Haberin yayım tarihi
2007-12-23
Haberin bulunduğu kategoriler

Belçika'da siyaset ve mucizeler..

Kralımız 2.Albert'in yaklaşık on beş gün önce göreve çağırdığı kuzey liberalizminin bıçkın delikanlısı, Flamanların medarıiftiharı, kuzeyde, merkezde, güneyde herkesin sevdiği ve güvendiği, hakiki Belçikalı Guy Verhofstadt ne demişti özet olarak ?
"İnananlar dua, diğerleri ümit etsin" !

Uyanık politikacı öyle olur, kimseyi dışlamaz, herkesi kucaklar.
O da öyle yapıyor ; çünkü biliyor ki herkesin kucaklanmaya ihitiyacı var.
Özellikle manevi duyguların kabardığı bu kutsal dönemlerde…
Noel gibi, Paskalya gibi !
Ne çıktı Guy'in torbasından Noel hediyesi olarak ?
Asimetrik bir hükümet.

Yani Türkçesi kuzeyde Turuncu-Mavi, güneyde klasik üçlü koalisyon.
Peki ne zamana kadar ?
23 Mart'a kadar.

God çarpsın gidicem dedi Guy. Delikanlı adamdır, verdiği sözü tutar.
Geçen hükümet kurulurken 200.000 kişiye istihdam yaratacağız dedi ve dediği oldu…
Hem sözünü tut, hem seçimi kaybet olacak iş değil bu.

Seçmenler nankör, n'olucak !
Bakalım 23 Mart günü ne olacak ?
Paskalya mucizesi gerçekleşecek mi ?
Tercih oyu rekortmeni Yves Leterme federal şoför sıfatıyla Belçika otobüsünün tüm yolcularına güven verebilecek mi ?
***
Direksiyon liberal Guy'den hıristiyan demokrat Yves'e geçince otobüs hangi yöne, hangi hızla gidecek ?

Frankofon liberal Didier Reynders'in dışlamak istediği ve Flamanların "Madam No" adını taktıkları Joëlle Milquet'nin partisi CDH yeni hükümette.
Adını beş buçuk yıl önce Merkez Hümanist Parti (CDH) olarak değiştiren Frankofon hıristiyan demokratların partisine yeni hükümette verilen bakanlık Çalışma ve İstihdam. Bu bakanlığa gelen kişi ise Bassenge'ın mevcut belediye başkanı ve kısa adı CSC olan Hıristiyan Sendikalar Konfederasyonunun 1992-2005 arası genel başkanı.
Kısa adı MOC olan Hıristiyan İşçi Hareketi eğilimli bir kişi.
Yani "solcu" olarak bilenen bir zatımuhterem.
Bu durum CDH partisinin "sağ" kanadında rahatsızlık yaratıyormuş rivayete göre…
***
Güneyde durum karışık ve karmaşık.
Kimse kimseyi sevmiyor ve kimse kimseye güvenmiyor…
Frankofonlar birlik, bütünlük, beraberlik sergilemiyor…
Globalleşme sancıları içinde kıvranan dünyanın Avrupa'ya yönlendirdiği liberal rüzgarlar emekçileri soğuktan titretirken, sermayeyi daha da aroganlaştırıyor.
***
Burada insanların çoğunun dikkatinden kaçan bir olguyu sorgulamak istiyorum.
Ülkenin kuzeyinde oturanlar, yani Flamanlar etnik bir aidiyet mücadelesi veriyorlar.
Yani kendisini tanımlarken öncelikle ben Flamanım diyor, Flamanca konuşanım (nerlandofonum) demiyor.

Merkezdeki başkent Brüksel iki dilli özerk bir bölge.
Burada yaşayanlar  ister Frankofon olsun, ister Nerlandofon, ister Türkofon veya Arabofon olsu, herkes herşeyden önce Brükselliyim demek zorunda.
Dil sınırının güneyinde yaşayan Valonlar ise genelde Fransızca konuşuyorlar. Burada etnik aidiyet geri planda. Milliyetçilik kuzeyde olduğu gibi prim yapmıyor. O nedenle ırkçı aşırı sağcı partiler burada kuzeye oranla yok denecek kadar az.

Bir de Liège ile Aachen arasında kalan bölgede Almanca konuşanlar toplumu var…
Üniversiteyi Almanca okumak isteyenler Almanya'ya gidiyorlar.
Lüksemburg Büyük Dükalığı vatandaşları gibi… Okumak için komşu büyük devletlere dağılan… Almanya, Fransa, Belçika gibi.
Her gittikleri yerde de Lüksemburglu Öğrenciler Derneği kurarlar Louvain-la-Neuve'de olduğu gibi…
İçmeyi, eğlenmeyi, karnavalı, şamatayı seven içine kapanık bir toplum oluştururlar…
***
Tarihin şu cilvesine bir bakar mısınız ?
Federal seçimleri kaybedenler şimdi kazanmış, kazananlar ise kaybetmiş gibi görünüyorlar.
Geçen 10 Haziran akşamı hangi aklı başında bir insan 3.Verhofstadt Hükümeti kuruluacağından bahsedebilirdi, söyler misiniz ?
Seçimi kaybeden sosyalistlerin kurulacak hükümete gireceğini ?
Seçimi kaybeden partinin başkanı Elio Di Rupo'nun Joëlle Milquet yoksa ben de yokum diyebileceğini ?
Bu yaptığı gerçekten bir kıyak mı, yoksa izlenecek sağcı politikaların sorumluluğunu paylaştıracak bir suç ortağı arayışı mı ?
Hem CDH hem de Ecolo muhalefette kalmış olsalar, sol muhalefet yaparak gelecek seçimler açısından (2009) PS'e zarar vermezler miydi ?
***
MR başkanı Didier Reynders iyi mi yaptı, kötü mü yaptı ?
Bunu zaman gösterecek.
Ama şimdilik üç konuda kaybettiği iddia ediliyor.
Birincisi başbakan olamadı, ikincisi PS'i muhalefete atamadı, üçüncüsü ise vergi reformunu tehlikeye attı.
***
Peki başka ne yapabilirdi ?
Frankofonlar arası bölünmüşlük ve güvensizlik itibar kaybına sebep oluyor.
Olan 4 milyon Valon ve Brükselliye oluyor.
Devlet reformundan kaçış yok.
Kala kala üç ay kaldı.
Flamanların taleplerine cevap verebilmek için şimdi silkinip kendine gelme, toparlanma zamanı.
N-VA'nın sessizliği kulakları sağır ediyor.
Zira Flaman milliyetçileri Verhofstadt'a hiç güvenmiyorlar ve ne yapacakları da hiç belli olmaz…
Sadece biraz zaman kazanıldı, o kadar !
Paskalya yumurtasından barış civcivi mi çıkacak ?
Size güzel rüyalar, ben mucizelere inanmıyorum… 

Yakup YURT © BelExpresse
Brüksel, 21.12.2007 
 
 

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.