Haberin yayım tarihi
2007-10-19
Haberin bulunduğu kategoriler

Söylev'in( Nutuk )80. yılı..

Yüce ve dahi önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün yeni yapılan TBMM binasının ( bugünkü Cumhuriyet Müzesi) salonunda 15 Ekim 1927 Cumartesi günün toplanan Cumhuriyet Halk Partisi büyük kongresinde 6 gün süreyle yapmış olduğu Söylev'in  ( Nutuk ) 80. yılındayız.
 
Hocaların hocası ve rahmetli Hocam Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu ve Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer'den aldığım derslerde Söylev'in içeriğinden çok bahsettiler. Hocalarımı rahmet ve minnet duygusuyle anıyorum.
 
Söylev için çok çeşitli vurgular yapılmaktadır. Kimisine göre Söylev; Cumhuriyetin öyküsü, kimisine göre bir roman, kimisine görede bir efsane.
 
Şuan hangi hocamın dersinde anlattığını hatırlayamıyorum. Ama bir derste hocamız;
"Cumhuriyetimizin kuruluş muhasebesinden de öte, Ulusa hesap verme ve  kendisini halkına adamış olan Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün o döneme ve geleceğe ışık tutan düşüncelerinin manzumesidir" demişti. Ayrıca, Söylevi özümsemeyen şahsiyetlerin hayatını boşa geçirdiğini anlatmışlardı.
 
Mustafa Kemal Atatürk Büyük Kongreye kadar aradan geçen 9 yıllık süreyi ikiye ayırmış ve Söylev'in birinci bölümü; Kurtuluş Savaşımıza ( Milli Mücadele)  yol açan olayların başlangıcı olan 30 Ekim 1918 Mondoros Mütarekesi'nden  ( Ateşkes Anlaşması ) başlayarak 23 Nisan 1920 tarihinde TBMM'nin açılışına kadar olan süreyi, ikinci bölümü
ise Kongreye kadar  süreyi anlatır. Söylev'in sonunda Mustafa Kemal Atatürk'ün
Cumhuriyetimiz gençliğe emanet etmesi yurt düzeyinde derin yankılar yapmıştı.
 
Kanımca Söylev "Batı'nın siyasal, ekonomik ve zulüm zorbalığına karşı nasıl savaşılması gerektiğini" anlatır. Şüphesiz Milli Mücadele silahla savaşılarak yapılmıştır.
 
Bugün Alman WDR 5 radyosunda yapılan bir programda, Kurt Vonnegut'un " Mann ohne
Land" adlı kitabı tanıtılıyordu (http://www.wdr5.de/service/service_buch/992068.phtml )
Amerikalı yazar Irak'ta olan hadiseler için toplumların en iyi yöneticileri seçmelerini ve
zulme karşı silahla savaşılması gerektiğini anlattı.
 
Söylev ;
-         1. Dünya Harbi sonunda Osmanlı İmparatorluğu
-         Eylem için ön çalışmalar
-         Ulusal Kongreler
-         Mustafa Kemal Atatürk'ün görüşlerine karşıt görüşler ve eleştiriler
-         Istanbul'da Hükümet değişikliği
-         Ali Rıza Paşa Hükümeti'nin çekilmesi ve Istanbul'un işgali
-         Türkiye Büyük Millet Meclisi dönemi
-         Önemli Ayaklanmalar
-         Savaş cephelerinin durumu ve ilk Zaferler
-         Damat Ferit Paşa Hükümeti'nin çekilmesi ve yeni Hükümetle ilişkiler
-         Sevr Anlaşmas, İnönü Zaferleri, Ulusal Anayasa
-         Meclis'te siyasal gruplar, iç ve dış olaylar, Sakarya Zaferi
-         İç Politika gelişmelir
-         Büyük Zafer, Siyasal Devrim, Lozan Barışı
-         Cumhuriyet'in ilanı ve laik düzen yolunda atılımlar
gibi konularda Ulusa hesap vermeyi içermektedir.
 
Söylev rahmetli Hocalarımın dediği gibi eğer okunmamış ve özümsenmemiş ise
hayatınızı boşa geçirdiğinizi kabul etmek zorundasınız. Birçok yerde onu bulmak ve okumak mümkündür. "Çılgın Türkler" romanı yüzlerce baskı yapıp, okunmuş ise ve Söylev daha fazla okunamamış ise sorun bizatihi kendimizdedir. Ben uzun – uzun Söylev'i
anlatmak istemiyorum. Ama Söylev'de bir bölüm vardır ki, özellikle ben müslümanım
diyenlerin oturup çokça düşünmesini gerektirir.
 
17 Kasım 1922 tarihinde Osmanlı Padişahı Vahdettin, İngiltere'nin koruyuculuğuna sığınarak, bir İngiliz savaş gemisiyle Istanbul'dan kaçar.
 
Mustafa Kemal Atatürk bu kaçış hakkında Söylev'de şunları dile getirir:
 
" O zaman, egemenliği atadan oğula geçirmek gibi yanlış bir yöntem sonucu olarak büyük bir makam, gösterişli bir san kazanabilmiş bir alçağın, ONURU
ÇOK YÜKSEK OLAN SOYLU BİR ULUSU NASIL UTANACAK BİR DURUMA DÜŞÜREBİLDİĞİ, kendiliğinden anlaşılır.
 
Gerçekten, neden ve nasıl olursa olsun, Vahdettin gibi özgürlüğünü ve canını
KENDİ ULUSU İÇİNDE TEHLİKEDE GÖREBİLECEK kertede aşağılık bir yaratığın
BİR DAKİKA BİLE OLSA, bir ulusun başında bulunduğunu düşünmek ne acıklıdır!
 
Beceriksiz, aşağılık, duygu ve anlayıştan yoksun bir yaratık, kendisini kabul eden herhangi bir yabancının kanadı altına sığınabilir; ama, böyle bir yaratığın
BÜTÜN MÜSLÜMANLAR'IN HALİFESİ kimliğini taşıdığını söylemek kuşkusuz,
uygun düşmez. Böyle bir görüşün doğru olabilmesi, her şeyden önce, BÜTÜN
MÜSLÜMAN TOPLUMLARIN TUTSAK OLMALARI KOŞULUNA BAĞLIDIR".
 
Söylev'deki bu ifadelerinden Mustafa Kemal Atatürk'ün, insan onuruna verdiği önemi ve bütün müslümanlar adına duymuş olduğu ızdırabı dolayısıyle verdiği mücadelenin ne için olduğun çok iyi anlamaktayız. Daha da iyi anlayabilmemiz için İslam tarihinede bakmak
Durumundayız.
 
İslam Tarihinde biliyoruz ki, ilk müslüman olan şahsiyetler Kureyşliler tarafından büyük
zulümlere maruz kalınca, gizlice Cafer bin Ebi Talip emirliğinde Habeşistan'a göç etmişlerdir. Kureyşliler rahat durmayarak, Habeş Hükümdarı Necaşi'ye iki elçi
( Amr bin As ve Abdullah bin Ebi Rabia ) gönderirler. Elçiler yanlarında getirdikleri
hediyeleri ( rüşvet malzemeleri) Habeş Hükümdarı Necaşi'nin ayaklarına kapanarak
sunarlar ve ülkelerinde bulunan " asi ( ilk müslümanlar )" leri kendilerine teslim etmelerini ve yanlarını yeter miktarda asker vererek asileri alarak geriye dönmek
istediklerini belirtirler.
 
Necaşi, etrafındaki Patriklere bakarak " Ne diyorsunuz?" diye sorar.  Patrikler iade
etmelisiniz deyince, Hükümdar Necaşi sinirlenir.  Ve " ülkeme sığınanlar insan ve
onlarında fikirleri alınmalıdır" der.
 
Hükümdarın emriyle ilk müslümanlar Necaşi'nin huzuruna getirilirler. Huzura geldiklerinde
Her birisi bir gurur abidesi gibi ayakta dimdik dururlar ve hükümdara karşı eğilmedikleri gibi secde de etmezler.
 
Tahtında oturan Necaşi sorar:
-Şu elçiler huzuruma girdiklerinde yeri öperek saygılarını sundukları halde siz sözle
Verdiniz. Halbuki onlarda sizde aynı millettensiniz. Bunun sebebi nedir?
 
Cafer bin Ebi Talip; biz müslümanız! İnsan insanın önünde eğilmez, diye cevaplar.
 
Bu hadisenin devamı var. Bu kadarlık bölümünden, Mustafa Kemal Atatürk'ün müslümanların onuru ve varlığı için verdiği savaşımın anlaşıldığını zannediyorum.
 
Mustafa Kemal Atatürk'ü anlayabilmek için yarım, yuvarlak, oval, ılımlı, radikal
gibi dandik müslüman olmamak gerekir. Eğrisi, büğrüsü, budağı olmayan dimdik bir
insan iseniz, size ne mutlu. Eğer  kendilerini müslüman aydını diye tanıtan keferelerin ağızlarına bakarak, müslüman iseniz. Yandınız!
Hem bu dünyada hemde öbür dünyada feci şekilde yandınız! Sizi kimse kurtaramaz!
 
Söylev mutlaka özümsenmesi gereken, ulusa hesap verme manzumesidir.
Okuyamadı iseniz, mutlaka okunmasını öneririm. Okuduğunuz halde anlamakta
zorlanıyor iseniz, büyükçe bir köprü bulup, kendinizi salın aşağıya. Zira ne kendinize,
ne ailenize nede bu memlekete hayırdan çok zararınız var.
 
Hafta sonunu bekliyorum. Bir hilkat garibesi olan Referandum EVET ile sonuçlanır ise
öümüzdeki haftadan itibaren Anayasa teklifleri yapacağım:
 
Madde 1 
BU YASA SÜRÜLER CUMHURİYETİNE KOYUNDAŞ OLARAK TABİ OLANLARIN SEKÜLER HAKLARINI DÜZENLER.
 
Madde 2
KOYUNLAR SAĞILMAK, YOLUNMAK, ETİNİ, DERİSİNİ, KEMİKLERİNİ KUVVETLER AYIRIMI ADINDAKI BİR KOYUNLAR ÜSTÜ KURNAZLARA DEVİR VE HİZMETİNE SUNMAK MECBURİYETİNDEDİR.
 
Madde 3 
SÜRÜLER CUMHURİYETİ, KOYUNDAŞLARIN İHTİYACI OLDUĞU YARDIMLARI, ULUFE DAĞITMA SİSTEMİNE GÖRE SAĞLAR. KOYUNDAŞLAR HER DUAYA AMİN DEMESİNİ BECEREBİLİRLER İSE ODUN KÖMÜRDE VERİLİR.
 
Maddeler devam edecek...
 
Kalın sağlıcakla
Rehan Gündoğmuş
 
 
 
 

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.