Haberin yayım tarihi
2020-02-13
Haberin bulunduğu kategoriler

CANIMIZ YANIYOR, YÜREĞİMİZ KANIYOR.

Ümit İpeksoy

Canımız yanıyor, yüreğimiz kanıyor. Hemde öyle böyle değil.

Alçak ve cani bir diktatörün, kalleş ve insanlıktan nasibini almamış veliahdı, tüm ülkesini kan gölüne çevirdiği yetmezmiş gibi şimdi bizim ciğer parelerimizi hedef alıyor. Son bir hafta da iki ayrı saldırıda 13 kahraman vatan evladımızı şehid etti bu soysuz.

Aziz Milletimizin başı sağolsun.

Esad denilen katil, iç savaşın başladığı 2011 yılından beri kendi ülkesinde 1 milyon vatandaşını gözünü bile kırpmadan öldürdü, 7 milyonunu sınırlarının dışına sürdü.

Şunu unutmayalım ki Esad rejiminin saldırılarının amacı Türk ordusuna daha fazla kayıp verdirmek, Türk ordusunun misilleme yapması  da çok umurunda değil.

Hatta milyonlarca masum vatandaşını katleden bir rejim olarak, bizim aklımızdan geçmeyecek kadar çok sayıda askerini de gözden çıkarabilir. Kılı bile kıpırdamaz. Çünkü onun için insanın bir kıymeti yok. Tek derdi iktidarda kalmasını sağlayan İran ve Rusya`nın çıkarlarına hizmet etmek.

İdlib tüm iç savaşın gelip düğümlendiği yer. 3milyon kişi yaşıyor İdlib de.

 İdlib Neden bu kadar önemli?

2011`de Suriye İç Savaşı`nın ilk başladığı 3 yerden biri İdlib. İç savaşın başından beri şehir asi milislerin elinde ve 2017`den itibaren de Suriye Kurtuluş Hükümeti`nin merkezi durumunda.

Bugün İdlib`de 20-30 bin silahlı savaşçı olduğu tahmin ediliyor. Bunlar içinde Cabat Tahrir Örgütü, Hayat Tahrir El Şam (HTŞ) ve Cabat El Vatan lil Tahrir ile ÖSO gibi çok sayıda   farklı gruplar bulunuyor. Bunların tamamı Rusya ve rejim tarafından terör örgütü olark anılıyor. Türkiye ise yüksek sesle söylemese bile bir kısmını terör örgütü olarak bir kısmını özgürlük savaşçısı olarak tanıyor. HTŞ,  İdlib`de şehrin önemli bir kısmını ve Valiliği kontrol ediyor. Rusya buna tamamen karşı ve bahanesi de bu örgütler.

Türkiye her ne kadar bu örgütlerle irtibatta ise de at izi, it  izine karışmış durumda, kimin eli kimin cebinde belli değil. Neredeyse uluslararası isthbarat örgütlerinin tamamı  bu grupların içerisinde ve bunları yönlendiriyor.  O yüzden grupları Türkiye de kontrol altında tutamıyor. Burada ki silahlı tacizler Rusya ya pozisyon açıyor.

 Geldiğimiz nokta da artık rejim ve Rusya zaten 9 yıldır süren iç savaşın en başından beri planladıkları İdlib`i ele geçirmeye kararlı. Oysa daha birkaç ay önce Rusya Astana ve Soçi de Türkiye`nin buralarda insanı yardım, güvenlik ve göçün önlenmesi adına gözlem noktaları kurmasını onaylamış ve “Çatışmasızlık Alanı” ilan etmişti bu bölgeyi. Şimdi bu gözlem noktaları ve bağlantı yolları vuruluyor.

Türkiye çok kritik bir virajda.

Çekilebiliriz. Bu durumda şimdilik askerini güvenlik altına almış olur ama ülke sınırlarına yığılacak milyonlarca mülteci ile başbaşa kalırız. Ama böyle de bitmeyecek. Beka sorunumuz devam edecek. Afrin, El Bab ve diğer güvenlik koridorundan da çekilmemiz için baskılar başlayacak.

Çekilmeyebiliriz. Tahkimatı güçlendirir. Rejime “buraya giremezsin” der ve göçü durdururuz. Kalemizi düşürmemiş oluruz. Bunun bedeli de şehit sayıları artar ve değişik boyutlarda çatışmalar olur rejimle. Bu arada Rusya ile de köpeğinin tasmasını sıkması için pazarlıklar yapılır.

AK Parti Sözcüsü Çelik`in"NATO, doğası gereği Türkiye ile dayanışma içinde olmalı" cümlesi çok önemli. Bu mesaj herkese bu sefer sorunu size de taşırız anlamına geliyor. NATO`yu bir kere daha test etmiş olacağız. Her zaman ki gibi bizi satacak mı? Yoksa yanımızda yer alacak mı göreceğiz.

Burada en büyük korkumuz Emperyalist devletlerin perde arkasında ki anlaşmaları. Rusya, Küdüs`ün İsrail`e peşkeş çekilmesine ses çıkarmaması karşılığı Batı`dan İdlib`i mi aldı acaba?

Bu en kötü senorayo olur.

Hem bizim, hemde İslam dünyası için...

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.