili yaygara koparmalarının bir etkisi varsa, bir daha benim bulunduğum bir mecliste sakın yüksek perdeden konuşmasın, sataşırım!
 

Gözlerim yeniden Kraliçe Beatrix'in şapkasına kayıyor; doğrusu Emine Hanım'ın Beatrix'in bu şapkasını ödünç alıp eşinin koluna girerek Çankaya'ya yukarı yürüdüğünü düşünüyorum; hızla gözlerimi yumuyorum.

Kraliçe kusura bakmasınlar ama, yanyana çekilmiş resimlerine bakınca  ben,  bizim başörtülü First Lady'mizi daha şık ve daha modern buluyorum; "modern" çünkü, resimdeki Kraliçe'nin başındaki şapkanın M.Ö. 3200 yıllarında Girit'te Minoslular'ın kullandıkları şapka olduğunu artık biliyorum da onun için...
 

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.