MİZAH deyip geçmeyin,
Yasal uyarı:
Lütfen bu yazıyı okumadan önce su ve sabun ile ellerinizi güzeeelce yıkayınız. Domuz gribine yakalanma endişesini ortadan kaldırmak ve el yıkama alışkanlığını daha da pekiştirmek istiyoruz.
Dünyada yapılan istatistiklere göre Türkiye'de tüketilen sabun ve diş macunu tüketimi dünya standartlarının çok çok altında olduğunu bazı kaynaklardan okumuştum. İkibin dokuz yılının gündemine oturan Meksika gribi Türkiye'ye girerken pasaportunda isim değişikliği yaparak fakat aynı virüs A( H1N1) olarak gümrüklerimizden girmeyi başarmıştır.
Türkiye'de yayılma ortamının müsait olduğunu araştırmış, etkisini göstermek için atasözleri ve deyimler sözlüğünde yer alan bir cümle ile yakından ilgilenmiştir.Hiç bir dilde olmayan 'suya, ve sabuna dokunmamak' deyimi çok hoşuna gitmiştir. Kullandığımız atasözleri, bizim yaşam felsefemizi de yansıtmaktadır. Bu atasözünün mecazi anlamı zaman içerisinde duyarsız bir toplum yaratmak olduğu kadar , gerçek hayatta eli ayağı pis, saçları yağlı dişleri sarımsak sarısı bireyler oluşturmaya yöneltmektedir.
Gittiğimiz çoğu yerlerde elinizi yıkamak istediğinizde sabunluklarda sabun bulamazsınız. Kamu aalanı sayılan yerlere girerken başörtüsü yasağının tartışıldığı kadar tuvaletlerinin temizliğine, kamuya ait alanların tuvaletlerinein kaç tanesinde su ve sabunun bulunduğunu söyleyebiliriz ? Bundan dört beş yıl öncesine kadar Kapıkule'den Türkiye'ye giriş yaptığızda ihtiyaç gidermek için girilen ve üstelik para verdiğiniz tuvaletler son bir kaç yıl içinde düzeltildi.
Ta Avusturya'dan ıkına sıkına geldiğiniz ülkenizde toplumların gelişmişlik simgesi olarak kabul edilen tuvaletlerin temizliği konusunda daha çok uğraşacağımız gibi , el yıkama , suya sabuna dokunma alışkanlığını yeniden kazandırmak için bu A(H1N1) yani meksika ve diğer adıyla domuz gribi virüslerine bir teşekkür defteri mi açsak ?
Bu deftere yazacağımız yazılar şöyle olabilir.
A(H1N1) virüsü Türkiye'ye girdin oldun domuz
Sen geldin diye sayende elimizi sabunla yıkıyoruz.
Dişlerimizi fırçalamak için hangi ülkeden geleceksin
Kuş gribinden sonra diş gribi olarak ne zaman görüneceksin ?
Bizim inancımıza göre 'domuz' denilen hayvan atasözlerimizde bile bir virüs gibi yıllar yılı zarar vermiştir. Siz zannetmeyin ki bu virüs daha önce Türkiye'de yoktu da sonradan girdi.
Bence bu virüs bize ta Devleti Aliyye zamanında belki de daha önceleri Selçuklular zamanın da kanımıza girdi ve devletimizin başına musallat oldu. Çoğu insanlarımıza da bulaştı. Siyasetçilerimizin, bürokratlarımızın bazılarının devlet okyanusunu ufaltarak başka bir şekile dönüştürdüler. Devlet denilen okyanusu denize çevirdiler. Devletin malını önce uğrun(kimse görmeden ve duymadan) sonra eşkare ( göz göre göre) yemeye , tıkınmaya başladılar.
Millet bu insanları gördü. Baktım, Anayasa' maddeleri arasında devlet malını yemeyiniz diye bir madde yok. Hemen Atasözleri ve deyimler sözlüğünüm 336. sayfasında bulunan deyimi gösterdiler.
Bak burda ne yazıyor ? '- Bak burda ne yazıyor ?
Devletin vatandaşları bu yazıyı okudu. Eli, kolu uzun olan, kepçeleri ile devletin malı'nı talan etmeye başladılar yediler yediler tıksırıncaya kadar yediler ve yemeye devam edenler var.
İtiraz eden olmadı. Çünkü suya sabuna dokunmak istemediler. Bu nedenle suça göz yumarak ortak oldular. Biz bizden farklı toplum olarak ortya atılan bu yalan, yanlış deyimlerin Türk Dil kurumu tarafından ayıklanması gerekmez mi ?
Hele hele bir tanesi var ki ben onu güncelleştirerek iyi bir deyim durumuna getirdim. Eskiden kullanılan pire itte ,bit yiğitte bulunur sözünü , pire itte, Bilişim teknolojisi ( BİT) yiğitte bulunur. Bkz: Vikipedi. Programlama ve haberleşmede, bir bit bilgi depolama ve haberleşme veya bağlantının en küçük ve temel ünitesidir. Bir cihaz yada fiziksel bir sistem tarafından depolanabilecek bilginin maksimum değeri normal olarak sadece 2 farklı şekilde bulunabilir. Bu durumlar genellikle (özellikle numerik veride) ikili sayılar 0 ve 1 olarak yorumlanır.
Efendim geliyoruz yazımızı sonlandırmaya. Dünyayı kasıp kavuran bu A (H1N1) virüsü için aşı da üretildi. Aşı olmak ya da olmamak ise ayrı bir sorun. Henüz deneme safhasında olan yan etkileri neler olduğu tam bilinmeyen bu aşıyı uygulamak yerine daha temiz ortamlar yaratmak için çaba gösterilmesini isterim. Zira bu aşının getirileri kadar bir de götürüleri olduğunu bas bas bağırarak söyleyen bilim insanlarımızın hangisinin dediğine uyalım ? Aşı olalım mı yoksa olmayalım mı ?
Ben bu konuda suya sabuna dokunmanızı tavsiye ederim. Aşı olmak gib bir niyetim yok. Vücudumun direncini artıracak gıdalara her gün daha fazla önem vereceğim. Elimde kandil olmayacak ama cebimde mendille gezeceğim. Yola tüküren olursa içimden geçen kelimeyi ( Höst lan ayu) olacak ama , yüzüne : - Kardeşim sen sağlıklısın ama , seni gören gribe yakalanan biri de böyle yaparsa bu grip meretine yakalanabiliriz. Bilmem anlatabildim mi ? diyerek ikna yoluna gidebilirim.
Galiba yıllar sonra yeni bir kimya formülü ile karşı karşıyayız. Bu virüsün 1 leri var, bu virüs yarın şekil değiştirerek insanlığın genetik yapısını ve de gelecek kuşakları etkileyecek özelliklere sahip olduğu biliniyor.
Kendi kendime şu soruyu soruyorum. Bir türlü cevabını da veremedim. Bu bize temizlikten uzaklaşan, doğayı kirleten insanlara Yüce rabbimizin bir cezası mı ya da dünyanın süper güçlerinin biyolojik ve kimyasal savaşlarlarla egemen olmak istedikleri dış güçlerin bir oyunu mu onu çözümleyemedim.
Bilen biri varsa, bana bildirsin.
Recep Cırık
BTDB Ekip dergisi- sayı: 59
recep@cirik.be