Dünya üzerinde değişik ülkeler içerisinde hayatlarını sürdürmekte olan, yerlilerin tabiri ile yabancı olarak adlandırılan bizler yaşamakta olduğumuz ülke yönetimine sesimizi duyurup biz burdayız diyebilmek adına değişik isimler adı altında örgütlenip dernekler, vakıflar vb kuruluşlarla fikir ve akıl birliğimizi sergilemeye çalışmaktayız. Amacımız bize saygı duyulmasını sağlayıp yaşamakta olduğumuz ülke yönetiminde etkin olarak rol almak.
Buraya kadar her şey doğru ve anlamlı bence. Sonrası beni huzursuz ve geleceğe yönelik karamsar düşüncelere sevk etmektedir ne yazık ki. Gelin hep beraber bu olumsuzluklara bir göz atalım.
Sevgili dernek başkanlarına kendimce biraz sitemde bulunmak istiyorum. İlk olarak dernekler neden vardır, hizmetleri nelerdir? sorusunu cevaplamakla başlayalım. İsmi, ünvanı her ne olursa olsun tüm derneklerin amacı burada yaşayan Türk kökenli halka hizmet etmek değil mi?
Sanırım bütün başkanlar bu soruya EVET cevabını verir. Aksi bir cevap vereceklerini sanmıyorum.
Gelelim bence asıl olan soruna. Tüm dernek başkanlarından rica ediyorum; şu soracağım soruyu çok iyi düşünsünler.
Sorum şu; NEDEN TÜRKIYE VE BELÇİKA RESMİ MAKAMLARINA VE MAKAM YETKİLİLERiNE KARŞI SÜREKLi EZİK, BOYNU BÜKÜK VE SÜREKLİ BiR BEKLENTİ İÇERİSİNDELER?
Ben kendimce bu konuyu çok düşündüm, ancak mantıklı bir cevap bulamadım. Sevgili başkanlardan beni ve benim gibi düşünen insanları bilgilendirmelerini istiyorum.
Devletlerin Resmi makamları kalıcıdır. Ama o makamı temsil eden kişiler sürekli olarak değişir. Bu kişilerin mesleki hatalarını yada eksiklerini eleştirip, hatalarını söylemek derneklerin görevlerinden birisidir. Acaba bu görevi derneklerimiz yapabiliyor mu?
Biz Türk toplumunu temsil eden dernek vb kuruluşlar olarak kendi çıkarlarımız için bazı makam ve bu makamı temsil eden kişileri eleştirip hatalarını onlara göstermezsek bu durum büyük bir yanlış olur diye düşünmekteyim. Benim bu ülkede yaptığım gözlemler ışığında gördüğüm gerçek bu.
Türk toplumu olarak çok sorunumuz olmasına rağmen derneklerin toplantı ve sosyal faaliyetlerine bakıyorum herkes birbirine övgüler yağdırıyor. O halde Türk toplumu olarak yaşamakta olduğumuz ülkeler de hiç sorunumuz yok demektir. Bu duruma hep birlikte sevinelim. Ama gerçek hiç de öyle değil, ne yazık ki. Eğitim den tutun, sosyal yaşantısına kadar sayılamacak kadar çok sorunumuz var.
Geçenlerde benimde katıldığım Belçika da bulunan aktif Türk stö'lerinin ortaklaşa organize etmiş olduğu sayın büyükelçi Fuat Tanlay'a veda resepsiyonunda bu anlatmaya çalıştığım olaya bir kez daha şahit oldum. Evet sayın Tanlay görevini iyi yapmış olabilir; buna itirazim yok. Ancak hiç mi eleştirilecek bir hatası yoktu. Bunu düşünmek gerekir. Dernek başkanları söz alarak konuştular, ama hiçbiri 'sayın büyükelçi şunları da yapma gayreti gösterseydiniz daha iyi olurdu' diyemedi. Hepsi büyükelçiyi övme yarışına girdiler. Yani şunu söylemek istiyorum, bir kurum ve o kurumu temsil eden kişi her iki yönde de değerlendirilmeli. Olumsuz tarafları örterek sadece iyi yönde yapılan yorumlar yanıltıcı oluyor.
Şunu belirtmek isterim ki benim amacım sayın TANLAY'I birey olarak hizmetlerini eleştirmek değil. Toplumumuzu temsil eden dernek yöneticilerini eleştirmek. Onlara benim bir Türk vatandaşı olarak gördüğüm hatalarını gösterebilmek. Her eleştiriyi yerinde ve zamanında yapmak gerektiğini anlatmak.
Bu tür faliyetlerden iki üç ay sonra gerçek eleştiriler ortalarda dolaşmaya başlıyor, ama geç kalındığı için bunun bir anlamı olmuyor. Biraz önce de söylediğim gibi olumlu ya da olumsuz eleştiri yerinde ve zamanında yapılması gerekir.
Uzun, uzun anlatmaya gerek yok. Dernek başkanlarına da görevlerini öğretecek değilim ama derneklerin kuruluş amacına yönelik hizmet etmelerini sıradan bir vatandaş olarak görmek, duymak istiyorum. Örneğin bilmem şu dernek çok güzel bir çalışma sonucu 'biz Türklerin elinden alınan şu sosyal hakkı yasal olarak geri aldı' diyebilmek istiyorum..Örneğin 'Belçika da çıkan AF yasasının bilgilendirmesini yaptı' şeklinde açıklamaları duymak istiyorum..
Bilmem şu dernek 'bir Türk vatandaşın şu sorununa çözüm buldu' sözünü duymak istiyorum..
Ben birey olarak bunları duymak istiyorum. Hantal ve sadece tabeledan oluşan dernekler görmek istemiyorum.
Derneklerin bir çoğunun ise daha çok angarya işlerle meşgul olmasını görmektende üzüntü duyuyorum. Şu dernek eğlence düzenliyor, giriş bilmem kaç para örneğini çok görüyoruz.
Dernekler toplumun zararına çalışan kurum ve kuruluşlarla hukuk savaşına girsin, insanlarımızın hakkını yasal yollardan sonuna kadar savunsun.
Dernekler toplumun yararına çalışan kurum ve kuruluşlarla güç birliği içine girsin var gücüyle. Onları desteklesin.
İşte o zaman DERNEKLER DERNEK OLDUĞUNU HERKESE gösterir, kuruluş amacına yönelik hizmet etmiş olur.
Sıradan bir vatandaş olarak kabul edemediğim bir çok nokta var dernekler konusunda. Bazılarını kısa soru başlıkları altında şu şekilde sıralayabilirim.
Dernekler neden parçalanmış bir görünümdeler?
Neyi paylaşamıyorlar?
Hiç mi ortak görüş ve düşünceleri yok?
Her dernek kendini diğerinden neden daha faydalı görmeye çalışıyor?
Bunun gibi çok sayıda soru var aklıma gelen, ama nedense cavapsız kalıyor hepsi.
Gelelim bu yazıyı neden yazdığıma;
Bu yazıyı ele almamdaki asıl amacım dernek başkanlarını kırmak, rencide etmek degil, kendimce gördüğüm eksik yanlarını ele alıp başkalarını olumlu yönde etkilemektir. Benim bu düşünceme katılmayan sevgili başkanlarda olabilir. Onlarında kendi görüşlerini ben ve medya öğrenmek isteyecektir diye düşünüyorum. Bu şekilde toplum olarak eksiklerimizi daha kısa zamanda tamamlayabileceğimizi, bu sayede asıl hedefdeki ortak noktalara daha emin adımlarla kısa sürede varacağımızı hayal ve umud ediyorum.
Daha önce yazmış olduğum "bizim siyasiler" adlı yazımdan dolayı olumlu ve olumsuz çok eleştiri aldım. Bu bağlamda kendimce şunu söyledim. 'Evet yazım amacına ulasti'. Umarım bu yazımda amacına ulaşır ve değerli eleştirilerinizden nasibini alır.
Tüm okurlara selam ve saygılarımla..
