Haberin yayım tarihi
2013-05-07
Haberin bulunduğu kategoriler

KÜLTÜR ve KİMLİK ÜZERİNE

İnsanlık tarihi boyunca toplumların ve milletlerin nasıl yaşadıkları, hangi dinamikler ile hareket ederek yaşam biçimlerini şekillendirdiklerini, değişim süreçlerini ve bunu etkileyen faktörleri, değişim süreçlerinden sonraki dönemlerde oluşan yeni yapıları ve bu yapılarla eski yapılar arasındaki ilişkileri düşünürler tarafından incelenmiştir.

Tarihin derinliklerine inildiğinde toplumsal hareketliliği inceleyip sistematik bir şekilde belirlenmesi gerektiğini savunan ve tarih felsefesine sunan İbn Haldun dur. İbn Haldun’un sunmuş olduğu bu görüş tarih felsefesinin temellerini oluşturmuştur.   İbn Haldun 11.yy- 15yy. arasında yaşamış olan toplumları bedevilik ve hadarilik olarak ikiye ayırmış toplumsal yaşamda hareketliliği ve toplumlar arasındaki geçişleri inceleyerek toplumların kimliğine dair çeşitli açıklamalar getirmiştir. Dolayısıyla toplumlar arası hareketliliklerin toplumların kimliklerindeki değişimde ve kültürlerinde büyük etkilere sahip olduğu ortaya konulmuştur. Kültürün toplum yapılanmasındaki öneminin kaçınılmaz olduğu gözler önüne serilmiştir.

Kültür, bir toplumun yaşayışındaki bütün değerleri ifade etmektedir. Kültürler birbirlerinden farklı oldukları için aralarında geçişler ve değişimler söz konusu olmaktadır. Toplumların ürünü olan kültürler toplumların içinde bulunduğu yenilik ve değişim girişimlerinden nasibini almaktadır. Farklı toplulukların ve farklı milletlerin bir arada çatışmasız yaşayabilmesi için kültürlerinin uyumu da büyük önem arz etmektedir.

Latince “colere” den türetilmiş olup sözcük anlamıyla “colere” ekin, sipariş, bakım anlamına gelen kültür. Türkçe sözlükte; tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çerçevesine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütününü belirttiği ifade edilmektedir.

Erol Güngör kültürü “Bir topluluğun ihtiyaçlarını karşılamak üzere, belirlemiş olduğu hayat tarzı, bütün maddi ve manevi unsurlarıyla birlikte onun kültürünü teşkil etmektedir ” ifadelerine yer verir.

Bir ferdin kültürü içinde bulunmuş olduğu toplumdan soyutlanması düşünülemez. Ferdin kültürünün şekillenmesi içinde bulunmuş olduğu toplumun kültürüyle paralel hareket etmektedir. Kültürler toplumların soyut olup yazılamayan anlayış biçimleri yaşayış tarzları ve kavramlar silsilesidir.

Yaşadığımız yüzyılda teknolojik ve ekonomik gelişmelerle paralel olarak iletişim ve bilişim alanında gerçekleşen hızlı değişim uluslararasındaki sınır kavramını ortadan kaldırmıştır. Bu durum dünyayı küçültüp küreselleşme kavramı üzerinde tartışmalar oluşturmuştur. Bu tartışmalar İnsan hakları, liberal demokrasi ve serbest piyasa ekonomisi çerçevesinde birey ve toplumların kimliklerini korumak ve kimliksizleşme gibi konuları yoğun bir şekilde tartışmaya açmıştır. Bu bağlamda evrensellik ve yerellik aynı anda sunulurken, tek düze tüketim kültürünün markalar egemenliği öne çıkmıştır. Küreselleşme,  bireylerin zaman ve mekan algılarını değiştirmiş,  kültürel anlamda dünyalarının içini boşaltmıştır. Bu kültürel manasızlaşma ve boşalma bireylerin kimliğine de büyük bir etki yapmıştır.

Toplumlar arasında teknolojik, kültürel bağımlılıklar artması, küresellik üzerinde yapılan tartışmalara mekân hazırlamıştır. Küreselleşme sürecinde teknolojik gelişmelerin kültürel alandaki yansımalarıyla yeni kültürel biçimlerin oluşması ve bazı kültürlerin yeniden üretilmelerini ortaya çıkarmıştır. Bireyin ve toplumun kendisini ve dünyayı anlamlandırmasını sağlayan kültür, toplumun tüm alanlarında vücut bulan kendisine ve dünyaya ilişkin yorumlarının bütünüdür. Portrelerin çeşitliliği kültürel farklılıkları, değişik çevresel etkenlere maruz kalarak farklı sorunların yaşanmaları ve bu sorunları değişik arayışlarla aşmaları amaçlanmaktadır. Kültür, doğuşundan itibaren insan davranışlarını yönlendirirken, onu bazılarıyla benzer, bazılarıyla farklı kılar. Kültür temelinde insanlara arasında oluşan benzeşim ve birliktelik algılaması “kimlik” denilen tutunum aracını sağlar. Bu bağlamda etkili olan kimlik ile kültür ilişkisi, Toplumların karmaşıklaşmasına ve farklılaşma ortaya çıkmasına şart olarak kimliklerin farklılaşmalarını ortaya koymaktadır.

Küreselleşme sürecinde değişmenin, farklılaşmanın kültürel kimlikleri yeniden yapılandıracağı ve renklendireceği iddiası varken, liberal demokrasinin kaçınılmaz son olarak sunulması ve medeniyetler çatışmasından söz edilmesi kendi içindeki çelişkilerin bir başka yönüdür. Küreselleşme insanlığın tümünü kucaklayarak evrensel değerlere yönelmiş gibi görünse de, dünyadaki sermayenin merkezileşmesi belirli toplumların tekelinde toplanmasından dolayı bu da küreselleşme olarak değil güçlülerin bloklaşması olarak kavranabilir. Burada küreselleşme ve kültürel kimlik üzerine oluşan olumlu ve olumsuz tutumları birlikte düşünmemiz gerekir. Eğer insanlığın gelecekte huzurlu ve mutlu bir dünyada yaşamasını istiyorsak, ortak aklımızı, vicdanımızı, yerinde kullanarak adaletli olma ve etik davranma sorumluluğunu da taşıyarak, gelecek zamanlara kaçınılmaz ama içinde belirsizlikleri olan bu küreselleşme olgusunu küresel felaketlere dönüştürmemek için çalışmalıyız. Bu sadece kimlikler için değil insanlık için yapılmalıdır. Kimliklerin şekillenmesinde ve birey ve toplumları sürüklemesi açısında medyanın rolü büyüktür. Medya, yayınların hazırlanmasında ve sunumunda toplumsal sorumluluk ilkesi ile hareket etmeli, toplumsal, siyasal ve kültürel yapının sağlıklı bir şekilde değişimi ve dönüşümünün yanında, ulusal bütünlüğü korumak için üzerine düşen görevi yerine getirmelidir.

İnsan varlığı için en önemli unsurlardan birisi olan kültür. birey ve toplumların kimliklerini belirlenmesinde baş role sahip olup değişime acıktır. Hiçbir zaman tamamen ortadan kaldırılması veya yok edilmesi düşünülemez, ancak kültürel değişim söz konusu olabilir. Farklı kültürler tarafından baskı ve istilaya uğrayan kültürler ancak sindirilebilir veya üzerleri kapatılarak görünmez hale getirilebilir.

Kültürü yok etmek için toplumu ve o toplumun inandığı değerlerinin tümünün ortadan kaldırılması gerekir. Bir kültürün imha edilmesi ancak bu şekilde mümkün olur. Yok edilmesi bu kadar zor olan kültür farklı kültürler tarafından istila edilip gizlenerek bireylerine unutturulmak ve kimliklerin tanınmaz bir hal almasına yol açmaktadır.

Tanınmaz bir halde bireyler ile karşılaştığımız bu dönemlerde kültür ve kimliğin öneminin büyük olduğunu belirterek kültürümüz ile barışıp kimliksizleşmenin önüne geçmelidir.

Yazan:Halim USTA

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.