Hay Maşallah maşallah. İlk kez yurt dışında bir bayramda bulunmanın mutluluğunu ve burukluğunu birlikte yaşıyorum. Mutluluğunu yaşamamın bir sebi var. Ne de olsa Evropa denilen bu yerde iftar çadırlarına gitiim. Çocuklara fıkralarımı anlattım. Bazıları benim kılığıma girmişler. Başına kavuk geçiren olmuş bir hoca. Behey ademoğlu halin nice ? Kaç kitap okudun gündüz ve gece diye soru yönelttim. Fazla kitap okumamışlar. Beyinlerini yormamışlar. Hala göle yoğurt mayalayıp, çocukarı güldürmeye uğraşıyorlar. Oysa hisse senetlerini bankalara yatıranların ya kazanırsak diye biriktirdikleri avrolar borsada battı, batıyor. Bu paralar hangi bankalarda hangi silahların üretilmesi için sermaye olmuştu ya da bir garip vatandaşın ev sahibi olması için kredi olarak verilmişti bilmiyoruz.
Belçika'da devlet baba işe el koydu. Boğulan bankaları kurtarmak için can simidi olarak 11 milyar para aktardı. Bankanın başındaki adamı da işinden atmak için beş milyon avro verdi.
Behey be adam sen hem bankayı batır, hem de beş milyonu cukkala.
Aynı olay ayaktopu oyunundaki ademlerin de başında. Gelirken de giderken de para alıp gidiyorlar. Antrenör diyorlar. Milyonları yiyorlar. Ah beni bu işin başına getirseler derim ki: "Ey bre köftehor! Önce şöööyle bir yürrrü... Senin endamını görelim. Oynattığın oyuna göre harmandalı, çiftetelli parası verelim".
Bizim zamanımızda böyle değildi. Devir değişti, işler karıştı. Hele benim tertip olan bir topçubaşı getirmişler. Aragones adında. Benden noksanı var, fazlası yok. Garibim otur evinde. Torun, torba gelsin, elini öpsün. Bak ben de bu ramazan bayramında memleketimden uzakta önce Nevyork, sonra Evropa borsalarının durumlarını inceledim. Akıl soranlara bildiğimi söyledim. El, elden üstündür. Seni mahveden açgözlülüğündür. Elindeki nimetlerin kıymetini bilmezsen, dünyanın bütün parası benim olsun dersen olacağı bu.
Bu ramazanda Avrupa,Amerika demeden iftar çadırlarını dolaştım. Baklavanın bol olduğu iftar çadırlarında oruç açtım. Bu kutsal ayın faziletinden herkes nasibini aldı. Kimi oruç tuttu, kimi akşama kadar aç kaldı. Çocuklara şeker alacaktım. Dişlerini çürütürler diye vazgeçtim. Bindim Karakaçan'a. Vardım Elmaistan'a. Doldurdum heybemi, torbamı. Getirdim bayram yerine. Elimi öpen çocuklar aldılar en güzel elmalardan. Afiyetle yediler. Hocam bu elmalar yamuk yumuk dediler. Bu elmaların hormonsuz olduğunu hesap edemediler. Dedim benim yaşım geçti. Elmalar taze ve doğadan doğal olarak geldi. Bunlar botoksuz elma dedim.Anlayanlar elbette gülümsedi.
Akrabalarıma hazır yazılı mesajlardan gönderdim. Dikkat etmediğim için ramazan yerine kurban bayramını gönderdim. Aldığım cevaplarda ise Hocam bayramları karıştırdın dediler. Ben de bilerek yapmış gibi ya halden anlamıyorsunuz! Ramazanda şöyle bir kuzu kavurma yiyemedik.Yani köfte falan yaptıysanız şöyle bir sizden tarafa gelelim dedik. Heyhat nerde o anlayışlı insanlar..
İsviçre'de kainat ile ilgili deney varmış. Beni de bilirkişi olarak çasğırdılar. Bu işin sonucu neye varır dediler. Ben de elektrik şalterinin düğmesine bastım. İşte sonuç bu . Siz uğraşın istediğiniz kadar. Benim iki kıyametim var. Eşim ölünce küçük, ben ölünce de büyük kıyamet kopar. Cern'de henüz deneyler bitmedi. Kocaman bir tünel yapmışlar, pek aklım yatmadı.
Belçika'da islamiyeti tanımışlar. Bayramlarını tanımamışlar. Yani oruç tut, bayram yapma. Noel tatili varsa Ramazan ve Kurban Bayramı'nda birer gün resmi tatil olmalı. Ya da bunun bir çaresini başbakanlar , gövde bakanlar bulmalı.
Ey millet senatoya, parlementoya,belediyelere gönderdiklerinize birer mesaj gönderin. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu deyin. Bu konuda konuşmayanlara oy değil zırnık dahi vermeyin. Bakın nasıl yola gelecekler. Gelecek seçim konuşmalarında dini bayramlarda tatiliniz olacak diye başlayacaklar söze... Ağlamayan çocuğa emzik vermezler. Hadi bu günden tezi yok, vekillere, bakanlara, başkanlara birer mesaj gönderelim.
Bayramın ilk günü tatil olsun diyelim.
Katılın bu kampanyaya.
Bayram edelim.
Bayram edelim.
Bayram..
Bay.
Bay.
Recep Cırık 1/10/2008
