Makalenin başlığı aynı zamanda merhum yazar ve mizah abidesi Aziz Nesin’in 1967’de yazdığı bir kitabın başlığıdır...
Beni çok etkileyen ve unutamadığım bu kitap 54 baskı yapmış...
Hem de okumayı pek sevmediği söylenen bir nüfusa sahip Türkiye gibi bir ülkede!
Kitapta Ahmet ve Zeynep isimlerinde iki çocuk, memur babalarının tayinleri nedeniyle ayrıldıktan sonra mektuplaşma yoluyla birbirlerine yaşadıkları olayları anlatırlar.
Başlarına gelenleri, arkadaşlarını, dostluklarını gibi...
Kısacası çocuk gözlerinin gördüğü her şeyi...
Annelerini, babalarını, öğretmenlerini, kısacası dünyayı nasıl gördüklerini anlatan bir kitaptır.
Merhum Aziz Nesin bu kitabı Türkiye’nin o zamanki sorunlarını çocukların ağzından eleştirmek için yazmıştır.
Eleştirdiği konuların başında eğitim sistemi, ezbercilik, okulların sorunları gelir...
Yalan, dolan üzerine kurulu ikiyüzlü akrabalık ve komşuluk ilişkileri gelir...
Büyüklerin düşündüğünün aksine, herşeyin bilincinde olan çocuklar ‘harikadırlar’...
***
Efendim olay şu...
Günlük Fransız gazetesi Le Parisien’in 16 Şubat 2012 tarihli haberinin başlığı aynen şöyleydi : «14 yaşında sarhoş bir kız otoyolda ters yönde seyrederken yakalandı»...
Ehliyetsiz, sarhoş ve ters yönde...
Fransa’nın kuzeyinde A25 otoyolunda, Salıyı Çarşambaya bağlayan gece...
Kafasının tası atmış, duvardan atlayıp komşunun arabasını ‘ödünç’ alıp, efkâr dağıtma niyetine bir tur atmaya çıkmış.
Kızın polisteki ifadesi böyle ; vallahi ben uydurmuyorum...
***
Polisten yapılan açıklamada ‘Genç kızın toplumsal ve ailsel sorunlar yaşadığı biliniyordu’ denilmiş.
Otoyolda ters yönde ilerlerken tesadüfen oradan geçen bir polis devriyesi durumu fark etmiş ve mucizevi bir şekilde herhangi bir kaza olmadan yakalanmış.
Genç kız hemen durmuş ve direnmeden teslim olmuş.
Çarşamba günü hakim karşısına çıkarılmış ve biçare Fransız yargısı ‘geçici adli gözetim önlemlerine hükmetmiş.’
Adli sicili olmayan genç kızın sadece önemli toplumsal ve ailesel sorunları varmış.
Babası ile birlikte yaşıyor, sık sık evden kaçıyor ve belli bir süredir okula gitmiyormuş.
***
İyiki benim çocuğum değil dediğinizi duyar gibiyim...
Fakat sizin orada veya bizim burada böyle çocuklardan o kadar çok var ki...
Tüketim toplumu hastalıklarından muzdarip bizim çocuklar...
Paylaşmayı bilmeyen, bencil, hemenci, sabırsız ve şükretmesini bilmeyen hırçın çocuklar...
Ve onların ihtiyaçlarını karşılamak için didinen ürkek, stresli, gösterişçi ebeveynler...
Bunun neresi harika anlayabilmiş değilim...
Benim çocuklara naçizane tavsiyem ‘harika’ olmayı bırakın, ‘çocukluğunuzu’ yaşayın...
Olabildiğince!
Belki o zaman ters yöne gitmez ; olmanız gereken yerde olursunuz...
Yakup Yurt ©
Brüksel, 18 Şubat 2012