Haberin yayım tarihi
2010-01-10
Haberin bulunduğu kategoriler

Yaşamınız Ne Kadar İnsani?

"Hangi noktada bulunduğunuzdan daha önemli olan; hangi yöne ve hangi hızla ilerlediğinizdir."


Nerede okuduğumu hatırlamıyorum bu anlamlı özdeyişi.


Yaşamın kendisini tanımlayan kısa ve özlü bir anlatım.


Bir yerde olmak, bir amaca yönelmek, olabildiğince hızlı ilerlemek.


Geldiği yeri bilmek, olduğu yeri bilmek, gittiği yeri bilmek.


Bilinçli yaşamak kısacası.


Esen rüzgârlardan etkilenmek, ama savrulmamak. İnançları bilimle beslemek, doğrularda direnmek, sağlam basmak.


Hayali düşmanlarla zaman ve enerji tüketmemek.


 ********


Ve tüm bunları yerel ve evrensel yasalara ve etik değerlere uyarak yapmak. Değişerek değil, gelişerek…


Yani kendini geliştirerek, daha nitelikli bir geleceği hazırlamak.


Nicelik peşinde değil, nitelik peşinde koşmak.


Çağdaş uygarlık yarışında saygınlık uyandıran ilkelere sarılmak.


Geçici moda akıntılarına değil !


Gelişmiş insan oranı arttıkça uygarlaşan bir dünyada ve ülkede mutlu, sağlıklı, dengeli, kendisiyle ve dünyayla barışık yaşayan bir birey olarak.


Engelleri aşarak.


Kabararak, coşarak.


Zaman öldürmeden.


Yaşarken ölmemek için, yaşamdan yaşamak için zaman çalarak.


 *********


Çevrem zaman bulamamaktan yakınan ve kendilerini geliştirmeyi ve yenilemeyi sürekli erteleyen insanlarla dolu.


İnternetin sunduğu olanaklar herkesi çok meşgûl kılıyor.


Kimsenin ne selâm vermeye, ne de verilen selâmı almak için başını kaldırmaya mecali yok.


Biz zamana hakim olamıyoruz, zaman bize hakim.


Zamanı kullanamıyoruz, zaman bizi eskitiyor ve yıpratıyor.


Aramadığımız için, aranmıyoruz de ve yalnızlıktan kıvranıyoruz…



**********
Herkesin kendine özgü kökleri var elbette.


Herkes değişik köken, dil, din, inanca sahip…


Farklı toprakların sarmaladığı farklı kökler, farklı tatlarda değişik meyveler veriyorlar.


Lezzet dolu kültür mutfaklarında değişik aroma havuzlarında yüzüyor gönüller.


Bu da son derece doğal.


Çoğulculuğun özünde yatan da zaten bu değil mi?


Fakat farklılıklar hep ayrılma, kopma sebebi olarak algılanıyor nedense.


Doğuştan gelen, yani seçilmeyen özellikler, neden üstünlük sebebi olarak sunulur, anlayan beri gelsin!


Ben şuyum, ben buyum, o halde üstünüm!


Hadi canım sende!


Git tedavi ol da öyle gel…


 ***********


Tekelci zihniyetler paylaşmayı reddediyor.


Eti bana kılçığı sana felsefesi.


Biri yiyor, biri bakıyor, kıyamet ondan kopuyor.


Kavga çıkıyor, kavgalar büyüyüp savaşa dönüşüyor, yapılan kötülüklere ideolijik kılıflar hazırlanıyor.


Bağnaz kafalarda herşeyin yanıtı otomatikleşiyor.


Beyinler yıkanmış ve programlanmış. 


İzafiyet katlediliyor.


Birileri her konuda hep haklı, birileri de hep haksız oluyor.


BENcilik çok yaygın bir hastalık.


İlişkiler çıkar yumağı.


 **********


Melekler savaşıyor, insanlar ölüyor.


Analar doğuruyor, analar büyütüyor, analar ağlıyor…


İnsana yeterince yatırım yapılmıyor.


Her yatırımdan kısa vadede ekonomik anlamda rantabl olması bekleniyor. Beklentiler çoğalırken, olanaklar azalıyor.


Dünya genelinde doyurulacak mide sayısı sürekli artarken, sabit gelirlerinin payına düşen pasta dilimi küçülüyor.


İsyanlar yaygınlaşıyor, şiddet yoluyla bastırılıyor, şiddet şiddeti besliyor.


Dünya globalleşiyor.


Herşey mutlu azınlıkların ihtiyaçlarına göre dizayn ediliyor.


Küreselleştiriyorlar bizi.


Medya destekli etkisizleştiriliyor, uysallaştırılıyor, ehlileştiriliyoruz.


 *************


Ekranlar teşhircilik yaparak albenisi yüksek malları sergiliyor, kadın vücudunu metalaştırıyor.


Bilinç altına yerleştirilen ideal cazibelerin günün birinde kendilerine de ait olabileceğine koşullandırılan beyinler tüketim yarışında oburluk rekorları kırma çabasında tükenip gidiyorlar öbür tarafa, tüm günahlarıyla birlikte…


Tüketemeden tükeniyorlar kuzu kuzu.


"Özgürlükçü" 21.yüzyıl dünyasında tüketimine dayalı yenisömürgeci düzenin köleleri olduğumuzun bilincine ne zaman varacağımızı merak ediyorum cidden!


 ***********


Olmak ile malik olmak arasında bocalarken, mağlup oluyoruz sistemin dayanılmaz hafifliğine.


Kahroluyoruz; hepimiz stres hastası olduk farkındaysanız...


Böyle gelmiş böyle gider diyorsanız sorun yok.


Yok hayır gitmemeli diyorsanız, hayatı sorgulayın, birşeyler yapın, tepkisiz kalmayın…


Zira zaman su gibi akıp gidiyor.


Biliyor musunuz, elli yıl yaklaştı BİZ buralara geleli…


Biraz özlemsel (nostaljik) takıldım galiba!


Bütün kabahat köprüler altından akan sularda...


 


Yakup YURT (c)


Brüksel, 09 Ocak 2010


 

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.