Haberin yayım tarihi
2018-02-27
Haberin bulunduğu kategoriler

28 ŞUBAT, DEMOKRASİNİN KARA LEKESİ.

Dr. Ümit İPEKSOY Yazdı

​Etkileri Bin yıl sürecek denilen, aynı FETO gibi kurgulanmış, başarısız olması imkansız alçak bir ihanet girişimi.

Nice masum gencimizin umutlarını karartan, nice masum devlet ve millet bilinci olan vatandaşımızı işinden eden, nice şirketleri batırıp binlerce işsiz ve iflas etmiş şirket sahibi bırakan, milletin aşından arttırdıklarıyla biriktirdiği paraları hortumlayan  melanet.  

Nedir bu 28 Şubat?

Kim. kimden ne istemiş ne almıştır?

Kim neyi paylaşamamış, bölüşülemeyen nedir?

Bu konuda çok şey yazılıp çizildi. Yıl dönümü olması münasebetiyle bizde düşüncelerimizi paylaşalım, gençlerimizi bu konuda biraz aydınlatalım ve farkındalık oluşturalım istedik.

28 Şubat aslında 27 mayıs 1960 darbesidir, 12 Eylül 1980 ihtilalidir, ya da arada her 10 yılda bir yapılan darbe öncesi hükümeti hizaya sokma girişimleridir. Yani demokrasiye ihanettir. 

FETO terör örgütünün çalışma prensibini gördüğümüzde artık çok daha net anlıyoruz ki, ülkemiz içerisinde muhtemelen CIA ve NATO tarafından kurgulanmış, para ve emirleri buralardan alan, devletin kritik kademelerine ve kurumlarına yerleştirilmiş işbirlikçiler sayesinde önce medya aracılığıyla ortam hazırlanıyor, daha sonra iş çevreleri, sendikalar, sivil toplum kuruluşlarında ki bağlantılar sokakları hareketlendiriyor. Daha sonra asker iç güvenlik bahanesiyle gerekli müdahaleyi yapıyor. Olan budur.

Türkiye`de ki tüm darbeler ve muhtıralar böyle olmuş, bunun dışında ferdi olarak şaşıpta bir şeyler yapmaya kalkan askerler, ya idam edilmiş ya meslekten atılmış. yada sürgün edilmiştir.

​28 Şubat darbe sürecini Özal`ın öldürüldüğü 17 Nisan 1993 tarihinden başlayıp, Sayın Recep Tayyip Erdoğan`ın Başbakanlık koltuğuna oturduğu 14 Mart 2003`e kadar olan dönem diye sınıflandırmak isabetli olur. İsterseniz bu süreci alt alta madde madde yazalım ki anlaşılması kolay olsun. 

1. Her şey Refah Partisinin 1995 tarihinde sandıktan yüzde 21 oyla 158 milletvekili almaşıyla başlamıştı.  

2. Barolar, üniversiteler, yargı, TÜSİAD ve beşli çete ile birlikteki kurumlar konuşmalarında laiklik, şeriat ve irticaya dikkat çekerek psikolojik harekât yapmışlardı. Fadime Şahin ve Müslüm Gündüz sahneye çıkmış Kalkancı olayları kurgulanmıştı.

3. 11 Ocak 1997 de Başbakan Erbakan’ın iftar yemeği vermesiyle manşetlere "şeyhlere iftar yemeği verildi" diyerek irticanın hat safhaya çıktığı vurgulanmış Taksime Cami, defileler yasaklanıyor gibi manşetler ile askerlere mesaj verilmeye çalışılmıştı.

4. Sincan Belediye Başkanının Kudüs Gecesinde düzenlediği “Cihat” oyunu ile ertesi gün çıkan manşetler ile ortam iyice gerilmiş Belediye Başkanı tutuklanmıştır. Donemin Başsavcısı Vural Savaş, Erbakan’ın ülkeyi iç savaşa sürüklediğini açıklamıştır.

5. Sincan da tanklar sokağa çıkarılmış, halka gözdağı verilmiş, Güven Erkaya irticanın PKK’dan daha tehlikeli olduğunu söylemiştir.

6.  Cumhurbaşkanı Demirel, Başbakan’a uyarı Mektubu göndermiş Ankara’da kadınlar “Şeriata hayır” yürüyüşü yapmıştır.

7. 28 Şubat 1997 de MGK Kararları alınarak "en uzun gün yasanmış" denmiş, Erbakan yapılan dayatmalara dayanamayarak MGK Kararlarını 13 Mart 1997 de imzalamak zorunda kalmıştır. 21 Mayıs 1997 de Refah Partisine kapatma davası açılmış ve daha sonra Mecliste en yüksek sayıda temsil edilen bu parti kapatılmıştır.

8. Kamuda çalışan akademisyenler, yöneticiler ve TSK içindeki inançlı subayların ( FETO dışındaki) atılmalarını hızlandırmak üzere yılda 2 kez toplanan Yüksek Askeri Şura sayısı, dörde çıkarılmış irtica nedeni ile atılan subay sayısında rekorlar kırılmıştır.

9. Katsayı uygulaması ile imam hatiplerin onu kesilmiş Anadolu Sermayesine ambargo konmuş Genel Kurmay Başkanlığında yargı üyelerine irtica brifingi verilmiştir.

10. 18 Haziran da Başbakan Erbakan, Tansu Çiller’in Başbakan olması için istifa etmiş ancak Demirel, görevi Anasol-D hükümeti diye anılacak olan oluşuma vermiştir. Halbuki Çiller’in elinde partili milletvekillerinin imzaları vardı. Generaller, bu milletvekillerini tehdit ederek istifaya zorlamış bir kısmı Doğru Yol Partisinden istifa ettirilmiştir.

11. Ülkemiz maddi ve manevi zarara uğratılmış, bankalar hortumlanmış, yaklaşık 300 milyar dolar darbecileri kışkırtan çete ve örgütlere gitmiştir. Döviz vurgunları ile zenginliklerine zenginlik katmışlardır. Bu paralar vergi ve kamu kaynakları ile ödenmiş halkımız fakir düşmüştür.

12. Binlerce başörtüsü mağduru okullarını bırakmak zorunda kalmış, parası olan yurt dışında okumaya çalışmış olmayanlar eğitim haklarından mahrum bırakılmışlardır. Öğretmenler, askerler mesleğinden atılmış, Batı Çalışma Grubu (BÇG) adı altında yasal hiçbir zemini olmayan bir oluşum tarafından fişlenmedik kimse kalmamıştır (Resmi kayıtlara göre 6 milyon kişi fişlenmiştir).( Alıntıdır).

Bu dönemde (28 Şubat’ta) Darbe Araştırma Komisyonu’nun hesaplarına göre; oynanan ‘Toplum Mühendisliği’ oyununun ülkeye maliyeti 291 milyar dolardır.

Vatanını, milletini düşünen (!) bu çok kıymetli beyaz Türk`ler, irtica geliyor kurgusuyla devleti nasıl hortumlamışlar artık ayan beyan görülmektedir. 28 Şubat post modern darbesiyle aslında ne yapılmak istendiği çok açıktır. 

Askerler daha fazla itibar ve büyük şirketlerde yönetim kurulu üyelikleri, medya patronları daha fazla faizsiz ve geri ödemesiz kredilerle alınmış şirketler, bazı siyasi partiler seçimle asla elde edemeyecekleri siyasi itibar kazandılar. Peki kim kaybetti? Her zaman ki gibi bu ülkenin gerçek sahipleri olan mazlumlar.

Hepsi tamamda en önemlisi bu alçaklar bizi geciktirdiler. Bu ülkenin belki 20 yıllık birikimi ve geleceğini aldılar. Her şey yerine gelir ama bu ve bunun gibi alçak kurgulara alet olan içimizde ki satılmışlar geleceğimizi çaldılar. İkinci Dünya savaşında taş üstünde taş kalmayan Almanya ya bakın ne halde, bir de bize bakın ne haldeyiz. İşte kurgu bu, Türkiye`ye yapılmak istenen tam da bu!

Dönemin Milli Güvenlik Kurulunda yer alan komuta kademesinin yazdığı ve tüm bu organizasyonda ciddi bir rol oynayan o zaman ki Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel`in araştırın dediği şeylerin hepsi gerçekleşti. Yani başörtüsü serbest oldu, İmam hatipliler üniversite de eşit hakka sahip, Taksim`e cami yapılıyor, Sayın Cumhurbaşkanı artık her kesimden vatandaşını külliye de ağırlıyor, Sayın Necmettin Erbakan`ın dava arkadaşı Sayın Recep Tayyip Erdoğan bu ülkeyi 15 yıldır yönetiyor.

Ne oldu, bu ülkeye şeriat mı geldi? 

Hangi korkunuzun karşılığı vücut buldu. Omuzu sırmalı, yıldızlı o kadar asker bu ülkede, Amerika`nın izni olmadan tek bir mermi bile yaptıramıyorlardı. Şimdi bu ülke kendi savaş uçağını yapmak için programlar yürütüyor. Bunun ne demek olduğunu gençlere anlatmak gerek.

Anlatmalı ki artık bu oyunlara düşmeyelim. Bize her söylenene inanmayalım. Tarihin bize anlattıklarını iyi okuyalım ki gerçekten okur yazar olalım.

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.