Haberin yayım tarihi
2012-01-23
Haberin bulunduğu kategoriler

Işığa Hasret

Yitik bir sevda gibidir yaşamak yad ellerde. Güzeldir her şey görünüşte, ama eksiktir bir o kadar da. Dışı eli, içi seni yakar nev`indendir bu diyarlardaki her şeyin. Doyasıya yaşanabilen hiçbir şey yok gibidir. Öyle ki, çaresizliği bile doyasıya yaşayamaz insan kimi zaman. Acı çeker sadece. Neyin acısı olduğunu bilmeden hatta çoğu zaman. Bilerek ya da bazen. Ama başkaca düşünerek. Güzele yorarak her şeyi, arifane bir tecahülle yani. Her şeyden yorgun olsa bile hem de. Bilhassa da yaşadığı hayattan.

Dalgın, yorgun ve bitkin düşüncelerle kaçıncı defadır sayıklıyorum bu cümleleri. Aklımda sen ve sende aklım. Yani her zamanki haldey(d)im ben, belki gerçek hayattan kopuk, belki yakazaten bir şeyleri görür gibi, yaşar gibi. Neden sonra, küçük kuşu düşünmeye başlıyorum yine kendi kendime. Uzun bir yolculuğa çıkan hani. Hani o sabah, şimdi çok uzaklarda olan bir şehirden daha da uzak olan öbür şehre giderkenki otobüs yolculuğunda okuyup da bitiremediğim kitaptaki küçük ama yürekli kuşu. Nazan Bekiroğlu`nun Cam Irmağı Taş Gemi adlı kitabındaki yüreği kendinden kat be kat büyük cesaret timsalini yani. Doğrusu, aslında gıpta etmiştim ona, o küçük ama yürekli kuşa. Keşke, demiştim için için, -ve hâlâ diyorum- keşke ben de onun kadar cesur olabilse(ydi)m.

Cesaret... Küçücük dünyamdaki sözlerin anlatmaya yetmediği mefhum galiba benim için. Anlatmak cesaret. Korkaklık ne peki diye sorasım geliyor özüme. Susmak mı? Peki ya sözler kaybetmeye mahkûm ediyorsa insanı? Konuşmak kaybetmekse ya da? Susmak kazanmak değilse veya? İşte bu felaketim olur. Diyorum ki, ben de eski bir dost gibi susmakla konuşmak arasında olsam, sussam ama konuşarak. Konuşsam ya da, ama hiçbir söz etmeden. Bir kelam duyan olmasa benden. Bilhassa bana dair. Bütün bunlara rağmen sözler olmadan anlatsam, anlatabilsem her şeyi. Lisan-ı hâlim tercüman olsa bana, sözlerime. İmkânı olsa bu düşlerin de. Gönül gözüm kılavuzum, rehberim olsa. Alsa beni, götürse uzaklara, yani sana. Veya sözlerimi taşısa hiç bilmediğim ve görmediğim kıyılarına. Sonra seni bulsa söylenmemiş sözlerim her yerde yeniden. Hatta yokluğunda bile. Sana ulaşsa onlar biteviye. Menzilim sen ol/san, gayem sen, mütemadiyen. Sende son bulsa bitmeyen yolculuğum.

Sensiz bir hayat yokluk ve "yokluğun cehennemin öbür adı." Yokluğun zifirî karanlık. Ve bilirsin, oldum bittim korkarım karanlıktan, karanlığın müşahhasından ve mücerredinden, yani ki her türünden.

Gayem tüm zamanların en ulvî gayesi. Ebediyet... Aydınlık... Işık... İşim aramak. Bulup bulmamak meçhulüm. Lakin bir şeyi aynelyakîn biliyorum: "Ben sana mecburum."

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.