Haberin yayım tarihi
2006-07-20
Haberin bulunduğu kategoriler

Lübnan'dan alınacak dersler var/Kaya Kuytu

Ne yazık ki dünya yine ortadoğudan yükselen kara dumanların altında. İsrail yıllardır Filistin üzerinde sürdürdüğü silahlı eylemlerini coğrafya geneline yayma kararı almış olacak ki Lübnan'a bomba yağdırıyor. Bu olay bizlere Lübnan gibi etliye sütlüye karışmayan, hiç bir yönden tehdit arzetmeyen bir ülke neyin cezasını ödüyor sorusunu sorduruyor ister istemez.

Ve düşündürüyor, Neden, nasıl ?… 

İsrailin Lübnan saldırıları bir haftasını doldurdu. Ölen sivil sayısı 250… Yani sizler gibi hayatını normal bir şekilde sürdüren 250 insan bir hafta içinde İsrail tarafından öldürüldü. Saldırıların dayanağı olarak gösterilen ve Libnan halkıyla bağı olup olmadığı bile belli olmayan "Hizbullah grubu"ndan ölen var mı yok mu, hizbullahçılar kim bilen de yok. Lübnan halkı ise sessiz ve gıkını çıkarmadan başına gelecekleri bekliyor. Medeniyetler beşiği Avrupa ise sadece kendi vatandaşlarını kurtarabilme savaşı veriyor. Örneğin Belçika Kıbrıs adasına bir uçak göndererek 60 Belçikalının canını kurtarıyor. O kadarlık bir ilgi taktir ediyorlar bu konuya.

Türkiye biraz çabalıyor ama…  Ne yazık ki diğer ülkelere bir faydamız olamıyor. Her ülkenin kendi kaderinin çizilmesinde kendi rolü hiç kimseye verilemez. Yani ülkeler düştükleri durumun sebebini biraz da kendilerinde aramalılar. Yıllar boyu süren barış hallerinde kapıldığınız rehavet başınıza füze olarak geri dönebilir. 

Lübnan için Allah'tan yardım diliyoruz. Fakat buradan biz Türklerin çıkaracağımız bazı dersler var. Hem de çok önemli. 

Bir defa Lübnan olayı "Devlete bağlılık ve uyanık olma zorunluluğu"nu hepimize gösterdi. Lübnan daha bir kaç ay öncesşnde açık provokasyonlara kucak açtı. Hiç bir gelişmeyi sorgulamadan protestolar yaptı geniş gruplar. Halk bu gruplara "siz de kimsiniz" demedi. Herkes bunları Lübnanlı sandı. Bir Hizbullahtır gidiyor. Lübnan ordusu ortada yok. Cevabı hizbullah veriyormuş israile. Yine Lübnan halkında ses yok, hizbullah dediğiniz şey bizim değil diyen yok. Sebep çok açık… Milli bilincini ve sevgisini kaybetmiş nesiller yetiştiği için… ( Nasyonalizmi kastetmiyorum )  Peki biz buradan ne almalıyız ?  Farklı gerekçelerle devleti eleştirerek, zorluklar yaşamamıza rağmen, genç nesillerin kafasındaki " Türk devleti imajını" zedelemememiz gerekiyor. Ülkesine karşı bıkkınlık ve bezginlik hissiyle büyüyen, beyin göçüyle ülkeyi terkeden, her gün ülkesine lanet okuyan insanlar olmamak gerektiğini, tam tersine her ne pahasına olursa olsun "bağımsızlığımız" için her zaman pozitif bir mantıkla sorunlara bakmayı ve ülkemiz için bu sorunları çözmeye çalışmamız gerektiğini anlamalıyız. Bizi yansıtmayan ve biz yapmışız gibi gösterilen olaylara ve gruplaşmalara tepki göstermeli, destek vermemeliyiz.
 
Uyanık olma konusuna gelince, hem fen bilimleri hem de manevi ilimlerde sağladığı ilerleme ile zengin bir geçmişe sahip bu milletin, daha fazla çalışması, nesilleri eğitmesi, onları "eğlence" denen ve bir nevi uyuşturucu olan zaman öldürme hastalığından kurtarması gerekiyor. 

"Artık modern bir dünya'da yaşıyoruz. Yeter bu kadar asker ve askeri harcama" tabirinin ne kadar yersiz ve dalaletle ve hatta belki de hıyanetle söylenmiş bir söz olduğunu anlamalıyız. Hangi amaçla olursa olsun Türk askeri gücünü zayıflatıcı her söz, davranış, ve çaba gelecekte gece yarısı kapısı kırılarak içeri  yabancı askerlerin girdiği ülke olmaya yaklaştıracaktır Türkiye'yi. Türk ordusunu din düşmanı olarak göstermek isteyenler fark etmeliler ki her gün onlarca "peygamber yoldaşı şehit " bu ordudan çıkıyor. Diğer gruplardan değil. 
 
Lübnan yıllardır içine düştüğü "rehavet" ve herkesin kendi için yaşaması, "devlet" mefhumunu hafife almasının sıkıntısını çekiyor. Tıpkı Osmanlı'nın son yıllarında yönetici olan ve bireyselliği "kurtulma" olarak yanlış yorumlayanların ülkeyi ve halkı düşürdükleri durumun bir benzerini yaşıyorlar. Fakat bizim kadar talihli değiller. Çünkü halkları millet olmaktan uzak. Birlikte yaşamaya dair bir çok kabiliyetlerini, birlik isteklerini yitirmişler. Bunun sonucu olarak bu gün evlerinin içinde ölüyorlar, cephede değil. Ancak herşeye rağmen birlik ruhunu kaybetmemiş olan Osmanlı "halkı" Yaratıcın'ın bir hediyesi olan Mustafa Kemal Atatürk'ün birleştirici şahsiyeti önderliğinde organize olarak, bağımsızlığını kaybetmemiştir. Önce yetiştirdiği evlatlarıyla, onları "Cenneti ala'ya" yolladıktan sonra da kendileri bizzat cephelerde Mustafa Kemal Paşa ile omuzomuza savaşmış ve ülkesini namerde yuva etmemiştir. O insanlar o gün üstlerine düşeni yaptılar. Sıra biz de. Savaş yokken uyumamalıyız.Dersler çıkarmalı ve uyanık olmalıyız, çalışmalıyız. 
  
Bu gün savaş yok ülkemizde . Fakat iki mecburiyetimiz var ; 

Bizi biz yapan birliğimizi "etnik köken yalanı" ile parçalatmayalım. Unutmamalıyız ki bu gün füze düşen Lübnan topraklarında hangi ırkın yaşadığı önemsenmiyor, yani geminin başı senin, sonu benim demenin mantığı da sonu da yok.  Batınca hep birden boğuluruz. Kimse kimsenin ırkına bakmaz. 
 
Savaşsızlık halinde de geçmişimizi iyi bilmek ve muhtemel tehlikelere karşı her zaman hazırlıklı olmak zorundayız. Devletimizin bölünmez bütümlüğü için gereken maddi manevi tüm gücümüzle çalışmalıyız. Çocuklarımızı okutmalı, işlerimizi zenginleştirmeli, daha az harcama yapmalı ve gereksiz eğlence, gezi, tatil,oyun vs. ile zamanımızı ve gücümüzü boşa harcamamalıyız. Sahip olduğumuz herşey, aile bağlarımız, evlatlarımız, mallarımız, sağlığımız,milli değerlerimiz ( Cumhuriyetimiz, Atatürk, ordumuz ) ve iman gücümüz ( Hakk'a olan imanımız ve sıkı bağımız ), bizim toplam gücümüzdür. Kendi değerlerimize saldırarak kendi gücümüzü kırmamalıyız. Zalime karşı durmanın tek yolu da güçlü olmaktır, güçlü kalmaktır.
 
Bu arada bir başka konuda da fikrimizin daha net olması gerektiği ortaya çıktı. O da "Kıbrıs" konusu. Şimdiye kadar versek mi vermesek mi denilen Kıbrıs'ın ne pahasına olursa olsun verilmemesi gerektiği tüm çıplaklığıyla ortadadır. Neden ? Dünya'da yapılan stratejik planların en fazlasının orta doğu üzerine olduğu artık tartışmasız bir gerçek… Sebep petrol. Ülkeler bu bölgede kendi hareket kabiliyetini arttıracak noktaları ele geçirmek için sivil ayrımı gözetmeden kan döküyor. Belçika'nın uçak göndermesi Kıbrıs'ın bölgede ne kadar stratejik bir öneme sahip olduğunu göstermiştir. Diğer devletler ele geçirmek için çabalarken eldekini vermek delilik olsa gerek. Karşılığı ne olursa olsun. 
 
Her millet değerlidir. Türk milleti de dünya üzerinde yaşayan milletlerden sadece birisidir. Ancak ateş düştüğü yeri yakıyor. Bir millet bir zorluğa düştüğü vakit özellikle bu günün dünyasında tartışma pay alma savaşından başka bir şey olmuyor. Olan sa malum ülkede yaşayan herkese oluyor, ayrım gözetmeden. Türkiye'de yaşamayan yurtdışında yaşayanlar için de aynı durum söz konusu. Gittikleri ülkelerde hala "Türk" olan, yaşadıkları ülkeli olamayan Türkler içinde aynı zorunluluklar geçerli. Unutulmaması gereken bir gerçek Balkanlar örneğidir. Yüz yıllara rağmen Türk oldukları için türlü eziyetlere maruz kalanlar, ayaktaki ülkelerine dönmekte buldular çareyi. Ya vatanları olmasaydı ?...

Ben artık buradayım, Türkiye'yi unutalım demek, kafamızı kuma gömmekten başka bir şey değildir.  

Ülkeyi daha iyi yarınlara taşıyacak sandığınız oluşumlara da dikkat etmelisiniz. Boş hevesler, kötü sonuçlar getirecek "maddi destekler" gibi geçici kaynaklara aldanmayalım. İyi niyet sandığınız ve desteklediğiniz her olayı, davayı sorgulayın. Yıllarca iyi niyetle mücadelesini verdiğiniz davalar, dışardan yönetilen ve bağımsızlığımızı ve bugünkü gücümüzü aratacak bir yarını getirebilir. Başta kontrol ettiğinizi sandığınız dava bir bakarsınız elinizden çıkmış olur. "Dur" diyemezsiniz, hatta desenizde duyan olmaz. İyi umutlarla yola çıkan, desteklediğiniz devlet dışındaki oluşumları devletinize, bayrağınıza değişmeyiniz. Aksi halde bu günün güçleri karşısında bu tür oluşumlar Lübnan'da ki gibi susar. Ve düşman düşmanlığını saniye saniye uygular. Siz de ızdırabınızla beklersiniz kapınızın kırılmasını… 

Sonuç olarak unutmayınız… işgal altına giren bir millet yalnızlığa ve işgalcinin olmayan insafına terk ediliyor. 

Lütfen bu halimizde Güçlü ve birlik içinde kalalım… Kalalım ki, gece yarısı evinin kapısı kırılan, çocuğu çoluğu yollara serilen bir millet olmayalım. 

Yeniden yazmak ve okumak dileklerimle… 
 
Kaya Kuytu

Kuytukaya01@hotmail.com
 

Not: Bu yazı hiç bir kesimi desteklemek ya da kötülemek amacı gütmeden Lübnan örneğiyle Türkiye eşleştirmesi ve hatırlatmalar içeren kişisel fikir yazısıdır. 
 
 

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.