Haberin yayım tarihi
2011-02-08
Haberin bulunduğu kategoriler

TAVSiYELER

Sevgili gündem okurları;

Bir söz ustasından şunu okumuştum; "Geleceğin inşaasına dair umudu olmayanlar, geçmişin tesellisi ile avunanlardır". İşte  bu söz nasıl etkilediyse beni  şu an sizinde şahit olduğunuz gibi, şahsiyetli bir toplum umidiyle yazmaya başladığım bu satırların tarafınızdan istifade edilmesini ümid ediyor , yazılan sözlerin muhatabının yüreginde iz bırakmasını yüce Rab'bim'den niyaz ediyorum.

Ve şimdiden satırlarıma muhatap olan tüm  dostlarımdan sürçü lisanımın affolunmasını istirham ediyorum..

Düşüncelerimizin meyvesi olan Söz'lerimizin, yapacaklarımıza tohum olması

Ve

Seslerimizin değil sözlerimizin yükselmesi duasıyla….

"Beden sarayının sultanı Ruh'tur!
  Sultan yoksa saray ne işe yarar?
  Hava yoksa ciğer ne işe yarar?
  Kan yoksa kalp ne işe yarar?
  İman yoksa yürek ne işe yarar?
  Sevgi yoksa gönül ne işe yarar?
  Su yoksa toprak ne işe yarar?
  Mana yoksa SÖZ ne işe yarar?

1-Gayesiz olmayalım..

Gayesiz olmak insanliğin içerisinde "atık/curuf" olmaya aday olmaktır.Yaratılış amacımız üzerinde kafa yoralım. Biz arayan olalım. Muhakkak aradığımız da bizi arar olacaktır. Neyi aradığımızın cevabı neyi bulduğumuzdur. Tefekkür edelim. Tefekkür farzların farzı, yani efrazdır. İnsanlık tarihinin en eski hakikatlerinden biri olan tefekkr bir nevi yaratıcımıza teşekkürdür. Kainat içerisinde insan olmamızın, insanlık içerisinde mensup olduğumuz ümmetin, ümmet içerisinde şahsımızın görev ve sorumlulukları üzerine düşünelim. Rolümüzü iyi oynamak, onun ne olduğunu bilmekle mümkündür. Sorumluluklarımızı  ifa etmek, önce o sorumluluklarımızı en iyi şekilde bilmekle mümkündür. İnsan günahkar olarak değil, sorumlu olarak doğar. Sorumluluğun en küçüğü varlığın en küçüğüne, sorumluluğun en büyüğü varlığın en zirvesi olan Allah'a karşı sorumluluktur. Her yaşın bir sorumluluğu vardır. İlginç gelebilir belki ama 5 yaşının sorumluluğunu  o yaşta yüklenmeyen, 50 yaşının sorumluluğunu da üstlenmez. Bu nedenle insan yetiştirirken en hassas ve bir o kadar da önemli olan bu sorumluluk bilincine muhakkak  dikkat etmeliyiz.

2- Biz "Hz. İnsanız"..

İnsan Allah'ın umududur. İnsan Allah'ın şaheseridir. Ve unutmayalım ki ; Allah şaheserini yaratıp onu bir kenara atmış olamaz. İnsan dünyanın kalfası, hayatın ustasıdır. İnsan bir şey değildir. İnsan pek çok şeydir. İnsan, kainat ağacının muhteşem meyvesidir. Fakat insan demek noksan demektir. Bunu da unutmayalım. İnsan olarak önce kendimizi tanımalıyız. Kamil insan, mükemmel olmadığını bilen insandir. Herşey bizde başlıyor. Daima Eksende insandır. Eğer bu değişirse işte o zaman varlık anlamını kaybeder. Bu anlamda  mahlukatın ekseni olduğumuzu unutmayalım. Ve en şereflisi olduğumuzu da..

İnsan hem yoldur, hem yolcu.. Dolayısıyla yolcu yolu tanımak istiyorsa önce kendisini tanımalıdır. Meziyetlerini, ayrıcalıklarını, zaaflarını, sorumluluklarını, haklarını..İnsan özü itibariyle iyidir. Tasarlamadan iyilik yapabilir, fakat tasarlamadan kotuluk yapamaz. İnsanın atığı yoktur! Hiç kimse her işe yarayamaz, fakat herkes bir işe yarar! Unutmayalım ki en büyük israf, insanın kendi kendisini harcamasıdır. Değerlendirilemeyen her kabiliyet, zayi edilmiş ilahi bir armağandır!

3-Öğrenme kabiliyeti temel ayrıcalık.

İnsani tanımaya kalkanlar, "öğrenme" kabiliyetinin insanı insan eden en temel ayrıcalık  olduğunu  farkedeceklerdir.  Ve diğer tüm meziyetlerinde "bilme"ye bağlı olduğunu hayretle göreceklerdir.

4-Cehaletten, vebadan kaçar gibi kaçalım.

İlim, hakiki meziyettir. Bu meziyete sahip olmak için tüm meziyetlerimizi kullanalım. İlim, gerçekle yalanı birbirinden ayıran donanımdır. İnsana verilen en kıymetli en üstün nimet akıl nimetidir.  Ve  aklı ilim ikna eder. İlim, sadece malumat sahibi olmak değil, herşeyin illetini, hikmetini, ve gayesini kavramaktır. Bunun içindir ki,  kör kaşif tabiat kanunlarını keşfederde, o kanunları koyanı keşfedemez.  Unutmayalım ki iman bile bilgiyle başlar MA'RiFETULLAH..

Bilgi ve imana dayalı  cesaret secaattir, his ve heyecana dayalı cesaret hamakattır. Bilgi hakikatin aracıdır. Eğer bilgi araç olmaktan çıkıp amaç haline geliyorsa asla gerçek  doğruya ulaştırmaz.  Bizi Hakikatin bilgisine ulaştıracak kaynakları keşfetmeliyiz. Elbette ki bu keşfin en genel adı "oku"maktır.  "Oku" emri, bir mucize eseri olarak Kur'an'dan ilk inen ayetin ilk kelimesidir. Fakat dikkatlerinizi çekerim ki okuyan sadece göz değildir. Kulak, burun, dil, zihin, kalp, ruh, akil, tasavvur  hep okuyan birer alettirler. Fakat okuma biçimleri farklı farklıdır.

5- Bilgiye sahip olabilmek dünyada sahip olunabilecek dünyalıkların en hayırlısıdır.

Çünkü bilgi sahici krallıktır. Bilgi edinme sırasında önceliği acil ihtiyaçlarımıza vermeliyiz. Tabi bunun içinde okuma nesnesine her yönelişimizde  'bu bilgi benim için ihtiyaç mı?' sorusunu sormamız  gerekiyor.

6- İlmi, dini ve dünyevi diye ikiye ayırmak doğru olmasa gerek!

Çünku bir mu'minin, dünyası dininden, dini dünyasından bağımsız değildir. Çünkü mesleğimizin bilgisi bizim ilmi-halimiz'dir (halimizin ilmi).. Tıpkı ahiretimizin bilgisi gibi gerekli ve faydalıdır.

7-Ve yine Bilgi hamallığından cehaletten kaçar gibi kaçmalıyız.

Unutmayalım ki Allah Rasulu "faydasız bilgiden sana sığınırım Allahım" diye dua etmiştir. Faydasız bilgi zihin taşıdır, düşürülmelidir. Zihin taşı, böbrek taşından kimi zaman daha tehlikelidir ve tedavisi zordur. Böbrek taşını lazer ışınlarıyla parçalamak mümkünken zihin taşını parçalamak neredeyse imkansızdır.

8-Malumatfurusla Alimi, malumatfuruslukla ilim talipliğini ayırt edelim .

Bunları birbirine karıştırmak Alimin kim, ilmin ne? olduğunu bilmemektir. Ve bu karışıklık  önlenemeyecek ciddi zararlara yol açar ..En güzel şekilde ilmin ve alimin tarifini "Kulları içerisinde Allah'tan layıkıyla ancak alimler sakınır" (fatir suresi 28) ayetinden yola çıkarak bulabiliriz..

9-Bilgi edinmenin hala en geçerli yolu olan OKUMA işlemini çok yapmalıyız.

Fakat  Okumanın nesnesi sadece kitap değildir. Bunu da hiç aklımızdan çıkarmamalıyız. Kitap belki okumaya konu olan nesnelerden sadece biridir ; ama sonu değildir. Kitap dışında Allah'ın ayetlerinden birer ayet olan 'olaylar', 'eşya', 'kainat', ve 'insan'ın kendiside okumaya konu olan şeylerin başındadır.

10-Düşüncemizi açlıktan öldürmeyelim.

Bu anlamda okumak, peygamber olup vahiyde almadığımıza göre, zihin aclığımızı gidermek için tek çıkar yolumuzdur. Okumayan insan susuz  bitki gibidir, kurur. Bilgiye sadece okuma yoluyla ulaşılmaz belki, fakat bilgiye ulaşabileceğimiz en garantili usullerden biridir okumak.

11-Doğru bir niyetle okumalıyız.

Okumaktan amacımız dünyalık elde etmekse, dünyalığı okumaktan daha çabuk elde edebileceğimiz araçlar var onlara yönelelim. Bilgiye temiz ve halis bir niyetle  talip olalım. Unutmayalım ki "gerçeğin bilgisi (Hakikat) Allah katındadır". O bilgiden nasipdar olabilmemiz ihlasımıza bağlıdır, ihlassız bilgi sahibine yüktür.

12-Doğru Okumalıyız.

Dogru okumanın garantisi doğru  bir bakış açısıdır. Kitabi, hadiseleri, esyayı, kainatı, ve en önemlisi insanı yanlış okuyanlar bilgeliğin sırrına hiçbir zaman eremezler, eremedikleri gibi  yanlış bilgileriyle zararlı ve tehlikeli olurlar. Doğru okumak biraz da akl-ı selim olmakla mümkündür. Selim olmayan bir akıl okuduğu doğru şeyleri  dahi bulandıracaktır. Daha da açıkcası hakkı  batılla, iyiyi kötüyle karıştıracaktır.

13-Gözün okuduğu nesne sadece kitap değildir elbet.

Her şuurlu bakış bir okuma olayıdır. Dogru okumak için önce doğru bakmak gerekmektedir. Yamuk bakanlar hiç bir zaman doğru göremezler. Yamukluğu baktığımızda değil, önce bakışımızda aramalıyız. İnsana yamuk bakan biri  ilk bakışta onun imanını, aklını, kalbini, cesaretini, faziletini, ve daha nice nice güzelliklerini değilde  bağırsağını görüyorsa "insan kimdir?" sorusunu "bağırsaktır" olarak cevaplıyacaktır. İlk bakışta bardağın dolu olan yarısını değilde  boş olan yarısını gören biri, bir evde  salon, mutfak, misafir odası, oturma odası  olduğu halde evi "içinde tuvaleti olan mekandır" biçiminde tanımlayan gibidir.

14-Kulakla okurken ki –kulakla okumak dinlemektir- omuzumuzla dinlemeyelim.

Söylenenlerin tümünü dikkatlice dinlemeliyiz. Dinlediğimizi doğru anlayıp anlamadığımızı  test etmeden itiraz  etmeyelim aksi takdirde mahçup olabiliriz.

15-Aldığımız bilgiyi gönül sarnıcımızda damıtalım

İster göz, ister kulak, ister zihin, hangi organımızla okursak okuyalım, mutlaka aldığımız bilgiyi gönül sarnıcımızda damıtalım. Elde ettiğimiz bilgiyi, imanımızın "okey"ini almadan eyleme dökmeyelim. 

16-Doğru okumak dedik fakat birde "Doğruyu okumak" var!

Doğruyu okuyalım. Bunun manası "yanlışı öğrenmeyelim" değildir. Ancak okumak için yaptığımız seçim doğru seçim olmalıdır. Burada  hala  bilginin en sadık taşıyıcısı olma vasfını  devam ettiren "Kitap" gündeme gelmektedir. Doğru seçilmemiş bir kitap, bir değil birçok acıdan israftır. Emek israfı, para israfı, zaman israfı, zihin israfı vs… Bu israfları önlemenin yolu bilinçli tercihten geçer . Yüz gram şeker yiyeceğiz diye  yüz kilo şeker kamışı çiğnememiz akıl karı mıdır?

17-Acabalar?

Kesinlikle altını çizmek istiyorum ki Vahiy (Kuran) dışında bütün kitaplar bir "acaba?" ile başlar, bir "acaba?" ile biter. Belkide bir "acaba?" için yazılır kimbilir?


Yorumlarınız için:
info@fatimatuzzehra.be

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.