Murat Gedik Yazdı.
15 Mart Hollanda Genel Seçimleri yaklaştıkça seçim ortamları da artık kendini göstermeye başlamakta.
Siyasilerin toplumla buluşma programları, medyaya verilen demeçler, televizyon tartışmaları bu girişimlerden sadece bir kaç tanesi.
Türk toplumu ise sessizliğini genel olarak bozmuyor ve adeta seyirci gibi olup bitenlere bakmakla yetiniyor.
Dünya konjönktüründe görüldüğü gibi Hollanda’da da popülizm gün geçtikçe artmakta. Wilders’ın müslümanlar ile ilgili yapmış olduğu açıklamalar, Rutte’nin gazetelere vermiş olduğu demeçler siyasi oy çıkarcılığı için ileriki dönemlerde de devam edecektir. Bu popülist yaklaşım sadece 15 Mart seçimleri için değil, ondan sonra da devam edecektir.
Ortadoğu’nun olumsuz yansımaları Hollanda’da toplumumuzu daha da zor şartlar içinde bırakacaktır. Terör, geri kalmışlık, bağnazlık gibi olayların İslam’la bağdaştırılmaya devam edilecek olması bu zor şartları şimdiden öngörebilmek için zor değildir. DAEŞ gibi terör örgütlerinde görev alıp Hollanda’ya tekrar dönenler ise ayrı bir sorun oluşturmakta olup gerilime ve güvensizliğe sebep olmaya devam edecektir. Bu olumsuz gelişmelerin hepsi popülizmin kısa sürede tavan yapacağına işarettir. Sadece Wilders değil, yerleşik olan bütün siyasi partiler bu popülizme adeta katkı sağlıyorlar. Wilders’in partisi sadece sağ görünen partilerden değil, sol partilerden de ciddi oranda oy almakta.
“Hollanda’nın kaderine ortağız” sloganı ile 15 Mart Genel Seçimleri için çalışmalarını ocak ayının ortalarında başlatan Hollanda Türk Federasyon, Türk kuruluşları arasında ilk ciddi programını Rotterdam’da Versam Derneğinin ev sahipliğinde gerçekleştirmiş oldu. Bu programa Türk STK’larının yöneticileri dışında Hollanda’da siyaset ile uğraşan Türkler de davet edildiler. Konuşmaclıar arasında Denk Partisi Genel Başkanı ve Milletvekili Selçuk Öztürk ve uzun dönem Avrupa Parlamentosu Milletvekilliği yapan Emine Bozkurt vardı. Emine Bozkurt bu seçimlerde de PvdA’dan milletvekili adayıdır. Programda deneyimli siyasetçi Kaya Turan Koçak (CDA) bir sunum gerçekleştirerek Hollanda’daki seçimlere özellikle Türkler tarafından katılımlar konusunda bilgi verdi. İnsanımızın düşük katılımı böylece de tekrar dile getirilmiş oldu.
Ne yapmalı, ne yapılmalı ki Türk insanını sandığa gitmesi teşvik olunsun? Hiçbir şey yapılamıyorsa bile bu konu çokca dile getirilmeli. Böylece kafalarda hep gündemde kalmalı ve insanımızı meşgul etmeli. Popülizmin, ötekileştirilmenin, geleceğin sıkıntılarını var olanlara ekleyerek anlatmak ile bu meşguliyet gerçekleştirilebilir. Irkçılığın da var olduğunu, fakat henüz tam olarak dışa yansımadığını örnekleri ile dile getirmek de katkı sağlayacaktır. Sosyal medyada “15 Mart” temasını görsellerle anlatmak da bir başka faydası olabilecek fikirdir. Türk Federasyon bu konuda şubelerine görev vermiş ve şubelerde siyasi toplantılara hız verilmiştir.
Uyumun tam anlamı açıklanmasa da, biz Türkler Hollanda’daki siyasi katılım konusunda maalesef sınıfta kalmış bir topluluğuz. Bunun sebebini de başkalarında aramak işin kolayına kaçmak demektir. Kalıcı olan bizleriz ve uyumda da taviz vermemesi gereken yine bizleriz. İşte bu sebepten bu konuyu da defalarca anlatmak lazım. Madem “Hollanda’nın kaderine ortağız”, o zaman tedbiri almakta bizlerin görevidir. Bu tedbirlerden belki de en önemlisi işte sandığa gitmektir. Burada ortaya çıkan aynı zamanda şu konudur: “Biz Türklerin oy kullanmaları vatandaşlık görevini yerine getirmekten daha ötedir.”
Şimdi hedef ne kadar 15 Mart Genel Seçimlerine odaklanmak ve oy kullanmaya teşvik olsa da, bu konu elbette gelecekteki bütün seçimler için geçerlidir. Avrupa Parlamentosu ve yerel seçimlerde de artık bu millet üzerine düşen görevi yerine getirmeli. 15 Mart Genel Seçimlerinde insanımız ne kadar çok oy kullanırsa, etkisi daha da büyük olacaktır. Hatta burada bir artı güçten bahsetmek çok yerindedir.
Haydin 15 Mart’ta oy kullanmaya...
Murat Gedik, Güncelhaber Şubat 2017
E-posta:muratgedik@muratgedik.nl