Haberin yayım tarihi
2017-02-07
Haberin bulunduğu kategoriler

BİR EMEK HIRSIZININ ANATOMİSİ.

Sevim Ünal Yazdı.

Beşiktaş vapur iskelesinde bekliyordum, çok geçmeden geldi. Arap vari bir şiveyle  ‘merhaba heval’ dedi.  Elini uzattı, tokalaştık. Adını tekrarladı. Ardından unvanlarını sıraladı. Şair, yazar, modaratör vs.. Beraberinde getirdiği uzun, zayıf, garip tipli kızı tanıttı. Yeşil parkasının yakalarını kaldırıp, başını içine gömdü. ‘Soğuk’ diye mırıldandı. Vapura bindik. Geçip oturduk.

Orta boyluydu. Saçları hafif uzamış ve sakallarına karışmıştı. Çok zayıftı. Cebinden çıkarttığı sigarayı yakıp havaya üfledi. Sırt çantasından telaşla çıkardığı birkaç şiir kitabını yanındaki kıza uzattı. Kız boş gözlerle ona bakıp uzatılanı aldı. Tek kelime etmeden elindekileri bana verdi. Adam sigarasından derin bir nefes alıp, dumanı fazla uzağa üflemeden bıraktı. Dumanların arasından gözlerini kısarak bir süre izledi yanındaki kızı. Sonra bana döndü. Bak bütün şiirlerim …….. şu yayınevinden çıktı. Yayınevinin sahibi de çok iyidir, devrimcidir. Bunları yayımlasın diye bankadan şu kadar çektim. Uzun uzun bankadan kaç milyon çektiğini anlattı.

‘Çok çevrem var, herkes beni tanır. Herkes kitaplarımdan alır’ dedi. Yanındaki kızın yüzünden alaycı bir gülümseme geçti. İri bal rengi gözleri adamı ti ’ye alır gibiydiler.  ‘Ne garip kız’ diye geçirdim içimden. Tanıştığımızdan bu yana kıza baktıkça ‘ne garip kız’ kelimesi takılıyordu aklıma.

Neden garip olduğunu açıklayamıyordum. Saatlerce sohbet ediyoruz, fakat o tek kelime etmeden susuyor. Bir şeylerden suçluluk duyurdu sanki. Her an kalkıp gitmek ister gibi veya mecburi gelmiş gibiydi. İster istemez kız kafama takılıyor.

Çok geçmeden annem ’in evindeyiz. Ona gideceğimizden haberi var. Kapıyı açıp, gelenlere şöyle bir bakıyor. Gözlerini bana dikiyor. ‘Nereden buldun bunları?’ diye sert bir sesle fısıldıyor. Kaş göz işaretiyle idare etmesini anlatmaya çalışıyorum. Çaylar içilip, kurabiyeler yendikten sonra kalkıyoruz. Arkamdan sesleniyor ‘Dikkatli ol, takılma bunlara!’ sesi kaygılı. Diğer ikisi çoktan uzaklaşmışlardı.

O gün ayrılıyoruz. Buluşacağımız güne dek adam sürekli sosyal medyada bilgi gönderiyor. ‘Buluşalım’ diyor. Ertesi gün, adam hızla buluşmaya karar verdiğimiz yere geliyor. Aceleci.

Halleri işkillendiriyor beni. ‘Fakat çok güvenli birisinin tavsiyesi üzerine bu adamı buldum. Üstelik onu tanımayan yok. Bunca tanınmışlığı, kariyeri söz konusuyken ne yapabilir?

Elbette yanlış bir şey yapması mümkün değil’ diye geçiriyorum aklımdan. ‘İstanbul’da kimseye güvenme!’ diye geçiriyorum aklımdan. Kararlaştırdığımız yere geliyor. Başında canlı renklerden bir şapka, geçip oturuyor. Bir süre sohbet ediyoruz. Çok yakında devrim yapacakmış gibi atıp tutuyor.

 Sıkılıyorum. ‘Tamam’ diyorum  ne yapacağız şimdi?’  Yayınevinin sahibi çok yoğun, bugün gelemeyecek. Ben o, yayınevinin adına buradayım. Onların adına seninle anlaşıyorum. Kararını ver, bu şartlarda başka hiçbir yer sana kapılarını açmaz. Güven bana.’ Garson geliyor. Birer çay alıyoruz. Çantama bakıyorum. Boş bir kağıt bulup çıkartıyorum. ‘Sözleşme imzalamamız gerekiyordu. Bu işler böyle yapılmaz ki.’ Yine de uzatmamak için gerekenleri yazıp ona imzalatıyorum. Biraz daha gelecekte nasıl bir devrim yapacaklarından bahsediyor. Esniyorum.

‘Gidelim mi?

Benim işim var’ deyip kalkıyorum. Ayrılıyoruz. Çok geçmeden oldukça profesyonel bir hırsızla muhatap olduğumu öğreniyorum.

Sonra ne mi oluyor?

Bir sonraki yazımda öğrenebilirsiniz.

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.