Haberin yayım tarihi
2015-07-15
Haberin bulunduğu kategoriler

DEĞİŞME Mİ, İNSANİ GELİŞME Mİ?

1967’de geldiğim Belçika’dan 1979 Şubat ayında üniversite diplomalı olarak Umurbey’e döndüm.

Sekiz ay kaldım ve sabır rekorunu kırarak Guiness Rekorlar kitabına geçtim.

Daha fazla dayanamadım ve geçen on iki yılın nostaljisi ile Belçika’daki tatlı anılarıma döndüm.

Ne bıraktığım Türkiye’yi bulabildim, ne de sekiz ay önceki Belçika’yı…

***

1979 başında taşlar yerinden oynamış, İran Devrimi gerçekleşmiş ve Ayetullah Humeyni ülkesinde coşku ile karşılanmış, SSCB sona ermiş ve Berlin Duvarı yıkılmıştı…

Türkiye’de yaygın silahlı sağ-sol çatışması yaşanıyor, her meslek grubu karpuz gibi ortadan ikiye bölünüyor (öğretmen, polis ve emekçiler), herkes okuduğu gazeteyi gizliyor, trafik tabelaları poligon hedef tahtası olarak kullanılıyor, günde ortalama yirmi beş insan ölüyor, I. ve II. Milliyetçi Cephe hükümetleri karaborsa ile ömür tüketiyor, darbe adım adım geliyordu…

Genelde korku ve çekingenlik hakimdi ve çözüm ordudan bekleniyordu…

Sonrasında beklenen darbe oldu, durum iyice olgunlaştıktan sonra askerler yönetime el koydu, bir Anayasa taslağı hazırlattı, 1982 halkoylamasında ezici bir çoğunlukla ettirdi, 1984’te yönetimi Turgut Özal başkanlığındaki ANAP’a devretti…

Günün birinde bir biliminsanımız «Yakın tarihimizde bağnazlığı hızlandıran ve/veya yavaşlatan etkenler» konulu bir araştırma yapsa ve sonuçlarını yayınlasa da aydınlansak…

Daha önce kesintisiz on iki yıl Belçika’da, eğitim ve üniversite ortamında yaşayan 68 kuşağından özgürlüklere alışık biri için bitmek bilmeyen bir sekiz aydı diyebilirim!

***

İşin garibi Türkiye’ye dönmeden önce altı ay birlikte olduğum ve Türkiye’de iken bana bir dizi mektup atan kız arkadaşım döndüğümde beni tanımazlıktan gelmişti.

Belçikalı yakınlarım ise bazen kabaca, bazen nezaketle yeterince uyumlu olmadığımı, yani yabancı kaldığımı hissettiriyorlardı…

İyi güzel de ben mi uyumsuzdum, yoksa bir tür kültürel doku uyuşmazlığı mı söz konusuydu?

Zira dil, eğitim ve yasalara uyum konularında örnek bir insandım…

Sabıka sicil kaydım tertemizdi, benden iyisini zor bulurlardı…

Bugün için bulduğum şu : Bizde taklitçilik şeklinde ortaya çıkan anlamsız bir yabancı hayranlığı, Batılılarda anlamsız ve gereksiz, ama genlerine yerleşmiş, bir üstünlük duygusu var!

Onlar üretiyor, bizler tüketiyor ve tükeniyoruz…

Onlar satıyor, bizler borçlanarak satın alıyoruz…

Benim önerdiğim çözüm : İnsani asgari ortak değerlerde buluşmak…

İvedilikle…

***

ABD’de sosyal bilimciler ırkçılık alanında bir bilimsel araştırma yapmışlar.

Vardıkları sonuç son derece ilginç : Irkçılık bir renk olayı değildir, sosyal sınıf olayıdır. Siyahların fiziki varlığı sayesinde, en kötü sosyo-ekonomik konumdaki beyazlar kendilerini en azından siyahlardan üstün hissetmelerini sağlıyormuş.

O halde çözüm değişmekte değil, insanca gelişmekte ve seçme özgürlüğümüzü hatasız kullanarak bireysel ömrümüzü her anlamda kalite ile doldurmakta…

Ömür dediğimiz vadesiz bir çek değil mi ?

Yakup Yurt ©

Umurbey-Gemlik, 14-07-2015

yurtyakup@gmail.com

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.