Haberin yayım tarihi
2016-07-20
Haberin bulunduğu kategoriler

MEHMET GÜLERYÜZ

Çok sevdiğim bir arkadaşımdı.

Doğduğum 1950’den Belçika’ya gittiğim 1967 yılına kadar fırsat buldukça beraberdik.

Öncelikle ikimiz de merhum Cumhurbaşkanı Celâl Bayar’ın doğduğu Umurbey’deniz.

Mehmet sanırım benden bir yaş büyüktü.

Umurbey’de bile ad/soyad geleneği tam oturmadığından eskiden kalma lakaplar devam ederdi.

Rahmetli babasına «Bekir Abisi» veya «Gıdi Boku» derlerdi.

Bunamaya yüz tutmuş, yaşlı bir anası vardı.

Ablası İstanbul’a gelin gitmişti. 

Geçinir giderlerdi, kimseye muhtaç değillerdi.

Bana da «Çerkez’in Halil’in veya onun eşi Çerkez Eminesi’nin torunu» derlerdi…

***

Mehmet okumayı, aydın (münevver) görünmeyi, okumuşlarla düşüp kalkmayı önemserdi.

Bursa Özel Namık Sözeri Lisesini bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne girdi.

Okudu, bitirdi, İngilizce öğrendi.

Ben yurtdışına gittiğimden ayrı düştük, yazıştık…

Hayal gücü genişti, kolayca yakıştırırdı, lirik bir üslubu vardı…

Bir keresinde yazdığı bir mektupta «Batının halı döşeli dans salonlarında rugan ayakkabılarımla dans ettiğim» imasında bile bulunmuştu.

Çünkü o inançlı bir müslüman ve iyi bir solcuydu.

Bazı profesörlerinin bilgi birikimi, kişilikleri ve hitabetlerine oldukça vurgundu.

Aklımda kalanlar arasında Asaf Savaş Akat gibi, Toktamış Ateş gibiler var…

***

Yılını tam olarak hatırlamıyorum.

Yaz tatili münasebetiyle Belçika’dan Umurbey’e gelmiştim.

Ben o vakitler 1979’da mezun olduğum Louvain Üniversitesi’nde öğrenciydim.

Yüksek tahsilde olan köydeki azınlıktandık.

Ortak arkadaşımız Umurbeyli eczacı Tuğran Selçuk’un eczanesinde buluşur, konuşur, sohbet ederdik…

Eczacı Tuğran Fransızca, iktisatçı Mehmet Edith Piaf hayranı, her ikisine göre ben de yurtdışında yüksek tahsilde olduğum için Fransızca uzmanıydım.

Mehmet tarihi Umurbey Hamamında yıkanırken göbektaşına yatar, Edith Piaf söyler ve kendi sesinin güzelliğine hayran olurdu…

Bazen de «Yakup biraz Fransızca konuş, o dilin güzelliğini muhteşem telaffuzunla hissettir bana» derdi!

***

Yine bir gün Tuğran’ın eczanesinden Umurbey’de Celal Bayar evlerinden birinde oturan Kadro Hareketinin öncülerinden yazar Şevket Süreyya Aydemir’den telefonla randevu ve o akşam beyefendinin çaylı sohbetine katılma izni koparmayı başardılar…

Gittik, kabul edildik, çay içtik, dinledik, öğrendik…

Konuşanı iyi dinlemenin ne denli önemli olduğunu…

Felsefenin (metafizik değil diyelektik) ana bilimdalı olduğunu anladık…

Dinledikçe hiçbir şeyin kolay bulunmadığı o günün şartlarında haftada bir akşam dört arkadaş buluştuklarını, bu buluşmada herkesin bulup okuma zorunda olduğu kitabı diğer üç arkadaşı için verilen sürede sözlü olarak özetlediğini, her birinin dört kitap okumuş kadar bilgi sahibi olduğunu, yoklukta mucize yarattıklarını anlattı…

«Sizler günümüz şartlarında çok şanslısınız. Un, şeker ve yağ, dağınık vaziyette de olsa, var. Ama siz sürekli ağlamaktan helva yapmaya vakit bulamıyorsunuz.» dedi özetle.

Yani okumuyorsunuz demek istedi kibarca…

Üstad Mart 1976’da, 79 yaşında, Ankara’da evinde vefat ettiğine göre, ziyertimiz mantıken daha önceydi…

Merada sabah yürüyüşlerinden sonra Umurbey’de yazdığı son kitabı Kırmızı Mektuplar’a devam için demli çayından yudum aldıktan sonra…

Aynı evde elan Ermeni kökenli İstanbullu yaşlı bir beyefendi oturuyor.

***

Eczacı Tuğran Selçuk hâlâ yaşıyor ve çalışıyor.

Yine başka bir ortak arkadaşımız Kargacının Hüseyin (Karakaya) emekli kimya mühendisi ve hayatta.

***

Bir gün Mehmet’in sözlü saldırısına uğradım : «Oğlum Belçika’dasınız. Üniversitede okuyorsun, yabancı diller biliyorsun. Anan/baban hayatta. Senin tuzun kuru. Kimin kızını istesen alırsın. Ben n’olucam? dedi.»

Babası vefat etmiş, ablası İstanbul’da gelin gitmiş, Mehmet İstanbul Üniversitesi’ne İktisat tahsiline severek devam ediyordu ve Umurbey’de bunamaya yüz tutmuş bir anası ve geçinmelerini sağlayan zeytinlikleri kalmıştı.

Çöpçatanlık yaparak Mehmet’i evlendirmeye karar verdim.

***

Komşu ilçe Gemlik’te Şadiye Teyze isminde çok tatlı dilli, güler yüzlü, bir tanıdığımız vardı…

Onun da PTT’de pek bir çekiciliği olmayan, dolayısı ile koca bulamayan bir kızı vardı.

Telefon ettim, durumu anlattım, randevu istedim…

Hadi bakalım hayırlısı dedi, ilgime şaşırdı ve Mehmet ile ben denilen gün randevuya gittik.

Evin kızı M. yaşıtı başka bir mesai arkadaşı bayanı kendisine psikolojik destek olması için çağırmıştı…

Tanışma, kahve, sohbet fasılları ve bakışmalar sonunda teşekkür ettik, ayrıldık.

Gemlik-Umurbey belediye otobüsü ile köye çıkarken Mehmet’in oldukça sıkıntılı olduğunu hissettim.

Neyin var? dedim.

Yakup’çum kusura bakma, ben evin kızını değil yanındaki mesai arkadaşını daha çok beğendim, demez mi ?

Sorun yapma Mehmetçim, ben hallederim dedim ‘profesyonel’ çöpçatan olarak…

Ve halletim.

***

Uzatmamak için ayrınıları atlıyorum.

Mehmet ve Seval Hanım evlendiler. İkisi de çalıştıkları kurumlardan, Van PTT’si ve Sümerbank Kundura’dan emekli olduktan sonra Eskişehir’e yerleştiler.

Oğlu Erman ABD’de doktoralı bilimsel araştırmacı.

Kızı Merve Ankara’da bir hastanede Göğüs Hastalıkları uzmanı bir hekim.

Çocukların ikisi de evli ve torunları var…

Eskişehir’de kalmaya devam ediyorlar.

***

Bu kadar sevap ta bana yeter dimi dostlar?

Neler sıkıştırmışım kısacık hayatıma meğer!

 

Yakup Yurt ©

Umurbey-Gemlik, 20-06-2016

yurtyakup@gmail.com

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.