Hafta sonu dostlar arası sohbetler, televizyon tartışmaları, her türlü elektronik iletişim yöntemi şunu kanıtladı bence.
İçinde bulunduğumuz krizi hiç kimse, ben de dahil, ne doğru dürüst anlıyor, ne kabul ediyor, ne de gerekli önlemleri alıyor.
Kimse sorsan durum kötü, özellikle avro çıktığından beri hayat çok pahalı…
Bu kadarı da olmaz yani.
Yabancı ülkelerde durum daha da kötü.
Televizyon kumandanızla zaplama yapın, komşu ülkelerde bir gezinti yapın, görün, dinleyin, anlayın…
Ve halinize şükredin !
Peki sorun ne ?
İnsan sorunu mu ?
Kuşak sorunu mu ?
Hayır, daha çok sistem sorunu.
***
Belçika'nın bir uzalaşma geleneği vardı.
Korkunç derecede karmaşık olan bir ülkemiz var.
Bu karmaşıklık nedeniyle alınan bütün kararlarda siyasal, kültürel, dilsel duyarlılıklar dikkate alınmalı ; anlaşmaya varılmadan önce görüş ayrılıkları hesaba katılmalı.
Çarpışan iki ayrı hukuk anlayışı, bölünme, genişleme : Kimsenin tam olarak bilemediği, anlayamadığı ve kavrayamadığı kavramlar insanları karşı karşı getiriyor.
Kuzeyde aslan simgeli Flamanlar, güneyde horoz simgeli Valonlar ve ortada sıkışıp kalmış çiçek simgeli Brükselliler.
Yeryüzünün başka ülkelerinde benzeri durumlarda aşırı uçlar genelde şiddete başvururlar. Kan akar.
Bizde çok şükür kan akmıyor şimdilik.
Tükürük ve mürekkep akıyor.
Fakat çok kısa zamanda gereken yapılmazsa, çok geç olabilir.
Zira bıçak kemiğe dayandı, veya çok az kaldı.
***
Saat akşam 21.05.
Dışarıda hava alacakaranlık.
İtalyan numarası yapan İspanyol dondurmacının minibüsünün yakınlarda olduğu anlaşılıyor !
Kolay değil, adam dondurma satacak, rızkını kazanacak bu kriz döneminde.
Ama kimin umurunda ?
Frakofon liberaller Valonya'da ve Brüksel'de muhalefette ; Flaman liberaller Flamanya'da muhalefette…
Sosyalistler tarafından ekarte edilmiş olmayı bir türlü hazmedemediler.
Kral Albert II hükümetin istifasını kabul etti.
Haziran ayı başlarında erken seçim düşünülüyor.
Bugün basında çıkan haberlere göre, liberal partiler ve çevreci yeşiller partileri daha şimdiden propaganda amaçlı bütün internet sitelerinin isim haklarını satın alıp kapatmışlar…
***
Varsa yoksa Flamanlar veya Valonlar.
Brüksellileri adam yerine koyan bile yok.
Bir milyonu aşkın nüfusuyla AB ve Flamanya başkenti Brüksel sandviç arası olmuş durumda.
Bir milyonu aşan yabancı kökenlilerin esamesi bile okunmuyor.
Flaman değiliz, Valon değiliz, ama Belçikalı ve Brükselliyiz…
Seçme ve seçilme hakkımız yasal anlamda var, ama fikrimizi soran yok.
Eğer Belçika gerçekten kurtarılmak isteniyorsa, tek çare yeni bir Belçika yaratmaktan geçer. Federalizm genişletilmeli, her bölgeye otonomi tanınmalı ve bölgeler arası dayanışma sistemi şeffaflaştırılmalıdır.
Brüksel'de Pro Bruxsel partisinin görüşlerini dikkate alan çözümler üretilmelidir.
Dil bazındaki ayrımcılığa son verilmeli ve eğitim seferberliği başlatılmalıdır.
En az iki dilli (Türkçe ile üç dilli) yeni bir Brüksel kimliğinin temelleri atılmalıdır.
Bunun için gereken finans kaynakları bir an önce sağlanmalıdır.
Brüksel Bölgesini sömüren ve hakkını yiyen siteme son verilmelidir.
Yabancı kökenli aydınlar kendi partilerinde seslerini bu anlamda yükseltmelidir.
Ensemble-Samen-Together-Beraber…
***
Peki Belçika Türkleri bizler, ne düşünüyoruz bütün bu olan bitenler hakkında ?
Fikrimiz var mı, yok mu, belli değil.
Varsa yoksa Saint-Nicolas ve Nasreddin Hoca ve bir türlü yüzü gülmeyen bir kız çocuğu…
Batı gemisinin doğu kafalı kaderci yolcularına benziyoruz !
İstisnaları tenzih edelim ki, genelleme yapmakla suçlanmayalım haybeye !
Yakın geleceğimiz nelere gebe ?
Bekleyip göreceğiz…
Ama kesin olan bir şey varsa, o da şu ki eski Belçika artık yok !
Yakup Yurt ©
Brüksel, 27.04.2010